Kürt ittifakı görüşmeleri sürüyor
Ali Abbas Yılmaz / ÖZEL
Kürtlerin birliği olmadan talepleri yerine gelmez
TİGRİS HABER - 2013 yılındaki Kürt birliğinin sağlanamamasını IŞİD saldırılarına ve emperyal güçlerin bölgeye müdahalesine bağlayan Taşçıer, pandemiden dolayı birlik çalışmalarının durduğunu belirterek, “Kürdistan Birlik Çalışması adı altında halen de çalışmalarımız devam ediyor. Tabii pandemi sürecinden kaynaklı istediğimiz şekilde toplantılar alamadık. Nasıl bir birlik tartışmaları için planladığımız toplantıları pandemiden dolayı yapamadık. Kürtlerin birliği için 10 tane partinin başlattığı çalışma halen devam ediyor. Fakat pandemiden dolayı çalışmalar bir şekilde dursa da yine diyaloglar devam ediyor. Biz şuna inanıyoruz; Kürtlerin birliği olmadan taleplerinin yerine gelmeyeceğidir” ifadelerini kullandı.
HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, Kürtlerin birliği için yapılan ittifak çalışmalarını Tigris Haber’e değerlendirdi. Pandemi sürecinden kaynaklı yüz yüze görüşmelerin yapılamadığını ancak dijital medya üzerinden görüşmelerin devam ettiğini belirten Taşçıer, yakın zaman içinde yeniden bir araya geleceklerini ve Kürtlerin birliği için yapılan çalışmaları bir organizasyona kavuşturacaklarını söyledi.
‘Kürtlerin ittifakının sağlanması gerekiyor’
Kürt ittifakı çalışmalarını değerlendiren HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, “Bizim ittifak çalışmalarımız Türkiye Kürdistan’ında yaşayan Kürtlerle alakalı. Bu çalışmaları bir yere kadar götürdük. Amacımıza ise 4 parça Kürdistan’da Kürtlerin bir ittifak içinde yer almalarıdır. Çünkü her parçadaki Kürtlerin kaderi birbirine bağlıdır. Yani bir parçadaki kazanım; Kürtlerin bir statü sahibi olmaları, kendilerini yönetmeleri ya da bir parçadaki baskılar, kazanımların elden gitmesi 4 parça Kürdistan’ı da etkiliyor. İç içe yaşayan bir toplumuz, halkız ve suni sınırlarla bölünmüşüz. Suriye’de yaşayan Rojava Kürtleri ile Türkiye’de yaşayan Kürtler hepsi de akrabadır ve kaderleri birbirini etkiliyor. Artı dünya da bunu böyle görüyor. Yani, Kürtleri bir bütün olarak görüyor. Kürtler de kendilerini öyle görüyor. Onun için Kürtlerin ittifakının sağlanması gerekiyor” diye konuştu.
