Bir Kürt siyasetçi imama ters baksaydı ne olurdu…
Sıradan bir Kürt siyasetçi, gözden ırak herhangi bir köyde, kasabada, ilçede yada bin bir alemin yaşadığı bir metropol şehirde bırakın dövmeyi, cübbesini çıkartmayı, hakaret etmeyi, kazara bir densizlik yapıp herhangi bir imama ters baksaydı, hoşa gitmeyen bir laf etseydi ne olurdu acaba, hiç düşündünüz mü, hiç aklınıza geldi mi? Ben söyleyeyim, kıyamet kopacaktı, yeri göğü inleteceklerdi koca koca siyaset adamları, memleketi yönetenler hep birlikte hop oturup hop kalkacaktı, verip veriştireceklerdi, Kürt siyasetine dümdüz gideceklerdi. Kaymakamını koruyabilmek için kırk dereden su getiren bakan ne kadar yandaş medya mensubu var hepsini bir solukta toplayacaktı, tehdit üzerine tehditler savuracaktı, operasyon üzerine operasyonlar yapacaktı, gözaltı üzerine gözaltılar, tutuklanma üzerine tutuklanmalar yaşanacaktı. Dahası başta Diyanet İşleri Başkanı, diplomalı koca koca ilahiyatçılar, bildik en gözüyaşlı alimler, ulemalar, derhal devreye girecekti, en çok da Cübbeli Ahmet feryad ü figan edecekti ekranlarda, ne kadar tarikat lideri varsa hepsi sıraya girecekti, velhasıl Kürt siyasetinin ne Zerdüştlüğü, ne dinsizliği, ne din düşmanlığı, ne bilmem neyi kalacaktı eli kulağındaki seçim meydanlarında…
*
Adı lazım olmayan Kulp kaymakamı hiç olmamış, düşünülmesi bile mümkün olmayan, akıl edilmeyen bir şey yaptı ulu orta. İmamın iddiasına göre ki namaz cemaatinin tanıklığında olup bitiyor her şey. İddiaya göre kamu gücünü arkasına alan kaymakam, Kuba Camide Cuma Hutbesi’ni okuyan İmam M.K.’ye önce "Sen terörist misin!" diyor, ardından da cübbesini çıkartırıyor, bir güzel haşlıyor, hakaret ediyor, bu yetmiyor bir de imamın elinden kaptığı mikrofonla imamı darp ediyor. Camii cemaatinin gıkı çıkmıyor, imam hastaneye gidiyor. Elinde kapı gibi darp raporu ile savcılığın kapısına dayanıyor gariban imam. Şikayetçi olunca da kaymakam korumalarını gönderiyor bu defa, şikayetten vazgeçiremeyince de bir daha darp ediliyor. Nerede yaşanıyor bütün bunlar, Allah’ın evinde, kutsal bir mekanda, Kulp Kuba Cami’de. Üstelik adalet arayışı yolunda, savcılığın kapısında da devam ediyor. Belli ki arkası sağlam kaymakamın,imama haddini bildirmekle yetinmiyor, dediğim dedik çaldığım düdük demeye devam ediyor…
*
İmamın darp edilmesi ayyuka çıkınca Diyanet İşleri Başkanlığı hemen devreye giriyor, fos gos bir açıklama yapmak zorunda kalıyor. Her konuda, illaki Kobanê Kumpas Davası’nda bir hayli cevval davranan Diyanet İşleri Başkanlığı, hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi, Diyarbakır Müftülüğü’nden hiç bilgi almamış gibi istemeye istemeye, "Bazı medya organlarında Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde dün bir camimizde Cuma namazı sırasında yaşandığı iddia edilen olayla ilgili Başkanlığımız tarafından inceleme başlatılarak müfettiş görevlendirilmiştir" açıklamasını yapmak zorunda kalıyor. Uçan kuştan bile anında haberdar olan Diyanet İşleri Başkanlığı, belki de bu defa ıskalamıştır haberi, imamın darp edilmesini bazı medya organlarından öğrenmiştir. Nemelazım, alim ve ulema kurumunun günahına girmeyeyim en iyisi…
*
İşin bir ucunda kaymakamı olan İçişleri Bakanlığı da şanına yakışır bir şekilde ağırlığını hissettiren bir açıklama yaparak, "Diyarbakır- Kulp Kaymakamımız Burak Akeller, Cuma Hutbesi'nde 'şehitlerimiz ile ilgili kısmı okumayan' cami imamına okuması için hatırlatmada bulunmuş ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gönderdiği metnin tam okumasını sağlamıştır. Yaşanan olay sonrası gündeme getirilen iddialarla ilgili Bakanlığımız tarafından konuyla ilgili inceleme başlatılmıştır. İncelemenin sonucu beklenmeden kimi sosyal medya hesaplarınca yapılan yorum ve eleştiriler maksatlıdır. Konuyu yakından takip ediyoruz" demiş, sosyal medya hesapları tefe koyarak. Allah var, neyse ki İçişleri Bakanlığı daha fazla ileri gitmemiş, kamu gücünü devreye sokmamış, dahası imam yatsın kalksın Allah’a dua etsin ki gözaltına aldırılmamış, içeriye tıktırılmamış…
*
Milliyet gazetesinde çıkan habere göre, devleti temsil eden kaymakam olaya açıklık getirmiş, hem de son günlerin deyimiyle, daha doğrusu Asena Meral Akşener’in tam da tarif ettiği gibi mertçe, "Bugün Kuba Camii'ne cuma namazı için gittik. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından her hafta okunması gereken hutbede, bu hafta şehitlerimiz ile ilgili olarak rahmet duası vardı. Cami imamı bu kısmı okumadı, ben de hutbeden sonra dışarıda kendisine yüksek sesle tepki gösterdim. İmam 'Bana baskı yapılıyor, o yüzden okumadım' deyince, ben de bu cevaba kızıp 'Sen devletin imamısın, kim baskı yapabilir?' dedim. Sonra kendisi gidip darp raporu almış ama raporda iddia edildiği gibi bir darp değil de bacağının ağrıdığı yazıyor. Ben olayı İl Valimize de aktardım. İddia edildiği gibi ben devleti temsil eden biri olarak kimseyi darbetmedim" demiş. Desin bakalım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.