Tuz doktoru
Diyarbakır’da deden kalma mesleği sürdürmeye çalışan Kadri İşler geleneksel yöntemlerle çıkarılan tuzları satarak geçimin sağlıyor. Ebru sanatıyla da ilgilenen Kadri İşler sadece tuz satmıyor aynı zamanda tuz’un yararlarını, bazı rahatsızlıklarda nasıl kullanılarak sağlık kaynağı olacağını da müşterilerine anlatıyor. İşler tuzcu dükkanında tuzun yanında doğal ortamda yaptığı her çeşit meyveden yaptığı sirkeyle de şifa merkezi gibi çalışıyor. Tuz konusunda adeta mastır yapmış olan Kadri İşler, tuzun sadece yemek ve mutfakta kullanılmadığını aynı zamanda yaygın olarak sanayide de kullanıldığını ve bin 400 kullanım alanı olduğunu belirtti. İşler ayrıca, bir tuz cenneti olan Türkiye’de tuzun değerinin yeterince bilinmediğinin da altını çizdi.
Melik Ahmet Caddesinde dededen kalma tuzculuk mesleğini sürdüren Kadri İşler ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Dedenizden ve babanızdan devraldığınız tuz satış işinin öyküsü nasıl başladı?
Dedem 1925 yıllarında Elazığ Palu’dan Diyarbakır’a geliyor. O zaman yaşı 16-17 civarındaymış. Ne iş yapacağım diye düşünürken tuzculuk yapmaya başlıyor. Bir süre sonra tuz işini bırakıp İskenderun’a gidiyor. İskenderun’da yağ ve zeytin işi yapmaya başlıyor. Daha sonra yağ ve zeytin işini Urfa Siverek’e devam ettiriyor. Daha sonra babam, amcalarım ve halalarım onlar Siverek’te dünyaya geliyorlar. 1963 yılında önce babam daha sonra da dedem Diyarbakır’a geliyor. Burada bu tuz işine başlıyorlar. Uzun uğraşlardan sonra bu işi geliştirip, daha da büyütüyorlar. Doğu ve Güneydoğuda bu işi yapan bir işyeri oluyorlar. Çevre illerin, ilçelerin ve köylerin tuz ihtiyacını karşılıyorlar.
Diyarbakır’a tuzu nerelerden getirtiyorlarmış?
Haziran ayı gibi tuzlar gelir. Belli ambarlarda istiflenmiş sonbahara yakın Ağustos aylarında çevre il ve ilçelere götürülüyormuş.
Hayvanlar için tuzlar bir dönem Siirt tarafından getirtiliyormuş. Bu tuz kuyulardan çıkartıldığı için kuyu tuzu diyorlarmış. Halk arasında Melefhan diye geçiyor. Daha sonra Ankara’dan Göl tuzu. Sivas’tan Çiçek tuzu, Tunceli’den, Erzincan’dan, Erzurum Hınıs, Tekman, Muş’dan getirttikleri tuzları burada depolayarak satarlarmış. O dönem bir kamyon 12 ton tuz alırmış. O kamyonlarla buraya günde 8-10 kamyon tuz geldiği olurmuş.
Tuz sıkıntısı hiç olduğunda nasıl bir çözüm buluyorlar?
1970’li yıllarda tuzun en revaçta olduğu dönemde tuz gölünden tuz çıkmıyor. Yeterli buharlaşma olmayınca tuz çıkarılamıyor. Talebi karşılama konusunda sıkıntı yaşanıyor. Tuz işi yapan başka arkadaşıyla nereden tuz bulabiliriz diye araştırıyorlar. Mısır’dan tuz getirtebileceklerini öğreniyorlar. Mersin'e gidiyorlar. İthalat işlemlerini yapıyorlar. Mısırdan gemiyle Mersin'e getirtiyorlar. Mersin’den de trenle Diyarbakır'a taşıtıyorlar. Tuz ihtiyacı karşımaya yetmediği için sınırlı satılıyor. Köylülere 10 kilo, halka hisse 5 kilo olarak satıyorlar. Adeta izdiham oluyor. Tuz işi neredeyse kuyumculuktan daha revaçta bir işe dönüşüyor.
90'lı yılların sonlarına doğru iyotlu tuz adı altında bir şey çıktı. Bunu yapmazsanız bu mesleği yapamazsınız dendi. Konya'da bir konferans düzenlendi. Konferansta tartışmalardan sonra ya bu iyotlu tuz üreteceksiniz ya da bu işi yapmayacaksınız diye bir karar çıktı. En son taahhüt verildi, ‘Değirmen işi yapmayacağız’ diye. Bütün tuzcular geri çekildi. Ambarlarımız elden gitti. Tuz değirmen çarkları durdu. Birçok işyeri zarar etti. İşten çıkarılmalar oldu Fabrikasyon, rafine tuzlarına, iyotlu tuzlara bağımlı olduk. Son dönemde iyotlu tuzlar da artık zehir saçıyor. Göllerin kirlenmesi, kanalizasyonların dökülmesi, deniz sularının hali ise ortadadır. Şu anda kaya tuzlarına tekrardan dönülmeye başlanıldı.
