İktidar-Cihad-Ganimet
Bunlar, Devlet yönetimini ellerinde bulundurmayı bir cihad, devlete ait olanları har hurup harman savurmayı, babalarının malıymış gibi kullanmayı da Ganimet olarak görüyorlar galiba.
Türkiye genelinde AK Parti iktidar nimetlerinin nasıl kullanıldığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Saymakla, yazmakla bitmiyor. Zaten umurlarında da değil.
Türkiye genelini tartışmayı şimdilik bu yazıdan ayrı tutmak istiyorum.
Yazımın muhatabı Diyarbakır, Valilik, Belediye, DİSKİ.
Özeti; İktidar ve Kayyum denklemi!
Denklem çirkin kurulmuş, kötü işliyor.
Bir kentin değerleri bu kadar mı ayakla altına alınır?
İşgal edilmiş kent muamelesi görüyor Diyarbakır.
Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum başkanlar ve ekipleri, ‘yangından mal kaçırıyor’ gibi davranıyorlar. Atamalardan, personel seçimine, cadde, kaldırım yapım çalışmalarına kadar uzanan güzergahı gerçekten kirleterek yürüyorlar.
Yazıncada, ‘Hizmet ediyoruz, moralimizi bozuyorlar, bozgunculuk yapıyorlar’ diyorlar, bize sitemlerini dile getiriyorlar. Buda kendilerini haklı çıkarmak için, eskiden beri süregelen, kurtuluş olarak görülen ‘terör’ meselesine atıfta bulunarak suçlamaların arkasına sığınma mantığı.
Hiç de öyle bir durum yok, biz kendimizden eminiz. Bu devletin, Milletin hakkını hukukunu savunmak, sahip çıkmak için yola çıktık, yaşam çizgimizde böyle geldi, böyle gider.
Biz yaptıklarımızdan, yapacaklarımızdan utanmadık, utanmayacağız. Ancak, kimlerin utanma duygusu içinde başlarının öne düşeceğini çok iyi biliyoruz.
Dün gazetemizin ve internet gazetemizin manşetinde, ‘Kadro almak ‘Özel’ den geçiyor’ başlığı vardı.
Ne anlatıyordu?
Belediyelerde ve DİSKİ’de özel kalem müdürü ünvanı ile kent dışından getirilerek, memuriyet hakkını alan ve giden torpilli tayfasını açığa çıkaran bir manşetti.
Daha önce de defalarca yazdık. Kayyum atamalarının yapıldığı andan itibaren bunu yapıyorlar. Daire başkanlıkları, müdürlerin kent dışından getirilmesi yetmezmiş gibi, sürekli bir ‘Özel kalem’ müdürü sirkülasyonu var, birileri geliyıor, ünvanı netleştiriyor, gidiyor. Sonra bir yenisi, böyle bir tezgah kurulmuş.
Utanmıyorlar, yüzleri kızarmıyor.
Böyle bir haksızlığa reva gördükleri Diyarbakır’ın maddi ve manevi anlamda içinin boşaltıldığını görüyor ve yazıyoruz. Yalan-yanlıştır deyip dava açanda yok, çünkü doğru. Sadece, ‘yalanlama’ açıklamasını niye yayınlamadık diye dava açmışlar. 3-5 maaş, ihale yolsuzluğu, personel alımıyla ilgili iddialarımızı çürütecek bir itirazları yok.
Onların itirazı olmadığı gibi, kentin dinamiklerinin, bileşenlerinin de yapılanlara bir itirazı yok. O anlı şanlı STK’lardan bu uygulamalara karşı ‘TIK’ yok arkadaş. Kent dernekten geçilmiyor, yetmezmiş gibi yenileri kuruluyor.
Ne için varsınız?
Ayak altına alınan kentin değerleri yok edilirken sahip çıkmadıktan sonra, 50 yıllık olsan kaç yazar, ya da yeni kurulsan kim takar.
Herkesin yaptığı ve yapmadıkları kentin hafızası olarak kayıtlara geçer, zamanı geldiğinde de yüzlere çarpılır. Ben şimdiden çarpıyorum. Yalan dolanla iş olmuyor, hamasetle kent savunulmuyor, kentin değerlerine sahip çıkılmıyor.
Kentin değerleri yok edilirken sahip çıkmayanların ileride bir sözü de olmayacak!
Ne diyor papaz Montmollin, J.L Borges’in cenaze törenindeki konuşmasında;
“İnsan sözü keşfetmez, söz gelip onu bulur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.