Taksim meydanı açmazı
Emeğin ve emekçilerin bayram günü yaklaştıkça, kutlama alanının nerede yapılacağına ilişkin tartışmalar, başta iktidarı, sendikaları ve toplumu germeye başlıyor. Taksim alanı üzerinde karşılıklı ısrar, kutuplaşma zemini güçlü olan toplumda hemen yankısını buluyor. Bir bayramın bir alan da kutlanması üzerine her yıl neden bu kadar tartışma ve çatışmanın konusu oluyor? Bu tartışmalar tüketilemez mi?
Taksim Alanı’nın geçmişi sabıkalı bir yer. 1977’de 34 emekçi, geliştirilen provokasyon sonucu hayatını kaybetti. Karanlık güçlerin, derin provokasyonu sonucu, emekçilerin bayramı kana bulandı. Bu olay üzerine, ülkenin siyasal rotası değişmeye başladı. Türkiye 12 Eylül’e doğru yol almaya başladı. Taksim emekçilerin kutlamalarına kapatıldı.
Taksim’de kutlama yapılmasına izin verildiği zamanlar da oldu. Beklendiği gibi devrim de olmadı, kıyamet de kopmadı. Türkiye herhangi bir şey kaybetmedi. Hatta, kazandığı çok şey oldu. Demokrasi adına, hoşgörü adına siyasi iktidarlar olumlu eleştiriler aldı.
Yasaklama ne getirdi? Hafızalarda savaş görüntülerini aratmayan manzaralar. Bu savaşın kazananı var mı? İnatlaşmanın sonucu; başta demokrasi yara alıyor. Zaten yaralı olan Türkiye demokrasisine bir yara daha eklemekten başka bir şey olmuyor. Hoş görünün sınırları gittikçe daralıyor.
Yine böylesi bir gerilimin öngünündeyiz. Karşılıklı restleşmeler zirve yapıyor. Karşılıklı hazırlıklar yapılıyor. Bir taraf biber gazı stoklarını tomaları yeniliyor. Diğer taraf da limon ve maske. En iyisi, sağduyu ve demokrasi dilemek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.