CHP lideri Kılıçdaroğlu: Diyarbakır huzursuz ve mutsuz
Ali Abbas Yılmaz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu referandum çalışmaları için dün Diyarbakır'a geldi.
Diyarbakır Havalimanında partililer tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, CHP il binasına geçti. CHP il binasında yöneticileriyle yaptığı toplantıda referandum çalışmalarını değerlendiren Kılıçdaroğlu, referandumla ilgili partisinin görüşlerini anlatmak üzere Demirok Düğün Salonu'ndaki toplantıya katıldı. Kılıçdaroğlu için yoğun güvenlik önlemi alınırken, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü de kendisine zırhlı araç tahsis etti. Demirok Tesislerinde partililere ve vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, Fakirliği en derinden yaşayan illerimizden birinin Diyarbakır olduğunu söyledi. Diyarbakır’ın işsizlik oranında Türkiye’nin ikinci büyük kenti olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu Diyarbakır’ın %18,7’lik işsizlik oranını hak etmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’da Demirok Tesislerinde yaptığı konuşmasının satırbaşları şöyle:
‘1milyon 191 bin yoksul’
“1 milyon 700 bin vatandaştan 1milyon 191 bini devletin resmi kayıtlarına göre yoksulluk içinde yaşıyor. Diyarbakır’da anket yapıyorlar, %71,2’si düşük gelir grubunda. 199 bin 877 hane temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Bu hanelerde kaç kişi yaşıyor varın onu siz düşünün. Sosyo ekonomik gelişmede Diyarbakır 81 il arasında 67’inci sırada. 1930’larda üçüncü büyük sanayi kenti iken 2017’de 67’inci sıradadır. En çok yeşil kart sahibi olan il Şanlıurfa’dan sonra Diyarbakır’dır.
‘Sağduyu ile önyargılardan uzak düşünülmesi lazım’
Diyarbakır kadim bir kenttir, tarihin derinliklerinden gelen bir kenttir. Güçlü ve zengin bir tarihi vardır. Sevimli hoşgörülü insanları vardır, bunların hepsi doğrudur ama bu kadim kentte yaşayan insanlar neden aç neden işsiz? Bütün bunların oturulup sorgulanması lazım. Siyaseten sorgulanması lazım. Birlikte bakılması lazım. Siyaseten sorgulama derken sadece A partisi B partisi açısından söylemiyorum, bütün siyasi partilerin ortak hedefi olmak zorundadır. Neden huzursuzluk var, neden yoksulluk var, neden işsizlik var, bunun oturulup düşünülmesi lazım. Sağduyu ile önyargılardan uzak düşünülmesi lazım.
‘Siyaset kurumu çözüm üretiyor mu?’
Eğer bir ülkede demokrasi yoksa o ülkenin büyüme şansı kocaman bir sıfırdır. Biz bütün bu sorunları bildiğimiz halde çözüm üretiyor muyuz? Siyaset kurumu çözüm üretiyor mu? Ama Diyarbakırlı kardeşlerime şunu söyleyeyim; İşsizlik sadece Diyarbakır’da yok, Bursa’da da Trabzon’da da Hakkâri’de de Muğla’da da var. Yoksulluk sanmayın ki sadece Diyarbakır’da var; doğrudur burada daha derinden hissediyorsunuz ama İstanbul’da da var, Ankara’da da var. Şu soruyu acaba kendimize sorduk mu; - hükümet edenler ne diyorlardı: Kişi başına geliri 3 kat arttırdık- 15 yıl önce fakir ailelere kömür dağıtılıyordu, 15 yıl sonra yine fakir ailelere kömür dağıtılıyor. O zaman bu geliri kim aldı? O parayı kim aldı? Bunu hepimizin düşünmesi lazım. Önyargılardan uzak, akılcı politika üreterek bunu hepimizin düşünmesi lazım.
