Ceylan Alkan

Ceylan Alkan

OLAĞANÜSTÜ DUYARLI, UMUTSUZ DERECEDE KENDİNE DÖNÜK 3

OLAĞANÜSTÜ DUYARLI, UMUTSUZ DERECEDE KENDİNE DÖNÜK 3

  Sevgiden Taştı Taşacak Bir Yürek

 Yeni şeyler öğrenmeye meraklı oluşu, algıladığı her şeyi beyninin ayrı bellek bölmelerine doldurmasına sebep oluyordu. Gökyüzüne takılmıştı gözleri ve kuşların mekanizmalarını incelemiş, anlamadığı bu konu hakkında fikir yürütmeye başlamıştı; öğrendikçe… Her şeyi tek bir bütünde toplayarak, mutlak gerçekleri özenle işleyerek; önüne denizcilerin cam şişeler içine yerleştirdikleri model gemiler gibi somut bir dünya sunarak düşünüyordu. Keyfiliğe, tesadüfe yer olmadığı düşünüyordu artık… Her şey bir yasaydı ve kuşların uçuyor oluşu ancak yasalarla mümkündü. Uzayın derinliklerindeki en uzak yıldızdan, ayakaltındaki kum tanesinin sayısız atomuna kadar her şey birbirine bağlıydı. Bu yeni kavrayışları Martin’i daha da derin araştırmalara itmişti. Araştırdıkça aslında yazmak için yeni yeni şeyler biriktirdiğinin farkına da varmıştı. Kendine inanıyordu ama bu inançta tek başınaydı… Karanlıkta yol göstereni, yüreklendireni olmaksızın hayal kırıklığının pençesinde mücadele ettiğinin acısı içini acıtmıştı. Martin yazmayı tercih ederek, içinde söyleyecek o kadar çok şeyin varlığıyla, bunların yollarını aramıştı sadece; bazen kendi sözcüklerinin ulaşılmaz olduğunu düşünsede… Bitirilmeyi bekleyen öyküleri, el yazmaları onu bekliyordu her zaman; uykunun ondan çaldığı her anı kıskanır oduğu açıktı. Fakat uykusuzluğu dert etmiyordu, tüm yaşamını işçi sınıfının dünyasında geçirmiş olmanın verdiği emek yoldaşlığı Martin’in gerçek kimliğiydi zira...

  San Francisco’da bir çamaşırhanede aşırı yoğun bir tempoda çalışmaya başlamıştı ki; bu süre zarfında ne yeşil yaprakların arasında süzülen güneş görünüyordu gözlerine, ne de göğün mavi kemeri… Yaşamı dayanılamayacak bir hal alınca işinden ayrılarak kendi şehrine geri dönme kararı almıştı. Ruth’la evlenebilmek için para kazanmalıydı zira Ruth’un annesi bu evliliği onaylamıyordu. Fakat Martin’in evliliğe hazır olmadığı düşüncesiyle zaman kazanıp, kızının düşüncelerine sinsice etki etmeye çalışıyordu. Martin sevdiği kıza ulaşmanın tüm benliğine işleyen sevinciyle, içinde onu kaba bir denizciden öğrenciye daha da ötesi bir sanatçıya dönüştüren sevginin gücünü taşıyordu. Bu şevkle kırk saatlik açlık ya da pullara ödeyecek parasının kalmayışı umurunda dahi olmuyordu. Ayrıca her gönderdiği yazıların iadesi de yıkmıyordu Martin’i… Ruth’u görmeye gidemeyişinin, parası olmadığı için en iyi kıyafetlerini rehin verdiğinde Ruth’ta yoksulluğun yüzüyle yüzleşmişti. Ve Ruth artık onun yazmaktan vazgeçmesi gerektiğini düşünüp, hissettiriyordu. Onun için hülyalar, gerçeğin çok ötesindeydi…

  Martin’e göre savaş tam kaybedileceğinin düşünüldüğü sırada kazanılmıştı; bir gazetenin şeref köşesinde kendi yazısını görmekle… Ayrıca girdiği şiir yarışmalarında çeşitli dereceler alıyor oluşu da göz ardı edilemezdi. Kararlıydı; o kendi yolunda savaşını sürdürecek ve daha da yükselecekti. Aşkı için de şöyle düşünüyordu; yarı yolda bayılıp, tökezleyen cılız bir aşka sahip olmadıkça, her şeyin üstesinden gelinebilirdi. Ta ki bir gün herhangi bir gazetenin Martin’le ilgili yalan yanlış ve gelişi güzel yazdıklarını görene kadar… Tüm bu olup bitene rağmen Martin’in içinde öfkeden izler yoktu. Ama baştan aşağıya incinme, düş kırıklığının belirtilerini taşıyordu…

 

                                                                                                                                                        Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ceylan Alkan Arşivi

Kalp

18 Eylül 2020 Cuma 05:51
SON YAZILAR