Kaya tuzu diğer tuzlara göre daha sağlıklı?
Aslında insanlarımız tuz konusunda pek bir şey bilmiyor. Deniz tuzu mu, kaya tuzu mu, göl tuzu mu veya Himalaya tuzu mu pek birbirinden ayırt edemiyorlar. Yani, vatandaş kullandığı tuzun özelliklerini bilmiyor. Şuan bu dükkânda nereden bakarsanız 12 çeşit tuz var. Deniz tuzu, kaya tuzu, Himalaya tuzu, kristal kaya tuzu, killi çamurlu tuz ve onun dışında bu tuzların türevleri var”
Kaya tuzu en temiz ve doğal olanıdır. Kirlilikten uzaktır. El ayak değmiyor. Bazı firmalar artık analiz yaptırıyor. İnsanların kafalarında soru işaretleri kalmasın diye.
Şu an sattığınız kaya tuzunu nerelerden getirtiyorsunuz?
Erzincan Kemah, Tunceli Pülümür, Iğdır Tuzluca’dan getirtiyoruz. Iğdır tuzu Çankırı’dan daha fazla rezervi var ama pek fazla bilinmiyor. Daha çok sanayide kullanılıyor. Erzincan Kemah ve Tunceli Pülümür’de çıkarılan tuz dünya çapında kalitelidir. Tesisleri modern. Tuzları doğal ortamda yapılıyor. Yılda bir kez çıkarılıyor. Temmuz Ağustosta buharlaşmanın çok olduğu aylarda yapılıyor. Depolanıyor. Sonra iç ve dış piyasaya gönderiliyor. Avrupa ülkelerine gönderiliyor. Bizdeki fiyatlardan daha pahalı olarak Avrupa’da satılıyor.
Tuz hayatımızda vazgeçilmez bir madde. Tuz deyip geçmemek gerekiyor. İnsan ve hayvanların kullanımı dışında hangi alanlarda kullanıyor?
Tuzun ne kadar alanda kullanıldığını biliyoruz. Üç beşi geçmiyor diye biliriz. Ama tuz aynı zamanda önemli bir sanayi hammaddesidir. 1400 alanda tuzun kullanım alanı var. Birkaçın dışında hemen sayamayız. İlaç sanayinde dericilikte, tuğla yapımında, cam sanayinde, gıda sanayinde; turşu, salça, peynir, kavurma, et derken sekiz onu bulamıyoruz. Diğer kullanım alanları nerelerdir sayamıyoruz? Ülkelerin sanayide gelişmişliği kullandığı tuz da önemli göstergesi oluyor. Türkiye tuz ülkesi Türkiye de kullanımı çok sınırlı iken Almanya’da yüzleri buluyor. Demek ki tuzu biz doğru yerlerde kullanabilmek için alt yapımız yeterli gelmiyor.
Tuzu hayatımızda çıkarınca neler olur?
Amsterdam’da üniversitede deney yapıyorlar Fareler üzerinde deneyde bir kısmına kaya tuzu veriliyor bir kısmına ise verilmiyor. Tuz almayanlarda görme bozukluğu, konsantre olamama gibi sorunlar yaşıyorlar, hareket etmek istemiyorlar. Kaya tuzu alanlarda tam tersine hareketli görünüyorlar.
Ama bir dönem kaya tuzunu insanın hayatından çıkardılar. Tuz olmazsa insan hayatı normal olmaz. Tuz ve suyun insan vücudunda orantılı olması gerekiyor. Tuz var su yok ya da su var tuz yok insanın yaşamı nasıl olur. Fazla olduğunda ödem oluyor. Olmadığı zamanda birçok sağlık sorunları çıkıyor.
Bu işe ne zamandan beri devam ediyorsunuz?
Dededen babadan beri bu işi yapıyoruz. Dedem, babam, ağbim bu işleri yaptığından beri, çocukluğumdan beri içindeydim ama babam vefat ettikten sonra, üç yıldır faal olarak devam ediyorum. Bir yerde baba ve dedemden kalan bu işe sahip çıktım. Onlardan öğrendiğimiz bilgilerle devam ediyoruz.
Gelen müşterilere sadece tuz satmıyorsunuz, tuzun faydalarını ve nasıl kullanıldığını da anlatıyorsunuz?