‘Bütün bunların sebebi parlamenter sistem değil kötü yönetimdir’
Şu soruları kendimize sormak zorundayız: İşsizlik var mı var, her 4 gençten biri işsiz mi işsiz. Bu işsizliği yaratan demokratik parlamenter sistem mi? Ektiği ürünün, alınterinin karşılığını alamayan çiftçiyi düşünün; iki Trakya büyüklüğünde bir alan son 15 yıldır ekilmiyor. İlaç pahallı, gübre pahallı, tohum pahallı, mazot pahallı; çiftçi nasıl ekeyim diyor. Peki, çiftçi tarlasını ekmiyorsa bunun sebebi parlamenter sistem mi? Taksi esnafı şunu söylüyor; neredeyse müşteri bulamaz hale geldik. Sigortam primimi yatıracak kadar para kazanmıyorum. Mazot fiyatları aldı başını gitti. Eskiden turist gelirdi şimdi turist de gelmiyor. Bunun sebebi parlamenter sistem mi? Diyorlar ki, FETÖ bizi kandırdı, Allah bizi affetsin. FETÖ sizi kandırdı da buna sebep parlamenter sistem mi? Dolar almış başını gidiyor, frenleyemiyorlar. Kayıt dışı para, kara para Türkiye’ye gelmese Dolar pik edecek. Dünyada nerede kaçakçıların parası varsa, uyuşturucu parası varsa Türkiye’ye geliyor. Kanun çıkardılar bu para Türkiye’ye geliyor. Bir devlet, 10 milyar Dolar para gelecek ve bunun nereden geldiğini bilmeyecek. Peki, buna sebep olan parlamenter sistem mi? Enflasyon %10’u aştı, fatura kime ödetiliyor, vatandaşa ödetiliyor. Buna sebep ne parlamenter sistem mi? Hapishaneler tık basa dolu, sırayla uyuyorlar. Bu tıka basa dolu hapishanelerin sebebi parlamenter sistemi? İcra dairelerinde dosya koyacak yer kalmadı. Türkiye nüfusunun yarısı icralık. Bunun sebebi parlamenter sistem mi? 4 milyon Suriyeli Türkiye’ye parlamenter sistem dolayısıyla mı geldi? Burnumuzun dibinde Bulamaç adası var, hem İngiliz hem Amerikan belgelerinde Bulamaç adası Türkiye’ye ait ama o ada şuanda Türkiye’ye ait değil. Bu ada işgal altında, adanın işgal altında olmasının sebebi parlamenter sistem mi? Bütün bunların sebebi ne, bütün bunların sebebi parlamenter sistem değil kötü yönetimdir.
‘Yönetemiyorlar Türkiye’yi’
Şu soruyu kendi vicdanınıza sorun: 15 yılda hangi kanunu çıkarmak istediniz de çıkaramadınız? 15 yılda almak isteyip de alamadığınız bir karar var mı? Peki, bu işsizlik, yoksulluk, fakirlik neden? Bu Dolar neden yükseliyor, Türkiye’nin itibarı neden yerlerde? Bütün devletler bize düşman, niye bütün devletlerle kavga ediyoruz? Suriye ile Irak ile Mısır ile Libya ile İran ile Rusya ile Bulgaristan ile kavga ettik şimdi sıra Avrupa Birliğine geldi. Niçin, hangi gerekçe ile? Söyledim, yine söylüyorum, diline hakim olamayan devleti yönetemez. Bunların sebebi parlamenter sistem değil, kötü yönetim, yönetemiyorlar Türkiye’yi. Ceplerini düşünüyorlar, vatandaşı değil. Kendi geleceklerini düşünüyorlar, vatandaşı değil.
‘Kendi çocuklarına ikbal hazırlıyorlar’
Düzenleme getirmişler, 18 yaşında çocuk milletvekili olacak. Askerlikten muaf olacak, 2 yıl milletvekilliği yaparsa emeklilik haklarından yararlanacak. Herhalde Diyarbakırlılar bundan çok memnun olacak, çok sayıda genç var ve hepsi de işsiz. Ne güzel, çocuklarınız hem milletvekili olacak hem askere gitmeyecek, bundan daha ballı iş olabilir mi? Kendi çocuklarına ikbal hazırlıyorlar. Sizin çocuklarınız askere gidiyor, -35 40 derecede terörle mücadele ediyor, El Bab’a gidiyor orada şehit düşüyor. Diyorlar ki, Kılıçdaroğlu gençlere karşı; ben gençlere karşı değilim, gençler başımın tacıdır. Gençler bu ülkenin umudu, geleceğidir. Bizim gençlerimiz bu ülkede barışın, kardeşliğin güvencesidir. Ben, gençler arasında ayrım yapılmasını istemem. Ankara’daki beylerin çocukları 18 yaşında milletvekili olacak, askere gitmeyecek; Ahmet’in, Mehmet’in oğlu doğru askere… ben buna karşı çıkıyorum ve bunu doğru bulmuyorum. Gençler 18’inde milletvekili olsun ama askerlikten muaf olmasın. Birisi için fazla avantaj birisi ikinci sınıf vatandaş bunu kabul edemeyiz.
