VİDEO - Ayak basmadığı zirve kalmadı
Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
TİGRİS HABER- Öğretmenlikten KHK ile ihraç olunca bir süre düğün fotoğrafçılığı yaparak hayatını idame ettirmeye çalışan Batman’lı Behçet Çiftçi bu işi bırakarak Sason’a ait bilgileri araştırmaya başlar. Bu çalışmasında fotoğraflarla da zenginleştiren Çiftçi dağ yürüyüşleri düzenlemeye başlar. Gezdiği yerleri kadrajına da yansıtır. Türkiye’nin en büyük dağlarına yürüyüşler düzenler. Doğa yürüyüşleri organize eden aynı zamanda fotoğraf sanatçısı da olan Behçet Çiftçi öyküsünü Tigris Haber’e anlattı.
Öğretmenlikten fotoğrafçılığa
Çiftçi yaşam hikayesini şöyle anlatıyor:
“Dicle Üniversitesi'nde tarih öğretmenliğini okudum. 2002'den sonra 4-5 yıl Diyarbakır'da öğretmenlik yaptım. Sonra kendi memleketim Batman’a gittim. Zaten Sason’un doğası farklıdır. 2016'da KHK’lı oldum. Ben de bu süre zarfında düğün fotoğrafçılığı yaptım. Daha sonra bana göre değil dedim. Düğün fotoğrafçılığını bıraktım. Şu anda doğa yürüyüşlerini organize ediyorum.
2010'da böyle bir web sayfası kurdum ve Sason’a dair bilgi kırıntılarını araştırmaya başladım. Çok fazla net bilgiler de yoktu. Sonra bu bilgiler damlaya damlaya göl oldu. Sason isminden tutunda oradaki birçok kilise, manastır, anlatılan efsaneleri derleyip toparlamaya başladım. Sitede paylaştım, paylaştıkça çoğaldı. Sonra baktım fotoğraflar eksik.
2013'te bu açığı kapatmak için bir fotoğraf makinesi aldım ve bu şekilde fotoğrafa başladım. Gezip dolaştığım yerlerde hem araştırıyorum hem de fotoğraf çekiyorum. Bunları Web sayfamda ve sosyal medyada paylaşmaya başladım. İnsanlar ilgi göstermeye başladı. Daha çok da yurtdışında yaşayan Ermeniler oldu. Sason eskiden Ermenilerin çoğunlukta yaşadığı bir bölgeydi. O ilgi sürükledi.
Yani daha fazla araştırmaya, daha fazla fotoğraf çekmeye başladım. Sason’un dağlık köylerinde bitkisinden böceğine, efsanelerine kadar kültürel varlıklarını araştırdım ve elde ettiklerimi arşivledim. Fotoğrafla tanışmam bu şekilde oldu. Bu süre içerisinde doğa merakı da başladı. Yani şu anda doğa yürüyüşlerini organize ediyorum. Bölgede, Batman'da bazen günübirlik bazen haftalık doğa yürüyüşleri düzenliyorum. Aynı zamanda dağcılık var.”
Dağ ülkesi Sason
Şimdiye kadar Sason’la ilgili çalışma ve fotoğraflarını ‘Dağ Ülkesi Sason’ adlı çalışmasını 10 Mayıs 2023’de Diyarbakır Fotoğraf Sanatı Derneğinde bir sunum ve söyleşi gerçekleştiren fotoğrafçı ve dağcı Behçet Çiftçi bu çalışmasını şöyle dile getiriyor:
“Yaptığım fotoğraf sunumu ve söyleşisi birincisi ‘Dağ Ülkesi Sason’du. Bu Sason’da çektiğim fotoğraflardan ibaretti. Diğeri de 6 ayda kısa bir sürede 14 zirve yaptım. Bu dağcılıkla, doğayla uğraşanların hayaliydi. Çok kısa sürede bunları yaptım. Bir Cilo hariç Türkiye'deki en yüksek dağlarına çıktım. Ağrı’ya, Süphan’a Kaçkar, Erciyes, Artos ve Hasan Dağı’na çıktım. Çektiklerimi fotoğraf sunumu haline getirdim. Bunu belgesel fotoğraf tarzında paylaşmak istedim. Bir de zaten sonumda Silvan’da yapılan Hivde ziyareti vardı.
