Kent kadın eliyle daha güzel

Kent kadın eliyle daha güzel
DTSO Kadın Meclisi üyesi ve Çevre Komisyon sözcüsü Fatma Okur, kentin çehresini güzelleştiren peyzaj çalışmaları üzerine önemli değerlendirmeler yaptı.

Bir kenti güzelleştiren ve doğal yaşama yakınlaştıran peyzaj çalışmaları önemlidir. Kentler, plansız büyüdüğü için; hem ciddi alt yapı sorunları ortaya çıkmakta hem de betonlaşma insanı doğadan koparmaktadır.

Kadın eliyle kente dokunmanın, kentleri daha yaşanılır hale getireceğini söyleyen DTSO Kadın Meclisi üyesi ve Çevre Komisyon sözcüsü Fatma Okur Tigris Habere konuştu.

o-002.jpg

İş yaşamınıza ne zaman başladınız?

Yaklaşık iki yıldır peyzaj işine başladım. Park, bahçe ve çevre düzenlemesi yapıyoruz.

Bu işe başladıktan birkaç gün sonra üniversite sınavım vardı. Sınavdan sonra tercihimi; Dicle Üniversitesi Peyzaj ve Süt Bitkileri Teknolojisini tercih ettim. Ayrıca Açık öğretimde maliye bölümünde okuyorum. Şimdi hem okuyorum hem de kendi işimi yapıyorum.

Peyzaj işleri genel olarak inşaat sektörüne giriyor. Sizin için zor olmuyor mu?

İnşaat sektörü bildiğiniz gibi erkekler yapıyor.  Bu yüzden muhataplarım hep erkekler oluyor. Bu da işin zor yanlarından biridir. Bir kadını karşılarında görmek istemiyorlar. Daha doğrusu güçlü kadını görmek istemiyorlar. Genelde böyle bir tutum var. Profesyonel çalıştığımız için çok fazla profesyonel çalışmak istemiyorlar. Bizde daha çok ihale işlerine giriyoruz. Bu konuda bitirdiğimiz işlerimiz oldu. Ayrıca peyzaj proje uygulaması, park, bahçe düzenleme ve villalara özel uygulamalar ve özel tasarımlar yapıyoruz.

Sizin için zor olan bu mesleği seçmeniz de ne etken oldu?

Aslında doğayı çok seviyorum. Bir ağacı yetiştirmek ve betonlar içine hapsedilmiş kentlerde, insanların nefes alacağı, dinleneceği, gözlerinin betondan başka renkleri göreceği, doğanın farkında olacağı, doğayı unutmayacağı mekânların olması çok önemli. Doğanın bize kattığı değerlerin farkında olmak gerekiyor. Peyzaj kente estetik kazandıran bir iştir.

Bir kent için görsellik ne kadar önemli?

Mesela Diyarbakır’ı bu açıdan değerlendirdiğimizde; yetersiz peyzaj alanlarımız var. Bu çalışmaların daha profesyonel şekilde yürütülmesi gerekiyor. Bir yapıyı, bir kenti güzel, huzurlu ve yaşanabilir olması açısından görsellik çok önemlidir.

Peyzaj aslında bir kadına özgüdür

Önceden böyle bir mesleği düşünüyor muydunuz?

Bu mesleğe başlamadan önce halk oyunları eğitmeniydim.  Kendi işimi yapmayı çok düşünüyordum. İnşaat sektörünü, kendi işimde ticarete atılmayı çok istiyordum. Ve inşaat sektöründe de en iyi yapabileceğim işin bu olduğuna inandığım için peyzaj işini yapmak istedim. Çünkü peyzaj aslında bir kadına özgüdür.  Kenti kadınlar daha iyi güzelleştirebilir. Bence bu mesleği kadınların daha iyi yapabileceğini ve kadınlara göre bir iş olduğunu düşündüğüm için bana daha cazip geldi. Ayrıca herkesin yeşil alan ile ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Doğayı kadınlar erkeklere göre daha fazla korumuşlardır. Kadınlar doğadan kopmamışlardır. Doğa ile kadınların ortak özelliği her ikisinin de üretken olmasıdır. Kadın elinin doğaya değmesi onu daha güzel kılmaktadır. Evinde bahçesinde çiçek yetiştiren, ağaçlara bakan, tarlada hasat yapan kadın doğayla bütünleşir. Bu yüzden ona zarar vermez. Bu mesleği seçmemde bunlarda etken oldu.

