Salvator Munti: Dünyayı Kurtaran Adam
Leonardo Da Vinci, resimleri ve icatlarıyla tarihte iz bırakmıştır. Onun mimarlık ve mucitlik alanlarındaki hayranlık verici çalışmaları hâlâ ilgiyle incelenmektedir. Bu büyük ustanın en önemli eserleri olarak ünlü Mona Lisa ve İsa’nın Son Akşam Yemeği resimleri gösterilir. Ancak son dönemde tartışmalara konu olan, 2017’de 450 milyon dolara satılan bir resmi daha vardır. Salvator Mundi adıyla bilinen bu tablonun bazı ilginç özellikleri dikkat çekmektedir.
Resmin hikâyesi de kendisi kadar hayli karmaşık bir yapıya sahiptir. Bir kısım sanat tarihçileri, bu resmin, dönemin Fransa kralı için yapıldığını ileri sürmektedir. Yine söylentiye göre, Kraliçe Henrietta Maria’nın bu resmi 1625’de İngiltere’ye götürdüğü söylenir. Günümüze kadar söz konusu resim birçok yerde el değiştirmiştir. 1958’de yaklaşık 50 sterline satıldığı bilinmektedir. Ancak 2005’e kadar resim yine ortalıklarda görünmez. Sonunda deneyimli konservatörler sayesinde, resmin ceviz olan paneli bölünür ve sıvaya bir tutkal ile restorasyon yapılır. Bu teknik çalışmalar sayesinde resim yeniden eski görkemine kavuşmuştur.
Söz konusu resmin birkaç önemli noktası vardır. İsa’nın sol elinde kırılmasından korkarcasına tuttuğu, cam bir küre bulunur ve onu sevgiyle tutuyor gibidir. Dikkat edilirse cam kürenin bir eksikliği vardır. Bazı sanat tarihçileri bu cam kürenin cenneti temsil ettiğini söyler. Camın şeffaflığı, güzelliği, kırılganlığı, küre olarak tasvir edilmesi (bazıları bu kürenin cennetteki insanları dış tehlikelerden koruyacağına inanmaktadır), su gibi berrak olması öne çıkmaktadır. Ancak Leonardo da Vinci gibi bir dehanın gözünden nasıl kaçtığına halen inanılamayan bir yanlışlık söz konusudur. Bilindiği üzere Leonardo da Vinci, fizik, matematik, felsefe çalışmaları ve resim/çizim konularında çağının çok ötesinde bir yaratıcılığa sahipti. Bilimsel araştırmaları hâlâ ilgi görmektedir. Böylesine geniş ve sağlam fizik ve matematik bilgisine sahip birinin bu gerçeği gözden kaçırdığı inanılır gibi değildir. İsa’nın sol elindeki cam küre bilindik fizik kuralları çerçevesince bir dışbükey mercek gibi olması gerekmektedir. Yani ışığı prizmadan geçirir gibi yansıtmalıydı. Ancak kürenin bu işlevselliği yoktur. Hatta bunun da ötesinde cam kürenin arkasındaki İsa’nın giydiği elbiseyi büyütmesi ve ters göstermesi gerekirdi. Böylesine bir fizik hatasının olması sanat eleştirmenleri tarafından hayretle karşılanmıştır. Evet, İsa’nın elbisesinde küçük bir bozulma vardır ama bu yetersizdir.
Bu konuda ilginç değerlendirmelerin olduğunu söylemeliyiz. Leonardo da Vinci gibi bir bilim insanı, camın ışıkta kırılma yaratacağını biliyor olmalıydı. Peki, bu kasten yapılmış bir hata mıdır? Bu konuyu biraz daha irdeleyelim, bakalım karşımıza neler çıkacak?
Leonardo da Vinci’nin eskiz defterleri (bunların Bill Gates’de olduğu bilinmektedir) incelendiğinde, ışığın kırılganlığı, farklı nesnelerden yansıması, ışıkla ilgili birçok çizimin olması kafaları daha da karıştırmaktadır. Çalışma defterinde çok sayıda ışıkla ilgili hem de doğru çizimler/bilgiler olmasına karşın böyle bir hata (!) neden yapılır?
