Victor Jara: Şarkısı dudaklarında, elleri tellerde kaldı
Gelişen olaylardan sonra Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera; metro ücretine yapılan zammın halkı olumsuz etkilendiğini, bu zammın tekrar gözden geçirileceğini, ülkede protestolara neden olan sorunların büyüklüğünü idrak edemediklerini belirterek, "Bu konuda ileri görüşlü olamadığımızı kabul ediyor ve bu nedenle özür diliyorum.” Diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Latin Amerika’nın en zengin ülkesi olan Şili aynı zamanda bakır madenleri açısından da dünyanın en zengin yataklarına sahip bir ülkedir. Ama OECD’ye göre de; gelir dağılımında en adaletsiz ülkeler içinde yer almaktadır. Şili denince tabii ki akla hemen Augusto Pinochet, Salvador Allende ve Victor Jara gelmektedir.
Şili yakın geçmişte hafızalarda kötü izler bırakan bir ülke. Diktatör General Augusto Pinochet tarafından yönetime el konulduktan sonra ülke çok acılar çekti. Çok kan kaybetti.
Dünyanın en zengin bakır yataklarına ve Latin Amerika’nın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen; OECD’ye göre gelir dağılımında en adaletsiz ülkeler içinde yer almaktadır.
Pinochet öldükten sonra kendi içine kapanan ve yaralarını sarmaya çalışırken; metro ücretlerine yapılan zam, öğrencilerin protestolarıyla yeniden dünyada gündem konusu oldu. Hükümet başlangıçta olağanüstü önlemler alarak duruma hâkim olmaya çalışsa da işçilerin destek vermesiyle protestonun çapı büyüdü. Arbedeler yaşandı. Zamma karşı geliştirilen protestoları; halkın güvenliğine karşı bir tehdit olarak gören, Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera başkent Santiago'da olağanüstü hal ilan ediyor ve güvenliği sağlamak için General Javier Iturriaga’yı özel olarak görevlendiriyor.
Ama gösteriler durdurulamıyor. Dünya basınına da yansıdığı gibi; yaşanan arbedelerde can ve mal kayıpları, yağma, kundaklama olayları yaşanıyor. Olayların bastırılamaması üzerine; Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera; metro ücretine yapılan zammın halkı olumsuz etkilendiğini, bu zammın tekrar gözden geçirileceğini, ülkede protestolara neden olan sorunların büyüklüğünü idrak edemediklerini belirterek, "Bu konuda ileri görüşlü olamadığımızı kabul ediyor ve bu nedenle özür diliyorum.” Diye açıklama yapmak zorunda kalıyor.
Basına özellikle de görsel medyaya yansıyan bu gelişmeler ister istemez Şili denince akla diğer bir isimde sanatçı Victor Jara olmaktadır. Zaten göstericilerin bir kısmı da; Victor Jara’nın ölmediğini, unutmadıkların hatırlatmak için ellerinde gitarlarıyla katılmışlardır. Geçen sene Victor Jara üzerine yazdığım; ‘Şarkısı Dudaklarında Elleri Tellerde Kaldı’ başlıklı yazıyı güncelliği nedeniyle tekrar ele almak istedim. Metro bilet fiyatlarına yapılan küçük bir zam bile, Şilinin geçmişini tekrardan gözler önüne sermeye yetti. Birçok yazar diktatör Augusto Pinochet’i, devrilen devlet başkanı Salvador Allende’yi ve bir daha söylemesin diye stadyumda elleri kesilen Victor Jara’yı hatırlattı. O yazı bazı düzeltmeler dışında şöyle ele almıştım:
Victor Jara, dilini bilmeyenlerin de etkilendiği, hüzünlü ve isyan dolu müziğiyle dinleyenleri adeta büyüleyen bir sanatçıdır. Müziğin notalarına kendini kaptırdın mı; seni alır kendi dünyasına çeker. Şili’den başlar, Latin Amerika’yı dolaştırır; birden kendini Akdeniz’de ve Afrika’da bulursun. Müzik parçası bittiğinde de etkisinden kurtulamazsın. Jara sesiyle, sözleriyle ve notalarıyla; müziğin nasıl sihirli bir sanat olduğunu bir kez daha gösterir, seni kendi âlemine götürmesine karşı koyamazsın.
