Özgür Özel duyurdu: "2 milyon 200 bin kişi Maltepe'de"

Özgür Özel duyurdu: "2 milyon 200 bin kişi Maltepe'de"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Maltepe'de düzenlenen Ekrem İmamoğlu'na Özgürlük Mitingi'nde konuştu.

TİGRİS HABER - Maltepe Mitingi'nde yaklaşık 1 saat konuşan CHP Lideri Özgür Özel, mitinge katılımın 2 milyon 200 bin olduğunu duyurdu.

Türkiye tarihinin en kalabalık mitinglerinden birine sahne olan Maltepe'de konuşan Özel, boykot listesini de genişletti.

Özel, boykot listesini genişlettiklerini şu sözlerle duyurdu:

"Şimdi yeni boykot listesine geliyorum ama mevcut durumu şöyle bir hatırlatayım.

Bir kere bizim vergilerimizle bize ihanet eden TRT'ni asla ve asla bir daha açmıyoruz. Asla! CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuvaz'ın medyaları, asla ve asla açmıyoruz. Buradan bir sözüm de reklam vereceklere. Bakın, bu meydan şöyle bir karar veriyor: Eğer biz TRT'de, CNN'de, TGRT'de, A Haber'de, Beyaz TV'de, Türkiye'de, Sabah gazetesinde, Akşam'da, Yeni Şafak'ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız. Reklam veren hesabını kitabını bu meydana göre yap. Doğru mu? Doğru mu? Doğru mu?

Bizden para kazanmak isteyen bunlara para kazandırmayacak. Yaklaşımımız asla ideolojik değildir. Bu kanallardan hangisi, hangisi bu meydanı görürse eyvallah. Bakın şimdi bakın, bakın. Bugüne kadar "Yapma." dediler. "Bekle." dediler. Hani bakayım o NTV nerede NTV? Hani nerede o? Göreyim onu. Ne yayınlıyor? Hava durumu veriyor. Saat 14:56. 15'te, 15'te bunun firmalarını ilan edeceğim. Bu meydanı görmeyene gücünü göstereceğim. Son dört dakika! Son dört dakika!

Bana izlettireceksin, parayı benden kazanacaksın, %70 izleyici benden olacak, saraydan gelen telefonla titreyeceksin. Hadi oradan! Hadi oradan!

Gençler, şunu hatırlayalım. Biz medyayla bağlantılı olmayan boykot olarak bir tek anaların yanan yüreği için, hepimizin yanan yüreği için istifa etmediği için ETS Tur'a, turizm bakanının şirketi ETS Tur'a boykot yapıyoruz."

Habertürk ve NTV yayında yoktu. Habertürk yayına geçti. Geldi geldi, Habertürk var, biliyorum, yeni geldi. Şimdi NTV inat ediyor. Dünya tarihinde bir ilk, canlı yayında meydanı görmeyene gücümüzü göstermek üzere buradayız. Bu akşamdan itibaren, bu dakikadan itibaren bu NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV'yi izlemiyoruz. NTV'de reklam verenlerin ürünlerini almıyoruz.

Ve Doğuş Grubu, NTV'nin yanında Star TV, Kral FM, çokça gidilen restoranları var. Günaydın Restoran'a gidilmiyor. Nusret'in kapısından geçilmiyor. Ayrıca bunlar araba satıyorlar. Tabii ki Volkswagen Almanya'da sendikaların da güçlü olduğu bir firma ama bundan sonra halk arabası, Volkswagen'e biniliyor, Audi alınıyor.

Bu NTV'de bu bayilik durdukça, NTV'de bize böyle davrandıkça bundan sonra NTV'nin, Doğuş Grubu'nun sattığı arabaları almayacağız. Bütün belediye başkanlarımıza, sözüme değer veren herkese, tüm şirketlere, tüm kişilere duyurumdur: Doğuş Grubu bu saraydan korktukça, bu meydanı görmedikçe yerin dibine gömülecektir. Nokta.