Burada bir ara verelim ve resme odaklanalım. İsa’nın saçları su gibi iki kenara (omuzlarına) akarken resmedilmiştir. Bir şelaleyi andıran saç akışıyla cennetin akan suları tasvir edilmiştir. İsa’nın izleyene doğrudan bakan gözlerindeki donukluk bir umutsuzluk yansımasından çok karşısındakini hedef alan birine benzemektedir. İsa’nın bakışlarıyla kitleleri etkilediği, bakışlarındaki derinlik sayesinde konuşmadan bile birçok soruyu yanıtladığı İncil’de yazmaktadır. İsa’nın her zamanki gibi ağzı kapalıdır ve duruşunda bir zarafet vardır. Omuzları dik ve belirgin, boynu görünür durumdadır. Bazı eleştirmenler, onun giydiği elbisesinin rengini ve biçimini kadim dönemden günümüze kadar gelen “Yaşam Ağacı”na benzetmektedir. İsa’nın yüz hatlarına yansıyan gizemli ışık, resme derinlik katmaktadır. Ağzın ketumluğu andırırcasına kapalı olması, “bilgeliği sadece hak edene vermelisin” sözünü anımsatmaktadır. Kadim dönem bilgeliğinden günümüze kadar gelen bazı ezoterik cemaatlerin kendi aralarına yeni katılanlara da batini bilgiyi ağır ağır verdiği bilinmektedir. İsa’nın sağ eliyle yaptığı işaret ise, Hıristiyan teolojisinde Pantokrato (Kâinatın Efendisi) olarak bilinmektedir.
İsa’nın yüzünün fizik bilimi tarafından incelenmesi durumunda “Altın Oran” yani 1,618 sayısının çıkacağı izlenimi vermektedir. Tanınmış bir sanat tarihçisi olan Pietro Marani, bu resmi incelemiştir. Onun vardığı sonuç ise, resmin Leonardo da Vinci’ye ait olduğudur. İsa’nın belirgin bir duruşu varsa da, resmin yarı soyut bir görüntüsü olduğu söylenebilir. Resmin fonu, kullanılan renkler, yüzdeki durağanlık, su gibi akan saçlar, sağ elin kompozisyonu, bakışların karşısındakine sabitlenmesi, ağzın kapalılığı ile bazı zıtlıklar çıkıyor karşımıza. Büyük ustanın bunları bilinçli olarak yaptığından hiç kuşku yoktur. Özellikle saçların bu denli canlı olması, sanki hareketli bir madde ya da bir şelale gibi görünmesi büyük ustanın eşsiz yeteneğinin bir göstergesidir.
Resmin bir diğer özelliği de şudur: Leonardo da Vinci’nin kendisi kadar ünlü eseri Mona Lisa’yı gözlerimizin önüne getirelim. Mona Lisa’nın ağzının ketumluğu andırırcasına kapalı olması, omuzlarına bir şelale gibi dökülen (ancak bu kez siyah renkli) saçları, fondaki değişik renk tonları dikkat çekici olduğunu imlemiştik. Hepsinden önemlisi de Mona Lisa’nın hangi açıdan bakılırsa bakılsın gözleri hep onu izleyene dönük olmasıdır. Böylesine bir yaratıcılık ilginçliğin ötesindedir. Her iki resimdeki (erkek ve kadın) figürlerin yüz hatlarını birbirinin üzerine koyduğumuzda ortaya çok farklı yorumlar çıkmaktadır. Erkek ve kadın cinsiyetlerini tek bir cinsiyete indirgeyen, sanki birbirini tamamlayan, tek varlık anlayışını sembolize eden bir anlam söz konusudur. Kadın ve erkeğin birbirine bu kadar benzerlik taşıması, insanın karanlık çağlardaki (söylencelere göre) tek cinsiyetliği andırmaktadır. Kadın ve erkeğin tek bedende olduğu, iki farklı cinsiyetin tek bedende görülmesi özellikle erken dönem Yunan ve Roma’da mitolojilerinde yer almıştır. Bazı sanat eleştirmenleri de Leonardo da Vinci’nin kendi portresi ile Mona Lisa’yı üst üste koyduklarında ilginç benzerlikler elde etmişlerdir. İkisinin de yüz hatları birbirine benziyordur. Ayrıca yüzün kemik yapısı, oranı, bakışlar ve poz bunu göstermektedir. Ancak bunların bir yorum olduğunun da altını çizmeliyiz. İsa’nın resmini incelerken Mona Lisa’yı karşımıza almalıyız. Her iki resimdeki figürlerin de boyunları birbirine benzemektedir. Her ikisinin de boyunlarının açık ve görünür konumda olmasının bir anlamı olabilir mi?
