VİDEO - ‘Bellek Diyarbakır’ sergisi tarihi Keçi burcunda açıldı
Mümin Ağcakaya/Özel Haber
TİGRİS HABER - Diyarbakırlı yazar-şair Ahmet Çakmak’ın, ‘Bellek Diyarbakır’ sergisi tarihi Keçi burcunda halka açıldı. Osmanlı’dan günümüze Diyarbakır’da mecmualar/ kültür-sanat dergileri sergisinin Küratörlüğünü Şerif Yaşar, sanat yönetmenliğini ise İsmail Oyur üstlendi. ‘Bellek Diyarbakır’ sergisi 27 Kasım tarihine kadar açık kalacak.
‘Bellek Diyarbakır sergisi için uzun yıllar sabırlı bir çalışma yapan şair yazar Ahmet Çakmak, serginin küratörlüğünü yapan Şerif Yaşar, yazar Şeyhmus Diken, yapılan çalışmanın önemini anlattı. Ahmet Çakmak, sergi ile ilgili düşüncelerini, çalışmalarını şöyle bir girişle anlattı;
‘Çıkan dergilerin yarısını sergiliyorum’
“Diyarbakır kültür, sanat medeniyetler ve şairler şehri. Böyle diyoruz ama bunun arka planında belgesi, bulgusu, hafızası nerde, bunu bilmek lazım. Gazeteler ve diğer alanlar için de gerekli. Dergiler edebiyatın okuludur. Şairler yazarlar orda yetişir. Ürünlerini orada yayınlarlar. Hatta yayınlayamazlar. Jürilerden geçer. Bir sürü elekten sonra kalanlar önemli şair ve yazar olurlar. Diyarbakır’da çıkan dergilerin yarısını sergiliyorum. İmkânlar dâhilinde diğer yarısı duruyor ve ulaşamadığım dergiler var. Onları da yaşamımız imkânlarımız elverirse ulaşmaya çalışacağız.”
Bellek önemli, kenti var edendir
Sergi’nin küratörlüğünü yapan Şerif Yaşar ise, yaptıkları çalışmayı şöyle özetliyor;
“Neden Bellek 1890’dan günümüze kadar Diyarbakır’da basılmış dergi, mecmua ve sanat dergilerinin ilk seçkisini yapıyoruz. Bellek niçin önemli; bir toplumun bir kentin var eden, devam ettiren, unutuşunu hatırlatan, dimağımıza sunan ilk fenomendir. Bu yüzden çok kıymetlidir. Burada hem bir dergi seçkisi hem de bu seçkinin yazım hayatına hazırlayan önemli yazarların, fikir insanlarının da isimleri yer alıyor. 15 yıllık bir arşivi bize sunan sergi fikrini oluşturan Ahmet Çakmak oldu.”
Hafıza kültürü önemli
Yazar, DİTAV yönetim kurulu üyesi Şeyhmus Diken ise, Ahmet Çakmağın yaklaşık yirmi yıllık süre içinde emek çaba sarf ederek 70 dergilik arşivi oluşturduğunu anlatarak şunları söyledi;
“Şehirleri mekânları ve coğrafyaları tanıtırken son zamanlarda nedense mideye yatırım yapmanın ve gastronominin öne çıkarılması anlam ifade etmeye başladı. DİTAV olarak biz gastronomiyi öte yakaya atmak taraftarı değiliz, önemsiyoruz ama onu da birinci plana çıkması yerine beyne yatırım yapılmasının, beyin kültür ürünün öne çıkmasından çok hafıza kültürünün öne çıkmasının çok daha anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Bu serginin başka şehirlere ve mekânlara taşınmasının da çok anlamlı olacağını düşünüyorum. Bundan sonra diğer dergilere de ulaşılarak bu sayı giderek artar.
Fikir babası, İhsan Biçici, Mehmet Mercan
Dönüyoruz şair Yazar Ahmet Çakmak’a ve 20 yıllık çalışmasının hikâyesine. Sergi fikrinin ne zaman nasıl oluştuğuna dair konuşuyor, şöyle anlatıyor;
“Bu sergi fikri 90’lı yıllarda İhsan Fikri Biçici’nin 90’lı yılların başında Dağkapı Burcunda bir sergisi olmuştu. İlk sayılar sınırlıydı. Öncesinde Diyarbakır basın tarihi diye bir kitabı vardı. Mehmet Mercan orada dergilerden bahsetmişti.
