Savaşı dayatanların sorumluluğu!
Naci Sapan
Savaşı dayatanlar, çatışanlar, kanın akmasına, kent merkezlerinin, ilçe merkezlerinin yakılıp/yıkılmasına neden olanlar, karşılıklı suçlama içindeler.
İki tarafta olan bitenden karşılıklı olarak birbirlerini suçlayıp tehdit ediyor.
Bir taraf ‘Kökünü kazıdık, daha da kazıyacağız’ derken, diğer taraf, ‘Göreceksin, daha bitmedi’ gibi tehditlerle, ‘savaşın’ daha da şiddetlenmesi için körüğe bütün güçleriyle yükleniyorlar. Körük alevi harlandırdıkça yurttaş alev ve dumanlar arasında sersemlemiş bir vaziyette kendine yol bulmaya çalışıyor.
Gerçek şu; ‘halk iki arada, bir derede’ vaziyetinde çakılıp kalmış durumda. Hiç kimse gelecekle ilgili özel yâda genel bir pozisyon alma çabası içinde değil, olamıyor. Çünkü önünü göremiyor karşılıklı tehditlerin yapıldığı bir ortamda.
Özetle; Vatandaş çok dolu
‘Bir dokun bin ah işit’ diyorlar ya, onunda çok ötesinde.
Yardım, destek, vergi, banka kredisi ötelemeleri, borçların silinmesi gibi siyasetçinin ağır koşullarda ‘gaz alma’ yöntemi olarak kullandığı vaatlerin gerçekleşme oranı ise sıfırlar seviyesinde.
Bir devletin yurttaşına karşı zorunlu olarak yerine getirmesi gereken ödevler zincirinin bir halkası olarak değerlendirmemiz gereken küçük çaplı yardım ve desteklerin dışında yapılmış bir şey yok.
Çatışmalı ortamdan etkilenen, 4 ay boyunca işyerleri kapalı olan gerçek usulde ticaret yapan esnafla görüşüyorum. Tek kuruş destek almadıkları gibi, vergi, sigorta gibi yük hafifleten kalemlerden de faydalanan yok. Aksine yapılandırdıkları vergi borçlarını faiziyle ödeyen esnafın isyanına tanıklığım var.
Günlük yaşamın içinde şu an için çatışmalı bir zemin yok.
Diyarbakır sakin!
Sakin, ancak huzurlu ve mutlu değil.
Kent mutsuz
İnsanlar mutsuz
Ekonomik koşullar en alt seviyede, dip yapmış durumda.
Halk, savaşı dayatanların sorumluluğunu tartışıyor, sorguluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.