VİDEO - Ritimden ahşap tasarımına
Özel Haber/ Mümin Ağcakaya
Yuruk, müzikle uğraştığı yıllarda darbukasıyla Seda Sayan’dan, Müslüm Gürses’e kadar çok sayıda sanatçıya ritim tuttu.
Nail Yuruk sanat yaşamını Tigris Haber’e anlattı.
1957 yılında Diyarbakır’ın Alipaşa mahallesinde dünyaya gelen Nail Yuruk ilkokula başladığı yıllarda önce bir demirci ustasının yanında çırak olarak çalıştı. Babasının müziğe olan ilgisi onun da meslek konusunda tercih yapmasına neden oldu. Babasından etkilendiği için müzik yaşamını tercih ettiğini söyleyen Yuruk, tercihindeki baba etkisini şöyle anlattı;
“Babam evde hem darbuka çalıyor hem söylüyordu. Bu yüzden darbuka benim çok ilgimi çekiyor, hoşuma gidiyordu. Darbukayı seçmemde bu durumun büyük etkisi oldu. Daha sonra da şunu fark ettim; ritim müziğin temelidir. Ritim olmazsa müzik olmaz. Böylece müzik hayatım boyunca ritme devam ettim.
Müzik hayatı önce teneke çalmakla başladı
Müziği başlarken önce tenekelerle çaldık. Tenekelerle vura, vura sesler çıkarır, ritim tutmaya çalışırdık. Annem; ‘Oğlum yeter kulağımızı götürdün. Komşular rahatsız olacak’ derdi. Tabii annemin bu uyarıları beni durduramadı. Babam en sonunda; “Sana bir tane darbuka alalım’ dedi. Babam o zaman alüminyumdan yapılan darbukalardan bir tane satın alıp getirdi. İşte o şekilde darbukayla başladım.”
16 yaşında o dönem ritim saz olarak bilinen, şimdilerde ise perkinson olarak bilinen aleti çalmaya başlaması elli yılını alır Yuruk’un. . Çevresinden gördükleriyle ritim çalma konusunda daha fazla tecrübe kazanmasında Diyarbakır’da müzikle uğraşan sanatçıların da önemli katkıları var. Bilmediklerini onlara sorar, onların yönlendirmelerini de dikkate alarak kendini sanatında geliştirmeye çalışır.
Nail Yuruk, birkaç yıl Diyarbakır'da çalıştıktan sonra sanatını geliştirmek üzere yolunu İstanbul'a düşürür. Birçok sanatçının yanında çalışır. Askerlik dönüşü Diyarbakır'da çalışmaya devam eder. Bu mesleğe yaklaşık elli yılını verir.
Ritimden ahşap tasarımına
Emekli olduktan sonra zaman zaman davet edildiği programlara katılan Nail Yuruk, daha sonra ahşap ve tasarım işleri ile uğraşını sürdürmeye başlar.
Emeklilikten sonraki yaşamını, yani ahşap ve tasarım ile ilgili neler yaptığını ise şöyle anlattı Nail Yuruk;
“Yeğenim; ‘sen emekli olmuşsun, tasarımlarını sen yap ben de ahşaptan aksesuarlar yapayım’ dedi. Benim de eskiden beri ahşap işlerine ilgim olduğu için bu işe başladım. Böylece burada butik tarzında bir yer açtık.”
Tasarımlarımıza talep çok
Ahşapla ilgili birçok tasarım yaptık. Yaptığımız bu tasarım işlerinden dolayı çok güzel tepkiler de aldık. Siparişlerimiz devam ediyor. Yaptığımız tasarımların beğenilmesi, bu işe daha fazla sarılmamıza neden oldu. Taleplere göre tasarımlar yaptığımız gibi kendi tasarımlarımızı daha da geliştirmeyi düşünüyoruz.”