Ben de üç dergi içinde bulundum. İkisini çıkardım, üçüncüsünde de emeğim oldu. Yakın, Yaratım ve Amida. Üyesi olduğum dernek tarafından çıkarıldı. Küçük de olsan emeğim oldu. Sürekli dergilerle ilişkiliydim. Şiir yazıyorsun, öykü yazıyorsun dergilere gönderiyorsun. Sonra da üstatların verdiği ilhamla devamını getirmek istedim. Bu güne kadar 131 yılda ulaşabildiğim 71 dergiye ulaştım. Daha fazla olduğu söyleniyor. Bunlara da peyder pey ulaşıp Diyarbakır hafızamızın Osmanlıdan bu güne o hafızanın çeşitli dönemlerin bir de siyasi etkileri var dergiler üzerinde. Sadece dergi diye geçmeyin. Her dönem siyasi iktidarın dergiler üzerindeki yansımaları birer seçki halinde vermeye çalıştım. Özellikle de birinci sayılarını bulmaya çalıştım. Çok büyük emekler var. Kütüphaneler var. Birçok yazar şair arşivini açtı.”
Sergi fikri 2 yıl önce oluştu
Ahmet Çakmak hikâyesine kendinden de söz ederek devam ediyor, sohbetimizi tatlandırıyor. Çakmak’ı dinliyoruz;
“Şiire lise yıllarında başladım. Tabi şiir yazınca bunları yayınlatmak istersin. Doğal olarak dergilerle böyle bir bağlantım oluştu. İlk şiirimi 91 yılında Sandal Dergisinde yayınladım. Sora 93 yılında Evrensel Kültür Dergisinde yayınlandı. Dergilerle böyle ilişkilenince öğrencilik yıllarında Yakın diye bir dergi çıkardık. Tek sayı sürebildi. Sonra Diyarbakır Yazarlar ve Şairler Derneği İhsan Fikret Biçici ve diğer dostlarla beraber hem yazı kurulu hem de yönetim kurulu üyesiydim Amida’yı çıkardık uzun yıllar. Sonra 2003 yılında kendim profesyonelce Yaratımı çıkardık. İlkyazımızı da Yaşar Kemal yazdı.
2000’li yılların başında bizden önce hangi dergilerin çıktığını merak etmeye başladım. Bu konuda bana Mehmet Mercan ve 1957’lerde Çizgi Dergisini çıkaran İhsan Fikret Biçici yardımcı oldu. Dağ kapı burcunda bir sergi yapmıştı. Ondan ilham aldım. 2000’li yılların başında bunların künyesini, bilgilerini ve dergilerin kendisini toplamaya başladım. Yaklaşık 15 yıldır bu dergilerin mümkün olduğu kadar bütün sayıları ve en önemlisi de ilk sayılarını topladım. İki yıl önce de sergi fikri oluştu. Kısa sürede bu sergiyi hazırladık.”
Talep olursa sergi devam edecek
“Diyarbakır kültür, sanat medeniyetler ve şairler şehri. Böyle diyoruz ama bunun arka planında belgesi, bulgusu, hafızası nerde, bunu bilmek lazım. Gazeteler ve diğer alanlar için de gerekli. Dergiler edebiyatın okuludur. Şairler yazarlar orda yetişir. Ürünlerini orada yayınlarlar. Hatta yayınlayamazlar. Jürilerden geçer. Bir sürü elekten sonra kalanlar önemli şair ve yazar olurlar. Diyarbakır’da çıkan dergilerin yarısını sergiliyorum. İmkânlar dâhilinde diğer yarısı duruyor ve ulaşamadığım dergiler var. Onları da yaşamımız imkânlarımız elverirse ulaşmaya çalışacağız. Sergi burada bitmeyecek talep edilirse devam edecek” diye sözlerine devam eden Ahmet Çakmak’a arşivinizde en eski tarihli dergi hangisi? Diye soruyoruz, şöyle cevaplıyor;
Hangi dilde olursa olsun, bellektir
“Elimizde en eski tıpkıbasım Aza Bütün Dergisidir. Osmanlı döneminde mecmua deniyor. Sonra Meflüte olur. Sonra dergiye dönüşür. En eskisi 1890’da tek sayı Ermenice yayınlanan Azadi Tüm Dergisidir. En yenisi de 2022 yılında ilk sayısını Dicle Üniversitesi çevresi tarafından yayınlanan Bent Dergisidir. 30’lu yıllardan 2000’li yılların başlarına kadar nerdeyse kültür sanat dergiciliği gözdeydi. Şair ve yazarların dergilerin önem sırasına göre olmazsa olmazıydı. Yani şairler dergilerden çıkarlardı. İnternet çağıyla birlikte biraz daha internet ortamına taşındı. Ama yine de dergicilik ölmüş değil. Yerel ve ulusal dergilerimize sahip çıkmamız lazım. Maalesef ekonomik sıkıntılar yaşıyor arkadaşlar sahip çıkarsak onlarda sürdürecekler. Bize bir bellek hafıza oluşturacaklar. Bu bellek Amed’in, coğrafyanın medeniyetinin kültür belleğidir. Hangi dilde olursa olsun.”
