VİDEO - Botan’dan Kürtçe rock müziğine
Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER - Rock ve blues müziğin kendisini daha iyi ifade ettiğini söyleyen gitarist, rock ve blues müzik sanatçısı Ferit Sevim,’’ değişen dünyada sadece klasik köy kültürü ve müziğiyle ayakta kalamayız, artık şehir müziği yapılması gerekiyor ‘’diyor. Sanatçı Sevim sadece söylemiyor aynı zamanda alışılmışın dışında Botan müzik geleneğiyle modern tarzda müzik de üretiyor. Son çıkardığı albümü GAV’ın flansmanında konser vermek için geldiği Tarihi Zerzevan Konağında müzik yolculuğu hakkında konuştuk.
‘’Botan’dan Rock müziğine’’
Çocukluğu boyunca stranlarla büyümüş olan Sevim, dengbej makamında blus yapıyor, Geleneksel Botan müziğiyle blues müziğini harmanlayarak modern tarzda yeniden besteler yapan sanatçı Sevim; Şırnak’ta soğuk bir kış gününde dünyaya geliyor.
Dengbej geleneğinin çok canlı yaşandığı bir aile ortamında büyüyen Ferit Sevim; “Ailemde, sülalemde dengbej çok olunca, ister istemez bir müzik aşkı insanın içinde gelişmeye başlıyor.” Diye müziğe hangi ortamda başladığını özetleyen sanatçı14 yıldır müzikle uğraşıyor.
Geleneksel Botan müziği yerine daha küçük yaşlarda kendisini saran rock ve blues müziğine yöneliyor.
‘’Esas ruhumun blues müzik olduğuna inandım’’
Rock ve blues müziğinin kendisinin ilgisini ne zaman çektiği ve bir tutkuya dönüştüğünü şöyle anlatıyor;
“Lise birinci sınıfındayken gitar çalarak müziğe başladım. O dönemlerde Nu metal, heavy metal, hard rock, alternatif metal gibi tarzların üzerimizde bayağı etkisi olmuştu.”
“Özellikle Linkin Parkın’ın popüler olduğu dönemleriydi. Three Days Grace, Linkin Park, Limp Bizkit, Seether ve System Of A Down gibi grupların etkisiyle biz de, o dönemler hard rock ve metal gibi alternatif müziğe ilgi göstermiştik. O dönemler arkadaşlarla böyle underground bir grubumuz vardı. O dönemin şartlarından ötürü grubumuz ayakta duramadı, grubumuz dağıldı.
“Lise son sınıfındayken tamamıyla tesadüfî ve mizahi bir olayda blues müzikle tanışmıştık. O dönem ilk defa Muddy Waters’ın, Mannis Boy parçasıyla tanıştıktan sonra esas ruhumun blues müzik olduğuna inanarak, blues müzik yapmaya karar vermiştim.” Diye anlatan sanatçı, blues müziğin kendisi için avantajlı olduğunu çünkü insanın içindekini dışarıya dökmesi ya da birileriyle paylaşması gerektiğini söylüyor. Müzik üretimi açısından da bluesin kendisine daha fazla yardımcı olacağını düşünüyor.
Botan müzik geleneğiyle söylediği modern müziğin nasıl uyumlu hale geldiğini;
” Botan dengbeji geleneğinden gelen bir ailenin çocuğuyum.Üzerimdeki o doğal misyondan asla sıyrılmaya çalışmadım. O misyonu yok etmeye de çalışmadım. Tam aksine hakkını vermeye çalışarak o misyonu da sırtlamaya çalışıyorum. Ve albümlerimde yer yer dengbeji geleneğinin şarkılarına da yer veriyorum. Ama duyguları ifade noktasında şartların değişmesi, konjektürel durumlar vs. bunlar göz önünde bulundurulunca bizim dertlerimiz daha eskideki gibi köylü Kürt kültürü dertleri değil. Biraz daha şehirleşmiş Kürtler, daha şehirleşmiş dertler olmaya başladı. O noktada Blues’i benim için daha iyi bir ifade aracı olarak gördüm. O şekilde derdimi daha iyi anlatabildim. Blues müziğe yönelimimin nedeni buydu. En son ‘GAV’ adlı bir albüm çıkardım. Tabi yer yer hard rock, alternatif metal denemelerim oluyor.”
