BİR KİTABA DOKUNMAK
Bugüne kadar çeşitli, birçok kitap okumama rağmen, okuduğum kitaplar hakkında yorumlarımı yazıya döküp, tanıtım fikirleri sunmak aklımın hiçbir köşesinden geçmedi diyebilirim. Çünkü bir şeyleri gelişi güzel yazmaktan korkuyorum, hakkını verememekten… Birkaç eşe dosta yapılan yoruma benzemez haliyle bu işler. Her kitap ve her yazı bir emektir, onu hangi amaçla ve nasıl bir bakış açısıyla okuduğunuz önemlidir. Şöyle bir benzetme yapacak olursam; bazen insan bağırmak ister ama soluğu yetmez, koşmak ister ayakları gitmez bazen de çabalarının sonu gelmez. Fakat görmezden gelemez, sırtını dönemez, yüzünü hiç mi hiç çeviremez bu duygu yoğunluğuna… İşte o an bütün bunları aktaracak iki materyale ihtiyacı vardır; kalem ve kâğıt… Kalem çok şey ifade eder. Bilen için kale/m insanın kimi zaman en güçlü yanı kimi zaman da yenilgisinin resmidir. Bu böyledir ve böyle geçer kayıtlara.
Değerli bir yazarın bana kitaplar hususunda, okuyacağım kitapları çeşitlendirmemi ve “farklı farklı çiçeklere konup sonra da kendine ait balı yapmalısın” tavsiyesi ile başladı varmayı hayal ettiğim menzile yolculuğum… Aynı zamanda kendi görüş ve düşüncelerimin etrafında dönüp durduğumun farkına varmama sebep oldu. Haklılık payını soracak olursanız, azımsanmayacak kadar fazlaydı. Neden mi? Çünkü hitap ettiğim kesim zaten aynı düşüncede olduğum ya da yakın görüşlere sahip insanlardan oluşuyordu. Kütüphanem de keza öyle…
Kitapları yorumlama mevzusuna tekrar gelecek olursam; okuyacağım kitaplarda kendi fikrime bir o kadar saygı duyarak, bir o kadar da tarafsız bir bakış açısı için, aldığım kitabın yerine kendi görüşlerimi rafa kaldırmam lazım belkide… Yazarla aynı fikri paylaşmasam da, saygı duymam gerektiğinin farkında olarak; tamamen empati duygusuyla hareket etmem gerekecek. Daha önce de dile getirdiğim üzere, her yazı bir emektir ve her kitap bir deniz… Yüzmeyi bilmeden dalmamak ya da boğulmamak için gerekli donanımlara sahip olduktan sonra açılmak gerekir ki; yazarın içinde boğulduğu dalgalar arasında kimi zaman sessiz, kimi zaman da çığırtkan çığlıkları duymamız bizden beklenendir. İşte o an kendi sesimizi susturabilmek, hüner olabilir. Her ayrıntıya dikkat etmeli ama her ayrıntıya dikkat çekmemeliyim. Çünkü her kitapta bile isteye inciler saklanır, okuyucunun kendini incisini bulması için… Söylem de kolay olsa da eyleme döküldüğünde kolay değil, elbette. Yüzlerce sayfanın içerisinde en kutlu cümleyi bulmak için beyhude cümleler kurmamak istemektir inatla…
Son olarak, kelama dökemesem de tüm hissettiklerimi, yüreğimi sayfalara nasıl sığdıracağımı bilememenin mahcubiyetiyle; yazdıklarımın sesinin işitilmesi, onca anlamsız gürültünün içinde kaybolup gitmemesi ve yorumlarımın cılız kalmaması adına uzun, hem de çok uzun bir yol var önümde. Velhasıl-ı kelam, yüreğe değecek bir cümle bırakmak, sükût edip kenara çekilmekten evlâdır diyerek yeni bir yolu adımlamak için hazırlanmaktan geri durmamayı tercih ediyorum. Öğrenecek çok şey, toplanacak o kadar çiçek varken… Vesselam…
03.01.2019
Ceylan ALKAN