‘Halk seçtiği vekile ulaşamıyor’
Tigris Haber - Özel
TİGRİS HABER - Diyarbakır kent sorunları, ekonomi ve ülkenin siyasal gündemleri arasında olan erken seçim üzerine değerlendirmelerde bulunan İYİ Parti Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu, kentteki en öncelikli sorunun geçlerin işsizliği ve umutsuzluğu olduğunu söyledi.
Kent sorunlarına ilişkin siyasi parti il temsilcileriyle yaptığımız görüşmeler çerçevesince İYİ Parti Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu’nun görüşlerine de başvurduk. Ensarioğlu kentin öne çıkan sorununun üniversite okuyan gençlerdeki işsizlik sorunu olduğuna dikkat çekti.
İYİ Parti Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu, muhalefetin erken seçim çağrılarına iktidarın kapıları kapamasının nedenlerini ve ülkede erken seçim koşullarını değerlendirdi.
‘Her zaman sahadayız’
Erken seçim koşullarının temelinde ekonominin yönetilememesinin geldiğini belirten Vejdin Ensarioğlu, şöyle konuştu: “Erken seçim talebi ekonomi ile doğrudan ilişkilidir. Her zaman, millet diyoruz, sandık diyoruz ve ekonominin nasıl yönetildiğini ya da vatandaşın ekonomi yönetiminden memnun olup olmadığını sormamız gerekiyor. Bu aynı zamanda iktidar için de bir güvenoyu anlamına gelecektir. Muhalefet partileri erken seçim talebini dillendirirken piyasadaki durumu, çarşıda pazarda insanların alım gücü, harcama miktarı ve vatandaşın geçim durumuna ilişkin doneleri alarak hükümete bu tabloyu gösteriyor. Mecliste de bu konuya ilişkin soru önergeleri veriliyor. İYİ Parti grubu da bu konuda çok duyarlı. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener pandemi öncesinde de halkın sorunlarını yerinde incelemek için sahadaydı. Esnaf ziyaretlerini ilçe ilçe gerçekleştiriyordu. Tabii pandemi bu süreci bir ölçüde sekteye uğrattı ama sonrasında sahadaki incelemeler, vatandaşın derdini, sorununu yerinde görme faaliyetleri yeniden başladı. Tabii bu arada Covid-19’a ilişkin tüm tedbirler yerine getirilerek bu ziyaretler sürüyor. Biz teşkilatlar olarak da her daim sahadayız.
‘Erken seçim elzemdir’
Erken seçim talebimiz günceldir. Nedeni ise Türkiye’deki iç piyasanın daralması, dışa bağımlılığın artması, dış ticarete ilişkin yetersizlikler, dışarıya doğru borçlanmanın artması, İç borçların artışı, borçlanmada faiz oranlarının yüksek oluşu erken seçim talebimizin ekonomiye ilişkin göstergeleridir. Ekonomi kötü yönetiliyor ve bu koşullarda erken seçim giderlerinin var olan bu durumu daha da kötüleştirebileceği kaygısı var. Vatandaş erken seçimin faturasını muhalefetin hesap edip etmediğini haklı olarak düşünebilir. Erken seçimin maliyeti yaklaşık 500 milyon TL ama ekonominin kötü yönetilmesinden dolayı günlük kaybımız ise 3 milyar TL civarında. Dövizin her gün yükselişi ortada. Merkez Bankası bağımsız değil. Faiz oranlarının zapt edilmeye çalışılması, fiyat istikrarının bir türlü gerçekleştirilememesi gibi konulardan dolayı erken seçim elzemdir. Biran önce bu buhrandan çıkmak için halkın onayına başvurmak gerekiyor. İktidarın halka söyleyecek sözü kalmadı. Yeni projeler yok, yatırımlar durdu. Mevcut yatırımlara da ödenek yapılmıyor. Devam eden yatırımlarda şantiyeler küçültüldü. Türkiye böyle bir durumdayken erken seçimin olmaması yanlıştır. Çünkü hükümetin güven tazelemesi gerekir. Madem iktidar partisi işlerin iyi gittiğini düşünüyor ve kendine çok güveniyorsa buyursun gelsin sandığa, vatandaşın iradesine başvuralım. Bakalım vatandaş bu gidişata nasıl bakıyor? İktidar erken seçimden uzak duruyor, bunun nedeni ise kendine güvensizliktir. Hükümet, haftalık anketler yapıyor ve seçmen desteğinin ne durumda olduğunu çok iyi biliyor. Cumhur İttifakı’nın oylarının hızla eridiğini görüyorlar. Hükümetin ortağının oylarının baraj altında kaldığı yönünde anketler de var. Yani, iktidar bir bütün olarak sandıktan çıkamayacağını bildiği için erken seçimden kaçınıyor. İktidar sandıkta kalacak, çünkü vatandaş artık onların söylemlerinden bıktı.
‘Hani, Türkiye uçacaktı, ne oldu, vatandaşın 11 çeyrek altını nereye gitti?’