Biliyorsunuz, bunlar Gezi olaylarında da iki gün penguen yayınlayıp üçüncü gün nedamet getirmişlerdi. O yüzden çabuk affedeceğimizi sanmasınlar, bu meydanı görmeyen, Maltepe'yi görmeyen satışın dibini görecek, söz veriyorum.

Özel'in konuşmasından satır başları şöyle:

Silivri Cezaevi'ne, Edirne'ye, Sincan'a, Kandıra'ya, bu cezaevlerinde siyasi tutsak olan Cumhurbaşkanı adayımıza, genel başkanlara, belediye başkanlarına, belediye meclis üyelerine, siyasetçilere ama en çok da hepimizin gelecek umudu gençlere, öğrencilere merhaba!

Biraz önce sahneyi selamlarken Kıbrıs'tan minicik, bir buçuk yaşında bir kız, tanırım adı Akdeniz. Akdeniz'in geleceği için, Akdenizler bizim olsun diye, Akdeniz'in geleceği Türkiye'de olsun diye, Türkiye'nin yüzü Akdeniz'in yüzü hiç solmasın, onlar hiç ağlamasın, çocuklar gülsün, gençler geleceğini Türkiye'de düşünsün diye bu meydanı dolduran, bu tarihi toplantıya katılan, buraya miting değil eylem yapmaya gelen milyonlar, hepinize merhaba!

Dediler ki, "Bayramın arefesi ve sivil darbenin, darbe girişiminden sonraki ilk tatil günü. Herkes memleketine gidebilir, parası olsa tatile gidebilir. Bugün bu meydana gelip toplanmak, burada buluşmak, böyle bir iradeyi ortaya koymak, bu fikri ilk ortaya attığımızda yanlış zaman, yanlış mekan, o meydan boş kalır, bu büyük mücadele tökezler, bu büyük mücadele aksar".

Ama Silivri'de yatan arkadaşlarımız da, bizler de 19 Mart'ta yaşananlardan sonra sokağa çıkmayı neredeyse yasaklayıp, 3 kişinin toplanmasına yasak getirip, bütün ulaşım araçlarını durdurup, Saraçhane'ye, Şehzadebaşı'na, tarihi yarımadaya gelen bütün yolları kesip, köprüleri kaldırıp, vapurları durdurup, metroları durdurup, bizi orada yalnız, İstanbul'un iradesini yalnız bırakmaya çalışanlara inat, ilk gece 150.000, ikinci gece 220.000, üçüncü gece 500.000 ve 23 Mart demokrasi devriminden sonra Saraçhane'ye koşan milyonlar bize şunu gösterdiler:

Biz artık endişeyi, korkuyu ve yorgunluğu evde bıraktık, sokaklardayız, meydanlardayız!

Geçmişte hangi dava varsa, hangi siyasi yasak davası varsa onların altında imzası olan, mahkeme mahkeme gezen, Tayyip Bey'in karşısındaki herkesi ezen seyyar giyotin'i Tayyip Bey ödüllendirerek bakan yardımcısı yapmıştı. O gün kendi deyimiyle, kendi deyimiyle bakan yardımcılığı siyasi bir pozisyondu ve bu siyasi pozisyondan bir daha kanunlarımıza göre savcılar, hakimler, milletvekili aday adayı bile olsalar göreve dönemezdi ama o seyyar giyotin'i İstanbul'da görevlendirdi.

Oradan sonrasını hep birlikte yaşadık. Gazetecileri, sanatçıları, akademisyenleri, iş insanlarını, siyasetçileri, siyasi partilerin genel başkanlarını, öğrencileri bir bahane tutup onları bir şekilde sorgulayıp, tutuklayıp, içeriye atıp, bir gün cesaret göstermemeleri, bir gün dışarıya çıkmamaları, bir gün hak aramamaları üzerinden yıldırmaya ve bezdirmeye çalışıyorlardı.

Hepimizin bildiği gibi öyle işler yaptı ki, bir gün tepki göstermek gereken bir şey yaparsam, sanatçılar 12 yıl önceki Gezi sorgulanıyor diye, gazeteciler canlı yayında söyleneni haber yaptılar diye, akademisyenler tweet yazdılar, iş insanları kürsüde ekonomiyi eleştirdiler diye gözaltına alındılar, tutuklandılar.

