VİDEO - Çukurova Edebiyatı Ve Yaşar Kemal Üzerine Söyleşi

VİDEO - Çukurova Edebiyatı Ve Yaşar Kemal Üzerine Söyleşi
Amida Akademi konuşmaları kapsamında iki Çukurovalı yazarı konuk etti. Meral Saklayan ve Selma Hangül’ül katıldığı Çukurova Edebiyatı ve Yaşar Kemal üzerine söyleşinin Moderatörlüğünü yazar Birsen İnal yaptı.

Mümin AĞCAKAYA

TİGRİS HABER - Amida Akademi konuşmaları kapsamında iki Çukurovalı yazarı konuk etti. Meral Saklayan ve Selma Hangül’ün katıldığı Çukurova Edebiyatı ve Yaşar Kemal üzerine söyleşinin Moderatörlüğünü yazar Birsen İnal yaptı.

cukurova-edebiyat-ve-yasar-kemal-5.jpegAdana’da doğan ve yüksek okulu Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra hekimlik görevini yürüten yazar Meral Saklayan Diyarbakır’da kaldığı süreçle ilgili olarak;

‘Diyarbakır hayata bakış açımı şekillendirdi’

“Diyarbakır benim için çok özel bir yer. Diyarbakır’dan ayağımı hiç kesmedim. Arkadaşlarım, dostlarım var. Burada aldığım mosyonla hayata devam ettim. Dün düşündüm Adana’da doğup büyüyen Meral’le Diyarbakır’a gelen ve Diyarbakır Tıp Fakültesini bitirip dönen Meral arasında 180 derece bir fark var. Burası beni şekillendiren bir yer oldu. Öncelikle insan ilişkileri, siyasal ve sosyal hakları ve insan nüvesi açısından. Ben burada gördüğüm şeyleri bütün Türkiye’de var zannettim. Sonra mecburi hizmet için Edirne’ye gittim. Edirne’de tek başıma kaldım. Yapayalnız. Ne kadar farklıydı. Yani kötü insanlar değillerdi. Ama paylaşımları yok. O zaman burayı daha iyi fark ettim. Burası hayata bakış açımı şekillendirdi. Bir de siyasi olgunluğa eriştiğim, hayatı anlamaya çalıştığım dönem Diyarbakır oldu. Hepinize, Diyarbakır’a çok teşekkür ediyorum” Diyerek öğrencilik sürecinin üzerinde bıraktığı etkileri dile getirdi.

cukurova-edebiyat-ve-yasar-kemal-3.jpeg

‘Yaşadığımız her anın öykü olduğuna inanıyorum’

Daha sonra konuşan yazar Selma Hangül;

“Dünyayla ilgili, ülkeyle ilgili hepimizin söyleyecek şeyleri var. Biz bunları yazarak yapmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız her anın öykü olduğuna inanıyorum. Bardağı koyuş şeklimiz, kapıdan çıkışımız bunların hepsi birer öykü. Toplumsal olaylara değinmek istiyorum. Çünkü bizler aslında geleneksel olarak Türkiye içerisinde herkes kendi yağında kavrulan bir ailenin çocuğu. Herkes kendine göre kendi üzerine düşen kadar dert tasa görüyor. Fakirlik görüyor. Bunun dışında yoksulluğun farklı aşamalarını görüyor. Bizler her birimiz yoksulluğun da, ötelenmişliğinde farklı noktalarında ilerliyoruz. Bu yüzden öykülerde de mümkün mertebe sosyal meselelere değindim. Bugün genel olarak suya sabuna dokunmayan öykülerden ziyade; sosyal meselelerin olduğu öyküleri tercih ediyorum.” Diye öykülerinde temel olarak hangi konuları temel aldığını dile getirdi.

cukurova-edebiyat-ve-yasar-kemal-1.jpeg

Söyleşide moderatör yazar Birsen İnal Çukurova ve Yaşar Kemal üzerine sorduğu yazar Meral Saklayan;

‘Yaşar Kemal iyi bir hikâyede, büyülü bir gerçeklik içinde bize anlattı.’