Klasikçi Nail Yuruk
16 yaşlarında müziğe başladığını söyleyen Nail Yuruk, şöyle devam ediyor; “Eski deyimle ritim saz şu anki müzik dünyasının deyimiyle perkison çaldım. Diyarbakır halk müziği grubunda çalışırken şimdi rahmetli olan Antepli kanuncu Mustafa ağbi vardı. Onlar beni klasik Türk sanat müziği grubuna aldılar. Önce; ‘Ben klasik müzikten anlamıyorum’ dedim. Fakat onlar bana; ‘Biz sana yardımcı olacağız’ dediler. Böylece onların grubuna girdim. Bana çok yardımları oldu. 20 yıl onlarla Klasik Türk Sanat Müziği çaldım. O zaman klasik dediğimiz zaman Diyarbakır’da ritimciler çekinirdi. Çünkü klasik sanat müziğinde ritim yapmak çok zordu. Çabalarımla onu aştım. Ondan sonra adımız klasikçi Nail Yuruk oldu.
İlk sahneye çıkıp darbuka çalmanız ne zaman oldu?
Diyarbakır Sur'da avlulu evler vardı. Orada düğünlere giderdik. Bir gün evdeyken mahallede klarnetçi Mehmet Ali ağabey vardı. Bana;’bir arkadaşın kına gecesi var. Darbukacı istiyorlar’ dedi. Ben beceremem dedim. Bana ‘Al darbukanı gel’ dedi. Gittim çaldım. O zaman 90 lira para verdiler. Müzikten ilk kazancım böyle başladı.
Diyarbakır’da bir müddet böyle çalıştıktan sonra Necmi diye bir arkadaşım vardı. O benden önce İstanbul’a gitmişti. Bende İstanbul’a gittim. İstanbul’da arkadaşım Necmi bayağı yardımcı oldu. Bir grupla çalışmaya başladım. Orada ünlü Tepebaşı Gazinosunda ve birçok yerde çalıştık.
Müzik hayatınızda hangi ünlülere eşlik ettiniz?
İstanbul'da çalıştığım dönemde rahmetli Müslüm Baba’ya iki buçuk yıl eşlik ettim. Safiye Filiz, Hüseyin Altın ve hemen ismi aklıma gelmeyen, o zaman Beyoğlu piyasasında isim yapmış birçok sanatçı ve üvertürle birlikte çalıştım. Ayrıca Diyarbakır'da çalıştığım dönemde de, gazino programlarına gelen, müzik piyasasında isim yapmış Müslüm Gürses ve Sevda Deniz gibi sanatçılara da enstürmanımla eşlik ettim.”
Ekonomik sıkıntı müzik aleti sattırdı
Müzik dünyasının dışarıdan çok renkli görüldüğünü, bunun arka planında ciddi yaşam sıkıntılarının olduğunu, çünkü çoğunluğunun gündelikçi olarak yaşadığını, bir gün çalışmadığı zaman aç kaldığını söyleyen Yuruk, o hayatla ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyor;
“ Açlık çok zor bir durumdur. Bir yerde gündelikçi oldukları için yarın durumun ne olacak diye düşünür. Sanatçı sürekli sahne önünde olduğu için şık olmak zorundadır. Bu pandemi döneminde müzikten hayatını kazananların durumu kötü oldu. Yıllarca ekmek kazandığı sazını bile satıyor. Yaşadıkları ekonomik sorun ve sıkıntılardan dolayı intihar edenler, hatta eşinden ayrılanlar oldu. Bunlardan sadece bir kısmı basına yansıdı.
Müzik dünyasında çalışan insanların evde, aile içinde ne tür sorunların olsa da, hastan, cenazen de olsa da; sahneye çıktığın zaman bunları hiçbir zaman seyirciye yansıtmaman lazım. Görünen kısmı çok renkli ve güzel görülebilir ama arka planında çok büyük emek vardır. Bu yüzden sahnenin arka tarafı çok zordur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.