Kentin güzelleşmesi kadın eliyle daha güzel olur diyorsunuz?

Bir kentin, bir binanın estetik görüntüsü önemlidir. Doğala yakın bir şekle bürünmesi önemlidir. Bir kentin doğadan fazla kopmaması gerekiyor. Peyzaj kentin doğayla arasındaki köprüdür. Plansız kentleşmeler neredeyse binaların sırt sırta verdiği, hiçbir yeşil alanın bulunmadığı beton yığınına büründürürken; peyzaj olayı ise doğadan esintileri kente taşıma işini üslenen bir meslek.

Beton her şeyi boğuyor

oo-001.jpeg

Peyzaja önem verilmediği durumlarda kentlerde yaşam nasıl oluyor?

Bu kadar betonlaşmanın sonuçları da bir biçimde hayatımıza nasıl yansıdığını da görüyoruz. En azından bir yağmur yağdığında, ortalığı sel götürüyor.

Şimdiye kadar ihmal edilen kentlerde yeşil alanlara yer ayrılması gerekiyor. İnsanların olduğu kadar toprağında nefes almaya ihtiyacı var. Beton canlı yaşama ilişkin her şeyi boğuyor.

Bir kentin yerleşim planlaması yapıldığında sadece göstermelik alanlara ağaçlandırma ve yeşillendirme değil; havuzunda, botanik bahçeleri de yapılması gerekiyor.

Her sitenin bir botanik bahçesi olması gerekiyor. Bu benim hayalimdir. Botanik bahçelerinin yapılması da bir kent için çok önemlidir. Çocuklar sadece bahçe ve parklara gidip oyun oynaması, salıncakta sallanması yeterli değildir. Bu park alanlarının bir kısmının zemini kauçuktan yapıyorlar. Çocuğun ayağının toprağa basması, toprağın içerisinde oynaması gerekir. Hatta toprağa tohumun nasıl ekildiğini, ektikleri sebzelerin nasıl büyüdüğünü görsünler, sebzeleri toplarken üretmenin zevkini yaşasınlar. Doğayla bir biçimde bağ kuran insan ona değer vermesini öğrenecek, doğayı, hayvanları ve insanı sevecektir. Dolayısıyla ne doğaya ne başka canlılara ve de kendi cinsine zarar vermeyecektir.

Bir peyzajcı olarak kent yapılanmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kentlerin bu şekilde olmaması gerekiyordu. Bizim kentleşmemizde başta yapılması gerekenler en son yapılmaktadır. Sonra tekrar sil baştan alt yapıdan başlanarak yapılmaya başlanıyor. Alt yapı olmadan, bunun hazırlıkları yapılmadan kentle alıp başını gidiyor. Sonra ciddi olarak bir yapılaşma, kentsel dönüşüm sorunları ortaya çıkıyor. Bu da birçok sorunu beraberinde getiriyor. En azından ciddi bir maliyet ortaya çıkarıyor.

Şimdi yapılan peyzaj çalışmaları yeterli mi?

Şimdi yapılan park alanlarına baktığımızda yeşil alan denilerek çoğunun sert zeminler olduğunu görmekteyiz. Yeşil alan dediğimiz yerler yeşil kalmalı. Sert zeminler sadece yürüyüş ve bisiklet alanı dışında sert zeminler, beton kullanılmaması gerekiyor.

