Gazeteci, kamu, MEB
Yazıma bir açıklama ile başlayayım, birbirimizi anlayalım.
Biz kamu adına görev yapan meslek mensubuyuz.
Bir de kamuya hizmet veren kesim var.
Devlette, kurumlarında halka hizmet için görev yapanlar.
Bunlar arasında temelden görevini kötüye kullananlar var.
Bir de bazen iyi işler yapan, bazen de şaşıran, insana yakışmayan işler yapanlar olur.
Bizim meslek gereği kimseye düşmanlığımız olmaz, kişisel kin ve nefret duymayız. Kamu adına faaliyetlerini ön plana çıkanları gündeme getiririz. Bunlar arasında görevi kötüye kullananları da deşifre ederiz. Bir önceki yaptığımız bir sonrakinin teyidi olmadığı gibi, bir sonraki bir öncekinin örneği değildir.
Kötü bir iş yapmış, Biz de yazmışız, okuyucu, “Daha önce parlatıp, öne çıkarmasaydınız böyle olmazdı’ gibi cümle ile bizleri suçlayabiliyor. Şunu anlatmak istiyorum;
‘Kötü yapılanı yazıp, ipliğini pazara çıkardık mı?’.
O zaman sorun nedir?
Siz, o kişiyi, kişileri çok iyi tanıyabilir, yakın çalışma ortamında bulunabilirsiniz, duygusal davranabilirsiniz. Biz, sizlerin o duygularınızın ortağı olamayız. Biz, çok iyi bilmediğimiz olayı, iyi tanımadığımız kişileri, var olanla, tanık olduğumuzla değerlendiriyoruz. Bize kötülük dahi yapsa o konuda kişileri mahkûm edemeyiz. O zaman kamu adına yaptığımız görevin bir anlamı kalmaz.
Ancak, toplumda, kamuda hep zararlı olmuşları görmezden gelip, pohpohluyorsak, o zaman bizde bir sıkıntı var demektir, okuyucu istediğini söylemekte haklıdır.
*
Şimdi, asıl meselemize gelelim, Milli Eğitim.
Bu hafta onların haftası, yine şenlik var.
Milli Eğitim İl Müdürlüğü, okullara yazı göndermiş, gazetecilerin okul bahçesine girmelerine, görüntü almalarına ‘izin verilmesin’ buyurmuş.
Korkunuz neden?
Sakladığınız ne?
Üstü örtülecek hiç bir şey kalmadı, yukarıdan aşağıya ciddi bir batak içerisindesiniz.
Halk soyulduğunun farkında, tepkiler çok büyük.
Dün sabah taksiye bindim, şoför nasıl sallıyor, iktidardan aşağıya.
İktidardan başladı, çocuğunun pandemiden dolayı geçen yıl gitmediği, kapalı özel okuldan gönderilen haciz bildirimine bir giydiriyor, bir giydiriyor.
Kafatasından adeta alevler saçıyor.
Geçen yıl imzaladığı senet başına bela olmuş.
Çocuğunun eğitim parasından dolayı hacizlik olmuş.
Ne kadar acı ve hazin bir tablo!
Eğitimde, sağlıkta, enerjide, temel olan, devletin güvencesinde olması gereken, yurttaş olarak alman gereken hizmetin fahiş karşılıklarını ödemediğin için hacizlik oluyorsun.
Elbette ki Yuh diyeceğiz.
İlkokula başlayan çocuğun kitap parasının 3 Bin TL olduğunu söylediler, dudaklarım uçuk attı!
İlkokula kayıt ve özel sınıf öğretmenlerinden dolayı velilerden talep edilen paradan vazgeçilmediğini biliyoruz.
Velilere utanmadan mesajlar atılıyor, talep yerine gelirse özel sınıf, gelmezse çocuklarının normal sınıflarda eğitim görecekleri belirtiliyor.
Mesaj bende, kimse sağa sola kıvıramaz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.