VİDEO - HDP Diyarbakır Milletvekili Taşçıer: Halayı yasaklamakla sorun çözülmez
Ali Abbas Yılmaz - Özel
TİGRİS HABER - Normalleşme süreciyle birlikte artan vaka sayılarını değerlendiren Taşçıer, “Diyarbakır başta olmak üzere Mardin, Antep, Urfa’da neden bu hastalık bu kadar yayıldı? Bu illerde İl Panemi Kurulları’nın başarısızlığını, yeteneksizliğini ilgili bakanlıklar görmüyorlar mı? Neden buna müdahale etmiyorlar? Bunu masaya yatırmaları gerekiyor. Siz bu ilin belediye başkanlarını görevden alırsanız, bu illerdeki STK’ları muhatap almazsanız sonuç budur. İl Pandemi Kurulları’nın sivil toplumun desteğini alması gerekiyordu. HDP Diyarbakır’da yüzde 70-80 civarında oy alan bir partidir ve HDP’yi bu işin içine katamazsan başarılı olmazsın. Tabipler Birliği başta olmak üzere Ticaret Odası’ndan tutun Esnaf Sanatkarlar Odası’na Barosuna kadar bütün sivil toplum örgütleriyle beraber ancak yeterli tedbir alınabilir. Sadece düğünlerde halayı yasaklamakla, taziyeleri yasaklamakla bu iş olmaz. Bunlar yeterli bir tedbir değildir. Bunlar göz boyamak için alınan kararlardır. Halkın sorunu olan bir konuda halkın direkt söz sahibi olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Tigris Haber’i ziyarette bulunan HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, kentte artan korona vakalarına, salgına karşı alınan tedbirlere, HDP’nin ittifaklara yaklaşımına ve kentte yaşanan kuyumcu vurgununa ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hükümetin salgınla mücadele konusunda aldığı tedbirleri yetersiz bulan HDP milletvekili Taşçıer, kentte ve bölge illerinde salgınla mücadelede yetersiz kalındığına vurgu yaparak İl Pandemi Kurulları’nın çalışmalarının masaya yatırılması gerektiğini belirtti.
‘Gerçek ne ise o açıklanmalı’
Pandemi sürecinde iktidarın Normalleşme süreci ile birlikte salgınla mücadelede yetersiz kaldığına işaret eden Taşçıer, şöyle konuştu: “Hükümetin genel politikasına baktığımız zaman bu salgını önlenemez duruma getirdiğini görürüz. Çünkü Mart’tan Haziran’a kadar ki 3 aylık süreçte hükümetin halkı bilinçlendirme anlamında söyledikleri olsun, sokağa getirdiği kısıtlamalar olsun etkili oldu. O zaman Diyarbakır’da salgın böyle yüksek değildi. İstanbul’a rağmen salgın Diyarbakır’da az derecedeydi. Haziran ayı ile birlikte gelişen süreçte ise hükümetin tedbirleri askıya alması ve halkı bilinçlendirme noktasında rehavete kapılması ve paylaşılan verilerin halkın yaşadığı gerçeklikle farklı olması. Örneğin vaka sayısının 800 olarak gösterildiği zamanda Diyarbakır’da günlük vaka sayısının 300 olması gibi. Antep ve Urfa’da da hakeza benzer vaka sayılarının olması ve 3 ildeki vaka sayısının toplam vaka sayısını aşması halkın hükümetin bu alandaki politikasına güvensizliği de beraberinde getirdi. Güvensizlikten dolayı da tedbirler iyi alınmadı. Bu hastalıkla ilgili 10 aylık sürede belli bilgiler netleşti ve bunun öyle ürü bağışıklığı ile geçebilecek bir hastalık olmadığı açığa