Kobani olayları yatırımcıyı endişelendirdi

Kobani olayları yatırımcıyı endişelendirdi
Diyarbakır'da Kobani protestoları yüzünden çıkan olaylar, yatırımcıları endişelendirdi.

Diyarbakır'da Kobani protestoları yüzünden çıkan olaylar, yatırımcıları endişelendirdi. Diyarbakır Organize Sanayi İşadamları Derneği (DOSİAD) Başkanı Aziz Özkılıç, olaylar yüzünden kente yatırım yapmak için hazırlanan 50 firmanın projelerini ertelediğini vurguladı. Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal ise olaylarla birlikte kentin ciddi bir yara aldığını ifade etti.

Çözüm sürecinin başlaması ve son teşvik paketiyle birlikte, iş odaklı sivil toplum örgütlerinin yatırımcı çekmek için uğraştığı ve birçok yatırımcıyı getirerek misafir ettiği Diyarbakır’da yaşanan Kobani olayları, kalkınmayı vurdu. Olaylar hem vatandaşları hem de yatırımcıları endişelendirdi. İş odaklı sivil toplum örgütlerinin yöneticileri Kobani olaylarına ilişkin İHA’ya değerlendirmelerde bulundu.

“PRATİK ADIMLAR ATILMALI”

DOSİAD Başkanı Aziz Özkılıç, yaklaşık iki yıldır süren, hem iş dünyasının hem de bütün Türkiye’nin sahiplendiği çözüm süreci sayesinde kentte kötü imaj oluşturacak hiçbir olayın yaşanmadığını anımsatarak, “Herkes sürecin barışa ulaşacağı konusunda umutluydu. Ancak son yaşanan olaylar hepimizde acaba 90’lı yıllara geri mi döneceğiz endişesi yarattı. Hem bu olayların yaşanması hem de can kayıpları hepimizi derinden üzdü. Olaylar sürece büyük bir darbe vurdu. Olaylarla birlikte hem hükümet yetkilileri hem Abdullah Öcalan hem Kandil hem de HDP yapıcı açıklamalarda bulundular. Ancak artık bunlar yeterli değil. Bir an önce pratik adımlar atılmalı ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır” dedi.

 

“50 FİRMA PROJELERİNİ ERTELEDİ”

Olayların süreçle birlikte ekonomiye de çok büyük etkilerinin olduğunu dikkat çeken Özkılıç, “Bizler sivil toplum örgütleri olarak kente ve bölgeye yerel ve yabancı yatırımcıları çekmek için girişimlerde bulunuyorduk. Süreç ve teşvik paketi sayesinde iyi bir noktaya gelmiştik. Ancak tam rampayı geçme aşamasındayken bu olaylar yaşandı. Yatırımcı bölgeyi yeniden riskli olarak görmeye başladı. Sermaye ürkektir ve güvenin olmadığı yere gelmez. Şu anda tüm yatırımcılar endişe içinde. Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bir sürü yatırımcı yer bekliyordu. İnşaat ve proje aşamasında olan yatırımlar vardı. Ancak şu anda 50 firma projelerini erteledi” diye konuştu.

Olayların tekrarının yaşanmaması ve yaraların kısa süre içerisinde sarılmasını dilediklerini de anlatan Özkılıç, “Kobani’de yaşayanlar kardeşlerimizdir fakat tepkilerimizi yakmadan, yıkmadan ve öldürmeden de dile getirebiliriz” dedi.

 

“DİYARBAKIR'I DERİNDEN ETKİLEDİ”

Diyarbakır Ticaret Borsası (DTB) Başkanı Ebubekir Bal, şiddetin olduğu yerde yatırım beklemenin doğru olmadığını belirterek, son olayların Diyarbakır’ı derinden etkilediğine dikkat çekti. Her defasında şiddetin çözüm olmayacağını ve hatta şiddetin şiddeti üreteceğini dile getirdiklerini anlatan Bal, şunları kaydetti:

“Bu olayların yarattığı psikolojinin düzelmesi için bile ciddi zamana ihtiyaç var. Yatırımcı güven ister, rahat bir ortam arar. Bu nedenle artık şiddetten vazgeçilmeli. 30 yıldır şiddet yaşanıyor. Ancak herhangi bir gelişme olmadı. Fakat barışla birlikte ekonomi gelişti. Huzur ve güven ortamı oluştu. Tüm insanları sağduyuya çağırıyoruz. Aksi durumda sadece Diyarbakır ya da Güneydoğu değil, tüm Türkiye ve Ortadoğu kaybeder.”

 

“ARTIK FİLM KOPTU”

Güneydoğu Genç İşadamları Derneği (GÜNGİAD) Başkanı Hakan Akbal ise, Diyarbakır’da yaklaşık iki yıldan bu yana, istisnai olaylar hariç, tam bir huzur ikliminin hakim olduğunu anımsattı. Bu iki yıllık sürenin, yatırım riskleri açısından, Diyarbakır ile batı illerinin eşitlenmesine yol açtığını kaydeden Akbal, “Ancak son olaylarda, Sayın Demirtaş’ın dediği gibi; ‘film koptu.’ Filmi, kopan noktasından onarmak ve hasarsız olarak yeniden başlatmak kolay değil, ancak hepimizin bu konuda eskisinden daha fazla çaba harcamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

 

“TEŞVİK ETMEK KOLAY OLMAYACAK”

