VİDEO - 'Resim yapmak günahtır’ diyenleri dinlemedi, ressam oldu

VİDEO - 'Resim yapmak günahtır’ diyenleri dinlemedi, ressam oldu
Resim yaparken mutlu olan, duygu ve düşüncelerini resimle ifade ettiğini söyleyen Abdurrahman Akçakaya, akraba ve köylülerinin ‘resim yapmak günahtır’ diyenleri dikkate almadı, ressam oldu.

Mümin Ağcakaya 

TİGRİS HABER -  İki arkadaşıyla birlikte 11 yaşında okula kendi olanaklarıyla kayıtlarını yaptırdı. Okuma konusundaki kararlı tavrı ailesindeki okula göndermeme tavırlarında kırılma yarattı. Yaşanan bu kırılmadan sonra kardeşleri okuyarak meslek sahibi oldu. O ise, şimdinin tanınan, bilinen bir ressamı.

Hem atölye hem de park ve sokaklarda

Resim yaparken mutlu olan, duygu ve düşüncelerini resimle ifade ettiğini söyleyen Abdurrahman Akçakaya, akraba ve köylülerinin ‘resim yapmak günahtır’ diyenleri dikkate almadı. Bir yandan atölyesinde resim çalışmalarına devam eden sanatçı, diğer yandan park ve sokak duvarlarına resimler yapıyor.

Onun eğitim ve sanat hikâyesi akranlarından daha farklı başlıyor. 1988 Diyarbakır Dicle’nin bir köyünde doğan Abdurrahman 11 yaşına gelmesine rağmen ailesi okula gitmesine izin vermiyor. Abdurrahman da okumayı çok istediği için kendisi gibi okula gönderilmelerine izin verilmeyen üç arkadaşıyla kafa kafaya veriyor, aralarında anlaşarak okula gitme kararı veriyor.

Yaşları büyük olduğu gerekçesiyle kendi köylerindeki ilkokula kayıtlarını yaptıramadıklarından, Abdurrahman kuzeni ve komşusunun çocuğuyla birlikte köylerinden 5-6 kilometre uzaklıktaki okula giderek ilkokula kayıtlarını yaptırıyorlar. 11 yaşındayken ailelerinden habersiz olarak okula kayıtlarını yaptıran Abdurrahman ve arkadaşları birinci sınıfta iki ay okuduktan sonra akranlarına göre yaş ortalaması yüksek olduğu için öğretmenleri ve okul idaresi tarafından üçüncü sınıftan okula devam etmelerine karar veriliyor.

Ailenin okula göndermeme kararında kırılma

Hayatının en zor döneminde karar vererek okumayı seçen Abdurrahman’ın bu kararlı yaklaşımından sonra ailesinin okula göndermeme yaklaşımlarında bir kırılma yaşanıyor. Ailesi de kendisinden daha küçük olan kardeşlerinin okula gitmelerine izin veriyor. Böylece şimdi doktor, diş hekimi, hemşire olan kardeşleri daha erken yaşlarda okula gitme olanağını elde etmiş oluyorlar.

Resim yapınca kendisini daha mutlu hissediyor

Ne zaman resim yapmaya başladığını, bu tutkunun kendisinde nasıl geliştiğini sanatçı Abdurrahman şöyle ifade ediyor;

“Çocukken resim yapma geleneğim ilkokulda yaptığım çalışmalarla başladı. Hocalarımız bize resim çizin dediği zaman hoşuma gidiyordu ve resim yaptığım zaman kendimi mutlu hissediyordum. Resim yaparak kendimi, duygu ve düşüncelerimi daha iyi ifade edebiliyordum.”

resim-tigris.jpg

Abdurrahman ve iki arkadaşı, sonradan yaşları büyük diye kayıtlarının yapılmadığı kendi köylerindeki ilkokula gelerek eğitim hayatlarını sürdürüyor. Geldikleri Diğer ilkokulunda yedinci sınıfa kadar resim hocaları okulda resim derslerine okul müdürü ve müdür yardımcısı giriyor.

Diyarbakır Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde kendimizi bulduk

Yedinci ve sekizinci sınıfta resim dersine giren Orhan Laboç hocalarıyla birlikte resim yapmaya olan ilgisi gelişmeye başlıyor.

Abdurrahman, süreci şöyle anlatıyor;

“Resim hocamız Orhan Laboç yedinci ve sekizinci sınıfta bir arkadaşla bizi resim alanında geliştirdi. Bize, ‘Sizi bir okula göndereceğim, orada diğer dersleri de görürsünüz ama çoğunlukla sanat ve resim alanında kendinizi daha iyi geliştirebileceğiniz bir okuldur.’ Diye tavsiyelerde bulundu. Bizde hocamızı dinledik. Sekizinci sınıftan sonra hocamızın çabası ve tavsiyesiyle Diyarbakır Anadolu Güzel Sanatlar Lisesine girdik. Arkadaşım birinci ben ikinci oldum. Köy okulundan Güzel Sanatlar okulunda devam eden okul hayatımız bu şekilde başladı.

Biz sanat konusunda lisede kendimizi bulduk. Güzel Sanatlar Lisesine gelirken üst sınıftaki arkadaşların çalışmalarına baktığımız zaman acaba bir gün ben de bunlar gibi resim çizebilecek miyim diye hayal ederdim. Birinci sınıf bitmeden önce İstanbul’da Aralık Derneği tarafından okula genç sanatçıları keşfetmek için bir proje sundular. Bu proje kapsamında otuz kişilik grupla İstanbul’a gezmeye gittik. İstanbul’u görmeden önce İstanbul’u resmetmiştik. İstanbul’u gördükten sonra nasıl buldunuz diye bir resim çalışması yapıp gönderdik.