‘İçimdeki o lise öfkesi hala dinmedi’
Lise döneminin üzerinde büyük etkisi olduğunu söyleyen Sevim; “İçimdeki o lise öfkesi hala dinmedi. Lise öfkesi beni hem motive eden hem de dinç tutan bir öfke. O yüzden o öfkeyi bir albümle taçlandırmak istedim. Sırada yedi ya da sekiz şarkılık bir albüm çalışmam var. O albüm çalışması tamamen içimde ukte kalan bir tarz ve bu tarzı insanlarla buluşturabilmek adına yapacağım. Tabi burada yanlış anlaşılmasın bir tarz değişikliğine gitmiyorum. Yine kendimi ifade biçimim Blues Müzik olacaktır. Ama içimde ukte kalan o çalışmayla da yine size bir selam vermek istiyorum.
‘’BLUES AMERİKAYA ZORLA GETİRİLEN AFRİKALI SİYAHÎLERİN ETNİK MÜZİĞİDİR’’
Neden blues müziği tercih ettin? Blues müziğin seni bu kadar derinden etkileyen nasıl bir geçmişi var?
Blues müzik aslında çok etnik bir müzik. Bundan 400-500 yıl önce Amerika kıtası keşfedildiğinde İngilizler sömürge kolonileri kurduğunda oraya zorla götürülen Afrikalı Siyahî kölelerin yerel müziğiydi. O insanlar oraya müziklerini, kültürlerini de taşıdılar. Missisipi deltalarında, tarlalarda günde 16 saat çalıştırılan kölelerin vatana özlem ve yaşadıklarına bir tepki müziğiydi. Bu müzik daha sonra tabi endüstrileşti. Farklı biçimler kazandı. Bundan etkilenen yoksul beyazların ortaya çıkardığı Cauntry Müziği oldu. Daha günümüze gelirsek electric blues, blues rock gibi formlar. Ben kendim yaptığımı daha çok blues rock kategoride görüyorum. Tabi dinleyici dostlar ne der bilemem. Kendi ifade biçimim böyle. Bluesin böyle bir gelişim süreci var. İnsanların o dönemki bireysel isyanlarına bazen de toplumsal isyanlarında dile getirdikleri karmaşık bir tarz. Buradaki karmaşadan kastim vokalin, ritimin ve solo gitarla bağımsız olması. Serbest akan bir vokal var, altta tabii ki ritmik blues müzikler var. O karmaşa, o kaotik ambiyans esasen benim iç dünyamı yansıtıyordu. İç dünyamda da böyle bir karmaşa vardı. Çünkü hep kafası karışık biriydim. O kafa karmaşası beni bu tarza yöneltti.
Kürt müziğiyle blues’i birleştirmek ya da geçiş size nasıl avantaj ya da dezavantaj sağladı?
Bana göre bir yerden çıkıp dünyaya yayılan her hangi bir müzik formu artık yerel değildir. Bu benim subjektif yorumumdur. Artık siyahî müziği, Kürt müziği ya da İskoç müziği diyemeyiz. Evet çıkış noktaları orasıdır ama globalleşmiş müzik biçimleridir. Piyasaları, endüstrileri oluşmuş müzik biçimleridir. Bu noktada müzikler kendilerini farklı dillerin içerisine yerleştirmeye başlıyorlar. Mesela etno formlarla birleşiyorlar. Etno Caz tabirinin ortaya çıkması ya da Fujin Rock tabirlerinin ortaya çıkması da bundandır. Bu dediğim gibi tamamıyla bir ifade biçimiydi. Bir buluşturma çabam yoktu. Ama üretimde, yazma noktasında kendimi ana dilimde daha iyi ifade edebildiğim için hep Kürtçe yazdım.
Bazen çok spesifik kelimeler bile kullandığım oluyor. Çünkü dediğim gibi müzik benim için bir ifade biçimi olmuş. Bu noktada aslında bir buluşturma değil de duygularımı kendi ana dilimde Kürtçede, Kurmanci lehçesinde, bir müzik biçimiyle ortaya koyma oldu. Ben buna buluşma demiyorum. Çünkü her dil her müzikle buluştu.
Şırnak’ta yaptığınız müziğe dinleyicilerinizin yaklaşımı nasıl oluyor?
