SERÊ SALÊ BINÊ SALÊ
Dünü anımsamak, bugünü de yarınlarda unutmamaktır…
-Kolay gele qomşî. Ne yapîsan êle?
-Ne yapîyam ben de bilmîyem. Kele bacım bizim herif êle nefsiktir êle nefsik. Bu herifin nefsinin oğruna ben mutfaxtan çıxamîyam. Ha bu êlêloyî göndermiş axşama pişirecağam. Serê salêdir ya!
-Vî kele qomşî başan qurban olmîşam, bu da qardaşımın êyilığîdir zahar. Göndere bî türlî, göndermîye bî türlî. Sende bulmîşsan bunamîşsan.
-Oy nefsiz kocanın derdi çekilmî Wallah!
-Qız êle söleme. Gözen dizen vurmîya he Walla! Biz de bî loqma yemağa hesretıx. Zalım qyananamın yüzünden herif êdemî bî şê getire. Getirdığına da qırx kilit vurî.
-O da zordır Walla. Qaynanan xanım êle de özünden razîdır, êle. Yolda giden de qurım qurım qurulî. Dêyîsen belkim qurqur paşanın qarısîdır mübarek.
-Yeter qonuştıx, getir hele o êlêloyî barabar pırt êdax. Sen tek başan yetiştirmezsen. Dur hele kollarımî çemirlîyem.
-Sen zexmet etme bacım. Üstün başın pis olır.
-Vûş kele pis de sözdir? Qomşîlıx ne günedir?
-Allah razî ola sende bacım. Sen her zaman benim imdadıma yetişîsen. Reb’im de sahan yetîşe.
-Ma ne olmîş, elim kira istemî.
-Sen êle deyîsen bacım, êle insanlar var ki; yaralî parmağa îşemî Walla.
-Hetta ki benden gelî herkese yardıma koşaram ben. Biz böyüklerimizden bêle gördıx. Qayanamın gözünden uzax ola. Göre başıma qıyameti qoparır. Biz yıl başî mıl başî yapamîyıx. Bıraxmî xanım. ‘Xırıstiyanların ‘edetîdir, günahtır.’ deyî. O gece bizim eve meve bilê girmî. He walla. Uşaxlarım hesrettir ki o gece bî şê yapa.
-Ne bileyim bacım, kimi deyî günahtır, kimi deyî günah değil. Biz de qalmîşıx Xelil’den Celil’in arasında. Kime inanax, biz de bilmîyıx. Tew qure Ruko’nun qocasî her sene yılbaşında evinde qumar oynadî. Görmüm gil de dombala çekîler. Bu da günah değil ma? Bıldır herifin birî o gece evinî qumarda vermiş qaxmîş.
-Yarabbi sıtar! Qapîlara vermîyesen! Uzax ola buralardan!
-Bax qunuşmağa daldıx, êlêloyî da pırt ettıx. De hadê qazocağının üstünde de kiz êt. Temiz yıxa, birezimde suda beklet. İç pilavınî hazırla, güzelcene doldır. Êyicene tikesen, içine su aldîsa lapa olır. Quşxanada qaynat, pişsin, Tümes’in fırnına apar güzelce qızarsın. O pilav yetmez, paxır tavada da bî üskürelıx pilav yapasan. Bilîsen yoxsa yox?
-Bilîyem biliîyem, ağzan dilên sağlıx.
Sere sale, bıne sale (Kürtçe)
Xode bihele hur û girê malê
Tışdıke baveja turike qalê
Senenin başı, senenin sonu
Allah evinizin büyüğünü, küçüğünü bağışlasın
Bir şeyler atın şu ihtiyarın torbasına…
Aysor gağ e (Ermenice)
Ardun Gağant e
Tser mereldotsı hokun
Dvek u ka
Dan digin, dan digin
Yeli kına marakn i var
Garc pırne, yergar gıdre
Gamatsug vor madigıt çıgdres
Ov vor da şen mına…
Bugün arife
Sabah Yeniyıl
Ölülerinizin canı için
Verin ki gelsin
Evin hanımı, evin hanımı
Kalk kilere in
Kısa tut, uzun kes
Yavaş ol ki parmağını kesmeyesin
Kim verirse şen kalsın…
Eski Diyarbekir’de düğünlerde, şenliklerde maniler, türküler birçok dilde söylenirdi. Yeni Yıl manileri de Kürtçe, Ermenice, Arapça, Türkçe dillerinde söylenirdi. Ancak ne yazık ki yeni yıl manileri de kaybolan, yitip giden şarkıların (qlamların), ninnilerin kaderini paylaştı. Bölgede yaşayan neredeyse tüm halkların, aralarındaki inanç farklılıklarına rağmen, yeni yıl örf ve adetlere göre kutlanırdı.
Her gün daha güneş doğmadan kalkıp ancak herkes uyuduktan sonra işlerini bitirip yatağa girebilen kadınlar, yeni yılda da görevlerinin telaşı içinde olurlardı kutlanan evlerde. Bu telaşlarının sebebi, yeni yıla tok girildiğinde yıl boyunca açlık olmayacağı inancındandı. Bu yüzden, yeni yılın bolluk ve bereketle geçmesi için tüm ev halkının tıka basa yemek yiyebileceği bir ziyafet sunulması gerekirdi. O gün pişirilecek yemeklerin çeşitleri ve miktarı sıradan günlerdekinden iki misli fazla olurdu. Yılbaşı akşamı ev halkına diğer günlere kıyasla iki misli yemek verilmesi çok önemli ve ihlal edilmemesi gereken bir kuraldı sanki.