Öğrenmek isteyen meraklı olursa sorarsa anlatıyoruz. Tavsiye üzerine gelenler oluyor. Bilgimizi paylaşıyoruz. Bilgi kirliliği çok. Baktığınız zaman baharat işi yapıyorlar ama her şeyi satmaya başlıyorlar. Tuzun en kalitesizini getirip en pahalı satıyorlar. Tuzun daha değişik kullanım biçimlerini, hangi rahatsızlıklara iyi gelir. Mesela romatizmam var nasıl kullanırsam yararı olabilir veya ayakta mantar varsa nasıl tedavi edebilirim, ağrıyan yerlere nasıl konursa tedavi edebilir diye soranlar oluyor. Eskiden tuzu kavurup ağrıyan yerlere koyuyorlarmış. Eski Yunanistan’da zeytinyağını hafif ısıtır sonra onu ağrıyan bölgeye masaj yaparlarmış, damarlar yumuşarmış. Bel fıtığı, boyun fıtığı, diz kapaklarında kireçlenme, romatizma ağrıları ya da üşütme gibi rahatsızlıklarda; masajdan sonra tuzu da ısıtıp bez arasına koyarak ağrıyan bölgenin üzerine koyarlarmış. Bize suyu da ısıtıp koysak aynı işlevi görmez mi diye soruyorlar. Evet, su sıcak da rahatlatıyor ama tuzun içinde mineraller var. Size kaplıca tedavisi yapıyor. İsterseniz tuzlu suyla küvette de yıkanabilirsiniz. Ayaklarınızdaki mantara, kabuklanmaya veya topuk çatlamalarına iyi gelmektedir. Ayakları tuzlu suyun içinde bekletmekle hem günlük yorgunluğu, hem mantara hem de topuk çatlamalarına iyi gelmektedir. Vücuttaki romatizmal ağrılara, eklem ağrılarına, vücudun başka bölgelerindeki kaşıntılara faydası oluyor.
Ayrıca tuz bakterilere karşı da çok etkilidir. Vücudunuzda mantar gibi bir rahatsızlık varsa, tuzlu su ve karbonat kullanabilirsiniz. Ayak kaşıntısı, kokusu için çok etkilidir. Ayak bakımı için bir avuç tuzu bir leğenin içine atıyorsunuz, bileğinize kadar su dolduruyorsunuz ve içine bir kaşık karbonat atıyorsunuz. Ayağınız bu suyun içinde yaklaşık yarım saat kalıyor ve daha sonra ayağınızı kuruluyorsunuz. Bir iki saat kadar ayağınızı durulamıyorsunuz. Yine, bu süre içinde pudra şeklinde karbonatı ağanıza serpiştirebilirsiniz ve üzerine çorap giyebilirsiniz. Aynı işlemi ayakkabınız için de yapabilirsiniz. Ayakkabınızın içine de karbonat atabilirsiniz. Yani, böylece hem ayak kokusundan hem de ayak mantarından kurtulmuş olursunuz. Mesela çok yağlı bir cilt için badem yağı kullanmazsınız. Bu karışımdan bir tutam alıp elinizi çok yavaş hareketlerle ovalayarak, elinizdeki ölü derilerden kurtulabilirsiniz. Bunu dirseklerinizde, topuklarınızda kullanabilirsiniz. Yapacağınız çok basit, bu karışımdan bir tutamı elinize ya da cildinizin her hangi bir yerine ovalayarak sürüyorsunuz. Sonrasında cildinizi suyla duruluyorsunuz ve kuruluyorsunuz. Bu işlemden sonra cildinizin nefes aldığını ve yumuşacık olduğunu fark ediyorsunuz. Cildinizde müthiş bir temizlik hissi uyanıyor. Cildinizdeki ölü deri atıldığı için derinizin gözenekleri açılıyor ve müthiş bir rahatlama hissediyorsunuz. Cildiniz nemleniyor, hücreler yenileniyor ve kendinizi hafiflemiş hissediyorsunuz. Cildinize ipeksi bir görünüm kazandırıyor. Bol sulandırılarak deniz suyu kıvamına getirip buruna çekilerek sinüzit tedavisinde kullanılıyor. Ağız gargarasında. Sulandırarak dişleri fırçalamada, yağlı ciltleri temizlemede, ciltteki lekeleri gidermede, aknelere karşı etkilidir.
