METEOROLOJİST NENELERİMİZ
METEOROLOJİST NENELERİMİZ
-Nene haham torbasını hazırladım. Başka bir şey konulacak mı?
-Hazırladım sölîsen, heyva da bıraxtın?
-Ayva mı? Yok unuttum. Var mı bırakayım, bilmiyorum ki?
-Ke vax ırax ole, heyvadan çox ne var bu evde. Dayın şelesinden heyva torbasî inmêr. Gün yoxtur ki bi torba heyva getiri.
-Tamam nene, tamam. Şimdi zerzemiye iner bakarım.
-Bu kış çox çetin geçecax.
-Nene sen de sanki meteoroloji uzmanısın. Kış çetin geçecek diyorsun. Nerden biliyorsun?
-Ayva bol olanda kış çetin geçer. Ham bunî bureye yazêrem. Sen de görecaxsan.
-Nene özür diliyorum. Doğrudur, sen hava olayları ile ilgili ne diyorsan öyle oluyor. Geçen hafta dedin ki: ‘Evizî temizleyin, toz-mozî alın, çünkü çilleye girecağox. Çillede toz almax olmaz. Örümceklere dokunmax günahtır. Çünkü onlar Peygamer Efendimizi sv. düşmandan kurtarmişlar.’
-Örümceğin yuvasınî bozanın da yuvasî bozulur.
- Peki, çille nedir nene?
-Kışın en savox günleridir. Rehmetlox babam sölerdi. Farısçadan gelen bî sözdür. Kırx demağtır. Kırx günü atalattox mî kış bitmiş sayılır. Zemheri savoxlarını yaşarox bu kırx günde. Bizim böyüklerimiz de söleri; ‘Hele çilleyi bî çıxarax Allah kerimdir. ‘Erepçede de ‘Erbain’ sölîler. Erbain 40 demektir. Savox tepeden yener. Kim açoxta ya da dışarıda kalsa otun gibi olır, ölür. Kurtuluşî yoxtur. Subat da zemheride ortaya çıxar.
-Ne, subat mı dedin? Subat ne ki?
-Kışın ortasında, savoxların en fazla oldığî zamanlarda (10 ocak - 17 ocak) evlere gelir. Ağzî açox olan küplere tükürür, idrarını yaparmîş. Bu küpün içindekilerini yiyen av xalkî hasta olurmîş. Bu yolla hastalığa yakalanan insanlara ise ‘marazlî’ sölerdox. Subat, bazen de yatan insanî, tanıdıxlarından birinin sesini taklit ederek çağırırmîş, uyanmazsa alıp götürürmîş, dışarıda sovoxtan donmaya terk edermîş. İşte o yüzden biz küplerimizin ağzınî bağlayanda, kapıyî biri çalanda ‘Bismillah’ derox.
-Ay nene sen neler de biliyorsun böyle!
-He oğul, he. Neneleri begenmisiz.
-Seni nasıl beğenmem ki nene, ne öğrendimse, senden öğrendim.
Büyüklerimiz her günün özelliğini bilir ve söylerlerdi. Takvim gibiydiler adeta. Bulutlara bakarak yağacak yağışın adını, gökkuşağına bakarak fırtınanın şiddetini bilirlerdi. Örneğin; batıdan doğuya doğru hareket eden gökkuşağının
büyük fırtınaya işaret ettiğini, batıda görünen gökkuşağının ise havanın nemlendiğini ve yakın zamanda yağmur yağacağını söylerlerdi. Kaplumbağalar yükseklere doğru yol almışsalar bir iki güne kadar yağmur yağacağını, kuşların yüksekten uçtuğunu görünce havanın iyi, eğer ki elektrik tellerine yan yana tünemişlerse fırtına ve yağmur habercisi olduğunu söylerlerdi uzun ve sabit tecrübeler sonucuna göre belirlenmiş bu gözlemleri. Tüm bunlar, herkesçe ve özellikle yeni nesilce pek bilinmezdi. bu halk tahminleri ve inanışları. Millî ve resmî takvimlerden farklı olan nenelerimizin takvimi, yörelere göre ufak-tefek mahallî farklılıklar gösterirdi. Bu halk tahminleri ve inanışlarını anlatırken çoğunlukla; ‘Eski takvime göre, eski hesaba göre, kocakarı takvimine göre’ diye başlardı söze büyüklerimiz.
21 Aralık itibariyle karakışa girmiş bulunuyoruz. Erbain / Zemheri 22 Aralık – 30 Ocak tarihleri arasındaki 40 günü kapsar. Kışın en soğuk günleridir. Özellikle kışı uzun geçen yörelerde bu günlerde alış-veriş, temizlik işleri pek yapılmaz, yeme içme ihtiyaçları genelde evdeki zahirelerle temin edilir ve bu sayılı gün dedikleri karakışı sağ salim atlatmaya bakarlardı eskiden…
Çille çıkınca ‘Dağ başı, tandır başı.’ Denilerek havaların ısınacağına değinilir ve köklü temizlikler yapılırdı. Örneğin; tavan direklerinin tozu alınır, silinirdi. Yün halılar silkelenir, silinirdi. Yorgan ve döşek yüzleri sökülür, yıkanır ve yeniden dikilirdi.
Hani en başta dedim ya ‘Meteorolojist Nemem’ işte nenemden bazı tahminler ve inançlar:
‘Kavağın yaprağı tepeden dökülürse kış çok uzun olur, etekten dökülürse kısa olur.
Çay kenarları çok yosun bağlarsa kış erken gelir.
Şubat sonunda karayel eserse, kış mevsimi uzar.
Kork April’in beşinden, öküzü ayırır eşinden. Korkma Zemheri’nin kışından. Tut aşı eksik olmasın dişinden.
Zemheri’de (Ocak ayında) havalar sıcak olursa, o yıl kıtlık olacak demektir.
Yaz kırağısı çorağa, güz kırağısı kurağa delâlettir.
Kışın meyveler vakitsiz çiçek açarsa o yıl ölüm çok olur.
Kurt ulursa hava sisli olur.’
*şelesinden: sırtından
heyva: ayva
tut aşî: dut yemeği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.