‘Anayasaların kimliği olmaz’
16 Nisan’da sandığa gideceksiniz; bir kişiye OHAL çıkarma yetkisi veriyorsunuz. Başkan istediği zaman OHAL’i ilan edecek. Niye bir kişiye bu yetkiyi veriyoruz? Hangi gerekçeyle veriyoruz; TBMM yok mu var. Şimdi nasıl oluyor, MGK’da görüşülüyor, Bakanlar Kuruluna tavsiye ediliyor, Bakanlar Kurulunda görüşülür, TBMM’ye gelir, 550 Milletvekili düşüncesini açıklar ve OHAL ilan edilir mi edilmez mi hükümete yetki verir. Şimdi bu süreçler yok, bir kişi oturacak OHAL ilan edecek. Dünyada örneği var mı yok. Niye bu yetkiyi veriyoruz ve bizim hangi derdimizi çözecek? Bir Allahın kulu çıkıp bana şunu açıklasın; bir kişiye bu kadar yetkiyi veriyoruz, şu derdimizi çözecek. Tam tersine vatandaşları bölecek, ayrıştıracak. Oysa anayasalar nedir, anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir. Anayasaların kimliği olmaz. Anayasaların yaşam tarzı olmaz. Anayasalar bir toplumda yaşayan bütün vatandaşların haklarını güvence altına alır.
‘İşçi evet diyorsa taşeron işçisi olmayı baştan kabul ediyor demektir’
İşçi kardeşlerime sesleniyorum; bir kişiye yetki veriyoruz, isterse kıdem tazminatını kaldırabilir. Çünkü ekonomik ve sosyal konularda kararname çıkarma yetkisi veriyoruz. Asgari ücreti dondurabilir, işçilerden ses çıkıyor mu, kimse korkudan konuşamıyor. Sendikalar korkudan konuşamıyor. Bir tanesi yarım yamalak evet diyeceğim dedi; evet diyeceksen git taşeron işçisi ol niye sendikanın başkanı oluyorsun. Hem sendika başkanı olacaksın, altında Mercedes olacak, işçilerin aidatından para keseceksin ve iktidara yağcılık yapacaksın. İşçi kardeşim bu anayasa değişikliğine evet diyorsa taşeron işçisi olmayı baştan kabul ediyor demektir. Bir kişiye bu kadar yetki verirseniz anlamı şudur; Demokratik parlamenter sistemle tek adam rejimi arasındaki fark şudur: Demokratik parlamenter sistemde siyasi partiler vardır, vatandaş oyunu kullanır, medya özgürlüğü vardır. Bu ülkenin hapishanelerinde gazeteciler yoktur. Tek adam rejiminde bir kişi vardır, elinde bir sopa vardır, biri aykırı bir düşünce söylerse kafasına sopayla vurur susturur. Bu tercihten birini yapacağız; biri bizi sopayla mı terbiye etsin yoksa biz düşüncelerimizi özgürce ifade mi eldim.
‘Evet demenin vebali ağırdır’
Evet demenin vebali ağırdır. Hayır dediğimiz zaman Türkiye’nin itibarı dünyada artacaktır. Şu söylem dünyanın her tarafında yankılanacaktır, Türkiye’de 80 milyon demokrasiden vazgeçmedi ve demokrasiye sahip çıktı.
‘450 milletvekili makuldür’
Milletvekili sayısı 600’e çıkarılıyor, hangi gerekçeyle? 550 bile fazla maksimum 450 milletvekili makuldür. 187 trilyonluk yük vatandaşın sırtına geliyor. Vatandaş zaten inim inim inlemiş, yeniden 50 milletvekiline maaş vereceğiz. Ne yapacak bu 600 milletvekili Ankara’da?
‘Bu anayasa değişikliği ile parti devletini yaratıyoruz’
Bu bir anayasa değişikliği ve bu işin bir partisi yok. AK Partiye, MHP’ye, HDP’ye, Saadet Partisine oy veren bütün vatandaşların düşünmesi lazım. Bu anayasa değişikliği ile parti devletini yaratıyoruz. Cumhurbaşkanı partili, Bakanlar partili, Başkan yardımcıları partili, Vali, Kaymakam partili, Hakim partili, Anayasa Mahkemesi Üyeleri partili, herkes partili. Partiye üye olmayan, onlar ikinci sınıf vatandaş. İlk kez bu anayasa değişikliği ile üstünlerin hukuku oluşturuluyor, hukukun üstünlüğü değil. Biz üstünüz, biz her şeye muktediriz, biz istediğimiz kararı alırız, vatandaşı da takmayız. Bizim gibi düşündün düşündün, oy verdin verdin vermediysen seni ezer geçeriz. Hukukun üstünlüğü bitiyor.