Çankırı’da kuyunun içine bir eşekle bir tavşan düşmüş yıllar sonra bakmışlar eşek ve tavşan hiç bozulmadan orada durmaktadır. Eski Mısırda da mumyalamada tuzdan faydalanmışlardır. Mesela, kaya, deniz ve Himalaya tuzları her türlü amaçla kullanılıyor. Hem yemeklerde hem turşularda ve sağlık amacıyla kullanılıyor. Örneğin fizik tedavide kullanılan tuzlar var. Vücudun ağrıyan bir bölgesi varsa, fıtık, kireçlenme gibi, ısıtılarak bu bölgelerde kullanılabiliyor. Suyun içinde eritilerek vücudu rahatlatan tuzlar var. Egzamada kullanılan tuzlar var. Cildin yağlı bölümlerini temizlemede kullanılan tuzlar var. Yine, karlanma buzlanmada kullanılan tuzlar var. Köydeki çamurlu evlerin yapımında kullanılan tuzlar var. Tuz mağaraları var. Bu mağaraların; astıma, bronşit, uykusuzluğa iyi geldiği bilinmektedir. Burada tedavi görmek için giden birçok hasta vardır. Mesela tuzun evde bulundurulması da uyku apnesine, horlamaya, uykusuzluğa iyi gelmektedir. Tuzun bulunduğu ortamda havada iyonlaşma oluyor. Uykusuzluğa neden olan etmenleri ortadan kaldırıyor. Sigara dumanını çekiyor. Kötü kokuları çekiyor, sigara kokusunu gideriyor. Virüslere neden olan etmenleri ortadan kaldırıyor. Odanın havasını ferahlatıyor. Daha temiz bir hava ortamı yaratıyor.
Bunun için nasıl bir ölçüde tuzu kullanmak gerekiyor?
Beş metre karelik bir alana iki kilo olarak hesaplanıyor. Bir cam kavanoz içerisinde kırılmış tuzu koyduktan sonra iyonlaşmayı hızlandırmak için yarım çay bardağı kadar su ilave etmek gerekiyor. Kavanozu yazın güneşin önüne kışında peteğin üzerine bırakmak gerekiyor. O suyla havanın teması sonunda kavanozun içi kireç gibi olacaktır. O zaman havaya daha fazla içindeki kimyasalları salacaktır. Sade kuru olarak kalsa yine faydası olur ama o zamanda tuzun miktarını arttırmak gerekir. Lambadan da yapanlar var. İçine ampul yerleştiriyorlar piyasaya çok pahalı olarak satıyorlar. Isının tuzu üzerindeki etkisinden bahsediliyor ama bana göre tuz, su ve hava daha etkili ve ucuz. Evin içi deniz havası gibi oluyor. İnsanların kendini iyi hissettiği üç yer vardır; dağ, orman alanları ve deniz kenarlarıdır. Bu alanlardaki iyonların yoğunluğundan dolayıdır.
Son zamanlarda kaya tuzuna ilgi arttı mı?
Diyarbakır’da son bir iki yıldan beri vatandaşların kaya tuzuna bir ilgisi var. Kaya tuzunun özelliği nedir; denizler her türlü kirliliğe maruz kalabilir. Keza göl tuzları atıklarla kirletilebilir ama kaya tuzu elden ayaktan uzak mağaralarda çıkarıldığı için temizdir. Ayrıca kaya tuzundaki mineral sayısı diğer tuzlara oranla daha fazladır. Kaya tuzunun oluşumu için bilim insanları 360 milyon yıldan bahsediyorlar. Deniz tuzlarının oluşumu kaya tuzlarına nazaran daha erkendir, yani yaklaşık 150 milyon yıldır.
Ek olarak sirke de yapıyorsunuz?
Elma, armut, incir, alıç, çam kozalağı, üzüm dâhil birçok meyveden sirke yapıyoruz. Tamamen organik ürünlerden ve doğal ortamında yapıyoruz. İnsanlar şifa da buluyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Sirke fermantene ve yararlı bir şey. Fermantene olurken asitleşiyor. Doğru kullandığın zaman şifa oluyor. Yanlış kullanırsan zarar veriyor. Piyasadakilerin hepsi fabrikasyon ve hızlandırılarak yapıldığı için hiçbir yararı yok. Bazıları evde yapıyor ama tam fermentene olmuyor. Bu yüzden zarar veriyor.
İyi bir sirke nasıl yapılmalı?
Hijyenik ortamına dikkat edilmesi gerekiyor. Kullanılan kap cam olmalı. Tahta kaşık kullanılmalı. Uygun ortam ve uygun sıcaklığı olmalı. Çok sıcak ve çok soğukta ortamlarda sirke olmaz. Alınan meyvelerin doğal olması önemlidir. Doğal değilse veya tarım ilaçları kullanılmışsa kabukları soyulmalı, çekirdekleri çıkarılmalıdır. Ama doğalsa kabuğuyla da yapılabilir.
Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Bende size çok teşekkür ediyorum.
Mümin Ağcakaya / Özel Röportaj
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.