Meltem Gönüllü

Meltem Gönüllü

Yaşamlarını Diyarbakır’a adayanlar

Yaşamlarını Diyarbakır’a adayanlar

Bir kenti sevmek, emek ister.

Bir kenti sevmek, özveri ister.

Bir kenti sevmek, KARA SEVDA gibidir.

İnsanın iliklerine kadar işler!

Diyarbakır çok şanslı… Sayılamayacak denli sevdalısı var. Bu kente ömürlerini adayan o kadar çok değerli isim var ki; hangisini dile getirip anlatmaya çalışsam, Diyarbakır sevdasının bir başka tarifi ile karşılaşıyorum.

İŞTE ONLARDAN BİRİ:

AVUKAT ERHAN AKALIN; kendini bu kentin tanıtımına adamış çok değerli bir Diyarbakırlı, DİTAV’IN Başkanı (Diyarbakır Tanıtma Kültür ve Yardımlaşma Vakfı). Geçtiğimiz hafta içi kendisiyle bir buçuk saat kadar süren bir sohbetimiz oldu. Daha doğrusu o anlattı, ben dinledim. Diyarbakır’la ilgili kurduğu her cümle, bendeki Diyarbakır sevgisini bir kat daha arttırdı. Adeta bir DİYARBAKIR BELLEĞİ gibiydi.

Tarihe olan tutkusu, Diyarbakır’a gönül vermesiyle birleşince; bu kentin tanıtımı adına çok değerli hizmetlere dönüşmüş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra döndüğü Diyarbakır’da DİTAV’ın yönetimine girmiş. O zamanlar bu Vakfın Başkanı rahmetli ESMA OCAK Hanımefendi imiş. ESMA OCAK’ın bu kente katkılarını bilmeyen yoktur sanırım. Özellikle Kürt Kadınlarının sorunlarına eğildiği “BERDEL” adlı romanı, kendisinin dünya çapında tanınmasına vesile olmuştur. Tam bir “CUMHURİYET KADINI” ve tam bir “DİYARBAKIR HANIMEFENDİSİ” olan Esma Ocak, vefatının üzerinden 9 yıl geçmiş olsa da bugün tıpkı diğer Diyarbakırlılar gibi Erhan Bey tarafından da yine çok büyük saygı ile anılmaktadır.

Sur içinde şimdilerde Otel olarak hizmet veren 14 odalı bir evde geçmiş çocukluğu. O günleri ve yaşadığı o evden biriktirdiği anılara ufak dokunuşlarla yaptığı anlatım, eminim dinleyen herkesi derinden etkilerdi.

“İÇİÇE İDİK, TÜM AİLE HAŞIR NEŞİRDİK”

“Tabi benim çocuklarım bu duyguyu yaşamadılar. Geceleri evlerin damlarında kurulan tahtlarda yatıp, yıldızları seyredemediler” …

Erhan Bey’in anlattığı tahtın etrafına çekilen “SITARA” denilen beyaz perdelerin amacı sadece mahremiyeti sağlamak değil, aynı zamanda sabah güneşinin ilk ışınlarından da korunmakmış. Öğlen vaktine değin yani güneş ışınlarının dik olarak geldiği saatlere kadar bu sıtara onları korurmuş.

Üç-dört basamakla çıkılan bu tahtların kenarlarında, su testilerini yerleştirdikleri yerler yapılırmış. Diyarbakır sıcağında bile içindeki suyu soğuk tutmayı başaran bu testilerin de “su sızdıranı” makbulmüş. Suyu sızdırması, suyu soğutması manasına gelirmiş.

DİYARBAKIR VE DİYARBAKIRLININ YAŞAM TARZI, YAŞADIKLARI KENTE GÖSTERDİKLERİ SAYGI VE SEVGİNİN ADETA BİR NİŞANESİ GİBİ…

DİYARBAKIR KÜÇELERİ

Diyarbakır “Küçelerinin” niçin bu denli dar olduğunu oldum olası merak etmişimdir. Erhan Bey’i dinlerken bu merakım da son buldu. Sıcak yaz günlerinde gölgesi bol olsun anlayışı ile hem evler hem de sokaklar bu şekilde imar edilmişler.

DİYARBAKIR, BARIŞ VE HOŞGÖRÜ KENTİ İMİŞ.

Bir zamanlar SUR ‘da iç içe yaşayan Müslüman, Ermeni, Süryani ve hatta Yahudiler her zaman birbirlerinin dini inançlarına, yaşam tarzlarına son derece saygı duyarlarmış. Ramazan ayı geldiğinde hiçbir gayrimüslim kesinlikle dışarıda yemek yemezmiş. Dini Bayramlarda Müslüman komşularının bayramlarını kutlamayı da asla unutmazlarmış.  Keza, Müslüman aileler de diğer dinlerden olan komşularına aynı saygıyı gösterirlermiş. Tabi zaman zaman bir takım din taciri yobazlar araya nifak sokmaya çalışırlarmış. Fakat komşular arasında hiçbir zaman bir kargaşa yaşanmamış.

Bir tek Osmanlı Devleti’nin çöküş zamanında yaşanan istenmeyen olaylar görülmüş Diyarbakır’da. O zaman bile Diyarbakır Halkı, sahip çıkmış komşusuna. Büyüklerini saklayıp koruyamasalar bile birçok gayrimüslim çocuğu kendi çocuklarıymış gibi gösterip, zorunlu göçten kurtarmışlar.

İşte bu da Diyarbakırlının yüreğinin güzelliği…Ve Mazluma Sahip Çıkması…

Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan bu kadim şehir, kendine has birçok özelliği ile de dünya üzerinde NADİDE BİR KENTTİR. Bulunduğu coğrafyanın en önemli ticaret merkezi de olan bu kent, bir zamanlar İPEK BÖCEĞİ BORSASI ile de ünlü imiş. Ve bir özelliği daha varmış Diyarbakır’ın…Bence en önemli ve en çok hoşuma giden özelliklerinden biri de TEMİZLİĞE verdiği önem. Sur Kapılarının açılması ile dışarıdan bu şehre gelenler, ilk iş olarak Hamamlara yönlendirilir, yıkanıp paklanmadan şehir içine girmelerine izin verilmezmiş.

Erhan Bey, Diyarbakır’ın yaşayan belleklerinden sadece biri. Ve değerli zamanını ayırarak bana anlattıkları sadece bu kadar değil elbette. İnanın her biri hakkında ayrı bir yazı kaleme alınır. Örneğin, meşhur ERDEBİL Köşkü’nün öyküsü gibi. Diyarbakır’ı yine bir Diyarbakırlının hem de bu kenti ve tarihini en iyi bilenlerden birinin anlatımı ile dinlemek, inanın çok keyifli idi. Kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

ŞİMDİLERDE DİYARBAKIR, YİNE AYNI GÖRKEMLİ VE GÜZEL GÜNLERİNE DÖNMEYİ ÇOKTAN HAKETMİŞ. Bu nedenle bu kadim kentin nimetlerinden nemalanan herkesin elini taşın altına koyması ve ufak da olsa bu kent adına bir şeyler yapması gerekiyor.

HAYDİ DİYARBAKIR, GÖRKEMİN VE SENİ SEN YAPAN TÜM DEĞERLERİNLE BİR KEZ DAHA TARİHE DAMGANI VUR. SEN YAPARSIN…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Meltem Gönüllü Arşivi
SON YAZILAR