Hal böyle olunca biz sinmek yerine ayağa kalkmayı, biz adayımızı belirlemeyi ve buna karşı bir büyük mücadele vermeyi Türkiye'ye ilan ettik. Önce meydanlara indik, ardından sandığa gittik. Yaptığımız ön seçimin duyurulduğu gün Ekrem Başkan'ın diploması için yasak getirilmeye çalışıldı ve o günden itibaren süreci o kadar çok hızlandırdılar ki diplomasını iptal etmek istemeyen fakültenin dekanını görevden alıp, iptal etmeyeceğini anladıkları yönetimin yerine üniversite yönetimini toplayıp sabahın köründe, şafak vaktinde Ekrem Başkanımızın evine 40 tane polis aracıyla gidip onu, İstanbul'un seçilmişini gözaltına alıp 4 gün tuttular.

İşte orada tarihin kırılma noktasındaydık. Öyle bir yerdeydik ki ya bu korku iklimine teslim olacaktık ya onların hesabı tutacaktı ya bekledikleri gibi öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler sinip evde oturacaklardı ya da tarihin bu kırılma noktasında dünyanın en acımasız ve en korkak saldırısına karşı cesaret kazanacaktı.

İstanbullular sizin iki seçimde üç kez seçtiğiniz Ekrem Başkanımızı yolsuzlukla, teröre yardımla itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir delil, hiçbir kanıt yok. Yolsuzluk, terör gibi boş laflarla bikemedikleri bileği savcılara, hakimlere kırdırmaya çalışıyorlar. Kumpas dosyasında her yalan var ama hukuk yok. Bir MASAK raporunu aylarca konuştular, ortaya çıktı ki tutuklanmadan, gözaltından iki gün önce teslim edilmiş. 10 Mart'ta MASAK'tan istenmiş, 17 Mart'ta teslim edilmiş. Oysa aralık, ocak, şubat, anlattıklarının hepsi yalanmış. Ekrem Başkan kendine sorulan tüm sorulara cevap verdikçe MASAK raporu perişan oldu, eridi gitti.

Zaten o rapora imza atacak bir uzman bile bulamayıp uzman yardımcısının mahcup ifadeleriyle suçlamayan, kanıtlamayan, sadece savcıdan korkusuna yasak savan o kağıt parçaları yok oldu gitti. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan'a tarihin en büyük meydan okumasını aktarıyorum. Ekrem Başkan diyor ki benim bir suçum yok, günahım yok, senin yalan ve iftiraların var. Eğer kendine güveniyorsan ben istiyorum, gerekli düzenleme yapılsın, yargılandığım mahkeme TRT'de canlı yayınlansın. Hodri meydan!

Soruşturmada tanık yok, şahit yok, delil yok. Peki ne var? Ne var biliyor musunuz? FETÖ'den miras kalan gizli tanıklar var. Adı kim bu tanıklar? Meşe, Ladin ve Çınar. Hukuka dair tek ilkesi olmayan bir odunun gizli tanıkları bunlar. Meşe, Ladin ve Çınar.

Ve bu gizli tanık şöyle ifade veriyor: "Şu şu ihalede böyle bir şey olduğunu duydum, böyle verildiğini düşünüyorum, bu ihaleyi şu kişi almadığına göre şu kişiye vermişlerdir diye değerlendiriyorum." İspat, kanıt hiçbirisi yok. Rüşveti ne verdim diyor ne aldım diyor ne gördüm diyor. Sadece başkalarından duydum diyor ve birileri bununla İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı'nı tutukluyor.

Bütün işleri güçleri, bütün işleri güçleri yalan ve dolan. Bakın gizli tanık dediklerinin 55 tane suç dosyası çıktı. Tanıklardan, iftiracı tanıklardan. Yani eskiden AKP'den iş alan şimdi Ekrem Başkan'a kara çalan adamın 100'den fazla suçu çıktı. Tecavüzcülerden, tacizcilerden tanık icat edip Ekrem Başkan'ı size yargılatmayız, karalatmayız.

Kaynak:Kısa Dalga

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.