Kitlenin reaksiyonu üzerinden, kendi şehrim üzerinden gideyim, dostlar bana alınganlık göstermesin. Bizim çoğunlukla kulağımıza oturmayan müzikler bunlar. Çünkü başka birinin duygularını biz esasen içimize almaya çalışıyoruz ama bunu sadece bir melodi olarak düşünebilseydik işimiz biraz daha basitleşirdi. Çoğunlukla farklı reaksiyonlar aldık. Sabit bir reaksiyon yoktu. Herkes başka bir şey söyledi. Bazılarının ki çok motive ediciydi. Bazıları nötrdü. Bazıları da demoralize edici yorumlardı. Mesela bunu farklı olma çabası gibi gören bile oldu. Başarı olarak görenler de vardı. Sonuçta kendine ait olmayan, senden çıkmamış bir duygunun peşinden giderek o duyguda kendi içi dünyanı ifade edebilme durumu söz konusu. Ama genel olarak iyi, güzel ve motive edici şeylerle karşılaştım. Çünkü kitle eksenli popülist bir müzik anlayışımız yok. Bu olmadığı için de biraz üretim noktasında rahatız. Çünkü orada biraz daha üzerimizdeki misyonla müzik yapıyoruz. Literatüre bizim de katkımız olsun.
Başka rock müzik yapanlar var bölgede farklı tarzda müzik yapılmasına alıştı mı?
Botan bölgesinin müzik biçimlerini dinlediğimizde bazı makamların mesela payzok gibi diyatonik, pentatonik ses geçişlerinin dünya müziklerindeki yerini de göz önünde bulundurduğumuzda insanlarla bir şekilde buluştuğu anda, o müziği kendi duygusu olarak da görebilme söz konusu olabiliyor. İnsanlar dışarıyla etkileşim kurmaya başladığında kendi duygusunu birçok farklı türde görebilir.
Müziğiniz yurt dışında da dinleniyor, ne tür tepkiler geliyor?
Bunu şu an için bilmiyorum. Çünkü dışarıdaki dostlarla iletişime geçme fırsatımız olmadı. Onların tepkisinin iyi olduğunu düşünüyorum. Hatta eminim ki çok güzel reaksiyonlar veriyordur. Bu sadece benim üzerimde değil, benim gibi Kürtçe şehir müziği yapan birçok değerli dost için de iyi düşünceler beslediklerine inanıyorum.
Bugün hala güncelde üretim yapan Kürtçe şehir müziği yapan artık, şehirleşmiş duyguları dile getiren Ozan Irmak, Siya Şevê, Harun Elki, Yunus Das, ya da Vedat Tanış gibi dostların yurt dışında güzel tepkiler aldığına inanıyorum. Çünkü biz artık şehirleşmeye başlıyoruz ve içimizdeki o köy kültürü, köylü kültürü artık yok olmaya başlıyor. Ve artık daha başka dertlerimiz var. Dertleri artık başka bir şekilde dile getirmeye çalışıyoruz. Bu bizim için bir görev ya da misyon değil ama bu da bizim bir iç dökümümüz oluyor. Belki bunu yaparken başka bir sürü insanın da derdini dile getiriyoruz.
Yeni müzik türlerini denemek ve dünya müzik piyasasında olması için Kürt müziği neler yapmalı? Sadece bölgeye kapanıp dengbej müziğiyle mi sınırlı kalmalı?
Burada temel noktadan yaklaşmak gerekiyor. Kültür stabil kalan bir şey değil. Olmamalı. Kültür stabil kaldığı anda yozlaşır hatta yok olur gider. Dünya değişiyor. Çağ dijitalleşti. Bizim de bir şekilde kendimizi kapatmak yerine açmamız gerektiğini düşünüyorum. Örneğin ben pop müziği sevmiyorum. Track müzikten nefret ederim ama Kürtler trap da yapmalı. Pop müzik de yapmalı. Clup müzik de Hause müzik de yapmalı. Elbette ki bir kültürümüz var. Onu muhafaza edebilmeliyiz. Onu muhafaza etmeliyiz de, ama orada hapsolduğumuz zaman yok olabilme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Bu söylediğimi dostlar yanlış anlamasın ama dünya değişiyor. Biz de bu değişime bir şekilde, kendimizi de kendi özümüzü de muhafaza ederek ayak uydurabilmek zorundayız.
Diyarbakır benim için özel şehir
Diyarbakır benim için çok özel bir alan özel bir şehir. Diyarbakırlı ve bütün Kürt gençlerine bir çağrım elbette ki var. Kürtçe şehir müziği yapan ben ve diğer dostlarımızın konserlerine katılım sağlayın bu bize motivasyon sağlıyor ve o kadar da moral oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.