Peyzaj mimarlarının bu konuya ağırlık vermesi gerekir. Sert zemine ağırlık olsun diyenler olsa da peyzaj mimarlarının karar alıp hiçbir şekilde bunu kabul etmemesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü bizim yeşil alana inanılmaz derecede ihtiyacımız var.  Bu gidişle çocuklarımıza ve gelecek nesillere doğa adına bir şey bırakamayacağız. Ekilecek alanlar gittikçe daralıyor. Kent ve çevresindeki yeşili ve ormanları koruma yerine, imara açarak betona çeviriyoruz. Oysa o yeşil alanları meyve bahçesine çevirsek, sosyal tesis olarak bir botanik bahçesi yapsak ne kadar güzel olmaz mı? Sosyal tesisten anladığımız sadece betondan komplekslerdir.

Plansız yapılaşma insanı doğadan koparıyor

Kentlerdeki bu aşırı yığılma ve betonlar içerisine hapsolan bir yaşamın insanlar üzerindeki etkisi nasıl oluyor?

Plansız yapılaşma insanı doğadan koparıyor. Doğal yaşamdan kopuş insanın ve canlı yaşamın geleceğini de tehdit etmektedir.

Ayağını bile toprağa basamayan insanlarda birçok rahatsızlıkların yaşandığını biliyoruz. Çünkü vücutlarında biriken enerjilerini bile akıtacakları alan bulamıyorlar. En basitinden çevremize baktığımızda, insanlarda sürekli bir gerilim var, stres var. En küçük bir sıkıntıda hemen birbirlerine bağırıp çağırıyorlar.  Bu kadar asabiyetin altında ekonomik benzeri nedenler olsa da; vücutta biriken enerjiyi boşaltacak alan yok ama negatif enerjiyi alacak alanlarımız çok. Bu enerji içinde boğulduğumuz için birbirimize öfke kusuyoruz. Yaşadığımız iklimsel değişiklikler şimdiden yaşamı ne kadar etkiliyor. Yakın gelecekte daha ağır sonuçlarla karşılaşmamız içten bile değildir.

 

Mesleğinizin zorlukları nelerdir?

Bence yeryüzünün en güzel mesleklerinden biri diyebiliriz. Yönün doğaya daha fazla dönük oluyor.

Bu mesleğin de tabi ki bazı zorlukları var. Muhataplarımız genellikle erkekler olduğu için kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz.  Çükü bizi anlamak istemiyorlar. Kadınlar olarak bu kadar aşırı betonlaşmaya karşıyız.  Rantsal yaklaşımlar ise betonlaşmanın önünü açmaktadır. En büyük zorluk budur. Birçok uygulama projelerimizde bizden beklenen; sert zemine ve betona ağırlık verilmesidir.  Biz de buna karşıyız ve bunu istemiyoruz.

20190829_163420.jpg

Botanik bahçeleri çocukları doğaya bağlayacaktır

Bu işi nasıl devam ettirmek istiyorsun?

Kesinlikle bu işe devam etmek istiyorum. Çünkü sadece yerinde sabit kalıp, bana sunulan projeler üzerinden ele almak istemiyorum. Kentin gelişmesi, kentin doğa ile bütünleşmesi, kenti doğaya daha fazla kazandırmak adına projeler sunmak istiyorum. Bununla ilgili kadın meclisi çevre komisyonu olarak bazı düşüncelerimiz var. Mesela bir kadın ormanı düşünüyoruz. Kentte bir botanik bahçesinin olması, uygun olan sitelerde yine botanik bahçelerinin düzenlenmesi en azından çocukları doğaya bağlayacaktır.

Daha önceden başka bir mesleği düşünüyor muydunuz?

