Corona öncesi okul diyalogları (1)
Tatil sonrası sınıf ve koridorlar soğuktu. Öğretmenler Odası, klima da açık olduğu için, sıcacıktı. İçeri girince, oh ne güzel, mis gibi, dedim. Ejder Hoca, çok daha sıcak yerler de var! (cehennemi kastediyor!)
ESMER YÜREKLERİN ŞARKISI!
Ölümün kuşatması altında
Soğuyacak dünya!
Ah, bir akasya olurdu
Biz ölmezsek bir papatya belki
Yediveren güller olurdu süslediğimiz hayat
Düşlerimizde Hevsel Bahçeleri
Ah, soğuyacak artık kalbimizde
Soğuyacak dostluklar bir de
Gül yüzlü sevgililer
Sıcak anlar
Soğuyacak!
Ey, dünya!
Ey, zehrini bedenimize akıtan dünya
Soğuyorsun içimizde heyhat!
Soğuyacak damarlarımızda hayat
Duyulmayacak bir daha belki de
Esmer yüreklerin şarkısı
Ah, duyulmayacak!
Aydın ALP – YÜREĞİNİZİN KAPILARINI KIRACAĞIM (J&J Yayınları-2019)
Lise mezunu bekçiler göreve başlar başlamaz 5000 alsın, yeni başlayan öğretmenlerse bu soğukta çalışsın ve 4000’e talim etsin!
Ve bizim yıllanmış Mustafa Hocaya döndü, dedi ki Ejder Hoca:
Mustafa Hoca, sen de 3066 maddeyi beklerken çınar ağacı ol!
Mustafa Hocanın yutkunduğunu görünce kafamın tası attı:
Ejder Hocaya, niye sen armut ağacı mısın, dedim.
*
Sınıfa girer girmez öğrencilerime: Bakın zor taşıyorum. Çantam, size hazırladığım testlerin ağırlığından, gavur gibi olmuş!
Benim sevgili, alçak öğrencim Nisa: Hocam, bugüne kadar kaç gavur taşıdınız, dedi.
*
Hem bana bir yığın laf sıralıyorsun hem de ciyak ciyak bağırıyorsun!
-En iyi savunma, saldırıdır!
Aydın Hocaya bir şok tabancası verelim!
Aydın Hoca ancak ‘şok markete’ gidebilir!
Biri kız arkadaşına diyor ki: “Önce kendimi vururum, sonra da seni!” Bir avcı da arkadaşlarına diyor ki: Bir ördek sürüsü uçuyordu. Dakikalarca durmaksızın silahımı ateşledim. Arkadaşları da:
-Yahu, senin tüfek hiç boşalmıyor muydu?
Avcı, yanıt veriyor:
-Tüfeği doldurmaya zaman mı vardı sanki?
Öğretmen arkadaşlarım da sözle durmaksızın kurusıkı atış yapıyorlar bana!
*
Öğretmen arkadaşlar, derin konular konuşuyordu. Rejimden, göbek kısmı zayıflamaktan, söz ediyorlardı. Ben de, tığ gibi delikanlıyım, dedim. Simla Hanım bana: “Kaç numara ama!”, “Parmak kalınlığında olanlar da var!” dedi. Yaman bir saldırıydı! Vaaaaay, sevgili hocam, siz de mi bana saldıran kutsal cepheye katıldınız, dedim!
Kutsal cepheden Menderes Hoca, sana bir çift sözüm var Aydın Hocam, dedi. Ben de söyle dedim. Bana, devlet devlet olalı, ilk kez isabetli bir ‘görevden uzaklaştırma’ kararı almıştı. Onu da sürdürememiş, yüzüne gözüne bulaştırmış, dedi.
*
Ejder Hoca: Yazın kapriyle Eğil’de (tarihi yerlerin olduğu bir ilçemiz) gezerken, baktık namaz vaktidir, namazımızı kılmak için arkadaşlarla camiye girdik. İmam göz ucuyla bana baktı ve gitti cübbesini getirdi. Bana, giy kardeşim, dedi. Kapri üstüne imam cübbesiyle namaz kıldım. Valla, çok da güzeldi; çünkü manevi bir hazzı vardı!
*
Yusuf Hoca diyor: Jandarmalar; durduğu minibüsteki Hüseyin (Hüso) adlı adamın yoğurt bakracını, adamın kafasına geçiriyorlar. Bu olaydan sonra adamın herkes tarafından bilinen adı, Hüso Musto (Yoğurtlu Hüseyin) oluyor! Ardından bir yoğurtlu olay daha aktarıyor: Ağanın bakmak için verdiği koyunları yitiren köylü, ağanın gönlünü almak için bir bakraçla konağa geliyor. Ağa, bakracı köylünün kafasına geçiriyor! Yüzü gözü yoğurt içinde kalan köylü: “Allah’a şükür, bu işten de alnımızın akıyla çıktık!” diyor. Ve Yusuf Hocanın çocukluğuyla ilgili aktardığı: Biz çocukken Fiskaya’dan (Diyarbakır’da bir semt) geçiyorduk. Yolumuzu kestiler. Ben ve benim gibi halim selim arkadaşımın, bütün ceplerini kontrol ettiler. Beş kuruş bile yok! Çıldırdılar! Biz de fırsattan istifade tabanları yağladık! Can havliyle koşarak geldiğimizden, semtimize nefes nefese girmiştik ki bir başka grup yolumuzu kesti. Arkadaşımın birden sesi yükseldi: “Ulan, biz insanların yolunu kesiyoruz, siz de bizi mi soyacaksınız?” dedi. Çocuklar, arkadaşımın sesi böyle gür çıkınca, hemen yolu açtılar! Bu olaydan sonra arkadaşımın adı “yol kesen”e çıktı!
*
Müslüm Hoca, bana bakarak, bu dünyada iyi eşekler ve iyi yiyiciler var, dedi. Ardından ekledi: Ben ve Aydın Hocanın bacanağı, iyi eşekleriz, Aydın Hocamız da iyi yiyicidir, dedi. Bu da ne demek, dedim. Benle bacanağın angarya işlere koşuluyoruz, sen ise ayak ayak üstüne atıyorsun, dedi.
Ah, kim derdi ki Hint otobüsleri gibi tıklım tıklım olan sınıflarımız; burnumuzda tütecek! Kim derdi ki sevgili öğretmen arkadaşlarımın bana koro halinde çatmalarını bile özleyeceğim! Dünyayı köşeye sıkıştıran bu uğursuz pandemiden kurtulmak dileklerimle sevgiler, saygılar…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.