Çıkarlar uğruna bir halkı ateşe ve ölüme mahkûm etmek… Bu kıyama destek olmak… Seyirci kalmak… Canavara kan vererek sürekli büyütmek… Daha büyük canavarlar yaratmak…

 Zamanla büyüyen canavarın, kime nerede, nasıl saldıracağı belli olmuyor. Bumerang gibi bir bakıyorsun kendisini besleyeni de vurmaya başlıyor. Besleyenin elinde kalıyor canavar… Artık “vay toprak başıma” diye feryat etme canavarı durdurmaya yeterli olmuyor.

Toprağın metrelerce altında, yüzbinlerce yıl organik atıkların dönüşmesiyle oluşan petrol, insanlık için muazzam bir enerji kaynağı, bir nimet olmuştur. Ancak, bu nimetin bulunduğu Orta Doğu topraklarının üzerinde yaşayan kadim halklar için; işgalin, istilanın, talanın, sömürünün, geri kalmanın, yoksulluğun ve soykırımın nedeni olurken; bir avuç azınlık için ise sınırsız zenginliğin ve saltanatın kaynağı oldu.

İnsanlığın ve insanlaşmanın beşiği sayılan Orta Doğu; birçok dinsel ve etnik yapılara da analık yapmıştır. Bu renklilik; bir zenginlik olarak değerlendirilmesi gerekirken, egemenlerin çıkarları gereği halkları karşı karşıya getirmenin zemini yapılmıştır. Halkların arasına nifak sokulmuştur. Kardeşleşmeleri engellenmek istenmiştir. Böylece Orta Doğu’nun bu etnik, dinsel ve kültürel yapı zenginliği, tarihsel çatışmaların kaynağı yapılmıştır.

Afganistan, Pakistan’da ortaya çıkan El Kaide buralarda beslendi büyütüldü. Irak, Suriye ve Nijerya’ya kadar geniş bir coğrafya ya sıçradı. İŞİD, El Nusra ve Boko Haram gibi kolları oluştu. Suriye ve Rojava’da halklara ve kendi dışında kalan bütün inanç guruplarına karşı katliamlar gerçekleştirdi. Katliamlar karşısında bölge, Türkiye ve dünya kamuoyu; bunu görmedi. Kimi çevreler oradaki insan feryatlarını duymak da istemedi. Basına yansıyan görüntülere rağmen, PYD’nin olayları abarttığını ileri sürenler oldu. Ancak zaman her şeyin aynası oldu, yanlış değerlendirmeler Bağdat’a varmadan Musul’dan geri döndü. Daha yirmi dört saat bile geçmeden kadınların çarşafsız sokağa çıkamayacağına hükmetti. Bu arada ne kadar insanın katledildiği bilinmiyor. Nasıl bir yönetim zihniyetini oluşturacaklarını anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Şimdi tehlike; çevre ülkelerin kapısını çaldı. Herkes uykudan uyanmaya başladı. Yaşanan ve gelecekte yaşanacak dehşetin farkına vardılar. Kerkük Valisi’nin verdiği demeç bu açıdan çarpıcıdır. Kerkük Valisi Najmeldin Karim “Bir milyonluk Irak Ordusu’nun bile birkaç saat dayanamadığı İŞİD’e karşı bir yıldır mücadele eden PYD/YPG’yi anlamadık. Hata ettik” diyor. Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, “PYD’nin bu konuda verdiği mücadeleye hepimiz minnet borçluyuz” diye yazdı ve Türkiye’nin ve KDP’nin Rojava politikalarının yanlış olduğunu ve yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini yazması bu toz duman arasında önemli bir belirlemedir.

Bu yeni Moğol saldırısına karşı başta Kürtler şimdiye kadar gerçekleştiremediği birlik ve dayanışma sorunlarını bir an önce gidermelidir. Irak’ta yaşayan halklar ve inanç gurupları da Kürtlerle ittifak içine girerek, güç ve dayanışma içinde olmalıdırlar. En önemli ittifak Kürtlerin ve Türklerin geçmiş tarihlerde yaptıkları gibi, tarihsel ittifaklarını yenileyerek, hem bu beladan kurtulabilirler hem de aralarındaki sorunları gidererek bölgenin demokrasi ve istikrarın kalesi durumuna gelebilirler. Bu açıdan barış, çözüm ve demokrasi sürecinin hızla yol alması önemlidir.