Ahmet Çakmak’a sorduğumuz sorular ve verdiği cevaplarla sizleri baş başa bırakıyoruz;
O dönemlerde dergilerde şiirin ya da öykünün yayınlanması önemliydi. Çünkü aynı zamanda bir referans oluyordu?
Elbette önemlidir. Hala da önemlidir. Ben ilk şiirlerimi önemli dergilerde yayınladım ama çok yayınlamak istediğim Varlık Dergisinde on yıl sonra yayınlatabildim. Varlık Dergisinde şiirin çıkması veya Adam Sanatında öyküsü çıkmak yazarlığa ilk adımdı. Bu tür dergiler yazarlar ve şairler için görülme ve kabul görme alanlarıdır. Bu sürekli hale geldiğinde önce seni şairler kabul eder. Bir şairin bir yazarın bir edebiyatçının kabul görmesi, kendi yakın çevresi akrabalarıyla olmaz. Dergiler ve yazarlar ve üstatlar tarafından olur. Onlar tarafından bir takdir oranına geldiğinde seni o mertebeye alırlar. Böyle gitmiştir. Bu gün de böyledir. O anlamda dergiler çok önemli.
O zaman şiirin ya da öykün hangi dergide çıktı diye sorulması aynı zamanda referansının sorgulanması mı oluyor?
Tabi. Bugün bile şiirim dergide çıktı diyor. Hangisinde diyorum. Söyleyince normaldir diyorum. Bilinen ve kabul gören bir dergiyse iyi diyorum. Hala o süreç sıkıntılı da olsa, dört dörtlük yürümese de hala öyle. Derginin kalitesi, çıktığı yıl, dergiyi oluşturan kesimler hala çok önemli.
O dönemde toplumun edebiyat, kültür ve sanat alanında dergi ve mecmuaların çok özel ve özgün bir yeri var. Gümüz internet çağında her ne kadar bu önem azalmış gibi görülse de geçmişe dönme, hafızayı tazeleme açısından bu sergi önemlidir.
Diyarbakır’da şimdi bu sergi sadece burası için değil, Türkiye toplum ve Türkiye kültür ve edebiyat dünyası için de çok önemli çünkü sergi fikri daha önce oluşup bir sergiye dönüşmedi. Sergiye dönüşmüş olsa da her il böyle zengin bir kültür birikimi taşımıyor, böyle bir kaynağı yok. Diyarbakır bu anlamda kendi özünü yansıtıyor. Kültür ve medeniyet olma unvanını bununla da zenginleştiriyor. İstanbul’dan sonra onunla at başı giden ikinci şehirdir Diyarbakır.
Bazı dergiler özellikle İstanbul’da da çok rağbet görürdü. Örneğin Ziya Gökalp’in Küçük Mecmuası, Ali Emiri Efendinin Amidi Sevdası İstanbul ile at başı giderdi. İstanbul Osmanlı başkenti bütün kaynaklar onlarda, burada da çıkıyor. Burada da etkili dergiler de çıkıyor. Dönemin Osmanlı aydınlarının, İstanbul aydınlarının buralarda sürekli yazılarının çıktığını görüyorum. Osmanlıca, Ermenice çevrilerde.
O zaman Diyarbakır sadece yönetim merkezi olması açısından değil edebiyat açısından da önemli bir merkez oluyor? İstanbul’daki ünlü yazarları Diyarbakır’daki bir dergiye yazı, şiir göndermeyi önemsiyorlar. Buradaki dergilerde de çıkması iz düşümü?
Her dönem olmuştur bu Osmanlı döneminde de Cumhuriyet döneminde de olmuştur. Benim 2000’li yıllarda çıkardığım dergide de olmuştur. Yaşar Kemal gibi, Hilmi Yavuz gibi Hasan Ali Toptaş gibi, İlhan Berk, Orhan Koçak gibi büyük yazarlar Diyarbakır‘da çıkan bir dergide yazılarını yayınlatmak isterlerdi. Hem kalite hem de içerik itibariyle. Süreç kesintisiz devam ediyor bu anlamıyla.
Bu serginin bu hafızanın görülmesi ve nereden nereye geldiğimizin bilinmesi amaçlanıyor. İlgililer bundan gereken faydayı alacaklardır. Kentimize daha çok sahip çıkmanın önemine varacaklardır diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.