3 Mesaj-barış ve savaş!
2013-2014-2015
Arka arkaya 3 Newroz’da Abdullah Öcalan’dan gelecek olan mesajları merakla beklemiş, barışa katkısının nasıl olacağını yorumlamıştık. Öcalan’ın 3 Newroz’da topluma sunduğu mesaj Barış içerikliydi. Yorumlar ve yaklaşımlar son derece olumluydu. Çağrı ve öneriler Türkiye genelinde olduğu gibi, PKK-KCK yönetimi tarafından da kabul görmüştü. Aynı şekilde AKP iktidarı da mesajları son derece önemsemiş, 40 yıllık yakıcı savaşın kendi dönemlerinde sona erdirildiği/erdirileceği yaklaşımı içine girilmişti. Şimdi şiddetli bir savaş var ve Abdullah Öcalan’ın verdiği barış mesajlarının sonuçları havada asılı duruyor. Asıl sorgulanması gereken durum da budur.
Gelinen bu noktada Abdullah Öcalan’ın Newroz kutlamalarında verdiği mesajları özetle aktarmak, hafıza hatırlaması yapmak ve bu ‘savaş neden’ diye sormak istiyorum?
**
*21 Mart 2013-Newroz mesajı;
Bugün yeni bir dönem başlıyor.
Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor.
Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor.
Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakârlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.
“Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor.
Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum.’’
**
21 Mart 2014 Newroz mesajı
"Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur. Son nevruzdan bugüne yaşadığımız güncel somut durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir."
**
21 Mart 2015-Newroz mesajı
“Deklarasyon gereği (Dolmabahçe) ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yaklaşık kırk yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim. Umarım ilkesel mutabakata en kısa sürede varıp Parlamento üyeleri ve İzleme Heyetinden teşkil edilen bir Hakikat ve Yüzleşme komisyonundan geçerek bu kongreyi başarıyla realize etme durumunu yaşarız. Bu kongremizle birlikte artık yeni dönem başlamaktadır. Bu yeni dönemde, Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde özgür ve eşit Anayasal yurttaşlık temelinde demokratik kimlik sahibi demokratik toplum olarak, barış içinde ve kardeşçe yaşama sürecine giriyoruz. Böylelikle 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin çatışmalarla dolu geçmişini aşıp gerçek barış ve evrensel demokrasi kriterleri ile örülmüş bir geleceğe yürüyoruz.
Artık gün bu acımasız ve yıkıcı tarihi sonlandırıp gerçek geçmişimize uygun barış, kardeşlik ve demokrasiye geçiş yapma günüdür.’’
**
Bu mesajlardan çıkarılması gereken sonuçlar Barış mı, savaş mı?
Hep birlikte verilen bu mesajları bütün detaylarını yeniden gözden geçirip, yeniden analiz etmemiz gerekmiyor mu?
Uymayanları da bütün savaş ısrarlarına rağmen, demokratik yol ve yöntemleri dayatarak bu çizgiye gelmelerini zorlamak hepimizin genel sorumluluğudur diye düşünüyorum.
Yani demokratik siyaset sürecinde ısrarlı olmak gibi bir sorumluluk.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.