Kızılderili kökenli olan Victor Lidio Jara Martinez 23 Eylül 1932 yılında Santiago'nun dışındaki küçük bir köy olan Loquen'de yoksul bir köylü çocuğu olarak dünyaya gelir. Problemli bir ailede büyür. Babası alkoliktir ve evi terk eder. Annesi düğünlerde gitar çalıp şarkı söyleyerek evin geçimini sağlar. Müziğe ilgi duymasında annesini katkıları büyük olur. Gitar çalmasını, şarkı söylemesini ve Şili folk müziğini annesinden öğrenir. Annesi öldükten sonra muhasebe eğitimini yarım bırakır, İlahiyat okuluna gider. Kilise korosunda yer alır. Okuldan sonra rahiplik yapmaz. Askerlik dönüşünde, Üniversitede Tiyatro Okulu'na gider. Oyun yönetmenliği yapar. Şili Üniversitesi korosunu yönetir, müzisyen ve solistlik yapar.
Şili halk müziğine hayran olan, hayatı mücadele ile geçen ve genç yaşında intihar eden Violeta Parra ile “Nueva Cancion” "Yeni Şarkı" grubunu oluşturur. Koronun liderliğini yapan Violetta Parra ile, İnka ve Aztek kültürlerini; Akdeniz ve Afrika kültürleriyle harmanlayarak yeni bir müzik türü oluşturmaya çalışır.
Victor Jara 1950’lerde gelişen kültür erozyonuna karşı; halkın kendi kültürüne sahip çıkmasını savunur ve bu konuda katkı sunar. Halkın sanat ve sanatçıyı tanıma fırsatı bulduğu Allende döneminde kurulan enstitülerde, unutulmaya yüz tutmuş halk ezgilerini ve danslarını yeniden öğretir. Sürekli en ücra köylere giderek halk şarkılarını derler.
Halka karşı duyduğu sorumluluğunu gitarının tınılarında yansıtır. Nota bilmemesine rağmen birçok şarkı sözü yazar. Savaş karşıtı, yaşam mücadelesini konu alan şarkılarının sözleri kitlelerin büyük ilgisini çeker. Duygu yüklü müziği dinleyenleri derinden etkiler.
“Yeni Şarkı” grubu emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı bir simge haline gelir. Halk Jara’nın şarkılarını sahiplenmeye başlar.
Jara, 1970 seçimlerinde Şili'deki sol muhalefetin sesi Unidad Popular (Halkın Birliği) ve Salvador Allende'yi destekler. Tiyatroyu bırakarak tamamen müziğe yoğunlaşır. Şarkılarında sıradan insanlara yaşamlarını ve problemlerini gösterir. Güney Amerika’da birçok aydın ve sanatçının katıldığı “Nueva Cancion” (Yeni Şarkı) akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir. Unidad Popular yararına birçok konser verir.
Müzik üçüncü dünya ülkelerinin en güçlü silahıdır
Şarkıları dilden dile söylenmeye başlar. Müziği; “Üçüncü dünya ülkelerinde sözü geçen güçlü silah" olarak görür.
Jara kültürel işgali; güneşin, göğün ve yıldızların görülmesini engelleyen bol yapraklı bir ağaca benzetir. Çözüm olarak da; ‘ağacın kökünden sökülmesi gerekir’ der. Fakat Pinochet darbesi ile bol yapraklı ağaç kökünü daha da sağlamlaştıracak; ülkenin kaderi uluslar arası şirketlerin eline teslim edilecektir.
Jara için müziksiz bir yaşam düşünülemez. Çünkü seslerin kaynağı ve uyumu doğanın kendisinde vardır. Seslere kulağını kapatan ancak yaşamdan umudunu kesenlerdir. Ayrıca müziği sadece kulağa hoş gelen sesler değil; insanların duygu ve düşüncelerini de etkileyen büyülü bir araç olarak görür. Bu yüzden dünyanın birçok yerinde; savaşlara, haksızlığa karşı saz, gitar, piyano, keman vb. müzik aletleriyle geliştirilen sanat; insanın dünyaya yeniden, çok yönlü ve alışılmışın dışında bakılmasını sağlamıştır. Victor Jara müziğin; kitleleri harekete geçirmede çok etkili bir araç olduğunun farkındadır. Bu yüzden gitarını yanından hiç ayırmaz, kendisini gözaltına almaya geldiklerinde de kendisinin bir parçası olarak gördüğü gitarını yanına alır. Hatta son nefesine kadar da yanından ayırmayacaktır.
Eylül baharın hüzünlü ayıdır. Ama Şili’de 1973 Eylül’ü yaşanacak trajedinin başlangıcı olur. İnsanlar neleri, nasıl yaşayacaklarını az çok öngördüklerinden dolayı; Eylül’ün hüznünü yaşamayı akıllarına bile getiremezler. Eylül ülkenin üzerine bir fırtına gibi çöker. Bazı kuşakların hayalleri, bazılarının yaşamları yarım kalır.