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin başlamasıyla birlikte vatandaş ile hükümet arasında bir ayrışma başladığını ifade den Ensarioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sistem Saray Sistemi. Hükümet artık vatandaştan korkuyor. İktidar partisi artık vatandaşın halinden anlamıyor. İlk dönemleri iyiydi ama artık son dönemde çok kötü yönetiyorlar. TÜİK rakamları dahi bunu gösteriyor. Biz TÜİK’in açıkladığı verileri de gerçekçi bulmuyoruz. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları ile vatandaşın sokakta yaşadığı enflasyon, çarşı pazardaki durum aynı değil. Geçen yılki market fiyatları ile bu yılkini bir karşılaştırın. Özellikle gıda fiyatlarının bir yılda ikiye katlandığını göreceksiniz. Ama vatandaşın bu durumunu Damat Bakan görmüyor. Bakan Bey, belki uzaya, yıldızlara bakmamızı istiyor ama dolardaki yükselişi görmemizi istemiyor. Dolara neden bakmayalım, sürekli yükselip duruyor ve dolara gelen zam her şeyin fiyatını etkiliyor. Dolar yükseldikçe Türkiye’ye giren tüm ürünlerin fiyatı artıyor. Bakan Bey diyor ki, ‘ne yapacaksınız doların yükselmesini, maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?’ Keşke dolarla maaş alsaydı vatandaş o zaman sorun olmazdı. Nasılsa bolar yükseldikçe vatandaşın cebindeki para da artacaktı. 2003 yılındaki asgari ücret 318 TL. Çeyrek altın ise 22 TL. O günkü şartlarda vatandaş asgari ücretle 14 tane çeyrek altın alabiliyordu. Şimdi asgari ücret 2 bin 324 TL ve şuan asgari ücretle 3 tane çeyrek alınabiliyor. Peki, nereye gitti 11 tane çeyrek altın? Vatandaşın 11 çeyrek altını eridi, suya karıştı gitti. Hani, Türkiye uçacaktı, kaçacaktı falan, ne oldu, vatandaşın 11 çeyrek altını nereye gitti? Vatandaş gelinen noktada artık geçinemiyor. Diyarbakır’da da ülke genelinde de insanların yüzü gülmüyor. Çünkü insanlarda evine ekmek götürememe kaygısı var. Cumhurbaşkanı , ‘Türkiye’de evine ekmek götürememe diye bir olay yok’ dese de diğer ortak ‘askıda ekme’ kampanyası başlattı. Ayrıca bunlar askıda ekmek uygulamasını bile siyasi şov malzemesine çevirdiler.”
‘Vatandaş seçtiği vekile ulaşamıyor’
Kentteki sorunlara ilişkin konuşan Ensarioğlu, şunları söyledi: “3 yıldır İYİ Parti il Başkanıyım ve bu görevi aldığımdan beri kapım açık ve her gelen vatandaşı birebir görüşüyorum, dertlerini dinliyorum. En çok üzüldüğüm şey ise üniversite gençliğinin yüzde 60’ın üzerinde işsiz olmasıdır. Okuyan gençlerimizin on binlercesi işsiz durumda. Üniversite okuyan gençler gelip bana özel güvenlik için, tekstilde çalışmak için iş aradıklarını ve kendilerine yardımcı olmamı istiyorlar. Okumuş gençlerimizin düşürüldüğü bu durum beni çok üzüyor. Mühendislik okuyan gençlerimizin tekstil fabrikasında vasıfsız işçi olarak çalışmak için başvurmaları nasıl bir çaresizliktir. Bu gençlerimizi kim bu hale düşürdü? Elektrik Elektronik mezunu gencimiz özel güvenlik sertifikası almak için uğraşıyor. Diyarbakır gençliği şuan umudunu yitirmiş durumda. Halkın siyasilere bakışı maalesef değişmiş. Vatandaş siyasilere güvenmiyor. Siyasiler verdikleri sözleri tutmamışlar. Ben bir kişiyle görüştüğümde şuna bakarım; dün ne yaptın, bugün ne yapıyorsun, yarın için projen nedir? Ama siyasi iktidar çıkıp CHP’nin bilmem ne zaman yaptıkları üzerinden eleştiri yapmaya çalışıyor. Bugün onu dinleyenler bile o dönemi yaşamamış. Yani siyasi iktidar geçmişi anlatarak, insanların gelecek beklentilerini yok sayıyor. Sen iktidarsın ülkeyi yönetiyorsun ve halka ne vereceksin onu anlat. Ama yok, halka verecek bir şeyleri kalmamış ve hikaye anlatıyorlar. 18 yıldır iktidardasın ve sen bugün ne yapıyorsun onu anlat. Atatürk’ten bile daha fazla iktidarda kaldınız ama ülkeyi getirdiğiniz nokta ortada. Diyarbakır’da 18 yılda bir tek fabrika mı kurdunuz ne yaptınız? 18 yılda Diyarbakır gençliği için hangi adımı attınız? Yol yapmakla övünmeyin, istihdam ne durumda ondan bahsedin. İnsanların geçinebiliyor mu ona bakın. Kentteki 300 tescilli eser var, bunlarla ilgili bir çalışma var mı? Sayın Valimiz ile görüştüm bununla ilgili bir çabasının olacağını da biliyorum. Vali Bey’in turizmin başkenti Antalya’dan geliyor olması, Diyarbakır’ımıza ayrıca heyecan katmıştır, katkılarına olan inancımız tamdır. Bin yataklı bir şehir hastanesinden bahsediliyor ancak henüz bir çalışma görmedik. Bunun yanında Diyarbakır’da iktidar partisinin milletvekilleri halktan kopuk. Daha vahimi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kaynaklı bakanlar dışarıdan atandığı için iktidar partisinin vekilleri bile o bakanlara ulaşamıyor. İktidar milletvekilinden medet bulamayan vatandaş bize geliyor, İYİ Parti Diyarbakır İl Başkanlığı’ndan dertlerine sorun bulmaya çalışıyor. Vatandaşın iktidar partisinin milletvekiline ulaşamaması çok vahim bir durum. Vatandaş seçtiği vekile ulaşamıyor.
