Nasıl bir ikinci yüzyıl?
Cumhuriyetimizin yüz yılını geride bırakırken TRT’nin ertelediğini duyurduğu kutlamaların yerel yönetimler, sivil oluşumlar inisiyatifiyle tüm yurtta yurttaşların en geniş katılımıyla nasıl coşkuyla kutlandığını bir çok yerleşim yerinde bizzat gözlemleme fırsatı buldum.
İktidarın, Cumhuriyetin 2.yüzyıl kutlamalarına mesafeli olduğu ve Gazze ile dayanışma mitinginin bahane edildiği şu an halkta hakim olan bir kanı.
29 Ekim akşamı TV’lerden izlediğimiz öncelikli büyük kentler olmak üzere tüm yerleşim yerlerindeki kutlamalara halkın coşkun katılımlarında, iktidarın bu yaklaşımının bir motivasyon kaynağı olduğu anlaşılıyor.
GARDROP ATATÜRKÇÜLÜĞÜ
Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan’ın Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk günlerinde kabine sonrası yapmış olduğu konuşmasında Cumhuriyetin ilk yüzyılında çeşitli sıkıntıların yaşandığı tespitlerinin çoğuna katılabilirim.
Ayrıca, uzun uzun ‘Gardrop Atatürk’çülüğü kavramına yer verdiği, ülkemiz insanlarına en büyük sıkıntıyı onların verdiğini söylediği bölüm tartışılmaya değer olabilirdi.
Eğer bir panelde olunsaydı ve ülkemiz insanlarının kazanımlarını kaybetmelerine neden olan etmenler tartışılıyor olunsaydı.
Cumhuriyetimizin kurucu Lideri Atatürk’ün,
en büyük devrimleri arasında sayılan;
-insanlarımızın tebaa olmaktan çıkarılıp Cumhuriyetimizin eşit yurttaşları olması,
-Kadınlarımızın erkeklerle eşit kabul edilip, eşit haklara kavuşması ve oy kullanabilme hakkını birçok ülke kadınlarından önce kazanmış olmaları ve
bugün 1 Kasım olması nedeniyle
-Saltanatın kaldırılmasının gerçekleştirildiği bir ülkede kurucu Lider Atatürk’e 100 yıl sonra bile büyük bir sevgi ve saygı duyuluyorken nasıl oluyorda yeniden saltanata özlem duyuluyor olması da ayrıca tartışılabilir.
Cumhuriyetin eşit bireylerinin, yeniden kul olmaya nasıl razı oldukları irdelenebilirdi.
Yada Kadınların, erkeklerle eşit haklara sahip bireyler olmalarından bu kadar kolay vazgeçmelerinde ‘Gardırop Atatürkçülerinin toplum kesimlerine bahsedilen kazanımların, topluma iyi anlatılamadığı ve bu nedenle suçlanmaları konuşuluyor, tartışılıyor olabilirdi.
Ama öyle değil!
Sayın Cumhurbaşkanının anlatmak istediği de Atatürk ilke ve devrimlerinin ülke insanına iyi anlatılamadığı değil!
Benim kişisel düşüncem ülkem insanın, kendisini bu denli ilgilendiren konularda bu kadar birbirinin zıddı davranışlarda bulunmasıyla ilgili sosyologların inceleyip karar vermesi.
1984
Cumhurbaşkanı konuşmasının devamında ülkemizde var olan sağlık tesisi sayısını 1923 yılı ile mukayese etmişti.
Sayıları yanlış yazmayayım diye o günkü kabine toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanımızın konuşmasının o bölümünü Google’da aradım ancak bulamadım.
Yapılan bir konuşmanın orijinalini Google’da bulamamış olmam bana George Orwel’in 1984 romanından ‘geçmiş tarihi oluşturma’ bölümünü çağrıştırsa da, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’la aynı düşüncede olmama nedense pek sevinemedim.
Öyle ya iktidarı 1923’le kurucu irade ile mukayese etmek bence de uygun olmazdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.