Şiirin, edebiyatın uzun yürüyüşü
Şiirin reçetesi yoktur. Hiçbir zaman olmamıştır, olmayacaktır da. Şiire ilişkin ölçütler ileri sürülebilir. Bunlar doğru da olabilir. Ama şiir bütün bu ölçütlerin ötesinde başka bir şeydir, kendisidir. Şiir bir soyutlamadır. Şiirin yaslandığı zemin çokça duygusallıktır. Duygusallık, şiirsel bilinçtir. Yani birbiri içinde erimiş duygu ve düşünce. Duyguyla düşünce de ayrışmaz zaten. Düş; şiirin kanatlarıdır, şiiri kanatlandırandır. Ama ütopyalar, fanteziler, kurgular, düşler de yaşamdan beslenir. “Görünmeyeni bilmek için, görünene bakmak lazım.” İnsan ya yaşadığını ya da içinde duyarak yaşattığını yazar. Yaşam da, düş de şiir için birer olanaktır.
Yönü söylenmeyen gizler…
dostlar, bu ne biçim iş dostlar
yüreğim bir tapınak gibi teklifsizken
artık yönü söylenmez gizlerim oldu
bu kez de ölmesem daha ölmem...
dostlar
izin verin
izin verin bu gecelik sineyim
hem böyle yakınınızda
hem yok bilin
bakın anılar hızla vuruyor kapısını yüreğimin…
Gözyaşları aydınlığında...
kımıltısız bir gecenin sularındayım
yükünü boşaltmış bir gemi bedenim
umut balyaları
sandık sandık aşklar
ambalajsız kahkahalar
ne varsa hepsi...
gecenin koyulaşan sularındayım
ardımda bir onur şeridi parlayan geçmiş
sonsuzluğa yürüdüğümüz anlar
göç eden kırlangıçlar anıların hepsi
bir kocaman düş kırıklığı
eşliğinde gözyaşları ve hüzün
yüreğim, sen iyi bir kaptan değilsin
çok çekti bedenim senin elinden
yüreğim, seni sulara atmalı
balıklara yedirmeli seni yüreğim
ardından trompetler hüzün çalmalı
seni öyle uğurlamalı, dindiren yatağına...
ay gelip gelip gözlerime giriyor
sularını taşırıyorsa kime ne
hem geceleri gökyüzü bir at olmasa
kanatları ışıktan bir at olmasa
almasa düşlere götürmese
ben nasıl dayanırım dünya...
(Aydın ALP) 1989 / Ateşin Kehâneti / Ruhlar Mahşeri (Toplu Şiirler-J&J Yayınları-2015)
Her şiirin kendi psikolojisine ilişkin bir ritmi, bir akustik düzeni vardır. Çağrışıma dayalı şiirler, savruk da görülebilir. Zaten çağrışıma dayalı şiirlerin özelliği budur. Günümüz şiiri komple bir şiirdir. Örgüsü çok sık dokunabilmektedir. Yoğun bir anlamla örülüdür. Eskilerin “şiir oturtmak” dediği basit bir konuya ilişkin şiirler yazılırdı. Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Cahit Sıtkı Tarancı... vb. şairlerin şiirinde, anlam örgüsü gevşektir. Günümüz şiirlerinde bazen bir dize çok ağırlıklı olabilmektedir. Çok yüklü olabilmektedir. Söz konusu ettiğim, anlamdı. Söylem, ama farklılaşmaktadır. Ama farklılaşan söylemle şiirsellik ne ölçüde örtüşmüş, şairlere göre değişir. Sözünü ettiğim önceki şairlerde şiirsel dil, tartışmasız vardı. Günümüz şiirleri, şiirsellik açısından bence sorgulanmalıdır. Şair, herkesin konuştuğu dilden kendine özgü dili yakalayabilen insan demektir. Ama bu yakaladığı dil, ne derece şiirseldir, bu şairine göre değişir tabi. Şairlik; neyi, nasıl söylediğiyle ölçülür zaten!(26-2 Aralık 2001 / OBJEKTİF) Sevgiler, saygılarımla…
Aydın ALP Ocak 2020
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.