‘Emperyal güçler bir şekilde bu sürece müdahale etti’
2013 yılında Kürtlerin 4 parçada birliğine ramak kaldığını ifade eden Taşçıer, IŞİD saldırılarından kaynaklı bunun gerçekleşmediğini ve emperyal güçlerin bunu engellediğini belirterek, “Kürtlerde yüzyıllardır var ve her zaman Kürtlerin siyasetle uğraşanlarıyla, öncülük edenleriyle, kanaat önderleriyle konuştuğunuzda Kürtlerin birliğinden hep söz etmişlerdir. Ben son 15 yıldır Kürt ittifakının aktivistlerindenim. Onlarca toplantıya katıldım. En son en derli toplu ve hemen hemen bütün Kürt örgütlerinin katıldığı bir toplantı 2013’te Erbil’de gerçekleşti. Bu toplantı Sayın Mesud Barzani’nin, Sayın Celal Talabani’nin ve Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla gerçekleşti ve ben de o toplantıdaydım. O toplantıda öyle bir aşamaya gelindi ki, Kürtlerin birliğine artık ramak kalmıştı. Kürtlerin birliğindeki kastımız şudur; Kürtler bir olacak hepsi kurtulacak değil. Fikriyatta, düşüncede, Kürtlerin kazanımlarında, Kürtlere yapılan baskılarda Kürtlerin ortak hareket etmesidir. Yani bütün Kürt partilerinin bir olmasından bahsetmiyoruz. Herkes kendi rengiyle varlığını sürdürecek ama bir meclisi, çalışma sistemi içinde bir araya gelmesine ramak kalmıştı. Sonra bu birlik gerçekleşmedi. Neden gerçekleşmedi? O tarihte bilindiği gibi IŞİD’in saldırıları başlamıştı. Hemen hemen bütün Kürt kentlerine saldırılar yapılıyordu. Artık durum işgallere varmıştı. Kobani, Musul, Kerkük’e saldırılar vardı. Bunun üzerine Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek, yönetmek isteyen emperyal güçler bir şekilde bu sürece müdahale etti. Bu süreçte Ortadoğu’nun en dinamik gücü de Kürtler olduğu için Kürtlerin birlikte hareket etmesi onların hesabına gelmedi. Kürtlerin birliği emperyal güçlerin hesabına gelmedi ve o birlik çalışmaları durduruldu, istenilen seviyeye ulaşmadı. Biz sonrasında Kuzeyde yaşayan Kürtler olarak bu çalışmayı durdurmadık ve sürdürdük. Biz HDP olarak da DBP olarak da DTK olarak da bu çalışmanın içinde yer aldık. Bütün Kürdistani partilerin (KKP, KDP-T, KDP-BAKUR, AZADİ) hepsinin de birlik talepleri vardı. Pandemi sürecine kadar tüm bu Kürdistani partilerle birlikte ittifak için çaba sarf ettik. En son Ocak ayında Diyarbakır’da bir otelde 2 gün süren bir çalıştay düzenledik. O çalıştayda nasıl bir birlik konusunu tartıştık. Hem Kürdistani partiler hem de kanaat önderleri bu çalıştaya katıldı. Kürdistan Birlik Çalışması adı altında halen de çalışmalarımız devam ediyor. Tabii pandemi sürecinden kaynaklı istediğimiz şekilde toplantılar alamadık. Nasıl bir birlik tartışmaları için planladığımız toplantıları pandemiden dolayı yapamadık. Kürtlerin birliği için 10 tane partinin başlattığı çalışma halen devam ediyor. Fakat pandemiden dolayı çalışmalar bir şekilde dursa da yine diyaloglar devam ediyor. Biz şuna inanıyoruz; Kürtlerin birliği olmadan taleplerinin yerine gelmeyeceğidir. Tabii her partinin kendine göre bir talebi var ama sonuçta ortak bir talep var ve o da şudur; Kürtler kendi yaşadıkları coğrafyada statü sahibi olup, kendi anadillerinde kültürlerini yaşatmak istiyorlar. Kürtler kendilerini yönetmek istiyor. İşte bu taleplerde ortaklaşıp kamuoyuna bir deklarasyonda bulunmak istiyorlar. Tabii bu pandmei sürecinde zaman zaman dijital alanda sosyal medya üzerinden bir araya gelip tartışıyoruz. Yani, birlik çalışmaları tamamen durmuş değil ve bu şekilde devam ediyor. Eğer pandemi olmasaydı şuan birlik konusunda bir organizasyon oluşmuştu” şeklinde konuştu.
