HAYALLERİM ENGEL TANIMADI
Malatya’da doğan Ayten Baran kız çocuklarından çoğunun başına geldiği gibi okuduğu liseden ayrılmak zorunda kalır. Çocukken başlayan resim yapma sevdasını devam ettirir. Şimdi ebru üzerine yağlı boya tekniğiyle birbirinden güzel tablolar ortaya çıkarır. Daha sonra dışarıdan okulunu bitirir. Yurt içi ve dışında birçok kişisel ve karma sergi açar. İlk defa geldiği Diyarbakır İç Kalede de resim sergisi açar. Bizde bu vesileyle kentimize gelen ressam Ayten Baran’la bir söyleşi gerçekleştirdik.
Mümin Ağcakaya
Okuyucularımıza kendinizi tanıtmak isterseniz neler söylemek istersiniz?
Malatya’da doğdum. Çocukluğunda heykel, resim yapıyordum. Resimle ilgili herhangi bir akademik eğitim almadım. O dönemde bir kız olarak okula gitmek büyük bir nimetti. Okutulmamak, hemen evlendirilmek; doğduğumuz yerlerde bir kız çocuğunun kaderidir. Ben okudum ama okulu yarıda bırakmak zorunda kaldım. Malatya'da Kız meslek lisesinde okurken, okulun birincisi idim. İstanbul’a taşınınca; Bakırköy Kız Meslek Lisesine devam ettim. Babam bana sınıfta kalırsan okutmayacağım dedi. Bakırköy Kız Meslek Lisesinde İngilizceden sınıfta kalınca okulu bırakmak zorunda kaldım. Evde oturunca da belli bir yaştan sonra evlendirilip, çoluk çocuğa karıştık.
Resim yapma merakı sizi nasıl sardı?
Çocuklar ayakları üzerinde durmaya başladıktan sonra; resim yapmaya başladım. Zaten çocukken resim yapmaya, çamurdan at, eşek, koltuk gibi şeyler yapmaya bir merakım vardı. Çocukluk merakı yeniden depreşmeye başladı. Böylece resim yapmaya devam ettim. Keşke çocukluk zamanlarımızda olanak ve imkânlarım daha farklı olsaydı şimdi benim için sanat hayatım daha farklı olurdu. Bu açığı kapatmak için de şimdi çok yoğun olarak çalışıyorum. Sabah erkenden atölyeye geçiyorum ve akşama kadar çalışıyorum. Görevli bir memurun ya da işçinin işine gittiği gibi erkenden resmin başına geçip akşama kadar çalışıyorum. 20 senedir bu şekilde devam ediyor. 15 sedir de sergilere katılıyorum. Önceki yıllarda yapamadığım günlerin acısını çıkarıyorum. Bu durum bende bir alışkanlık ve hayata bakış açısına dönüştü. Benim için durmak yok.
Ne tür resimler yapıyorsunuz?
Klasik, reel çalışıyorum. Siparişler geldiğinde talebe göre; sürrealist, soyut, portre, manzara gibi her türlü resim yapıyorum.
Resimlerinizi kişisel taleplerin dışında nasıl değerlendiriyor sunuz?
Kurumlardan talepler geldiğinde resimlerimi oralarda sergiliyorum. İstanbul'da Beylerbeyi Sarayı, Basın Müzesi, kültür merkezlerinde, özel galerilerde resim sergileri açtım.
Yurtdışında hangi ülkelerde sergi açtınız?
Berlin ve Paris'te kişisel sergi açtım. Yunanistan ve Paris’te karma sergiye katıldım. Türkiye Ressamlar Derneği üyesi olduğum için karma sergilerimizi derneğimiz aracılığıyla katılıyoruz. Şimdiye kadar 45 kişisel, 100'den fazla da karma sergiye katıldım.
Türkiye’de, İstanbul, Edirne, Kars- Sarıkamış, Antep, Urfa Mardin en son olarak da Diyarbakır’da açtım. Önümüzdeki yıl yurtdışı ve yurt içi sergilerim olacak. Müzelere götürdüğüm resimlerim ebru üzerine yağlı boya çalışmalarım oluyor. Ebru üzerine yağlı boyayı ilk yapanlardanım. Daha önce Ebru üzerine kalografi, semazenler, akrilik ya da çini ile yazanlar çok olmuştur. Ama yağlı boya resim yapan ilklerdenim. Benden sonra hoşuna gidip yapanlar oldu. Bu da beni sevindiriyor.
Ebru üzerine yağlıboya daha farklı bir teknik mi gerektiriyor?
Tabii hemen kapanmıyor, birkaç aşama gerekiyor. Akrilik yapınca hemen kapatıyor ama güzel olmuyor. Ebru ve yağlıboya daha iyi bütünleşiyor. Kat kat ta ki kendini daha iyi gösterene kadar boya çekiyorsunuz. Severek çalışıyorum. Bu tarz hoşuma da gidiyor. Müzelerde açmamın nedeni de insanlar gezdiği zaman, ebru zaten eski bir sanat, Ebru ile resmi birleştirip sergilemek hedefim. Birçok yerde daha açtığımda, daha çok insana ulaştığımda o zaman hedefime ulaştım diyeceğim. Bu çalışmalara devam ediyorum. Yurt içi yurt dışı çalışmalarım olacak.
Çalışırken nasıl bir duygu atmosfer içerisine giriyorsunuz?
Resimlerinize başlamadan önce nasıl bir hazırlık çalışmanız yaşamanızı oluyor?
Atları yapmayı çok seviyorum. Atlar çok asil bir hayvan. Atları çok severek çalışıyorum. Dört resim çalışıyorsam beşincisi mutlaka atlar üzerine oluyor. Sonra kedileri de demek ki gizli gizli seviyormuşum ki kedileri de yapıyorum. Ebru üzerine olan resimlerin birçoğunda kedi vardır. Ayrıca portre, çocuk resimleri de çalıştım ama manzara daha az çalıştım.
Resmi kendinize verdiğiniz zaman nasıl çalışıyorsunuz?
Kendimi kaybediyorum. Adeta hipnoz oluyorum. Müziğimi açıyorum. Atölyede çalışırken beni kimsenin rahatsız etmesini istemiyorum. Eğer o gün bir misafirim gelecekse, o gün ince detay çalışmıyorum. Resmin kabasıyla ya da astlarını atarım. İnce detay çalışacaksam o gün kimseyi kabul etmem. Müziğim açarım resimde bütünleşir. Başka bir âleme giderim.
Ne tür müzik dinliyorsunuz?
Kulağa hoş gelen her türlü müziği dinlerim. Ama genelde türküdür ama sanat müziğini, batı müziğini de severek dinlerim.
Şarkılar türküler eşliğinde resim dünyasına yolculuk?
Sanatla uğraşanlar genellikle müzik dinleyerek dış dünyayla bağlantılarını keserek adeta inzivaya çekiliyorlar. Zaten yaptığınız işte bütünleşemezseniz güzel şeyler ortaya çıkaramazsınız. Yaptığım resim hoşuma gitmedi ise başkalarında hoşuna gitmeyeceğini düşünüyorum. Onu günyüzüne çıkarmıyorum.
Çalışırken sadece bir resim üzerinde değil; bazen on tuale birden başlıyorum. Üzerinde çalıştığımı yorulunca kuruması için bir kenara bırakıyorum. Daha sonra tekrar ele aldığımda hem eksikliklerini daha iyi görebiliyorum hem de kurduğu için de resim üzerinde tekrardan çalışmak daha kolay oluyor.
Tek bir konu üzerine mi on tual üzerinde çalışıyorsunuz?
Hepsi birbirinden değişik konular oluyor. Mesela biri at, biri çocuk, biri manzara veya portre olabiliyor portre olabiliyor.
Birinin üzerine yoğunlaşıp yorulduktan, verimli olamadığımı anladığımda hemen bir başkasına geçiyorum.
Resim yapınca hiç yorulduğumu hissetmiyorum bile. Zaman benim için duruyor. Hava kararıp, ışık yeterli gelemediği ana, gözüm renkleri seçemediği ana kadar ya da kızımın; ‘Artık geç oldu eve gidelim.’ Diye seslendiği ana kadar çalışmaya devam ediyorum. Hatta bazen yemeği bile unuttuğum oluyor. Atölyeden önce evin bir odasını atölye yapmıştım. Kızımın getirdiği yemekleri bile unuturdum.
Bir resmi bitirdiğiniz zaman hissediyorsunuz?
Yaptığın için en iyi eleştirmeni yine kendin oluyorsun. Sevginizi kattığınız zaman ne kadar güzel bir yemek ortaya çıkıyorsa resim yaparken de benzer bir durum ortaya çıkıyor. Ona bir ruh katmış oluyorsunuz.
Gençlere dönük olarak nasıl bir tavsiyede bulunmak istersiniz?
Bir sanatsal faaliyetle uğraşmak çok güzel bir şeydir. Herhangi bir akademik eğitim almadan resimle uğraşmaya başladım. Bir alaylıyım. Yarıda bıraktığım liseyi dışarıdan sınavlara girerek bitirdim. Tabii bir akademili de olmak isterdim. Çünkü okumanın yaşı yoktur.
Herkesin başarılı olacağı bir yeteneği vardır. Ama bunlar çoğu zaman gizli kalıyor. Yetenekler kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Ama bunun için de tabii çok çalışmak gerekiyor. Çünkü hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Her insanda açığa çıkmamış birçok yetenek vardır. Yeterki kişinin çabası olsun. Emek harcanırsa sonradan kendisinin de şaşıracağı yeteneklerini keşfedebilir.
Sonradan resimle ilgili ders aldınız mı?
İranlı bir ressamdan ve Mehmet Öz’den ders aldım. Kursta yaptığım resmi evde de çalışıyordum. Hocanın gözetiminde çalıştığında ondan güç alıyorsun. Hoca bir fırçayla senin eksikliğini kapatabiliyor. Ama evde o kusuru kendin buluyorsun ve çalışınca kendin başarıyorsun. Bu kusuru kapatmak için çok çalışıyordum. Resimlerin tekrarını yapardım daha güzel olmalı diye.
Doğada o kadar çok ara renk vardır ki; renkler dünyası sınırsızdır. Üretmek sizin hayalinizle ilgilidir. Mesela yeşilin, sarının, kırmızının, siyahın o kadar çok ara tonu var ki.
Hayallere zincir vurmayalım diyorsunuz?
İnsanın yeteneklerini keşfedebilmesi için kendisini gözden geçirmesi gerekiyor Bu anlamda her kişinin bir yeteneğin olduğunu bilmesi gerekiyor ama bunun içinde çalışması gerekiyor hiçbir şey kendiliğinden ortaya çıkmıyor.
Kariyer için akademik eğitim gerekiyor ama yeteneklerin ortaya çıkarılabilmesi için de emek, çaba kesin şart.
Günümüzde gelişen teknoloji resim sanatını nasıl etkiliyor?
İnsanlar evine resim asarken bile bir dijital baskıyı tercih ediyor. Ekonomik sorunların etkisi olsa; ekonomik durumu iyi olanlarda da fazla ilgili değil. Bir tabloyu birbirine alıp verme geleneği yok. Avrupa'da zenginliğin ölçütlerinden biri de evlerindeki tablolar olurmuş. Aydın insanın evinde kütüphanenin olması gibi. Evinde kitap olmayan aydın olabilir mi? Bilgili insanın evinde mutlaka bir kütüphanesi vardır.
Diyarbakır'a İlk kez mi geliyorsunuz?
Evet, ilk kez geliyorum. Henüz gezemedim.
Hafızanızda nasıl bir şehir canlanıyordu?
İnsanlar bazı önyargılarından kurtulabilmeli. Burada da sergi açmayı çok istiyordum. Bu şehri görmeliyim ve burada resimlerimi sergilemeliyim diye düşünüyordum. Güzel bir şehir, gelişmiş bir kültürü olduğunu biliyorum.
Diyarbakır'da eski bir kültür kenti. Bu kentte geçmişten beri birçok şairler, yazarlar, sanatçılar çıkmıştır. Kentin böyle güçlü bir kültürel damarı vardır. Buralara gelmeyen, görmeyen gezmeyen insanlarda çeşitli yanlış algılar oluşabiliyor. Bu algıları kırmak için gelip görmek gerekiyor. İnsanların algısı beni ilgilendirmiyor. Ben kendimi oluşturulmak istenen algılara kaptırmıyorum. İnsan gözüyle gördüğünü daha iyi anlıyor. Görmek algıları yıkar. Algılara kendini kaptırmak insanı her zaman yanıltır. Benim büyük oğlumun eşi İngiliz, Türkiye'ye korkarak gelmişlerdi. Birçok önyargısı vardı. İstanbul'u gördüklerinde hiç dışarıdan göründüğü ya da anlatıldığı gibi olmadığını söylediler. Bizlerde kendi şehirlerimizi böyle görmememiz gerekir. Görmek, gezmek, tanımak en iyi iletişim yoludur.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Yaratılan değerlere birlikte sahip çıkarsak, geleceğe de sahip çıkarız. Farklılıklarımızla birlikte birbirimizi kabul ettiğimizde daha zenginlik içinde yaşarız. Çünkü gelecek hep birlikte olunacak bir şeydir. Doğa ne kadar renkli ise insanların farklılıkları da bir zenginlik olarak görülmelidir. Bu anlamda gelecek; farklılıklarıyla birlikte birbirlerini kabul edenlerindir. İnsanlar birbirine saygılı olduğu müddetçe çözülemeyecek sorun yoktur. İnsanoğlu fani ama kültürleri devam ediyor.
Bize zaman ayırdığınız için size teşekkür ediyor, sanat hayatınızda başarılar diliyoruz.
Ben de size teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.