11 Eylül 1973 Şili’nin karakışı olur, ona mahkûm olur. Augusto Pinochet'in gerçekleştirdiği askeri darbeyle yönetime el konulur. İçlerinde Devlet Başkanı Salvador Allende’nin de olduğu çok sayıda insan öldürülür. Aydınlar ve Allende yanlıları gözaltına alınarak stadyuma doldurulur. Ülke için kanlı ve kapkara bir sayfa açılır.
Gitarım yoksullar içindir
Victor Jara da tutuklananlar arasındadır. Birçok insanın tutulduğu; Estadio Chile'de (Şili stadyumu) götürülür. Stadyuma girer girmez Unitad Popular (Venceremos) şarkısını söylemeye başlar. Stadyumda bulunanlar şarkıya eşlik eder. ‘Gitarım zenginler için değil yoksullar içindir’ diyen Victor Jara; Stadyum da Gitarıyla ölüme meydan okur. Gitarını yanından ayırmayan Victor Jara hayatının son şarkısını söylemeye başlar. Gitarının tellerinden yükselen tını tüm stadyumu sarar. Stadyumu dolduran binlerce tutuklu Victor Jara’nın söylediği, “Venceremos”a eşlik etmeye başlar. Ateş açma tehditleri sesleri bastıramaz. Santiago meydanında gitarının tellerinden çıkan her tınlama; boyun eğmeye bir isyandır. Bu durumdan rahatsız olan albay askerlere Victor Jara’nın gitar çalmasının ve şarkı söylemesinin engellenmesi için emir verir. Askerler Jara’nın etrafında şarkı söyleyenleri dipçikle dağıtarak Jara’nın yanına ulaşırlar. Gitarı Jara’dan alıp yere atarlar. Jara’yı yere yatırıp, dipçikle el ve parmaklarını ezerler. Kalabalık dehşet içinde olayı izler. Jara mırıltı halinde şarkıyı söylemeye devam ederken; dipçikle ağzının üzerine vururlar, dişleri kırılır, ağzından kan fışkırır. Yeni bir dipçikle burnu kırılır. Jara tekrar Venceremos’u mırıldanmaya çalışırken, bu kez tüfeği namlusundan tutan subaylar Jara’nın kafasına defalarca vururlar. Artık Jara’dan ses çıkamaz, kafası parçalanmıştır. Bedenini delik deşik ederler. Öfkesini alamazlar. İbret olsun diye bu kez de, kırık ellerini bileklerinden kestirip herkesin göreceği, tribünlerin önündeki tellere asarlar. Jara son nefesi verirken şarkısı dudaklarında, elleri tellerde asılı kalır.
Victor Jara, artık şarkılarında yaşar
Joan Jara eşi Viktor’un cesedini Santiago morgunda bulduğunda şok olur. Kafası parçalanmış, giysileri yırtılmış, karnı delik deşik, göğsünde kocaman bir yara vardır. Elleri bileklerinden kırılmış cesedi karşısında dona kalır. Darbenin üzerinden henüz bir hafta geçmiştir. Bu yaşananlar Şili’nin ve dünyanın yıllarca tanık olacağı bir karabasanın sadece başlangıcıdır. Binlerce işçi köylü ve aydın stadyumlarda işkence görecek ve cesetleri; ya okyanusa atılacak, ya betona, ya da toplu mezarlara gömülecektir.
Victor Jara'nın işkence edilmiş, 44 mermiyle delik deşik edilmiş bedeni dört gün sonra Santiago Mezarlığı yakınlarında bulunur ve eşi Joan tarafından toprağa verilir…
Oysaki Victor Jara’nın gitarından çıkan melodi hayata; hayatın renklerine seslenmektedir. Yaşamın renkliliğini ve farklılığını hazmedemeyen diktatoryal yönetim; bir gitar telinden çıkan tınıdan korkmuştur. Çünkü farklı seslere tahammül edememiştir. Suçluluk duygusu, hesap sorulacağı kaygısı yarattıkları korku ve kaos ikliminde kendileri de rahat nefes alamaz.
Gitarının tınısı Santiago şehrinin sınırlarını aşar, direnişin simgesi olur. "Venceremos" bütün Şili’de, bütün Latin Amerika’da, milyonların şarkısı haline gelir.