‘Kürdistan Birlik Çalışması’nın içini dolduracak bir yapıya kavuşmamız gerekiyor’
Suriye Kürtlerinin birlik çalışmalarına da değinen Taşçıer, Türkiye’deki Kürtlerin seçim sürecinde ittifakı belli ölçülerde sağladığına dikkat çekerek şunları ifade etti: “Rojava Kürtlerine baktığımızda ise geçenlerde ENKS ile PYD arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmansın fotoğrafına baktığımız zaman bir taraftan Amerika’nın temsilcisi vardı, bir taraftan Barzani, bir tarafta Mazlum Kobani vardı. Eğer Kürtlerin yan yana gelmesine bu kadar ihtiyaç olmasaydı bu çalışmalar olmazdı. Bu ihtiyacı hem Kürtler biliyor hem de dünyadaki güçler biliyor. Biz de bu birliği Türkiye’de yaşayan Kürtler arasında oluşturmaya çalıştık. Tabanda zaten bir birlik var. Halk her dönem birliğin taraftarıdır. Partilerin de yüzde 80-90’ı bu birliğe hazır durumdadır. Aslında biz ulusal ittifakı seçim zamanında gerçekleştirdik. Ulusal ittifaktaki kastımızı iyi anlatmamız gerekiyor. Birlikten kastımız bütün partilerin HDP ya da KDP çatısı altında bir olması değil. Herkes kendi rengiyle, düşüncesiyle Kürtlerin her sorununda ortaklaşması, ortak refleks geliştirmesidir. Yönetimde ortak yer almalarıdır. Biz bu ortaklaşmayı seçimler sürecinde başardık. Belediye seçimlerinde başkanlık ve meclis üyeliği üzerinden anlaştık ve beraber seçimlere girdik. Çınar’da, Dicle’de, Ergani’de, Çatak’ta beraber seçimlere girdik. İttifak çalışmaları pandemi sürecine rağmen devam edecek. Dijital medya üzerinden görüşmelerimiz var. Yakın süreçte de yay yana gelmeyi düşünüyoruz. Bu çalışmaları bir organizasyona bağlamayı düşünüyoruz. Kürdistan Birlik Çalışması’nın içini dolduracak bir yapıya kavuşmamız gerekiyor. Kürdistan’da siyasi çalışma yapan bütün partileri, toplumun kanaat önderlerini ve Kürtlerin yan yana gelmesini isteyen herkesi bu sürece dahil etmeye çalışıyoruz.”
‘HÜDA-PAR’a kapımız açık değil’
Kürt ittifakının muhatapları konusunu değerlendiren Taşçıer, HÜDA-PAR’ı neden dışta tuttuklarını ise şöyle değerlendirdi: “Bütün Kürtlere kapımız açıktır ama HÜDA-PAR’a kapımız açık değil, çünkü onlar kendilerini Kürdistani olarak görmüyor. HÜDA-PAR AKP ile ilişkili olan ve Rojava’nın işgalini savunan bir parti. HÜDA-PAR’ın kendi uygulamalarından kaynaklı tarafımızdan Kürt tarafı bir parti olarak kabul görülmüyor. AKP’nin yedeği durumuna gelmiş bir parti olarak değerlendiriyoruz. Yoksa HÜDA-PAR gibi dindar partiler içimizde var. Azadi Hareketi var, İnsan ve Özgürlük Partisi var, bunlar da dindar partilerdir. Toplumumuzun yüzde 90’ı dindardır ve bizim dindar partilerle bir araya gelmemizde bir sorun yok. Bizim hükümetin politikalarını onaylayan, onunla birlikte hareket eden HÜDA-PAR’la bir sorunumuz var. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde direkt desteklediler. Biz HÜDA-PAR’ın programında yazanlara bir şey demiyoruz, biz onların pratikteki tutumlarına, iktidar birlikte hareket etmelerine itirazımız olduğunu söylüyoruz. Kürtlere karşı çeyrek yüzyılda bütün baskıları AKP hükümeti yaptı ve HÜDA-PAR da bunu bile bile hükümete destek vermekten geri durmadı. AKP’nin yaptığı yasal düzenlemeler hep Kürtlerin aleyhineydi. Diyarbakır’da Kürt sorunu benim sorumumdur diyen Erdoğan, şuan Kürt sorunu bitmiştir diyor. Peki, o gün