Diyarbakır’da ve bölgede, Kobani protestoları ekseninde gelişen olayların, toplumun geniş kesimlerinde “psikolojik kırılma” oluşturduğunu aktaran Akbal, “Bu psikolojik kırılmaların, doğal olarak, yatırımcının tercihlerini de etkili olması doğaldır. Yatırımcının, özellikle de dışarıdan gelecek yatırımcının, mevcut mekanizmalarla teşvik edilmesi kolay olmayacaktır. Bu nedenle, belki yeni bir teşvik sistemini konuşmaya başlamak gerekiyor. Eğer yatırımcılarının yüz yüze olduğu risklerde belirgin bir artış varsa ki var, o zaman teşviklerin de, riskleri dengeleyecek biçimde gözden geçirilmesi gerekir. Artan riskler, eski teşvik argümanlarıyla gidermeye çalışılırsa, bölgede yoksulluğun ve eşitsizliğin derinleşmesine sebep verilir. Toplumsal olayların en büyük tetikleyicisi olan yoksulluk ve eşitsizliğin derinleşmemesi için başta devlet olmak üzere, bütün kesimlerin riski paylaşması gerekir. Devletin, sadece teşvik politikaları yayımlayarak, sahadan çekilmesiyle istenilen sonuçlar alınamaz. Ben yatırımcı olarak bu riskleri üstleniyorsam, en az benim kadar devlet de bir yatırımcı gibi sahaya inip risk almalıdır. Özellikle, GAP’ın doğru sonuçlar üretmesine yol açacak büyük ölçekli, stratejik yatırımların devlet eliyle gerçekleştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde GAP gibi milyar dolarlık projeler, büyük hayal kırıklığına dönüşebilirler” diye konuştu.

 

“TOPLUM TEDİRGİN OLDU”

Olaylar nedeniyle, sadece içeride ve dışarıdaki yatırımcıların değil, toplumun her kesiminde ciddi bir tedirginliğin hakim olduğuna işaret eden Akbal, şunları söyledi:

“Çocuklar da, kadınlar da, her yaş grubu ve her toplumsal kesim olayların boyutuna bütün çıplaklığıyla tanık oldu. 12 Eylül’den bu yana, yaklaşık 30 yıl sonra bölgede sıkıyönetim havası teneffüs edildi. Bütün bunlar yaşanmışken, dışarıdan gelen yatırımcıdan tedirgin olmamasını beklemek haksızlık olur. Son yaşadığımız gelişmeler, barışın ve çözüm sürecinin daha güçlü ve daha kararlı bir sahiplenmeye ihtiyaç duyduğunu gösterdi. Herkesin tehditler savurduğu böylesi bir ortamlarda, barış konusundaki çabalarını kararlılıkla devam ettiren, Sayın Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan uzanan elini boşa düşürmemek gerekir. Bu nedenle beyanların, açıklamaların ve niyetlerin ötesinde, 15 Ekim’e kadar somut adımlar geliştirilmelidir. Sağduyulu çağrısıyla, daha büyük kayıpları engelleyen ve uçurumunun kenarından dönmemizi sağlayan Sayın Öcalan’a doğru hükümet adım atarak, bu iradenin tartışılır hale gelmemesini sağlamalıdır. Bu tip olayların bir daha yaşanmaması için, benim hükümete en önemli çağrım sakin olunmasıdır. Özellikle bu tip yüksek gerilim anlarında hükümetin kriz yönetme becerisini ortaya çıkarması gerekir. En derin kaos zamanlarında bile hükümetin öfkeye teslim olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hükümet etmek, ancak çözüm bulma becerisi geliştirmekle mümkün olur. Toplumun geniş kesimlerini ısrarlı bir şekilde ‘vandalizmle’ suçlayan açıklamaları doğru bulmuyorum ve ‘vandal’ sözcüğünün, bilinçli bir strateji gibi, ısrarlı bir kararlılıkla ve hükümetin her düzeyinde tekrar edilmesinin kaygı verici buluyorum. Barış sürecine yeniden itibar kazandırma için, bütün tarafların dil ve üslup konusunda kendilerini gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Belki bizim gibi STK’ların birleşerek hükümete, ‘Lütfen dilinizi ve üslubunuzu değiştirin’ şeklinde çağrı yapması gerekiyor.”

 

“PKK-HİZBULLAH OLAYLARI TEHDİT”

Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD) Başkanı Burç Baysal ise, olayların meydana getirdiği etkiyi kısa sürede telafi edebilme yönünde şansın az olduğunu savunarak, “Belki kısa ya da orta vadede yaralarımızı sarabiliriz ama birkaç gündür devam eden olaylarda PKK-Hizbullah çatışması yatırımcının tehdidi olacaktır. Bu telafi edilemeyecektir” dedi.

Kentin hem turizm hem de ekonomi açısından büyük bir ivme kazandığını ancak olaylarla birlikte ciddi bir yara aldığını vurgulayan Baysal, “Bunun ortadan kaldırılması için algıyı değiştirme çalışması içerisine girilmesi lazım. Bunun için de hem Kürt meselesinin çözümü hem de kalkınma anlamındaki çalışmalar hızlandırılmalı. Çünkü süreç tek başına fayda getirmez. Kalkınma hareketi de başlatılırsa sürecin içi dolar. Ciddi bir kalkınma hamlesine ihtiyaç var” diye konuştu.

 

“İÇ RAHATLATICI ADIMLAR ATILMALI”

Öcalan’ın 15 Ekim’e kadar süre vermesinin de endişeye neden olduğunu işaret eden Baysal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hükümet 100 yıllık sorunun 2 yılda çözülemeyeceğini söylüyor. Ancak artık çözmek zorundalar. Yaklaşık iki yıl geçti ancak herkesin içini rahatlatacak bir adım atılmadı. Artık bu adımlar atılmalı. 15 Ekim’den önce insanlara sürecin devam edeceğine yönelik mesajlar adımlar atılarak verilmeli."

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.