Yerin altında ölmek zorun ötesindedir
Düşününce insanın kanı çekiliyor. Yerin yüzlerce metre altındasınız. Toprak üzerinize çöküyor. Yeryüzüne tekrar çıkma umudunuz yok. Üstelik kapana kısılmışsınız. Oksijen yerine zehir solumak zorundasınız ve karanlığa gömülüyorsunuz. Böyle bir durumda kalmayı insan düşmanına bile dilemek istemez.
Umut bitmiyor. Babasından ağabeyinden, oğlundan, kocasından bir yaşam haberi alabilmek için umudunu kaybetmeden geçmeyen zaman… bekleyiş sürüyor. Soma maden ocağının önünde, hastahane önünde acıdan kıvranan insanlar. Tabutlar sıra sıra. Sayılar yüzlerle. Peki, bunu yaşamaları reva mı? Emekçilere niçin reva görülüyor?
Yeter artık! Dünyada iş kazalarında ölenlerin oranında ön sıralarda seyrediyoruz. Ön sıralarda seyrettiğimiz o kadar çok şey var ki, şimdi bunları sıralamanın yeri değil. İnsanların acılarının üzerine neler söylenebilir.
Bu durum sadece bir kaza mı? İktidar buna dünyada meydana gelen başka kazalardan örnek vererek, burada yaşanan kazalarda bu kadar ölümlerin gerekçesi olabilir mi?
İş güvenliği konusun da gerekenler yapıldı da her şeye rağmen bu kadar ölüm mü meydana geldi. Vardiya bile galerinin içinde değişiyor. Niçin? Üretimde zaman kaybı olmasın diye. İşveren sadece kazancını düşünüyor. Günde bir saatten ayda, yılda kaç saat eder. Ve bu saat farkından dolayı, işveren çıkarılacak kömür miktarına ve elde edeceği paraya bakıyor. İş güvenliği, iş sağlığı, çalışma koşullarının standartları neye uygun. Bütün bunlar yıllardır bu ülkede sorundur. Böylesi bir felaket olduğunda ortamı yatıştırıcı konuşmalar, ölenlerin geride kalanlarına sadakalarla bu dosya kapatılır. Partiler arasında polemik konusu olur. Bu arada ölen ölür, ölenlerin geride kalan yakınlarına ancak onların yasını tutmak kalır. İktidarlar, işverenler için birkaç günlük ne dedikleri anlaşılmayan, sorunun özüne değil tali noktalarında dolaşan polemiklerinden sonra düzenine devam ederler.
Türkiye’de en ağır ve güvencesiz çalışma alanlarının başında gelen madencilik gelmektedir. Çünkü, yerin altına girer. Tekrar yeryüzüne çıkmasının hiçbir garantisi yoktur. Bu işe başlarken bu sonucu kabullenmişlerdir. Madenci zorunluluktan yerin altına girer. Çünkü evdeki çocuklarına ekmek bulması gerekiyor. Başka çalışma alanı olmayınca zorunluluktan çalışıyor. Zorunluluk insanın yaşamında açmazdır. Bir işi yapmaya zorunda olmak insanın karşılaşacağı ölümden beterdir. İnsanın onuru gururu, yerle birdir.
Şimdi iktidar da yas ilan ediyor. Yas ilan etme yerine; bizim ülkemizde meydana gelen iş kazaları değil bu iş cinayetlerinin önüne geçmek için gereken tedbirleri bir an önce alacağız demiyorlar. Kendi iktidarları döneminde bu kaçıncı iş cinayeti. Tedbirlerin alınması için illa böyle yüzlerce insanın toprağın altına gömülmesi mi gerekiyor.
Böylesi zor koşullarda çalışmak zorunda kalan emekçilerin başta can güvenliğinden; hükümet, işveren, yönetim erkânı sorumludur. Bu güçlerin emek ve emekçilere ilişkin politikaları ülkedeki çalışma koşullarını, demokrasiyi ve bireye verilen önemi göstermektedir.
Soma katliamı acılarımıza bir yenisini ekledi. Roboski’den Soma’ya akan göz yaşı seli bu. Acılar ortak. Sınırı ve milliyeti yok. Anaların ağıtlarını, eşlerinin gözyaşlarını, çocuklarının haykırışlarını yüreğimizde duyduk. Acıların sınırı yok.
Her defasında dilediğimiz gibi bu son olsun diyorum. Ancak, her şeyi ağırdan alan ve zorlanmadan adımların atılmadığı gerçekliği beni tereddütte bırakıyor. Korkarım fatura madende hayatlarını kaybedenlere çıkmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.