ile bugün arasında Kürtlerde değişen ne? Şuan ben Kürdüm diyeni hapse atıyorlar. Ben Kürt olduğum için hakkımda onlarca fezleke var. 30’un üzerinde fezlekem var ve bunun yüzde 80’i Kürt kimliği ile alakalıdır. Kürdistan sözcüğünü kullanmışım, vay sen Türkiye’yi bölüyorsun. Bu coğrafya on binlerce yıldan beri Kürtlerin üzerinde yaşadığı toprak parçasıdır ve onun adı Kürdistan’dır. Bunun siyasi bir yapılanmayla alakası yok bu bir coğrafi terimdir. Kürtlerin yaşadığı coğrafya’ya Kürdistan denir. Türkler buraya gelmeden önce de burası Kürdistan’dı. Bunu kullanmak mecliste yasak. Kim bunu yasakladı, AKP. Kürt sözcüğünü mecliste kullanıyorsunuz ve anında tepki görüyorsunuz. Tüm Kürtleri potansiyel suçlu olarak görüyorlar. AKP içindeki hangi vekil Kürt kimliği ile bu parti içinde varım diyebiliyor? Kürt kökenli olarak varlar, Kürt olarak kimse orada varlık gösteremiyorlar. AKP içindeki hangi vekil Türkiye’de Kürtlerin şu şu sosyal hakları var diyebiliyor? Kürt folkloru diyebiliyorlar mı? Bunlara HÜDA-PAR ne tepki gösteriyor? Kürtleri yok sayan iktidara HÜDA-PAR destek veriyor ve o yüzden de biz HÜDA-PAR’ı bir Kürt tarafı olarak görmüyoruz.”
‘Bireysel haklar Kürt sorununu çözmez’
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununu bir yılda çözerim çıkışını değerlendiren Taşçıer, “Tabii isterlerse bu sorunu bir yılda da bir ayda da çözeler. Çünkü bu yasalarla ve anayasayla alakalı bir durumdur. Şuanda 1924 anayasası yüzlerce kez değişikliğe uğramış, birkaç kez de tümüyle değiştirilmiş ama Kürtlerle ilgili inkar ve asimilasyon politikası olan tüm maddeler olduğu gibi durmuş. Anayasada bir değişiklikle bu sorun çözülür. CHP’nin şimdiye kadar Kürtlerle ilgili uygulamaları samimi değil. Ama şimdiden sonra bunu yaparlarsa hem Türkiye’nin hem de Kürt halkının yararınadır. Bu tüm Türkiye’nin yararınadır, çünkü Kürt sorunu olduğu sürece Türkiye’ye demokrasi gelmez. Bazı aydınlar, demokratlar demokrasi gelse Kürt sorunu çözülür diyorlar. Hayır, çünkü 25 milyonluk bir halkı görmezden gelerek ülkeye demokrasi getiremezsin. Kürtlerin haklarının önüne hep PKK’yi koydular ama Kürtlerin hangi haklarını verdiler de PKK karşı çıktı? Ne zaman çağırıp dediler ki, silahı bırakın biz bu hakları vereceğiz de PKK yok dedi, göstersinler. Kürt sorunu Türkiye’de yaşayan 25 milyon Kürdün sorundur. Bunu sadece bir örgüte mal etmek doğru değil. Kürtlerin kültürel ve siyasi haklarını verdiğiniz zaman PKK dahil hangi parti buna karşı çıkmış? Okullarda göstermelik olarak Kürtçe dersi veriyorsunuz ama adını Kürtçe koymuyorsunuz. Üniversitede bölüm açılıyor ama adını yaşayan diller koyuyorlar, niye Kürtçe demiyorsunuz? Kürtler Türkiye’de yaşayan bir azınlık değil. O yüzden azınlıklara tanınan haklarla bu olmaz. Kürtler burada yaşıyor ve anadilleriyle eğitimlerini görsünler. Bireysel haklar Kürt sorununu çözmez. Kürtler kolektif yaşıyor ve kolektif hakları söz konusu. Kürtlerin Türkiye’de bir statü sahibi olması gerekiyor. Hindistan’da 15 tane resmi dil var. Güney Afrika’da 8 tane resmi dil var. Kürtlerin yaşadığı bölgede anadilde eğitim olsun istiyoruz. Türkçeyi herkes öğrenebilir bunda bir sakınca yok ama Kürtlerin anadillerinde eğitim görmesi lazım” diye belirtti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.