“Bir erken bahar öncesi bu insanları anmak gerek,
onlar baharı görmediler bir daha”
Müzik ve kültür yaşamına önemli katkılar sunan Victor Jara’nın hayatı; Eylül’le başlayan fırtınalı ve karanlığa gömülecek olan Şili’nin; tarih ve kaderiyle özdeşleşir. Sanatı, tavrı ve trajik sonunun yarattığı etki; Şili’nin sınırlarını aşar. Bu olay bile Pinochet rejiminin gerçek yüzünün ortaya çıkmasına yeterli olur. CİA, Amerikan iletişim firması ITT ve bakır sanayisini patronlarının desteğiyle iktidara el koyan Pinochet; 17 yıl boyunca halkına karşı uyguladığı baskı, işkence ve yok etme politikalarıyla dünya kamuoyunun büyük tepkisini çeker.
Eylül 2003 tarihinde öldürülüşünün 30. yıldönümünde katledildiği Stadyumun ismi Victor Jara Stadyumu olarak değiştirilir.
Uzun yıllar adaletin sağlanması için kampanyalar yürüten ve adına bir vakıf kuran; eşi Joan Jara ve kızı Amanda Jara, mahkemeden Victor Jara’nın cenazesini, otopsi yapılmak üzere mezarından çıkarılmasını sağlarlar. Aralık 2009 yılında, Otopsi işlemleri tamamlandıktan sonra; Santiago’da yüz binlerce kişinin katıldığı bir cenaze töreni sonrasında, Santiago mezarlığına gömülür.
Victor Jara’nın katledilmesinden sorumlu olanlar için açılan dava, olaydan ancak 39 yıl sonra bir sonuca varılır. Cinayetin arkasında olduğu ortaya çıkan CIA’nın Panama kampında özel eğitim gören; sadist ve insanlara acı çektirmekten zevk alan; “Prens” lakaplı Edwin Dimter Bianchi ve “Ölüm Mangaları”nın liderlerinden olan Yüzbaşı Barrientos Nunez ABD’ye kaçtıklarından yargılanamazlar. Ancak haklarında uluslar arası yakalama kararı çıkarılır.
Yurt dışına kaçarken yakalanan; Yarbay Mario Manriquez Bravo ve olaya karışan sekiz asker hapse mahkûm olur. Savcılık aralarında Deniz Kuvvetleri eski komutanı olan ve 2006 yılında Şili senatosunda görev yapan Senatör Jorge Aransibia’nın da bulunduğu bazı kişiler hakkında suç duyurusunda bulunur.
Halkına yaşattığı zulümden dolayı, dünya kamuoyunun yoğun tepkisini çeken Pinochet’e emperyalistlerin desteği azalmıştır. Kendini desteksiz ve güçsüz gördüğünden son yıllarını korkuyla geçirir. Yaşlanan, yalnızlaşan ve korkan Pinochet; ölümün artık başucunda dolaştığını hissetmektedir. Vasiyetini yazar. Vasiyetinde; öldükten sonra gömülmeyi istemez. 10 Aralık 2006 yılında bir hastanede ‘Dünya İnsan Hakları Gününde’ ; sadece İspanyol yargıç Baltazar Garzon tarafından, ‘insanlık suçu’ işlediğinden dava açılan Pinochet yargılanamadan ölür. İktidarda olan hükümet; cenazeye katılmayacaklarını ve resmi bir törenin de yapılmayacağını açıklar. Aile yakınları da; tahrip edilme ihtimaline karşı, Pinochet’in bir mezarının olmayacağını açıklarlar. Vasiyeti gereği cesedi yakılır. Yıllarca zulmettiği, öldürttüğü, kaybettirdiği kurbanlarının yakınlarına; öfkelerini haykıracakları, lanet okuyacakları bir mezarının olmasını istemez. Bunu bile çok görür.
Sanatçılar mı daha güçlüdür yoksa hükmedenler mi? Böyle bir ikilem karşısında bütün bilim dalları; sanatçıların ve bilim adamlarının daha güçlü olduğuna işaret etmektedir. Sanatçıların eserleri her zaman kulaklarda, dillerde olurken; bilim adamlarının ışığında her zaman geleceğe bakabilmekteyiz. Ama sadece tencerenin kapağı misali tepeden hükmedenlerin isimleri hatırlansa dahi öbürlerinin isimleri hatırlansa dahi sadece öfke uyandırmaktadır.
Tüm toplumu teslim alan ve içselleşen korku; yaşamı adeta felç eder. Şili’nin on yıllarına egemen olur ve toplumda onarılması çok zor, derin yaralar açar. Korkuyla terbiye edilen toplumlarda Victor Jara’ların çıkması o kadar kolay olmaz. Ancak Şili’de hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek vardır:
Şili’de halk için Pinochet artık ölmüştür. Victor Jaralar yaşamaya devam etmektedir.
Analiz/Mümin Ağcakaya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.