çıktı. Belli bir süre bu hastalıkla yaşayacağız. Aşıları ve tedavisi bulununcaya kadar bu hastalık yaşamımızda olacak. Bunun için de bu hastalıkla ilgili tedbirlerin ve bilinçlendirmelerin iyi yapılması gerekir. Haziran’dan bu yana her şey hükümetin turizm politikası üzerine şekillendi ve halk boş verildi. Yanlış bilgilendirilmeyle süre yönetilmeye çalışılıyor. Sanki hastalık yokmuş gibi davranılyor ve insanlar günlük 15-20 kişi hayatını kaybetmişse sıra bana gelmez diye düşünüyor. Ya da bin kişi hastalığa yakalanmışsa sıra bana gelmez düşüncesi insanlarda pekişiyor. Aslında gerçek neyse o rakamlar insanlara anlatılırsa ve bu halkı bilinçlendirme açısından bir hükümet politikası haline getirilirse halk da gereken tedbirini alır. Diyarbakır’da kaç hasta varsa hepsini söylesinler. Diyarbakır’da 300 hastanın olduğunun bilinmesi sıranın kendisine geleceğinin bilinmesi açısından etkili olacaktır. Diyarbakır’da yoğun bakımlarda yer yok. Hatta bölge hastanelerinin tümünde durum bu. Hükümetin bu konudaki politikaları çok eksik. Bunun dışında ölüm nedeni Covid-19 yazılmayan hastalarımız var. Ölümler de gizleniyor. Bu yaklaşım da doğru değil, gerçek ne ise o açıklanmalı. Elimizdeki verilere göre Diyarbakır’da ortalama hasta sayısını 300’ün altına düşmüyor. Urfa, Antep, Mardin, Batman ve diğer bölge illerinde hastalık almış başını gidiyor. Halk se tedbirini almakta sıkıntılı, tam tedbir alamıyor. Çünkü hükümet, Sağlık Bakanlığı ve Valilikler bu konuda yeterli bilgiyi halka ulaştırmıyor. İl Pandemi Kurulları’nı halk tanımıyor, yaptıkları faaliyetleri halk görmüyor. İnsanlar evlerinde yaşayamaz duruma geldi.”
‘İl Pandemi Kurulları’nın sivil toplumun desteğini alması gerekiyordu’
Toplumun koronayla mücadele konusunda bilinçlendirilmesinin önemine dikkat çeken Taşçıer, şunları söyledi: “Yasaklama ile bu çözülecek gibi değil. Koronavirüsle mücadelenin tek yolu halkı bilinçlendirmektir. Biz bu hastalıkla beraber yaşayacağız, yasaklarla bunun önüne geçemeyiz. Diyarbakır başta olmak üzere Mardin, Antep, Urfa’da neden bu hastalık bu kadar yayıldı? Bu illerde İl Panemi Kurulları’nın başarısızlığını, yeteneksizliğini ilgili bakanlıklar görmüyorlar mı? Neden buna müdahale etmiyorlar? Bunu masaya yatırmaları gerekiyor. Siz bu ilin belediye başkanlarını görevden alırsanız, bu illerdeki STK’ları muhatap almazsanız sonuç budur. İl Pandemi Kurulları’nın sivil toplumun desteğini alması gerekiyordu. HDP Diyarbakır’da yüzde 70-80 civarında oy alan bir partidir ve HDP’yi bu işin içine katamazsan başarılı olmazsın. Tabipler Birliği başta olmak üzere Ticaret Odası’ndan tutun Esnaf Sanatkarlar Odası’na Barosuna kadar bütün sivil toplum örgütleriyle beraber ancak yeterli tedbir alınabilir. Sadece düğünlerde halayı yasaklamakla, taziyeleri yasaklamakla bu iş olmaz. Bunlar yeterli bir tedbir değildir. Bunlar göz boyamak için alınan kararlardır. Halkın sorunu olan bir konuda halkın direkt söz sahibi olması gerekiyor.”
‘HDP’nin dışlanması partimize puan kaybettirmiyor, aksine güçlendiriyor’
Bazı kamuoyu araştırmalarında HDP’nin baraj altında gösterilmesine ilişkin konuşan Taşçıer, “Kamuoyu araştırmalarına saygımız var fakat bazı araştırmalar yeteri kadar sağlıklı değil. Birçoğu telefon üzerinden yapılan araştırmalardır. Telefonla aranan insanalarda acaba bir yere şikayet edilir miyim endişesi hakim oluyor. Bu nedenle araştırmaların daha sağlıklı yapılması gerekiyor. Buna rağmen anketlerde HDP’nin oyları yüzde 11’in altına düşmemiştir. Sağlıklı bir araştırmada ise HDP’nin oyları yüzde 15’in altında değildir. HDP’li belediyelere kayyumlar atanmıştır. Kayyumlar kim valiler ve kaymakamlar yani iktidarın memurları. Bundan önceki Vali Hasan Basri Güzeloğlu AKP ilçe başkanları ile toplantı yapmıştı ve bu basına da yansımıştı. Tabii iktidar tarafından HDP’nin dışlanması partimize puan kaybettirmiyor, aksine güçlendiriyor” ifadelerini kullandı.
‘Dönem sonuna kadar devam etmelerini tercih ederdik’
HDP’li kimi belediye başkanlarının partiden istifa edip bağımsız kalmasını değerlendiren Taşçıer, şöyle konuştu: “Dicle ve Çınar ilçelerinde ittifak adayları seçilmişti ve Dicle Belediye Başkanı bağımsız kalmak istedi. Tabii bizim tercihimiz dönem sonuna kadar devam etmeleri ve beraber çalışmamızdı. Belediye sonuçta meclisi var ve halkla birlikte yönetiliyor. Ama nihayetinde başkanın kendi tercihidir ve buna partimizin bir yaptırımı söz konusu değil.”
‘HDP Kürt sorunun çözülmediği bir ittifakta yer almaz’
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde ittifaktların zorunluluğuna işaret eden Taşçıer, HDP’nin ittifaklara yaklaşımını ise şöyle değerlendirdi: “Başkanlık sistemi beraberinde ittifakları getirdi. Sonuçta iki adaydan birinin yüzde 51 alması gerekiyor. Seçime kaç aday girerse girsin sonuçta ikinci turda birbirine yakın partiler adaylardan birini destekleyecektir. Yani sistem istemeden de olsa ittifakları dayatıyor. HDP hangi ittifakı destekler, demokrasi ittifakını tabii ki. HDP olarak Millet ya da Cumhur ittifakından birini desteklemek zorunda değiliz. HDP Kürt sorunun çözülmediği bir ittifakta yer almaz. Ama demokrasi ittifakının içinde yer alarak, Kürt sorununu çözerek Türkiye’yi demokratikleştirmeye doğru giden ittifakların içinde yer alırız. Biz bugüne kadar herhangi bir ittifakın içinde yer almış değiliz. Seçim ittifaklarını ise seçim zamanı gelmeden konuşmak doğru olmaz.”
‘Bu paranın kaynağının araştırılması gerekiyor’
Kentteki kuyumcu vurgununu değerlendiren Taşçıer, son olarak şunları ifade etti: “Dosyaya gizlilik kararı konulmuş fakat bu konuda kamuoyunun bilinçlendirilmesi gerekir. Diyarbakır’ı yöneten devlet bürokratlarının da işin içinde olduğundan söz ediliyor. Dosyadaki gizlilik kararının kaldırılarak halkın kafasındaki soru işaretlerinin aydınlatılması lazım. Bunlar bu parayı nereden buldular? Niye bankaya değil de bir kuyumcuya faiz karşılığında yatırdılar? Bu paranın kaynağının araştırılması gerekiyor. Kim ne kadar para vermiş ve bu parayı nereden temin etmiş? Bunların biran önce araştırılması lazım. Dosyadaki gizlilik kalktığı zaman bu konuda açıklamalarımız olacaktır. Bütün Diyarbakır bu olayı biliyor. Bu olayın üstü örtüldüğü zaman halkta da güvensizlik gelişecektir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.