Hivde ziyaretinde çektiğim fotoğrafları arka plandaki ses kayıtlarıyla paylaştım. Çünkü çok etkileyiciydi. O bölgedeki en etkili etkinliklerden ritüellerden birisidir.”
Fotoğrafın gücü
“Batman ve çevresinde birçok insan hiç bilmediği, görmediği yerleri keşfetmiş oluyor. Diyarbakır'dan gelip gören arkadaşlar da var. Mesela Zori vadisini kimse bilmiyordu. Şilek yaylası, mesela geçen hafta Şilek yaylasına Diyarbakır'dan gelen arkadaşlar vardı. Burada fotoğrafın gücü de etkili oldu. Hep düzenli bir şekilde gittim yerlerde fotoğraflar çekip paylaştırdım. İnsanlar bu yerleri gezsinler, görsünler diye.”
Karşılaştığınız çok ilginç neler oldu?
“Bizim coğrafyamızda yürümek o kadar kolay değil. Gittiğin yerde insanlar böyle bazen ne işiniz var diye bakışlarından söylemlerine kadar bir şekilde rahatsız olduklarını dile getiriyorlardı. Ama düzenli bir şekilde bir bunları devam ettirdik. Arkadaşlarımızla yürüdük. O dönem zorluklarla yürüdüğümüz yerler bugün yürüyüş rotaları haline geldi. Bugün herkes gönül rahatlığıyla gidip yürüyor. Bu yürüyüş rotalarını kaydediyorum. İnsanlar da yürüsün diye. Pandemiden sonra doğaya açılmada bir patlama yaşandı.
Batman dışında Bitlis, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, Elazığ gibi bize yakın yerlere de doğa yürüyüşleri gerçekleştiriyoruz. Bu yürüyüşler bir kültür haline de gelmeye başladı.”
Sınırları zorluyorum
Kentlerde insanlar doğadan koptu nerdeyse betona gömüldü. Buralardan gelen insanların duygu ve düşünceleri nasıl oluyor? Ne hissediyorlar?
“Sınırları zorluyorum. Genelde 15 ile 25 kilometre arası yürütüyorum. Kendi bedenlerinin farkına varsınlar diyorum. Zorlukla bir mücadele etsinler o zorluğu yaşasınlar. Konforun insanı çürüttüğüne inanıyorum. O yüzden doğa yürüyüşünde kendi bedenlerinin, güçlerinin farkına varsınlar diyorum. Çoğu beton yığınlarından kurtulmanın mutluluğunu yaşıyor. Daha önceden böyle doğal güzelliklerin olduğuna inanmıyoruz diyenler görünce mutlu oluyorlar. Yürüyüş sonunda fiziksel olarak yoruluyorlar ama bu yorgunluk sonradan yerini zihinsel bir mutluluğa bırakıyor. Yoruluyorlar ama kendilerini farklı bir dünyada buluyorlar. Bazılarında sonradan bir tutkuya da dönüşüyor. Doğaya çıkıldığında kentlerdeki maskeler düşüyor ve kendin olabiliyorsun. Doğa işte bu noktada insana kendin olma fırsatını veriyor.”
İnsan doğadan koparak betona gömülmenin pişmanlığını görüyor ve yaşıyor?
“Modern insan için biraz da evrimleşen insan diyorum. Çünkü görmediği yılandan korkmaya başlıyor. Doğaya gelince bakıyor ki yılan ondan korkuyor. Hepsinin korkusu karşımıza vahşi hayvan çıkmıyor diyorlar. Ben de diyorum ki, bütün vahşi hayvanların korktuğu canlı insan.
İnsan sesini, insan korkusunu duydukları gibi yok oluyorlar. İstisnalar oluyor mu? Oluyor. Saldırma istisna. Yani genelde de o vahşi hayvanların kendini koruma refleksinden kaynaklı. Bir yılan durup dururken gelip insanın sokmuyor veya bir ayı bir kurt durup dururken bir insana saldırmıyor. O farklı nedenlerden, bir koruma refleksinden kaynaklı oluyor.