‘Bizim için önemli olan vatandaşın mağdur edilmemesidir’
Bağlar’daki kentsel dönüşüme ilişkin konuşan Vejdin Ensarioğlu şöyle konuştu: “Bağlar’da kentsel dönüşüm elzemdir ve acil olarak yapılmalıdır. Bağlar’da önceki dönem görev yapan Kaymakam Bey ile görüşmüştüm ve ödeneklerin hazır olduğunu ve biran önce kentsel dönüşüme başlayacaklarını ifade etmişti. Kaymakam Bey’den şu talebim olmuştu: Kentsel dönüşüm çalışmalarında sadece Bağlar’daki gençleri istihdam edin. Projenin bitiminde de sosyal tesislerde, spor komplekslerinde Bağlar gençlerini istihdam edin. Kaymakam Nihat Bey de bu önerimi makul karşıladı. Tabii yeni kaymakam geldi, pandemi sürecinde dolayı kentsel dönüşüm çalışmalarına da ara verildi. Kentsel dönüşüm çalışmaları yeniden başladı ancak vatandaş bu konuda kaygılı. Bağlar’da rant uğruna vatandaşın mağdur edilmesi ciddi endişe konusu. Bağlar birilerine peşkeş mi çekilecek, bunun takipçisi olacağız. Sur’da çok sıkıntılar yaşandı. Bağlar’da bunun olması için konunun takipçisi olacağız. Bağlar’ın yandaş müteahhitlere verilmesinden herkes kaygı duyuyor. Bizim için önemli olan vatandaşın mağdur edilmemesidir.
Denetimler yetersiz, vatandaş bilinçsiz
Kentte artan vaka sayılarına ilişkin ise Ensarioğlu şunları ifade etti: “Aslında uzun bir süre geleneklerimizden, taziyeler, düğünler vs. vazgeçemediğimiz için vaka sayılarının önüne bir türlü geçemedik. Tabii bu konuda alınan tedbirler sonrası vaka sayıları bir nebze olsun düştü. Ama şimdi vakaların yeniden yükseldiğini de görüyoruz. Birçok can kayıpları yaşandı. Annemiz, babamız, kutsalımız olan aile büyüklerimiz kaybettik. Evlat babaya hastalık bulaştırdı. Bir dönem özel hastanelerin covid-19 hastası kabul etmemesinden kaynaklı yatak sorunu vardı. Devlet hastaneleri yetersiz kalmıştı. Tabii vatandaşın da çok ihmali oldu. Tedbirlere yeterince uyum sağlanmadı. Devletin aldığı tedbirler de yeterli değildi. Devlet vakların gerçek sayılarının açıklanmasında şeffaf olmalıydı. İl il gerçek vaka sayıları açıklanmalıdır. Vakalarda gerçekler gizlenince vatandaş da salgını ciddiye alamadı. Diyarbakır’da koronavirüs kaynaklı can kayıpları yüzünden Yeniköy Mezarlıklar müdürünün psikolojisi bozulmuştu. Devlet can kayıplarına ilişkin resmi ramakları bizimle paylaşmıyor ama mezarlık orada ve kaç vatandaşın koronadan yaşamını yitirdiği aslında bellidir. Tabii sadece devlet tedbirleri ile bu işin önü alınamaz, asıl vatandaşın tedbirlere sıkı bir şekilde uyması gerekiyor. Taziyeler yasak ama kaçak bir şekilde yine taziyeler kuruluyor. Demek ki, vatandaş olarak bu konuda yeterli bilince sahip değiliz. Maske, mesafe, temizlik kurallarını ciddi şekle uygulayacağız, başka çaresi yok. Bunun dışında testi pozitif çıkan insanlar evlerinde karantinaya alınıyor. Peki, bu insanların evlerinde karantina için yeterli koşullar var mı? Evde yaşlı var mı, kronik hasta var mı? Bunlar tespit ediliyor, buna göre bir planlama yapılıyor mu? Evde karantina altındaki vakalara yeterli denetim yapılıyor mu, insanlar evlerinde mi sokağa çıkılar mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.