‘Hastalık şahsi değil o nedenle reçete kişiye/kişilere özel yazılamaz, yazılmamalı. Toplumun tamamını etkileyen bir ‘hastalık’! Söz konusu, o nedenle; yazılacak ya da yazılması gereken reçete 80 milyon için geçerli olmalı.’ 

Diyarbakır ve bölgede edindiğimiz izlenim referandum için böyle.

Yazılan reçete toplumun tamamına hitap ediyor mu?

Soru çoklu cevap gerektiriyor olmasına rağmen özeti HAYIR’da buluşuyor.

Belediyelerine, kurum ve kuruluşlarına el konulmuş kentlerin, ilçelerin tamamında halk iradesinin hiçe sayılmış olmasının ortaya çıkardığı tablo tabiri caizse domino etkisi yaratacak gibi. Merkez Diyarbakır olmak üzere atamalarla el değiştiren belediyelerin bulunduğu diğer kent ve ilçelerdeki domino etkisinin sonuçları AK Partiyi bölgede tabela partisine dönüştüreceği gerçeğini şimdiden görmek mümkün.

Belediyelerdeki değişikliklerin halkın geneli üzerinde olumlu bir etki yaratmadığını çok net görmek mümkün. Aksine yeni yönetim biçimlerinin üst düzey güvenlikle tesis edilmiş olmasının verdiği rahatsızlık, referandum sonuçlarına direk etki edecek en önemli unsurlardan biri, elbette ki HAYIR’dan yana.

Diyarbakır örneğinden hareketle, 7 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçları üzerinden 16 Nisan referandum sonuçları AKP’nin aldığı oy oranı ile şimdiden teyit ediliyor.

Neymiş oy oranı:

7 Haziran seçimlerinde yüzde 14

1 Kasım seçimlerinde ise yüzde 21

İki seçimin sonuçları AK Partinin referandumda alacağı oy oranı için referans gösteriliyor.

Bu rakamın üstüne çıkma gibi bir ihtimal tartışılmıyor.

Bu durum HAYIR açısından yüzde 70’lerin üstünde bir rakama ulaşma sinyalleri veriyor.

Diyarbakır’da ve bölgede insanlar referanduma parti seçimi gözüyle bakmıyor. Baskıya, zulme isyan ediyor, demokratik kurallar içinde karşılık vereceği günü bekliyor. Sokakta yürürken öğretmenlerle karşılaşıyorum. Hani, görevden el çektirilen, soruşturmaya tabi tutulan 4 bin 700 öğretmen vardı ya.  Göreve iade edildikleri açıklanmıştı, değil mi?

Doğrudur, göreve iade edilmişler.

Şimdi nasıl bir uygulamaya tabi tutulmuşlar, biliyor musunuz?

Sürgüne!

Ya gidecek ya da istifa edecekler.

Yaşam alanları gasp edilmiş, hayat damarlarına tıpa vurulmuş, mutsuz ve umutsuz hale getirilmek istenen yurttaşların referandumdaki tercihinin zulümden yana olacağını mı bekliyorsunuz?

Hiçte öyle değil, ‘7 Haziran’ı yaşatacağız’ diyorlar, yüzde 14’lük oy oranını hatırlatıyorlar.

Teyide muhtaç bir durum da değil, o gün bunu becerenler, bugün de, yarın da becerecek kudret ve iradeye sahipler.