Çocukken avukat olmak istemiştim. Bu mesleği seçmemde ailemin; inşaat ve ticaretle ilgilendiği ve bir yerde de ailenin de etkisi oldu. Maddi manevi hiçbir konuda ailem ve özellikle babam yanımda oldu. Ailem çocukluktan itibaren bu yaşımıza kadar bize güvendiler, bize inandılar. Evin ekonomisinden dışarıdaki yaptığımız işlere kadar ben sorumlu oldum

 Bizim ailede kadın güçlü, ayakları üzerinde durabilecek, söz hakkına sahip bir ilişkimiz oldu. Hiçbir zaman sen kadınsın konuşma, sus cümleleri bize karşı kullanılmadı. Tam tersine sen doğru bilirsin yani senin fikrin önemli dendi. Fikir yanlış olsa bile aile içerisinde değerlendirildi. O zaman bizde bir özgüven oluştu. Çünkü kendi işimizi yapabileceğimiz duygusunu bizde geliştirdi.  O yüzden hem şanslıyız hem de sonsuz minnettarım.

Sizin bu kadar özgüven içinde yetişmenizde annenizin yaklaşımları ne kadar etkili oldu?

Annem; her zaman bir erkeğin vicdanına kalmayın derdi. Annemin bu yaklaşımı bizim için çok önemliydi. Gerçekten de bir erkeğin vicdanına kalmamak gerekiyor. Kendi ayakları üzerinde durduğun zaman birçok insana göre her zaman bir adım önde oluyorsun.

Annem okumamıştı, ev kadınıydı. Ama görüp geçirdiklerinden, yaşadıklarından doğru sonuçlar çıkardığı için; her zaman için bize örnek olmasını bildi. Annem yaşadıkları zorluklara rağmen, hiçbir zaman için yılmayan biriydi. En basitinden bir tesisatın tamir işini bile kendisi bize öğretti. Bu işleri bir erkeğin yapması gerektiğini hiç söylemedi. Onu bir erkek yapmalı, ampulü erkek takmalı demedi hatta bir kadın da bunu yapmalı dedi ve bunları bize kendisi yaparak gösterdi. Bu şekilde gördük. Kadın her zaman bütün ihtiyaçlarını giderebilecek güçte olduğunu hem gösterdi hem de yaşattı.  Bu bizim için çok iyi oldu. Şimdi biz de yeğenlerimize bu şekilde öğretiyoruz. Özellikle kız çocuklarının bu şekilde büyümesi çok önemli. Çocukların yetişmesinde anne baba faktörü çok önemlidir. Çocukların büyüdüğünde kendi ayaklarının üzerinde durmasını en çok etkileyen anne babadır. Çocuk için anne baba öncelikle bir rol modeldir. Çocuk onun yansıması olacaktır.  Şimdi medyaya da yansıyan olaylarda en canavarı da en insancıl olanı da sonuçta bir aile ortamında yetişiyor, büyüyor. Çocuk nasıl yetiştirilirse sonuçta öyle şekilleniyor.

Gelecek güçlü kadınla inşa edilebilir

Kadın kendi değerinin farkına varmalı yarattığı emeğin farkına varmalı. Kadın kendini değiştirirken erkeği de değiştirmelidir.

Kadın erkek arasındaki eşitsizliğin, cinsiyetçiliğin temelinde ekonomik nedenler önemli rol oynamaktadır. Bu eşitsizliğin ortadan kaldırılması için kadının ekonomik özgürlüğüne kavuşması gerekir. Zaten her hangi bir bağlılığın olduğu yerde özgürlüklerden bahsedilemez.

Gelecek güçlü kadınla inşa edilebilir. Kadınların güçlü olabilmesi için de öncelikle bir hayali olmalıdır. Bir hayali, bir hedefi olmayan nereye ulaşacaktır.

Günümüz dünyasında iletişim gelişti.  Bilgiye ulaşma daha kolay hale geldi. Kadın biraz çaba göstererek doğru bilgilere ulaşabilir. Kabuğunu kırması için bilgilenme şarttır. Çünkü de önemli bir güçtür. En azından öğrendiklerini çocuklarının eğitiminde kullanabilir. Önce kadının bu bilinci erişmesi ve arasındaki dayanışması önemlidir.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz

Bende size çok teşekkür ederim.

Mümin Ağcakaya / Özel Röportaj

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.