Eski Diyarbekir’de yılbaşılar yalnız Hıristiyan evlerinde değil, Müslüman evlerinde de kutlanırdı. Yeni yıla sevinç ve coşku içinde girmek dileğiyle, geleneklere, göreneklere uygun olarak hazırlıklar yapılırdı. Bunun için de evlerde günler öncesinden yılbaşı hazırlığına başlanırdı. Günler öncesinden çîlle (kara kış) gelmeden evlerde temizlik yapılırdı. Zira çîlle çıkmadan bir daha toz falan alınmazdı. Bu da geleneklerimizden biriydi. Yakalaşan yeni yılla beraber evlerde hummalı bir çalışma başlardı. Halılar silkelenir, silinir, dam direklerinin tozu alınır, yatakların yüzleri yıkanır karakışa ve yaklaşan yeni yıla hazırlık yapılırdı ki yeni seneye tertemiz girilsin diye.
Yılbaşına birkaç gün kala kilerlerde küpler kontrol edilirdi. Üzüm pekmezinden yapılma kesme, bastık, cevizli-bademli sucuklar yeterli mi değil mi diye. Daha sonra sini sini sargı burmalar ya da baklavalar açılırdı. İncecik açılan su böreği vazgeçilmeziydi yılbaşı akşamlarının. Gündüzden mevsimlik meyveler ve çeşitli çerezler alınırdı. Kestane mutlaka olurdu bu çerezlerin içinde. Sobada kızartılması ayrı bir güzellikti biz çocuklar için. Hele mangaldaki kızgın külün içine kabuklu ceviz ve ayva gömmenin tadına doyum olmazdı. Yılbaşı geceleri için yemek olarak genellikle tavuk ya da hindi dolması, yanında kuru fasulye pişirilirdi. O gece bazı evlerde tüm akrabalar bir evde toplanır, yemekler yenildikten, çaylar içildikten sonra eğlenceler başlardı. Eğlence olarak, büyüklerimiz iskambil oynar, tombala çekerlerdi. Biz çocuklar da kendi aramızda zıpır bilmeceler sorarak eğlenirdik. Devli, cüceli, perili masalları anlatmak için nenelerimiz az buz nazlanmazlardı. Bu arada bazı evlerde içkili, sazlı, sözlü eğlenceler de yapılırdı. Gecenin bir vakti mutfaktaki bacadan atılan hediyelerimizi almak da inanılmaz bir mutluluktu. Günler öncesinden annelerimiz tarafından hazırlanan küçük hediye torbacıkları, dama çıkan biri tarafından mutfağın damındaki bacadan aşağı atılırdı. Biz çocukların sevinç naralarını dinlerken onlar da kendi çocukluklarına döner ve tatlı bir hüzünle gözleri dalar giderdi uzaklara…
Çocukluğumuzdaki yılbaşı gecelerinin vazgeçilmezi serê salê (qalo)’nun kapı kapı dolaşmasıydı. Kapımızı çalmalarını büyük bir heyecanla beklerdik. Mahallenin gençleri yılbaşı gecelerinde bir araya gelir, çeşitli kılıklara bürünür, evleri dolaşırlardı. Erkeğin kadın, kadının ise erkek kıyafeti giydiği etkinlikte, gençler ve çocuklar farklı görüntülerle geceyi renklendirdi. Yüzlerine kara boya süren , sakal bıyık takan gençlerin birisi qalo, kadın kıyafetine bürünen ‘Eyşo, (qalonun qarısı) ve doktor kılığında bir de doktorları olurdu. Gençler, kapısını çaldıkları vatandaşlara, `Serê salê, binê salê Xudê kurî kek bide nava malê` (Yılın başı, yılın sonu Allah erkek bir çocuk versin evinize) diyerek oynarlardı. O arada bir kargaşa olur, qalo ‘Eyşo’yî pataklar ve ‘Eyşo yere düşer bayılırdı. Qalo ax u vax ederek ağlar, dövünürdü. Doktor ‘Eyşo’nun üzerine eğilir bir şeyler sorar ve sonra ‘Eyşo badem, ceviz, şeker, sucuk, bastıx, para istî. Yoxsa êyîleşemeyecax Valla!’ der ve gittikleri evlerden, başta şeker olmak üzere çeşitli hediyeler ve para toplayan gençler ve çocuklar, yeni yıla sevinç katarak kendileri de yeni yılın keyfini böyle çıkardılar. Hem eğlenir hem de gittikleri evleri şenlendirirlerdi…
Bu yaşanmışlıklar eskidendi… Şimdi ancak rüyalarımızda görebiliriz…
Bölge olarak 2015’i geride acılarla, gözyaşıyla, zulümlerle, katliamlara gebe bir şekilde geride bıraktık...
Bomba sesleri kulağımızdayken, yangınların dumanları genzimizi yakarken, acı çığlıklar yüreklerimizi dağlarken, ölülerimiz morglarda çürürken, yıkılan kentlerin yıkıntıları arasında kaybolan geçmişimizi ararken yılbaşı ne kadar kutlanabilirse biz de ancak o kadar kutlayabiliriz yılbaşını…
2016 TÜM HALKLARA ÖZGÜRLÜK YILI OLSUN…
Birsen İNAL
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.