Can(lın)ın Kıymeti!
Bir devlet yetkilisinin kanımca sarf ettiği en anlamlı cümle idi: 2006 yılı 28 Martında çocuklar öldürüldükten sonra kentte kimi işyeri sahipleri yüksek sesle işyerlerine verilen zarardan dolayı feveran etmişlerdi. Dönemin Diyarbakır Valisi-ki şimdi kendisi İçişleri Bakanı-demişti ki; "Cana geleceğine cama gelsin.
Sonrasında söz, slogan olmuştu...
Slogan olmuştu / oldu da ne oldu. O yıl bu yıldır yani sekiz yıldır çocuklar göz açtırılmadan katledilmeğe devam ediliyor. Daha dün Siirt'te yine bir çocuk vuruldu. Bu satırlar yazılırken henüz akıbeti belli değildi.
Geçtiğimiz günlerde DTK-Demokratik Toplum Kongresinin Ofis semtindeki binası önünde kentin demokratik sivil toplum dinamiklerinin katılımıyla basın açıklaması vardı. Basın açıklamasının konusu Cizre'de katledilen 12 yaşındaki çocuk Nihat Kazanhan'ın katledilmesine ve sonrasında yaşatılanlara protesto amaçlıydı.
Basın açıklamasını beklerken bizler gibi beklemede olan basın mensubu genç arkadaşlardan biri yanıma geldi. Ve hemen konuya girdi. "Abi," dedi. "Geçtiğimiz günlerde sur içinde Çarşı Karakolunun karşı sokağında katledilen yarım asırlık çınar ağacı yazınızı okuyunca haber takibi yapmak için sözünü ettiğiniz bölgeye bir foto muhabiri arkadaşla birlikte gittik. Sahiden de hiçbir iz yoktu. Ağaç kesilmiş üzeri de betonla kapatılmış dümdüz edilmişti. Dolayısıyla fotoğraf da çekemedik. Oradaki esnafa sorduk. Esnaflardan biri; İşyerlerinden birini işaret ederek sözde 'ağacın kökü yapının zeminini zorluyormuş' diye bir gece vakti kökünden kesip yok ettiler. Kimse de sesini çıkarmadı. Sesini çıkarmak bir tarafa hiçbir yere şikayet de etmediler. Peki bunları konuşur musun, anlatır mısın dedik. Neme lazım abi başım ağrır, hem yüzyüze bakıyoruz boşver. Deyip noktayı koydu esnaf. Tabi biz de haberi yapamadan noktayı koyup ayrıldık mekândan"...
Gazeteci arkadaşa, Cizre'de katledilen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'dan söz ederek şunları söyledim.
Sevgili kardeşim bakın ha 12 yaşındaki bir çocuğu katletmişsiniz, ha 60 yaşındaki bir ağacı kesip yok etmişsiniz. Hiçbir farkı yok. İkisi de canlıdır. İkisi de yaşayan varlıklardır. Hayata, doğaya, dünyaya kılcal damarlarında yürüyen kan ve köklerindeki su kadar bağlıdırlar. Çocuğu ve ağacı yok edip katlediyorsanız aslında insanlığınızdan da vazgeçiyorsunuz demektir...
Elbette biz burada oyun çağındaki çocuklarımızın katledilmesine karşı olanca tepkimizi mutlaka göstereceğiz.
Ama öte taraftan o ağaçlara tırmanıp çocuksu oyunlarla hayatın yaşanabilir kılınması mümkün canlılarından olan ağaçların da katliamına ses çıkarmak durumundayız.
Biri, diğerine tercih edilemeyecek kadar kıymetlidir Ağaç ve Çocuk...
Ve "çocuk gittikten sonra kalır mıydı ağaç" geride. Çocuğu kurşunlayan devlet görevlilerinin olduğu ülkelerde ağaçlara kıymak, üzerinde dahi durulmaya değmeyen vaka-yi adiyeden olunca insanlıktan, insan haklarında, adaletten söz etmek anlam taşıyor muydu ki!.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.