İnsan onların yaşam alanına girdiği için onların da kendini savunma ve koruma refleksinden gelişiyor. İnsandan daha vahşi bir canlı var mı? İnsanoğlu hem kendi soyunu yok eden bir canlı hem de canlı türlerinin çoğunu yok etmiş.”
Piknikçilik ve doğa yürüyüşçülüğü
Bu gezi ve yürüyüşlerde bakir yerleri insanlara keşfettiriyorsunuz. Zamanla buraların da işgal edilme riski başlamıyor mu? Kıyıda köşede kalmış yerlerin işgal edilme doğal hayata müdahale riski olmuyor mu?
“Doğa yürüyüşleri yaptığımızda sayı hiçbir şekilde 18 kişiyi geçmiyor. Ama bölgedeki kulüplere baktığımızda 60 ile 160 arası yürüyorlar. İdil'de Ali Dino Kalesinde Sulak Köyünde 150 kişiye yakın grup şeklinde yürümüşlerdi. Bu şekilde yürüyüş aslında doğaya çıkma değil. Ben bunu yadırgıyorum. Doğaya çıkmanın maksadı biraz rahatlamak mesela ters laleye gidiyorum diye 150-160 kişiyi götürmek o doğaya zarar vermeden başka bir şey değildir. Küçük gruplar şeklinde gidildiğinde sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum. Ama çok büyük gruplar orada bitkisinden hayvanına kadar bir şekilde zarar verebilir. Böyle bir riski de taşıyor tabii. 15 kişi gittiğinde bir kişi çöp attığında uyarıyorsun ama160 kişi gidildiğinde en az 10 kişinin çöpü orada kalır.”
Şehirden bunalan, doğayı tanımak ya da strese atmak için gidiliyor ama oranın yapısını da kirletmemek de gerekiyor değil mi?
“Şu ana kadar gördüm doğayı yürüyüşü yapanlar çok fazla çöp bırakmıyor ama piknikçiler girdiği her alanı mahvediyor. Bu yüzden piknik yapmakla doğa yürüyüşü çok farklı.”
Çekerken neler hissediyorsunuz?
“Tamamen tesadüf yani orada biraz şans faktörü de devreye giriyor. Yani o an dediğimiz, fotoğrafta o anın ne kadarını çekebilirsen. Bazen birkaç kare çekebiliyorsun, bazen de hiç çekmeyebiliyorsun. Bu durum fotoğrafçı açısından biraz sabır isteyen bir işitir.”
Fotoğraf çekmeye başlamadan önceki Behçet ile şimdiki Behçet arasında yani nasıl bir fark oldu? Sizi nasıl değiştirdi?
“Öğretmenken hobi olarak uğraştığım şeyler bugün benim bir yerde işim olmaya başladı. Yani bir süreçte düğün fotoğrafçılığı şimdi de doğa yürüyüşlerinde para kazanıyorum. Geçimimi bu şekilde sağlıyorum. Bu işin maddi kısmı, manevi kısmı da çok çok farklı oluyor. İyi ki de diyorum ihraç olmuşum. Öğretmenliğin dışında bir bakış açısına sahip oldum. Doğa o konfor alanından çıktıktan sonra hem bedensel hem de zihinsel anlamda rahatlamış şekilde kente dönmeni sağlıyor.”
Doğaya çıkmak özgür yaptı
“Benim açımdan yürümek bir nevi meditasyon oluyor. En güzel kazanımlarından biridir. Doğaya çıkmam beni daha özgür yaptı. Çünkü sistemlerin insanlara dayattığı yaşam şeklinin dışına çıkıyorsun. Ben de bu şekilde daha özgür hissediyorum. Sistemlerden ve halkalardan kurtulmuş oluyorum. Bu hem ilişkilerine hem de yaşam biçimine yansıyor. Doğayı kendimizden ne kadar malum bıraktığımızı fark ediyor. O dokunuşu yaparak bir farkındalık yaratıyorum. Sonra arkası geliyor, Çünkü doğanın insan ruhunda iyileştirici bir rolü var.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.