İsa’nın saçları niçin kahverengidir? Üstelik saçların uçları da sanki perma yapılmış gibi lüle lüle olmuştur. Bunca süsleme neden yapılmıştır? İsa’nın gözlerine baktığımızda, onu yanımızda görür gibi oluruz. Sanki tablodan çıkmış ve karşımıza kadar gelmiştir. Figürün çerçeve içindeki konumu, pozu, duruşu ile oradan çıkacakmış görüntüsü hayli etkileyicidir. Mona Lisa’nın geniş yanakları olmasına karşın İsa’nın yanakları ince ve daha erkeksidir. Her iki resimde de insanın bilinçaltına etki eden bir gizem söz konusudur. Resimlerde sizi içine çeken, fantastik bir dünyada yer alıyormuşçasına bir duygu yoğunluğu mevcuttur. İzleyen üzerinde oluşan bu duygu yoğunluğu, görsel algı ile doğrudan ilgilidir kuşkusuz. Ancak resimlerin gizemi karşısında salt böyle bir duyguyla anlamamız yeterli olmuyor.
İsa’nın sol elinde tutuğu can küre şeffaflığı imliyor. Size (aslında bana inananlara anlamında) cenneti vaat ediyorum demek istiyor. Elindeki cam kürenin ışık geçirmezliği, “sizi sonsuza kadar her şeyden koruyacak cennet benim elimdedir”, teması işlenmiştir. Kürenin ışığın geçirmezliği bir yana, bir geometrik biçim olan kürenin dairesel olması her noktaya eşitliği ile bilinir. Leonardo da Vinci bu cam küre yerine kare, dikdörtgen, üçgen ya da başka şekil çizebilirdi. Ancak küreyi çizmesindeki temel amaç, İsa ile kürenin (yani cennetin) eşitlendiğine yöneliktir. Bir diğer yorum da şöyledir: İsa, elinde tuttuğu cam küreyle dünyayı simgeliyor. Ayrıca ellerin dikkat çekici bir özeliği de, resme bakanları kutsuyor gibi görünmesidir.
Resimdeki cam küre üzerine bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Günümüzün ileri teknolojisi kullanılarak (Kaliforniya Üniversitesi, Marco Liang) kürenin katı olmadığı sonucuna varılmıştır. Resmin yukarından aşağıya doğru gelen bir ışık huzmesi nedeniyle aydınlatıldığı iddiası da sanat eleştirmenleri tarafından yapılmıştır.
Leonardo da Vinci’nin bu resmi, onun dini yönünü yansıttığı iddialarına neden olmaktadır. Ancak resmi incelerken karşımıza çıkan ayrıntılar bu konuda kuşku doğurmaktadır. Sonuçta Leonardo da Vinci gibi bir dehanın yaptığı bu resimde bir mantık hatası aranması boşunadır. Büyük usta her resminde en ince ayrıntılarına kadar düşünmüş ve bilinçli bir seçim yapmıştır. Anlaşılan bu resim üzerine tartışmalar devam edecek gibi görünüyor.(Ogitto)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.