“Adana Çukurova çok bereketli bir yer. Bugün Çukurova’dan çıkan yazar ve sanatçılara bakarsanız?

Yılmaz Güney’imiz var mesela; edebiyatçı dersen edebiyatçı, sinemacı dersen sinemacı. Orhan Kemalimiz var her şey var içinde. Yaşar Kemal var. Ayrıca çok sayıda sanatçı, ses sanatçısı var. Bütün bunları aslında Yaşar Kemal’e de, Orhan Kemal’e de bağlıyorum. Onlar bizim edebiyat konusunda atamız, edebi konusunda atamız. Yaşar Kemal’i okumanın bana yararı şu oldu; Bizi anlatan biri var. Bizim acılarımızı gören biri var. Ne güzel dedim. Bu çok önemliydi benim açımdan. Tabi sonradan onu edebi açıdan incelemeye başladım. Toplumsal formları yüzümüze çarpa çarpa, ama yine de iyi bir hikâye içinde, büyülü bir gerçeklik içinde bize anlatması bana kendimi de gösterdi.”

cukurova-edebiyat-ve-yasar-kemal-2.jpeg

‘Yaşar Kemal Çukurova topraklarını umudu aşıladı’

Yazar Selma Hangül de Yaşar Kemalle ilgili değerlendirmelerinde;

“Yaşar Kemal Çukurova topraklarına umudu aşıladı. O dönem bazı şeyleri anlatmak gerçekten çok zordu. Şöyle bir Anadolu gerçekliği var: Fakirlik susturur. Dışarıdan bakan biri, kişinin ne kadar fakir olduğunu göremez. Görünen fakirliğin sadece vücuttaki o kıyafetleridir. Ben bedensel olarak, ruhsal olarak fakirlikten bahsediyorum. Ruhlara sinen fakirliktir o. Bugün Adana en ucuz kentlerden bir tanesidir. Oysa insanlar bununla övünür. Bu kadar ucuz olmasının tek bir sebebi vardır. Oradaki işgücü hala para etmez. Oradaki insanlar para kazanamaz. Oradaki insanlar iş bulamaz. Buldukları işi de kanat getirmek ve her şeye susmak zorundadırlar. İşte Yaşar Kemal tam olarak burada devreye girer. Bizler Yaşar Kemalle birlikte şunu söylemeye başladık;

ukurova-edebiyat-ve-yasar-kemal-6.jpeg

‘Fakirliğimizden utanmamalı, yoksul bırakıldığımız için mücadele etmeliyiz’

Bizler fakirliğimizden utanmamalıyız. Bizler bırakıldığımız yoksullumuzdan utanmamalıyız. Bizler yoksul bırakıldığımız için mücadele etmeliyiz. Yaşar Kemal Çukurova’yla ilgili bize belki; ‘siz kendinizi gerçekleştirmek için önce var olan fakirliğinizi ruhunuzu topraklarınızı biçiminizi, özünüzü önce bunu kabul edeceksiniz. Sonra da en önemli şey umut edeceksiniz’ dedi.

Meral Saklayan; “İnanç yoluyla toplusal ve sınıf bilincini aşılayıp bir de başkaldırıyı öğretiyor. Kimle İnce Memed’le. Bütün bunlar çok güzel şeyler. Kalemin gücü çok önemlidir. Sosyal olarak yazılan bir şeyin bize geçmesi çok önemli. O yüzden Yaşar Kemal’i edebi olarak da ben başkaldırının kahramanı olarak görüyorum. Çünkü edebiyatta bunu yapmak çok kolay değil. Yazarak gösteriyorsunuz. Onu bir insan alacak okuyacak halledecek, içine sindirecek hayata geçirecek çok kolay değil. Ama o kadar üstünde durmuş ki hepsini yazmış ve insanlar artık bir Yaşar Kemal okuduğu zaman ben bunu yapabilirim diyor. Bizim umudumuz var biz buradayız bunları yapabiliyor. Neyle yapıyor Romanla, hikâyeyle yapıyor. İşte bu yüzleşmeyi sağladığı için minnettarız.