Üniversite Hayatı

Üniversite sınavlarında üç farklı üniversitede sınava girmiştim. Van Yüzüncü Yıl, Diyarbakır Dicle Üniversitesi ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi vardı. Van ve Dicle Üniversitesinde birinci, Dokuz Eylülde üçüncü olarak kazanmıştım. Tercihimi Dokuz Eylülden yana kullandım.

Üniversitede okurken lisedeki hocalarımızın verdiği eğitimin ve derslerin çok büyük faydalarını gördük. Çünkü hocalarımız lisedeyken bize üniversitede göreceğimiz ders programlarından dersler vermeye başlamışlardı ve bizleri hazırlamışlardı. Bu da üniversitede bizim için önemli bir avantaj oldu.

Üniversite de okurken ana dal olarak resim, yan dal olarak da heykel, grafik, baskı ve fotoğraf dersi de aldım.”

resim-tigris2.jpg

Akraba ve çevrem bize resmin günah olduğunu anlatıyorlardı

Dokuz Eylülü kazandıktan sonra bayramlarda köyüme geldiğim zaman çevredeki insanlar ve akrabalarım resmin günah olduğunu anlatarak, niye resim okuyorsunuz diye eleştiriler yapıyordu. Sonra baktım onların çocukları da benim peşimden resim bölümlerine geliyorlar. Yakın akrabalarımdan birine sordum. Madem resim yapmak günah neden çocuğunu resim bölümüne gönderiyorsunuz diye. Bunların hiçbir cevabının olmadığını gördüm. Anladım ki doğru yoldayım. Ben de kendimi geliştirmek için elimden geldiğince çaba göstermeye devam ettim.

Erasmus programıyla Fransa’da zirve yaptım

Son sınıfta bölüm başkanı; ‘Yurt dışı Erasmus programına göre öğrenci değişimi yapıyoruz, seni de gönderiyoruz, Portekizi mi yoksa Fransayı mı tercih edersin?’ diye sordular. Ben de tercihimi Fransa Bordeaux Üniversitesi’nden yana yaptım. Böylece son sınıfımı Fransa Bordeaux Üniversitesinde tamamladım.

Bordeaux’da okurken oradaki sanatçıları, hocaları sanat alanında zirve yaptığım yer oldu. Okurken sadece Fransa değil Avrupa’daki sanat okullarının, sanat etkinliklerinin olduğu bütün alanları gezdim. Kendimi geliştirmeye çalıştım, hala da geliştirmeye de devam ediyorum.

Köyümde ücretli öğretmenlik yaptım.

2014’de Fransa’da Okulu bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesinden mezun oldum. 2015 de Diyarbakır’a geri döndüm. KPS’yi geçemediğim için köyümde ücretli öğretmenlik yaptım. Ücretli öğretmenliği köyümde okurken 1974 de açılan ve ilk boyası olan bir okuldu. Ağabey ve akrabalarımın desteğiyle okulun duvarlarını kendim boyattım ve çizimler yaptım. Boyama ve çabalar sonucunda Dicle Kaymakamlığı bana teşekkür belgesi verdi.

2016 da İzmir’de sanat atölyemi açarak kendimi geliştirmek istedim ama istediğim sonuçları alamayınca kendi memleketime geri geldim. 2018 de usta öğretici olarak Kayapınar Halk Eğitim üzerinden kurs açmaya başladım. Şu an duvar ve sokak resimleri yapıyorum.

resim-tigris1.jpg

 Özel siparişler geliyor

Genel olarak portre üzerine çalışmalar yapıyorum. Portrelerin çoğu da siparişler üzerinden geliyor. Portre yanında geleneksel ve manzara resimleri yapmayı da seviyorum. Geleneksel ve manzara resimlerimin çoğunu Fransa’daki ve İtalya’daki koleksiyonculara satıyorum. Bu resimler oradaki koleksiyoncuları talepleri doğrultusunda oluyor. Aramızdaki sözleşmeden dolayı her ay bana iki tablo yapıyorum.

Üst katta atölye olarak kullanıyorum. Burada hem resim yapıyorum. Hem de kendini geliştirmek isteyen resim hocaları ya da hobi olarak resim yapmak isteyenler, öğrenciler için yardımcı oluyorum. Atölyenin alt katında da tablolar için tuvaller üretiyorum.”

Sanatçılar hep yalnız olur

Kişisel ve karma sergilere de katılan sanatçı Abdurrahman Akçakaya, çok sayıda ödül ve mansiyon kazandı. Sanatçı olmanın ne tür zorlukları olduğuna ilişkin ise şunları söylüyor Abdurrahman Akçakaya;

“Her sanat alanının bir zorluğu var. Yaptıktan sonra satamıyorsan bu bir sıkıntıdır. Çünkü yaptığını sattıktan sonra ancak resim yapabiliyorsun. Resimden kazanamazsam resim çizemem.

Kendini geliştirmek isteyen bir insan isterse her koşulda geliştirebilir. Bunun için de bir yerden bir desteğin olması da gerekiyor. Ancak bizim coğrafyadaki desteğimiz hiç yok. İyi ressamlar, iyi sanatçılar hep yalnız olurlar. Bu toplumun sanatçıya ve sanatla uğraşanlara destek olmamasından kaynaklanıyor.”

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum