VİDEO - Altan Tan: Yeni bir ittifak şart
Ali Abbas Yılmaz - Özel
TİGRİS HABER - AK Partinin hukuk reformu, erken seçim, İhsan Arslan’ın disipline sevki, Galip Ensaroğlu’na soruşturma, Bülent Arınç’ın istifası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşmasını bölgenin deneyimli siyasetçilerinden olan eski HDP Milletvekili Altan Tan’a sorduk.
‘2022 yılının baharından itibaren bir seçim olabilir’
Erken seçim olasılığını değerlendiren Altan Tan, şunları söyledi: “Lafı uzatmadan söyleyeyim, ben erken seçim ihtimali görmüyorum. Tabii bütün muhalefet partilerinin görevi iktidarı sıkıştırmak ve tekrar bir seçime götürmektir. Ama bu saat itibariyle iktidarın seçim yapma mecburiyeti yoktur. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, iktidarın daha iki buçuk yılı var. İkincisi, yarın bir seçim olduğunda iktidarın kazanacağının da bir garantisi yok. Hem kazanma garantisi yok hem de mecburiyet yok. Ondan dolayı ben iktidarın bunu götürebileceği kadar götürebileceği ve erken bir seçimi tercih etmeyeceğini düşünenlerdenim. Muhalefet partilerinde şöyle bir beklenti var. Ülke ekonomik bir krize girecek ve ülke yönetilemeyecek bir hale gelecek. Halk sokaklara dökülecek ve iktidar da mecburen bir seçim yapmak zorunda kalacak. Şu saat itibariyle Türkiye o noktada değil. Yani 3-5 ay sonra böyle bir durum yaşanacağını tahmin etmiyorum. Onun için bu iş gittiği kadar gidecek ve en erken 2022 yılının baharından itibaren bir seçim olabilir. O da artık erken bir seçim olmayacak.”
‘Türkiye ABD AB ekseni ile Çin, Rusya ve İngiltere ekseni arasında bir yol almaya çalışacak’
Türkiye’nin eksen sorununa ilişkin ise Tan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tabii burada esas konuşulması gereken şudur: Türkiye’de neler oluyor? Amerika’da başkan değişikliği oluyor. Önceki Başkan (Trump) Rusya, Çin ve İngiltere ekseniyle biraz daha iyi geçinme politikasındaydı. Ama yeni gelen başkan (Biden) Amerika’da temsil ettiği kanatlar itibariyle Avrupa Birliği ittifakından yana. AB denildiğinde de akla gelen ülke Almanya’dır. Çünkü Avrupa Birliği dediğiniz şey ‘Yeni Alman İmparatorluğu’dur ve bir buçuk devlettir. Bir Almanya’dır, yarım ise Fransa’dır. Özetin özeti itibariyle böyledir. Almanlar birinci ve ikinci dünya savaşlarında savaşla yapamadıklarını, barışla, ekonomiyle, akılla; bütün Avrupa’yı kendi etraflarında toplayarak yapmaya çalışıyorlar. Şuan dünyada bir, ABD AB birlikteliği var. İkincisi ise Rusya, Çin ve İngiltere ittifakı var. İngiltere hiçbir zaman dünya siyasetinde açıkça gözükmez ama dünya siyasetinin en etkili, belirleyici ve en önemli aktörlerinden biridir. Türkiye de son dönemde İngiltere, Çin ve Rusya ekseniyle daha fazla iş tuttu. Ama yeni dönemde ABD ve AB ittifakını da yabana atmamak lazım. Hükümet bu iki eksen arasında yol almaya çalışıyor. Son dönemde Sayın Cumhurbaşkanı bazı açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin yönünün AB’den yana olduğunu, başka arayışlar içinde olmadığını belirten cümleler kurdu. Elbette Türkiye ne ABD AB eksenini reddedebilir ne de dünyada Asya merkezli yeni yükselen trend olan Çin, Rusya ve İngiltere eksenini terk edebilir. Bu ikisinin arasında bir yol almaya çalışacak.”
‘Türkiye’de işler iyi gitmiyor’
Ekonomi yönetiminde iç açıcı bir tablonun olmadığına dikkat çeken Tan, şu ifadeleri kullandı: “Bir durum tespiti yapmak gerekirse Türkiye’de işler iyi gitmiyor. Daha doğrusu Türkiye’nin başında hem içeride hem dışarıda ciddi işler, sorunlar var. İçeriden başlayacak olursak; birincisi, ekonomi halkın beklentilerine cevap vermiyor, sıkıntı var. Halk sürekli daha iyisini ister. Milli gelir 5 bin iken 7 bin ister, 7 bin iken 10 bin ister. Yani halkın talebi durağan değildir. Türkiye Özallı yıllardan itibaren, milli gelirini bin dolarlardan 12 bin dolara kadar çıkardı. Ama şuan fiili olarak milli gelir 8 binin altına geriledi. Bu ciddi bir daralmadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde halka haline şükret, bin dolara sesini çıkarma diyemezsiniz. Çünkü halk sürekli elde ettiğinden daha fazlasını ister. Refah, kesintiye uğramak istemez. Eskiden dar gelirli dediğimiz, işçi, köylü, memur kesimi şikâyet ederdi ama şuan varlıklı kesim daha çok şikâyet ediyor. Otel sahibi, lokanta sahibi, orta boy işletmeci, ihracatçı, yatırımcı, sanayici şikâyetçi. Kimse malını satamıyor. Yeterince hammadde alamıyor. Dış dünyaya açılamıyor. Yani, özetle varlığını koruyamıyor. Hem ilerleyemiyor hem de varlığını koruyamıyor. Türkiye’de şuan varlıklı kesim dar gelirli halk tabakasından daha fazla feryat ediyor. Çünkü üzerindeki basınç, ağırlık, yük ve sorumluluklar çok daha fazla. İflaslar yaşanıyor. İnsanlar ömür boyu –helal/haram- bir ömür topladıklarını biranda kaybedebiliyorlar. Özet olarak, Türkiye ekonomik olarak ciddi sıkıntı içerisinde. İkincisi; rüşvet, kayırma, işsizlik var. Birkaç milyon diplomalı işsiz var. Dar gelirli insanları bir yana bırakın hiç geliri olmayan gençler var. Üçüncüsü; hukukta ciddi sıkıntılar var. Keyfi uygulamalar var. İş adamlarının biranda bütün mal varlığına el konulabiliyor. Bu yüzden serveti 50 milyon dolardan yukarı binlerce insan parasının önemli bir kısmını yurt dışına kaçırdı. Bunlar devletin, istihbaratın bilgisi dahilindedir. Dördüncüsü; Kürt meselesi Türkiye’nin içinde bir tıkanıklığa girdi. Suriye ve Irak politikalarında bu mesele Türkiye’nin önünde. Suriye’de bir adım atacak, Kürt sorunu, PYD, PKK önünde. Yani bütün yapacakları bunun ipoteği, haczi altında. Irak’ta da aynı durumda. Bu tabloya Alevi vatandaşların sorunlarını, dindar-laik gerilimini, demokratikleşme ihtiyacını ve en önemlisi de dış politikadaki sorunları ekleyebiliriz. Suriye, Irak, Azerbaycan, Ermenistan, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Libya, Ortadoğu’daki İslami hareketler, Müslüman Kardeşler ve bunların uzantıları vs. Tüm bunlar Türkiye’nin önündedir. Tüm bu sorun alanları içinde Türkiye öncelikle içeride bir yol haritası çıkarmak zorundadır. İkincisi; Türkiye dış dünyada, daha rasyonel, daha akılcı, daha tatminkâr bir rota belirlemek ve bir siyaset uygulamak zorundadır.”
‘Muhalefetin de halkın önüne yeni bir program, yeni bir alternatif koyması lazım’
İktidarın tıkandığını ancak muhalefetin de bu tıkanıklığı aşma konusunda herhangi ciddi bir projesinin olmadığını ifade eden Tan, şöyle konuştu: “Evet, iktidar bu konularda bocalıyor ama muhalefetin de hiçbir projesi yok. CHP, İYİ Parti, HDP vs. hiçbir muhalefet partisinin halka sunduğu bir proje yok. Sadece hükümeti eleştirerek yanlış yapıldığını söylüyorlar. Ama doğrusu nedir onu söylemiyorlar. Vatandaş olarak ben de merak ediyorum, doğrusu ne? Tarım için politikanız ne? Dış politika ne? İthalat, ihracat nasıl aratacak? Türkiye inşaat ekonomisinden üretim ekonomisine geçecek de nasıl geçecek? Türkiye neleri üretecek, kime satacak? Bütün bu konularda muhalefetin tatmin edici, derli toplu bir projesi yok. Özet itibariyle toparlayacak olursak, Türkiye ciddi bir sıkışıklık içerisindedir. Türkiye içeride ve dışarıda, iktidarıyla muhalefetiyle acilen bir yol haritası belirlemelidir. Tabii bunun yanında AK Parti içinde de kaynamalar var. Kimisi şahsi ikbal sebebiyle, kimisi Cumhurbaşkanı ile arası bozulduğu için üzerinin çizilmesinden dolayı, kimisi de bu tıkanıklığı gördüğünden dolayı tepkiler veriyorlar. Yani, AK Parti içerisindeki tepkilerin hepsi de öyle çok saf, iyi niyetli, dürüst tepkiler değil. Herkesin kendine göre bir gerekçesi var. Bizi ilgilendiren tarafı da bu durum artık böyle devam ettirilemez. Hükümetin de bir adım atması, tüm bu mevzularla ilgili bir yol haritası belirlemesi lazım. Muhalefetin de halkın önüne yeni bir program, yeni bir alternatif koyması lazım.”
‘Cumhurbaşkanı, yeni bir yol haritası ve yeni bir kadro belirleyebilirse bu tıkanıklığı aşar’
AK Parti’deki yaprak dökümünün bir kaynamanın belirtisi olduğunu ifade eden Tan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi tabirle buna fokurdama derler ve bunun arkası gelir. Çünkü bir yerde başarısızlık, bir sıkıntı olduğu vakit bu kaynama devam eder. Ege tarafında kullanılan bir atasözü var: ‘Varlık seviştirir, yokluk çekiştirir’. Yani, iş terse gittiği vakit itirazlar, kaçışlar, alternatif arayışları olur. Tabii AK Parti yapısı itibariyle bir Recep Tayyip Erdoğan Partisi’dir. Yani, bir kadro hareketi değildir. Başlangıçta onunla yola çıkan kadrolar olsa da şuan 4 kişiden 3’ü yok. Abdullah Gül, Abdullatif Şener, Bülent Arınç yok. Şuan AK Partiyi kuran 4 ayaktan 3’ü yok. Artık geminin tek kaptanı var ve her şeye o karar veriyor. Sayın Cumhurbaşkanı artık yeni bir yol haritası ve yeni bir kadro belirleyebilirse bu tıkanıklığı aşar. Ama bunu yapamazsa bu sıkıntılar devam eder.”
‘Mutlaka Üçüncü Cumhuriyet’te, yeni dönemde eski fabrika ayarlarına dönülmesi lazım’
AK Parti’den uzaklaşmalarda MHP’nin de etkisinin olduğunu belirten Tan, şöyle konuştu: “İktidar bir noktada MHP’nin ipoteği altında. Rakamsal destek olarak, müttefik olarak MHP’yi seçti ve bu yeni değil, 5 yıl öncesinden olan bir hadise. İktidar 5 yıl önce MHP’yi seçti ve onunla yollarını ayırdığı vakit yeni bir ittifak araması lazım. AK Parti iktidarı 3 sacayağı üzerindedir. Birincisi İslamcılar. Tabii buna muhafazakârlar diyen de var, dindarlar diyen de var, Müslüman kitle diyen de var. İkincisi; Kürtler var. Üçüncüsü ise liberaller var. Ama zaman içinde AK Parti hem İslami kesimin belli bir bölümü ile kavgalı bir duruma düştü (Gülen Cemaati ile önce içli dışlı olunması ve sonra yollarının ayrılması) hem Kürtlerle bir yol ayrımına girdi hem de liberallerin büyük bir kısmı ayrıldı. Şimdi bu 3 kesim ile de ittifak bozuldu. Hal bu ki, Özal’dan bu yan bu 3 ittifak değişimin motoruydu ve Türkiye’yi rahatlatan bir ittifaktı. AK Partinin şuan ki ittifakı kimlerledir: AK Parti, ulusalcılar (Hem MHP’deki ulusalcılar hem de Kemalist ulusalcılar), Ergenekon’dan yargılananlar. Şimdi bu ittifakın Türkiye’yi götüreceği yerin bir sonu yok. Ben buna İkinci Cumhuriyet dedim. Birinci Cumhuriyet, bir Kemalist cumhuriyetti. İkinci Cumhuriyet; muhafazakâr, milliyetçi, ulusalcı ittifakı ama bunların Türkiye’yi bu patinajdan çıkarma şansı yok. Mutlaka Üçüncü Cumhuriyet’te, yeni dönemde yine eski fabrika ayarlarına dönülmesi lazım. En geniş anlamıyla Müslüman, dindar, muhafazakâr, İslami kesim ve artı Kürtlerin, liberallerin yeniden bir program etrafında uzlaşmaları, birleşmeleri lazım. Tabii bu ittifakın kimle olacağı belli değil. Tamam, AK Parti ile olmaz. Niye, çünkü büyük bir tır metaforunu kullanırsak; AK Parti büyük bir tır olarak dar bir sokağa girdi ve buradan çıkması, geri dönüş için manevra alamsı epey zahmetli. AK Parti sıkıştı ve dönmek istese de yapamaz. Bunun için MHP ile ittifakını sonlandırması, yeni bir ittifak kurması, kadrolarını yenilemesi, zihniyetini fabrika ayarlarına getirmesi vs. bu epey zor bir iş. Peki, AK Parti bunu yapamaz ama kim yapar? Ortada bu işi yapacak olan da yok. Cenaze yerde. Büyük bir sıkışıklık var. O yana dönüyor olmuyor bu yan dönüyor olmuyor. İktidar kendini değiştirsin diyorsunuz değiştiremiyor. Muhalefet toplansın halkın önüne bir alternatif koysun diyorsunuz o da olmuyor. Yani, Türkiye Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül ile mi kurtuluşa erecek? Tablo bu.”
‘Kendi siyasi geleceğiyle ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyor’
Bülent Arınç’ın Demirtaş ve Kavala ile ilgili söylemlerinden sonra istifa etmesini değerlendiren Tan, “Ben Bülent Arınç’ın beyanatların çok ciddiye alanlardan değilim. Bülent Arınç, hayatı boyunca ciddi bir ekonomi, dünya görüşü, demokratikleşme, Kürt sorunuyla ilgili bir perspektif ortaya koyan bir kişi değil. Ben kendisiyle ilgili bazı haberle yaptığı kanaatindeyim. Kendi siyasi geleceğiyle ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyor ama bunların bir yere varmayacağı kanaatindeyim. Bugüne kadar çok ciddi işler yaptık ama Arınç hiç birine destek vermedi. Demirtaş ve Kavala konusunu niye ağzına aldı, sanırım kendini ön plana çıkarmak için aldı. Gerçek anlamda inanarak, düşünerek, tasarlayarak; bir Ortadoğu ufku ya da bir Sezai Karakoç, bir Hakan Albayrak gibi bir mefkûre ortaya koymadı. Böyle bir altyapısı da yok. Tanıdığım, bildiğim için söylüyorum, sansasyonel olarak bu 2 ismi anmıştır. Dolayısıyla hedefleri, çerçevesi belirlenmiş büyük bir programın, paradigmanın bir yansıması değil. Tabii şuan ülkede ekonomi reformu da hukuk reformu da olması lazım. Demokratikleşmenin hızla devam etmesi lazım. Kürt sorununun hızla çözüme kavuşması lazım. Suriye’de, Irak’ta Kürtlerle ilgili politikanın netleşmesi lazım” ifadelerini kullandı.
‘Buyurun yapın, destekliyoruz’
Hükümetin “Hukuk reformu” söylemini değerlendiren Tan, bu konuda kendi yaklaşımını ve muhalefetin alamsı gereken tavrı şöyle özetledi: “Benim yaklaşımım ‘zaten bunlar bir şey yapamaz, bunlardan bir şey çıkmaz’ değildir. Ben bu tarz bir yaklaşımla karamsarlık yapmak istemiyorum. Bütün reform ve yenilik taleplerine olumlu tepki vermek, desteklemek lazım. Mevlana ile ilgili bir hikâye anlatırlar. Mevlana ile Şems-i Tebrizi’nin dostluğu, yakınlığı çok meşhur bir hikâyedir. Şems kayboldu, birilerine göre ise öldürüldü. (Hatta Mevlana’nın oğlunun da işin içinde olduğunu belirten tarihi kaynaklar da var.) Bir gün Mevlana otururken, haddini bilmezin biri kendince, dalga geçmek, oylamak için oyun oynarcasına; ‘müjde müjde müjde Şems geliyor’ diyor. Mevlana da o an üzerinde kıymetli ne varsa çıkarıp ona veriyor. Diyorlar ki, ‘Bu serserinin biridir, yalan atıyor”. Mevlana diyor ki, ‘yalanına bunları verdim. Doğru olsa canımı verirdim’. Onun için hükümete, ‘doğru söylemiyor, halkı oyalıyor, artık bunlar bir şey yapamaz, isteseler de bir yere varamazlar’ gibi cümleler kurmamak lazım. Muhalefetin iktidar şunu söylemesi lazım; hukuk reformumu evet, buyur yap destekliyorum. Kürt sorunu mu evet, çözülmesi lazım. Buyur çöz, destekliyorum. Ben şahsen bu noktadayım. Ben gerçekten, ekonomide, hukukta, demokratik alanda yeni reformlar, düzenlemeler yapılmasından yanayım. Benim bu noktada hükümete söyleyeceğim şu: Buyurun yapın, destekliyoruz. Hükümet bu düzenlemeleri önümüze getiremediğinde eleştirelim. Bunlar yapmasın gitsin, başkası gelsin yapsın diye bir lüksümüz de yok. Kim yaparsa yapsın ama yapsın. Doğruyu kim yaparsa desteklemek lazım. Yapmadığında eleştiri hakkımız var.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.