‘Yaşar Kemal’i kendi üslubumca yazdım.’

Meral Saklayan Yaşar Kemal’le ilgili kitap yazarken yaşadığı süreci anlatırken;

Destanları, filmleri, kitapları, senaryoları çok fazla. Tüm bunlara baktım, paniğe kapıldım. Çünkü ben bu işi yapamayacağım, çok zor diye düşündüm. Bir arkadaşımla konuşuyorum. Yazmayı Yaşar Kemal’e karşı da ahde vefa, bir borç hissediyorum. Arkadaşım da; ‘Sen kendince yaz. Merak olarak Yaşar Kemal’i yaz.’ Dedi. Sonra düşündüm ben kendimce yazabilirim. Ona karşı bir vefa borcumu da ödemiş olurum diye düşündüm.

Öyle başladım. Ben şunu iddia edemem; Yaşar Kemal külliyatına hâkimim, asla diyemem. Çok çalıştım bir kitap çıkardım. Arkasına baktığınızda kırk kaynakçadan yararlandım. Kendi üslubumla ne kadar gidebilirsem, Tabi bu bir cüret. Ben cüret etmek istemedim ama cüret de etmem gerekiyordu. Bir şekilde Yaşar Kemal’i de yazmak istiyordum. Bir de kimlere yazdım. Bu kitabı üniversitelilere ve liselilere yazdım. Yaşar Kemal hakkında da gerçekten çok iyi bilgiler veren arka sokakları dolaştıran, Yaşar Kemal’in mahallesini tanıtan, görüşlerini toplumsal bakış açısını, bütün katmanlara karşı, kast sistemine karşı olan fikirlerini anlatmaya çalıştım.

‘Gölgesiz Ağaç’ adlı öykünü yazarı Selma Hangül kitabı hakkında;

Gölgesiz ağaç Anadolu’da kullanılan bir tabirdir. Dalın bile bir gölgesi olur. Ama sağa ama sola ama dibine mutlaka bir gölge düşer. Ama hiç kimseye bir faydası dokunmayan geleceğinde geçmişinde hiç kimseye faydası dokunmayan insanlara söylenen bir sözdür. Gölgesiz ağaç. Yanında otursan oturamazsın. Dibinde dinlensen dinlenemezsin. Sırtını versen veremezsin. Öyledir.

‘Bazı insanlar gölgesiz ağaç olarak doğmuşlardır.’

“ Bazı insanlar gölgesiz ağaç olarak doğmuşlardır. Onlarla ilgili maalesef yapacak bir şey yoktur. İstediğiniz kadar onu yolundan çevirmeye çalışın, istediğiniz kadar dal vermesi için sulayın, toprağı çorak olan bir ağacı yeşertemezsiniz. Kimseye faydası olmayan yalnız yaşasa bırakın orada elli yıl orada tek başına bulunduğu yerde kalabilecek insanlar için söylenir. Ama en çok da şudur; gölgesiz ağacın bizim bu dünyaya gelmiş olmamız, doğup büyümek ve çocuk sahibi olmanın dışında bir sebebi olmalıdır. Bu sebep gölgesiz ağaç olmamak için bir sebebimiz olmalıdır. Başkasına bir ışık, bir el vermişliğimiz, en azından birine gölge olmalıyız.”

İnsan yetiştirmede edebiyatın önemine de değinen yazar Hangül;

İnsanı edebiyatla yetiştiriyorsunuz. Her insan farklı bir dünya ve dolayısıyla o dünyanın da başka bir dünyaya evirilmesine, başkalarına destek olmasına, onların da başkalarına gölge oluşturmasını istiyorsunuz.” Diye yapılan söyleşilerden sonra yazarlar kitaplarını imzaladı ve okurlarıyla fotoğraf çektirdiler.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.