‘Önce mevcut anayasaya uyun’
İş dünyasına sesleniyorum; hiçbirinizin can ve mal güvenliği yok. Son iki buçuk yıldır fiili Başkanlık Sistemini yaşıyoruz. Anayasaya uymuyorlar, hem anayasaya uymuyorlar hem de anayasa değişikliği getiriyorlar. Önce mevcut anayasaya uyun, anayasaya saygı gösterin ki, biz de diyelim ki bunlar hukukun üstünlüğünü savunuyorlar. Anayasaya uymam, o zaman bu değişikliği niye getiriyorsun? Yarın bir başkası gelecek diyecek ki, ben de buna uymuyorum. Hukuk hepimiz için geçerlidir. İş dünyası şunu unutmasın; kapısı çalındığı zan her an mallarınıza el konulabilir. Örnekleri görüyoruz, yaşıyoruz. Hangi fabrikalara el konulduğunu hep birlikte gördük. Yarın bir iş adamını beğenmeyebilirler, mal varlığına el koyabilirler. Hakkını nerede arayacaksın, mahkemelerde değil mi; iyi de o hakimi kim tayin etti, Başkan. Partili Başkanın tayin ettiği hakim benim hakkımı savunur mu?
‘400 Milletvekilini nereden bulacağız’
Denetimsiz bir sistem getiriyorlar. Her şeyi yapacaksın ama hesap vermeyeceksin. Cumhurbaşkanı hesap verecek, nasıl hesap verecek, 400 Milletvekili isterse hesap verecek. 400 Milletvekilini nereden bulacağız. Bu ne demek, yolsuzluğun meşrulaştırılması demektir. Kimsenin hesap soramayacağı bir düzen geliyor. Hani, kul hakkı yemek günahtı. Müslümanlıkta kul hakkı büyük günah. Yaratıcımız ne diyor 'Her şeyle gel ama kul hakkıyla karşıma gelme' diyor. Anayasa değişikliği geçerse Türkiye 3'üncü lige düşer. Zaten bize Hibrit demokrasi diyorlar. Peki, bir ülke kendi sorunlarını nasıl çözer? Mecliste, parlamentoda. Eşit yurttaşlığın güvencesi parlamentodur. Oturup tartışılıyor. Efendim çalışmıyor, ayağımızda pranga. Bu meclis arzu ettiğiniz bütün kanunları çıkardı. Geçtiğimiz ay 100'ün üstünde kanun geçti. Ama hep suçlu birilerini bulacaksın. Türkiye'de suçlu birilerini arıyorlar. Bir düşman arıyorlar saldırmak için. Koro halinde bana saldırıyorlar, ben de 'eyvallah' diyorum saldırın kardeşim saldırın. Saldırdılar da ne oldu acaba, açığını bulabilir miyiz diye. Haram yemedik, kul hakkı yemedik. Cevap verecek mi diye bekliyorlar vallahi vermeyeceğim.
‘Hatayı azaltmak lazım’
Evimize huzur içerisinde gitmek istiyoruz. Bir aile huzur içerisinde akşam yemeği yemek istiyor. Bu memleketin hapishaneleri dolmamalı, gazeteciler rahatlıkla yazmalıdır. İtiraz eden herkesi hapishanelere gönderirsek doğru değil. Hata insana mahsustur. Benim hatam olmadı demedim, hata yapabiliriz. Aslan, Ceylanı yakalayıp yediği zaman hata yaptın der miyiz, Akrep ısırdığı zaman hata yaptın der miyiz. Biz aklımızla hareket eder, aklımızla sorgularız. Hatayı azaltmak lazım. Bunun çözümü de konuşmak, tartışmaktır. Bu ülkede huzur içinde yaşama imkânımız var."
Kılıçdaroğlu ardından basına kapalı olarak sivil toplum kuruluş temsilcileri ve kanat önderleriyle de bir toplantı yaptı. Kılıçdaroğlu daha sonra kentten ayrıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.