Acbüzzeneb*
“Ben mi aklımı kaçırdım da başkalarının görmedikleri bir şeyi görüyorum, yoksa benim gördüğüm şeyleri yapanlar mı aklını kaçırmış?” diyor Nehlüdov, Tolstoy'un Diriliş romanında. On dokuzuncu yüzyıl Rusya'sında mahkemede jüri üyesi olan Nehlüdov; bu sözü söyleyecek neler yaşadı, hangi etkenler onu aklından şüphe edecek raddeye getirdi? Bu sorunun cevabı Diriliş romanının ana karakteri olan Nehlüdov'un yaşadığı o hazin süreçte yahut toplumun kendisinde saklı.
Toplum, “aynı toprak parçası üzerinde birlikte yaşayan ve ortak bir uygarlığı olan, temel çıkarlarını tamamlamak için işbirliği yapan insanların tümü" diye tanımlanıyor sözlükte. Ne kadar tanımını bu kadar basite indirgesek de toplum kavramını tanımlama ve açıklama çalışmaları insanlar arasında yüzyıllardır süregelmiştir. Yeryüzünde yaşayan birçok kişi, farklı dönemlerde toplumun temel dinamiklerini açıklamaya çalışmıştır; çünkü hiçbir insan toplum olmadan yaşayamaz, temel ihtiyaçlarını tamamlayamaz. Diğer tüm canlı türlerinin aksine insan, bir toplum içerisinde yaşamak zorundadır. Aristo'nun da dediği gibi “İnsan, sosyal bir hayvandır.” sözü tam da bu durumu açıklar nitelikte. Hem anlamca hem de pratikte toplum, bireyselliğin zıddıdır.
İnsanlar, yaşadıkları toplum içerisinde neyin “normal” yahut “anormal" olarak tanımlanması gerektiğini kendileri belirler. Baskın karakterlerin ve iktidarın daima daha çok etkisi olur bu ayrımın yapılmasına. Bundan dolayı da bir toplumun normal saydığı bir şey, evvela normal olmayabilir. Bundan dolayı insan, sorgulayan ve araştıran yanını hiçbir zaman kaybetmemelidir.
''Halk can çekişiyor. Alıştırmış kendini bu yaşama. Yadırgamıyor. Çocuklarının ölmesi, kadınların güçlerinin yetmeyeceği işleri yapmak zorunda bırakılmaları, herkesin, özellikle yaşlıların kötü beslenmeleri olağan geliyor onlara. Halk yavaş yavaş öylesine alışmış, benimsemiş ki bunu, yaşayışının korkunçluğunu göremiyor, yakınmıyor. Bu yüzden biz de bu durumun olağan olduğunu sanıyoruz.''
Diriliş romanında da bu şekilde yorumluyor Nehlüdov, toplumun bu durumunu. Kimse sesini çıkarmazsa, bir durumun yanlış, bir kişinin kötü olduğunu söylemezse; o toplumda yanlışlar doğru, kötüler iyi sayılıyor ne yazık ki. Bu işleyişten çıkarları olanların, vicdanını da menfaatleri örtüyor ve göz yumuyorlar toplumun yanlış bir yöne doğru ilerlemesine. Toplumdaki resesif karakterlerin de sessizliği ile toplumun ahlakı da doğru olmayan bir tarafa ilerliyor adım adım. Bu durum tekrarlandıkça adalet tersine dönüyor, pusula her zaman güçlü(!) insanları göstermeye başlıyor.
İşte roman boyunca bizi oradan oraya sürükleyen Nehlüdov'un derdi bu. Nehlüdov, bir zehirlenme davası sırasında tanıdık bir simaya rast gelerek şok geçiriyor: yıllar önce iğfal ettiği kadın, Katyuşa Maslova. Birden yıllar önce yaptığı buz gibi bir hata vuruyor yüzüne. Yaptığı bu hata yıllar sonra mahkeme salonunda çıkıyor karşısına, hem de adalet terazisinin iki farklı ucunda. Kadın suçsuz olduğu halde, yanlış ifade etmelerinden dolayı kürek cezasına çarptırılıyor. Maslova'nın suçsuz olduğunu fark edişi ve yaptığı o hatanın vicdan azabıyla, yaptıklarını telafi etmek adına adalet arayışına başlıyor. Maslova'nın gittiği her şehre adım adım o da gidiyor ve gittiği hapishanelerde korkunç görüntülere, toplumun kendi kendini soktuğu sefalete tanıklık ediyor. İnsanlar, yaşadıkları eziyetleri haklı dahi olsalar yadırgamıyorlar. Herkes türlü zorluklar çekiyor ama kimse bu duruma bir iç dahi geçirmiyor. Bundandır ki “Ben mi aklımı kaçırdım da başkalarının görmedikleri bir şeyi görüyorum, yoksa benim gördüğüm şeyleri yapanlar mı aklını kaçırmış?” diye yakınıyor Nehlüdov. Bir mahkeme üyesi, adalet terazisinin savunucusu, anlıyor ki bu terazinin bir kefesi her zaman ağır basıyor.
Benim, hiçbir romanın ana karakteri olmayan on yedi yaşında bir gencin, Diriliş romanının son sayfasını da okuyup kitaplığıma yerleştirirken, Stoiklerin bir sözü damlıyor aklıma: "İnsan, her şeye alışan bir hayvandır.”
Gerçekten de insan denen varlık her şeye alışan bir hayvandır, haksızlığa bile!
-Zeynel Hebun Güler
*Ölümden sonra dirilişin tohumu sayılan madde.