KANSER POLİTİK BİR SORUNDUR
Çağın vebası olarak da değerlendirilen kanser vakaları ülkemizde ve dünyada gittikçe yaygınlık göstermeye başladı. Hemen herkesin bir yakını veya tanıdığı yakasını bu çağın hastalığına kaptırmaktadır.
Özellikle, sanayileşme ve sanayileşmenin getirdiği kentleşmenin yarattığı sorunlar; hava ve toprağın kirlenmesi, doğal beslenememe; stres, gürültü, gerilimli ortamlar, savaşlar, kimyasal ve nükleer tesislerin yarattığı kirlenmeler, doğal yaşam ortamlarının ortadan kalması; genetik etkenlerle de birleştiğinde kanser vakalarının ortaya çıkması için elverişli ortamlar sunmaktadır.
Bu açılardan bakıldığında kanser vakalarının ortaya çıkması ve yaygınlaşması bireyin sorunu olmaktan çıkarak tüm insanlığı, devletleri ilgilendiren politik bir soruna dönüşmektedir.
Bireylerin kansere karşı mücadelesinde erken teşhisin çok önemli olduğunun, belirli yaşlarda gerekli tetkiklerin yapılmasının teşhis ve tedavideki öneminin altını çizen Gazi Yaşargil Devlet Eğitim ve Araştırma Hastanesinden cerrahi onkolog Doç. Dr. Bahri Çakabay’la kanser vakaları üzerine önemli bir söyleşi gerçekleştirdik.
KANSER POLİTİK BİR SORUNDUR
Mümin Ağcakaya / Özel Röportaj
Ne zaman tıbbı bitirdiniz?
Dr. Bahri Çakabay, 1970 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve liseyi Bingöl'de okudum. 1986'da Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne başladım. 1993 yılında okulu bitirdim. Malatya Topsöğüt Sağlık Ocağında 3 yıl pratisyen doktorluk yaptım. Ankara Numune Hastanesi'nde Genel Cerrahi ihtisası yapmak üzere tekrar Ankara’ya döndüm. 2000 yılında Numune Hastanesi'nde genel cerrahi ihtisasını bitirdikten sonra mecburi hizmet için ilk tayin yerim olan Cizre Devlet Hastanesi'ne gittim. Orada 4 yıl çalıştım. Cizre’den sonra Genel Cerrah olarak Diyarbakır'a geldim. Burada 2 yıl çalıştıktan sonra kanser cerrahisi üzerine Türkiye'de ilk yan dal sınavı açıldığında, yan dal sınavına girerek, Ankara Üniversitesi cerrahi onkoloji (yani kanser cerrahisi)yan dal ihtisasısı yapmak üzere Ankara’ya üçüncü kez dönüş yaptım. 2009 ve 2012 yılları arasında Ankara Üniversitesi Cerrahi Onkoloji yan dal ihtisasını yaptıktan ve aynı yıl Genel Cerrahi Doçenti olduktan s sonra; kanser cerrahı olarak eski hastanem Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gönüllü olarak tayin istedim. 2012 yılından beri burada kanser cerrahisi yan dal ihtisası yapmış biri olarak kanser cerrahisi ameliyatları yapıyoruz. Yaklaşık olarak 8. yılımız oldu.
CERRAHİ ONKOLOJİNİN FARKI
Kanser cerrahisi ile diğer cerrahlar arasına ne fark var?
Kanser cerrahisi; genel cerrahi üzerine üst ihtisas yapılarak, spesifik yani özgün olarak sadece kanser üzerine cerrahların yetiştirildiği bir yan daldır. Bizim ülkede görece yeni bir daldır. Kanser cerrahisi özellikli bir alandır. Neden özellikli? Çünkü kanser ameliyatları biraz daha eğitim gerektiren, ihtisas gerektiren ameliyatlardır. Ayrı bir tecrübe gerektirmektedir. Türkiye’de cerrahi onkoloji ilk kez Ankara Üniversitesi'nde açıldı. Sadece orada ihtisas veriliyordu. Şimdi artık birçok yerde var. Yeni yeni yan dallar açıldı. Orada bu ihtisası yaptık.
Cerrahi onkoloji nedir ve hangi ameliyatları yapar?
Cerrahi onkoloji daha çok karınla ilgilidir. Mide kanserinden, yemek borusu kanserinden, kolon ve rektum dediğimiz kalın bağırsak kanserinden, karaciğer kanserinden, pankreas kanserinden ayrıca troit kanserlerinden, melenom ve yumuşak doku kanserlerine kadar ameliyatları yapan cerrahlardır. Özellikle karın içi yayılım yapan, eskiden hiç ameliyat şansı olmayan kanserlerde, karın içi zarını alarak, oradaki tümörleri temizleyerek, sonra da halk arasında sıcak kemoterapi dediğimiz HİPEK ameliyat sonrası karın içinin sıcak kemoterapi ile yıkanması yöntemi, bu cerrahi onkologların ihtisas alanı. Burada bunu da yapıyoruz.
Tabii bu ameliyat larımızı yaparken; ameliyat öncesi bir hazırlık gerekiyor. Kanser Cerrahı, Cerrahi Onkolog demek bunlar konusunda da hassas olan kişi demek. Bir evreleme yapıyoruz. Hangi ameliyatlar yapılmalı. Hangi sürede yapılmalı. Öncesinde kemoterapi mi verilmeli? Küçültülüp sonra mı ameliyat edilmeli? Bilhassa meme kanserinde, yemek borusu kanserinde, rektum kanserinde bunlar çok önemlidir. Bu yüzden öncesinde bir evreleme yapmak gerekiyor.
Evreleme ne demek?
Radyolojinin devreye girdiği, tomografilerin çekildiği, PET, MR ile değerlendirmenin yapıldığı, kanserin hangi aşamada olduğu. Ameliyata uygun olup olmadığı, uygun değilse neler yapılması gerektiği konusunda, bir ön değerlendirmedir. Ondan sonrasında ameliyat safhasıdır.
Tabii onkolojik ameliyatlar ancak özel eğitim alanların yapacağı bir iştir. Biz bunu yaklaşık 7-8 yıldır bölgenin ilk cerrahi onkologu olarak yapıyoruz. Şu an ekibimize Ankara Üniversitesi Cerrahi onkolojiden bir cerrahi onkolog daha geldi. Bir Gastro Cerrah arkadaşımız var. Özel eğitim verdiğimiz asistanlarımızla birlikte planlama yaparak hastalarımıza klinik anlamda iyi bir hizmet veriyoruz.
Hastayla birebir ilişki de çok önemlidir. Hastaya dokunmak, onu dinlemek, doktora ulaşılabilirlik durumu başka yerlere göre daha fazladır. Mesai içerisinde her zaman ulaşılabilir durumdayız. Ameliyat aralarında da olsa her gün hastalarımızı görüyoruz. Ameliyat sonrası hastayla ilgilenmek en az ameliyat kadar önemlidir. Büyük şehirlere gidip ameliyat olmuş hastalar ameliyattan sonra yeterince izlenmiyor ve ortada kalıyorlar. Ameliyatla iş bitmiyor, doktora ulaşabilir olmak çok önemli. Sonrasında multi disiplinler dediğimiz safha da çok önemlidir. Multi disiplinin; kemoterapi safhası, onkoloji ayağı, radyasyon boyutu var, nükleer tıp boyutu var. Nükleer tıp boyutumuzda çok gelişkindir. Türkiye’de sayılı merkezlerden biriyiz. Mesela PET’imiz hem doktorlarımızın birikmiş deneyim, hem de çekim kalitesi anlamında birçok merkezden ileri durumdayız.
Bölgedeki kanser oranı nasıl? Halk sağlığı açısından insanlar nelere dikkat etmeli. Özellikle kanserin son dönemlerde bu kadar artmasının nedenleri nelerdir? Diyarbakır ve çevresinde bir artış var mı? Varsa bunu neler tetiklemiş olabilir? Bu konuda halk nelere dikkat etmeli? Bu konuda her zaman erken teşhisin önemli olduğuna vurgular yapılıyor. Erken teşhis için insanlar hangi yaşlardan sonra ne tür tetkikler yaptırmalıdır?
Bunu tek tek organ bazlı kanserlerde konuşmak daha doğru olabilir. Genel bir fotoğraf çizmek gerekirse; tabii biz buna çağın vebasıdır diyoruz. Yaygın bir hastalık ve hala çözülmedi. Çok net bir çözümü de yok. Bildiğimiz birçok etkeni var. Artık klasikleşmiş çevresel etkenlerden, hava kirliliğinden, tüketilen besinlerden tutalım, kullandığımız eşyalara kadar birçok etken vardır. Ayrıca yaşadığımız ortamın doğallığının bozulmasıyla birlikte kanserojen bir dünya ortaya çıkmaya başladı. Özellikle nüfusun artışı, ileri yaş (artık insanlarımız uzun ömürlü oluyor). Kanser temelde çevresel ve genetik birlikteliğiyle giden bir olgu oluyor. Çevresel etkenler bozuksa artık buna genetik bir yatkınlık da varsa oluşuyor.
ERKEN TEŞHİS İÇİN BELİRLİ TAŞLARDA TETKİK YAPTIRMAK GEREKİR
Mesela ailede bir meme kanseri varsa o kişi de genetik olarak ortaya çıkması yüksek. Bunu meme ve kalın bağırsak kanseri için bilhassa söyleyebiliriz.
Bunu önlemek için, teşhis için birçok taramalar yapılıyor. Birçok kanserde bu artık rutin bir kural haline gelmiştir. Meme kanserini engellemek için erkenden başlayarak taramalar yapıyoruz. 40 yaşından başlayarak mamografi yapıyoruz. Tabi aile öyküsü varsa daha erken yaşlarda tarama yapıyoruz. Yani KETEM’ler, bu taramaları yapıyor. Bunu ihmal etmemek gerekir. Kalın bağırsak kanserinde de en azından 50 yaşında başlayarak bir kolonoskopi ya da rektoskopi ile ucunda ışıklı küçük kamera olan bir hortumla kalın bağırsak temizliği yapıldıktan sonra direk görüş altında bakılması yapılıyor. Başka kanserler için birtakım kan tahlilleri yapılıyor. Erken teşhisteki amaç belli bir kanser riskinin başladığı yaşta taramalar yaprak zamanında gereken kontrolleri ve tedavileri uygulamak gerekiyor. Tabii beslenmeye dikkat etmek, doğal ortam, stressiz ortam, kanserin başlamasının en önemli nedeni vücut direncinin, savunma sisteminin zayıflaması ya da çökmesidir. Yoksa kanserojen hücreler her zaman vücutta oluşuyor. Ama vücut bunu bir şekilde elimine ediyor. Eğer immün sisteminiz yani vücut direnciniz düşükse, bu stresli yaşam, sosyo politik karmaşalar bunların hepsi etken, moral çok önemli. Bazı kanser hastalarımız var, bütün ilaçlara rağmen, ameliyatlara rağmen çok uzun yaşatamadığımız hastalar oluyor ama çok ileri bir kanser olmasına rağmen moral motivasyonu yüksek olduğu için halk dilinde kanseri yenme dediğimiz gelişmeler oluyor. Tamamıyla kür dediğimiz bir daha nüksetmeyen kanser hastalarımız var. Bunları gözlemlediğimizde moral, motivasyon, toplumsallık, inanç, yaşama tutunma bunların hepsi insanda direnci artıran ve kansere karşı vücudu daha diri kılan, vücudun onunla savaşmasında immün sistemini güçlendiren etkenlerdir.
KANSER ARTIK DÜNYADA BİR SALGIN GİBİDİR
Şunu da belirtmek gerekiyor. Kanser oranları dünyada artıyor. Artık kanser bir salgın gibidir. Onun için çağın vebası diyoruz. Bu istatistiklere belki çok fazla yansımıyor. Benim alanımda karşılaştığım en çok meme kanseri, kalın bağırsak kanseri yani kolonda rektum kanseri, mide kanseri bunları çok görüyoruz. Dünyada da kolon kanseri üçüncü sırada, kadınlarda meme kanseri ise birinci sıradadır. Akciğer kanserleri de var ama onlar bizim alanımız değil. Bu cerrahi onkologlardan ziyade, göğüs cerrahlarının, göğüs hastalıklarının alanı. Bizim alanımızda gördüğümüz kanserler bunlar. Meme kanseri bizde emziren kadınlarda daha az görülür. Sık doğum yapan kadınlarda da daha az görülüyor. Bu anlamda bizim bölgede daha az rastlanıyor. Bizde tek handikap geç teşhistir. Memesinde bir kitle bulunduğunda bize geç geliyor. Bir kitle bulunduğunda hemen bize başvurması gerekirken geç kalıyor. Bu yüzden bulduğumuz kanserler vaka olarak sayısı az fakat hastalık ileri aşamada oluyor. Bu açıdan meme kanserin bizim bölgede çok gözükmesi de bir tersliktir. Aslında bir avantajın dezavantaja dönüşmesidir diyebiliriz. Bağırsaklarla ilgili kanserlerde de beslenmede, batı tarzı beslenme neden oluyor. Bu da sebze meyvenin az tüketilmesi ve özellikle kırmızı etin çok yenmesidir. Ayrıca hareketsizlik bunlar birçok kanser de etken olduğu gibi bağırsak kanserinde de daha çok etkiliyor.
MEME KANSERİNDE AVANTAJIMIZ DEZAVANTAJA DÖNÜŞÜYOR
Meme kanserlerinin bu kadar ileri safhalarda size gelmesi geç teşhise neden oluyor. Tabii ki feodal geleneklerden dolayı kadın bu rahatsızlığını saklıyor. Acaba ne derler veya erkek tarafından kadının bu rahatsızlığının önemsenmemesi ancak çok ileri aşamalarda doktora görünmesine yol açıyor. Bu da gerekli müdahalelerin yapılması için çok gecikilmiş oluyor.
Bu gecikme veya erteleme durumu da; hem bizim işimizi zorlaştırıyor hem de hastanın sağlığını ciddi bir risk altına sokuyor.
Halk dilinde bir yanlış inanç var. Erken teşhis ederken bile küçük bir parça alarak biyopsi yapıyoruz. Söylenti bıçak değerse yayılır deniyor. Bu çok yanlış bir inanıştır. Böyle bir şey yok. Teşhis için mutlaka iğne ile küçük bir parça almak gerekiyor. Bunun hiçbir zararı yok. Zaten ameliyat şansı olan kanser hastasını ameliyat etmek onu iyileştirir. Ameliyat şansı olmayan, bütün vücuda yayılmış hastayı zaten biz de ameliyat etmiyoruz. Onun dışında kansere bıçak deyince yayılır söylemi tamamen şehir efsanesidir.
Ne tür ameliyatlar yapıyorsunuz?
Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde bizim için büyük bir birikim oldu. 7-8 yıldır haftada 3-4 bazen de 5 kanser ameliyat yapıyorum.
Mümkün mertebe ameliyatlarımızı kanserin kurallarına göre yapıyoruz. Ekip olarak ameliyat öncesi bütün hazırlıklarımızı da yapıyoruz. En ileri kanser ameliyatlarını da yapıyoruz. Pankreas kanserleri, nadirde olsa karaciğer kanserleri de olsa, daha çok da mide, kolon ve rektum kanserleri yapıyoruz.
KAPALI YÖNTEMLE DE AMALİYATLARIMIZI YAPIYORUZ
Son dönemlerde artık ameliyatların çoğu kapalı yöntemlerle yapılmaya başlandı. Siz de bu yöntemi uyguluyor musunuz?
Son dönemde bunların çoğunu biz de kapalı yöntemle yapıyoruz. Bilhassa son bir yıldır yemek borusu kanserlerinde de bu yöntemi uyguluyoruz. Çünkü bu ameliyatlarda önceden göğsü ve karnı açarak yapılıyordu. Biz şimdi bu ameliyatı da kapalı yapıyoruz. Bu konularda tecrübemiz birikti. Mide ameliyatını yaklaşık bir yıldır kapalı yapıyoruz. Kolon ve rektum kanserinde bu yöntemi oturttuk. Kanser cerrahisinin ilkelerinden ödün vermeden kapalı yani laparoskopik cerrahi yapıyoruz. Bu da ekstra bir tecrübe gerektiriyor. Bu konuda da biz artık sistemimizi oturttuk. Bölgemiz için bu büyük bir ihtiyaçtı. Bunu yapıyor olmaktan biz de mutluyuz. Hastalarımıza böyle bir hizmette veriyoruz.
İkincisi HİPEK dediğimiz sıcak kemoterapi bu çok az merkezde uygulanıyordu. Şimdi ülkenin birçok yerinde var ama ilk uygulayanlardan biri de biziz.
Bunları bizim insanlarımızın bilmesi çok önemli. Çünkü hastalarımız bunlar için büyük şehirlere gidip, oralarda çok büyük zorluklar yaşıyor, çok para harcıyorlar. HİPEK dediğimiz karın içi sıcak terapi yöntemi başka yerde yapılmıyormuş gibi. Biz burada yapıyoruz. Şöyle bir durum var. Daha önceden bu uygulamanın ödemesini devlet karşılıyordu. Son bir iki yıldır devlet tarafından ödeme yapılmıyor. Şimdi bu masrafı hasta karşılıyor. Ama bu sorun aşılacak gibi görülüyor.
KANSER CERRAHİSİ BİR VİCDAN CERRAHİSİDİR
Kansere yakalanmış birçok insan Diyarbakır’ı küçümseyerek batı illerinde çare aramaya gidiyorlar ve çok para harcıyorlar.
Benim alanımla yani cerrahi onkoloji ile ilgili; Ankara ve İstanbul'da yapılacakları biz burada yapabiliyoruz.
Bu meselenin bir de sosyal boyutu var. Mesela annesi hastalandı büyükşehir'e götürmedi. Annesi hastalandı; Büyükşehir'e götürmedi gibi bir sosyal baskıyla da karşılaşıyorlar. Oradaki koşullardan sonra çoğu geri de geliyor. Ayrıca oradan bize gelenler de var. Bizim burada hastanedeki ekip çalışmasını bildikleri için gelen birçok hastamız var. Bize bölgeden de çok hasta gelir. Şırnak'tan, Bingöl'den, Mardin'den İstanbul'dan da gelen hemşerilerimiz oluyor. Biz bu işi vicdanen yapıyoruz. Çünkü ben bu cümleyi çok önemsiyorum. Kanser cerrahisi bir vicdan cerrahisidir. Diğer cerrahilere benzemez. Niye böyle söylüyorum? Çünkü hastanın bir tek şansı vardır. O da ilk ameliyattır. Mesela fıtık ameliyatı yaptın olmadı. Bir daha yapılabilir. Hatta iki- üç kez olabilir. Hasta çok hayati zarar görmez. Ama kanser cerrahisi kurallarına göre uygun şekilde yapılmadı mı? O hastanın yaşamı hem daha kısalır hem de ameliyattan gerekli faydayı göremez. Kemoterapide çok daha az etkili olur. Doktor ameliyatta vicdanı ile baş başadır. Kanser cerrahisi kurallarına göre yaparsa; hasta çok daha uzun yaşar. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Bundan dolayı kanser cerrahisi eşittir vicdan cerrahisidir diyorum.
Kanser diğer hastalıklar gibi çok korkulacak bir şey değil ancak çok ilerlerse yaşam riski tehlikeye girmektedir. Böyle bir riskin ortaya çıkmaması için de zamanında bazı tetkikler yaptırmak gerekiyor. Bende olmaz diye bir rehavete kapılmadan sağlık için kontrolleri zaman zaman yaptırmak gerekiyor. Belirttiğiniz gibi genetik olarak yakın kan bağı ilişkilerinde görülenlerin kontrollerine biraz daha dikkat etmeleri gerekiyor. İklimsel değişiklikler, çevre ve gıdaların yetiştirilme biçimleri, katkılı yiyecekler de bunu tetikleyen etkenler oluyor. Erken teşhis her zaman yaşamı kurtarır.
Bakış açınızı önemsiyorum. Ama popülist olmamak gerekiyor. Kanser çok karmaşık ve zor bir hastalıktır ama çok çok da ilerlemeler var. Kanser nihayetinde hem genetik hem de çevresel hastalık. Çağın vebasıdır diyoruz ama bilinçli bir yaşam, basit önlemlerle erkenden teşhis edildiğinde mücadele kazanılmış oluyor. Meme kanserini mesela artık kanser bile saymıyoruz. Kronik bir hastalık gibi. Eğer erkenden teşhis etmişsek sanki şeker hastalığı nasıl ömür boyu bir insan şekerle yaşayabiliyorsa bu hastalığı yenebiliyor. Şimdi 30-40 yıl bununla yaşayan hastalarımız var. Fakat eskiden bunu sağlayamayabiliyorduk. Bilinçli olacağız. Erken teşhis için basit tetkikler var. Meme kanseri için mamografi, kolon kanseri için kolonoskopi, mide için endoskopi gibi. Mesela kanserin genel belirtileri var, zayıflama, iştahsızlık gibi bütün kanserlerin belirtileri var bu tür şeylerde de bir doktora görülmekte fayda vardır. Bu tetkikler çok zor değil bu tetkiklerden korkmamak lazım.
KANSER BİREYİN SORUNU OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR
Şehirlerin aşırı büyümesi, gürültü kirliliğinin yol açtı stres. Egzozun, fabrikaların yaptığı hava kirliliği, savaşın olduğu ülkelerde kullanılan silahlardan yayılan radyoaktif maddelerin havayı ve toprağı zehirlemesi, beslenme sorunları, anarşik ortamın yarattığı ruhsal çöküntü diye birçok neden sıralayabiliriz.
Aslında kanser bir bireyin de sorunu değil. Aynı zamanda politik bir sorundur da. Dünyanın sorunu, devletlerin sorunudur. Şimdi çevreyi kanserojen olmaktan kurtarmak, sadece bireylerin başarabileceği bir şey değildir. İyi beslenme, yoksullukla mücadele. Çünkü kanser kötü beslenmeyle de ilgilidir. Kötü hava, doğal çevrenin bozulması bunları bir tek kişinin tek başına çözeceği sorunlar değildir. Kanserojen bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu bütün insanlığın sorunudur. Bu biraz da vahşi kapitalizmin getirdiği sorun. Bana göre kapitalizm bir kanser rejimidir. Bunu politik bir dil olarak değil bir sağlıkçı, bir doktor olarak söylüyoruz. Aşırı üretim. Üretim içinde insanları nasıl doyuracak. Hormonlu, GDO’lu gıdalar üretecek ki, çok fazla olsun. Artı insana çok değer verme yok. İnsanlar mutsuz. Mutluluk bile kansere karşı önlemdir. Mutlu insanın kanser olma ihtimali daha azdır.
Kanser toplumsal bir sorun olduğu için kansere karşı mücadele de bütüncül bir savaştır. Bu tek tek bireylerin hatta tek tek devletlerinde çözeceği bir sorunun ötesinde dünya çapında genel bir insanlık sorunudur.
İnsanın yaşamı için gereken temiz havayı karşılayamıyorsa, yeterli ve sağlıklı beslenemiyorsa, genetiğiyle oynanmamış doğal besinleri alamıyorsa toplumsal olarak stresli ve sorunlardan kurtulamıyorsa kanser çok uzağımızda değildir.
Kanserlerin çok azı genetik, % 90’nı genetik olmayan nedenlerden dolayıdır. Genetik olanları da bilim çok yaklaştı bunu da çözecektir.
Daha iyi hizmet verebilmek için ne tür önerileriniz var?
Çok büyük emekler verdik. Şu an çok iyi bir yerdeyiz. Ama tek eksikliğimiz; daha önceden salt kansere ait bir kliniğimiz açıldı. Sonradan kapanarak diğer cerrahi hastalarıyla iç içe geçti. Çok ciddi anlamda kurumsal destek alamıyoruz. Kurumların işleyişi anlamında çok tıkandığımız anlar oluyor.
Şu an hastanenin koşulları uygun olup ya da ilimizde tamamen kanser cerrahisine ayrılmış bir hastane, bir merkez olsaydı daha iyi olurdu. Tabiki ileriye dönük başka ütopyalarımızda var. Sivrice gölünün kenarında örneğin kamuya ait bir hastane ne güzel olurdu. Kanser hastalarımıza tüm bölümlerin hizmet verdiği multi displener bir hizmet hastanesi, sosyal destek, moral motivasyonunda aynı anda sağlandığı... Diğer hastalarla iç içe değil de sadece kanser hastalarının yattığı bir klinik kısa süreli ilk hedefimiz. Onu da gerçekleştireceğimize inanıyorum.
Her yaştan herkesi ilgilendiren kanser konusunda değerli deney ve tecrübelerinizi bizimle paylaştınız. Çok teşekkür ediyor, hastalarınıza acil şifalar diliyoruz.
Ben de size göstermiş olduğunuz duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.