Epik Düellolardan Dandik Bir Düelloya; Musk ve Zuck Dövüşü
Şehmus Damar
TİGRİS HABER - Dünyanın artık unutulmuş ya da hemen hemen hiç uygulanmayan bu etkileyici kozları paylaşma geleneği, heyecan arayan multimilyarderlerin şov tutkusu yüzünden yeniden gündemde.
Geçmiş zamanlarda savaşları önleme özelliğinden, aşk, hakaret, onur, kim haklı ve kim daha iyi savaşçıdır? Rekabetine kadar birçok meselenin bu yolla çözülmeye çalışıldığı düello, 19. Yüzyılın ortalarına kadar bir yargı aracıydı. Kazananın yargı tarafından haklı bulunduğu ‘’yargısal düello’’ Fransa'da 1547'de yasaklanırken, İngiltere'de 1819'a kadar sürdü.
Bundan sonraki yıllarda Amerikalı silahşorlar, Japon samuraylar ve diğer coğrafyalardaki savaşçılar arasında devam eden bu haşin gelenek, o beldelerde de modası geçince daha sonra kovboy, karate ve samuray filmlerinin vazgeçilmez temalarından biri oldu.
Truvalı Hektor ve Aşil; Ali bin Ebu Talib ve Amr bin Abdu Vedd; Miyamoto Musashi ve Sasaki Kojiro’dan bir namus meselesi düellosu olan Rusların büyük şairi Aleksandr Puşkin ve Georges d'Anthès arasında yapılan düelloya kadar tarih ve tarihçiler bu destansı hesaplaşmalara her zaman övgü ile yer verdi.
Tarih kitaplarının en çok okunan, en heyecanlı ve en etkileyici anları olan düellolar, birçok zaferle birlikte hazin sonuçlara ve birçok acılara da sebep oldular.
Truva savaşının dönüm noktası; Hektor ve Aşil (Akhilles) düellosu
Truva savaşı sürerken Truva’nın kahraman prensi Hektor ve Yunan ordusunun yenilmez savaşçısı Aşil arasında yapılan bu meşhur düello, savaşın başladığı ilk günden beridir bekleniyordu.
Savaş sürerken Yunan ordusunun komuta kademesiyle fikri anlaşmazlıklar içine giren Aşil savaşmaktan vazgeçince kuzeni Patroklus, Aşil’in zırhını giyerek savaş meydanına çıkar bu sırada kendisini Aşil sanan Hektor tarafından öldürülür.
Kuzeninin Hektor tarafından öldürüldüğünü haber alan Aşil, çılgına dönmüştür. Patroklus’un intikamını almak için Truva surlarının önüne gelerek Hektor’u düelloya davet eder. Ilk başta düelloyu kabul etmeyen Hektor Truva ordusunun komutanları ve Truva halkının isteği üzerine düelloyu kabul eder.
Truva şehrinin kapıları önünde yapılan düello o kadar şiddet ve hiddetle başladı ki dövüşün ilk anlarında bile tarafların mızrak ve kılıçları kırılmış, zırhları parçalanmıştı.
Truva halkı ve saray ahalisi bu iki devin çarpışmasını surların üzerinden seyrederken, Yunan ve Truva ordularının askerleri savaş meydanlarının şimdiye kadar yenilmemiş büyük savaşçılarının çarpışmasını hayranlıkla izlemekteydi.
Uzun süren çarpışmada defalarca kırılan silahlar değiştirilmiş, yaralar sarılmamış, savaşçılar terlerini bile silecek zaman bulamamışlardı. Sonunda Aşil etkili bir kılıç darbesiyle Hektor’u öldürür.
Truva halkı ve ordusu büyük bir moral bozukluğu içine girer. Yenilmez prensleri ve ordularının komutanı yenilmiştir.
Ve bu düellodan kısa bir süre sonra Yunan ordusu meşhur ‘’Truva atı’’ hilesiyle Truva şehrine girmeyi başarır. Birlikleriyle saraya saldıran Aşil, burada Hektor’un kardeşi Paris, tarafından okla öldürülür.
Paris’in attığı ok efsaneye göre Aşil’in öldürülebileceği tek yer olan topuğuna gelmiştir. Sporcuların korkulu rüyası ‘’Aşil tendonu sakatlığı’’ ismi buradan gelmektedir.
Kuşatma bitiren düello; Ali bin Ebu Talib ve Amr bin Abduvedd çarpışması
İslam’ın günden güne yayılması Müslümanların savaş kazanacak kadar önemli bir güç olması Arapların ileri gelenlerini endişelendiriyordu.
Mekke lideri Ebu Süfyan öncülüğünde bütün Arap boyları Müslümanlar aleyhinde birleştiler ve 10 bin kişilik bir orduyla Müslümanların merkezi haline gelmiş olan Medine’ye doğru yola çıktılar.
Bu büyük koalisyondan daha önce haberdar olan Muhammed, yakın dostu Selman-ı Farisi’nin önerisiyle şehrin etrafına savunma amaçlı hendekler kazdırdı.
Bütün Arap boyları ve bazı Yahudi boyları, Muhammed'in aleyhinde birleşmiş olduğu için bölükler anlamına gelen Ahzâb ya da hendek savaşı olarak da bilinen bu kuşatmanın seyrini Ali bin Ebu Talip ve Amr bin Abduvedd arasında yapılan düello değiştirdi.
Kuşatmanın son gününde bedir savaşında aldığı yaraları göstererek meydana çıkan Arapların o dönemdeki efsanevi savaşçısı Amr bin Abduvedd şiirler okuyarak Müslümanlara meydan okudu.
Ürkütücü bir görünüme ve iriliğe sahip bu savaşçının meydan okumasına peygamber, ‘’kimdir şuna karşı çıkacak’’ diye Müslüman savaşçılara seslendi. Ali, ayağa kalkıp ben ya Resulallah, dedi. Muhammed bu sözü üç kez tekrarladı. Her defasında ayağa kalkan Ali oldu.
Bu sırada Amr, ‘’Karşıma çıkacak savaşçı yok mu?’’ Diye bağırıyor, dev gibi cüsesiyle atının üzerinde müslüman savaşçılara meydan okuyordu. ‘’ bugün kim karşıma çıkacak, kimin anası ağlayacak? Şeklinde bir recez okuyordu.
Ali, ayağa kalkıp, izin ver ya Rasulullah şuna karşı çıkayım, dedi. Peygamber, izin verdi. Sonra Ali’yi yanına çağırdı. Ali yaklaşınca kendi sarığını çözüp Ali’ye sardı. Bir rivayette göre Zülfikar adlı kılıcını ona o gün verdi.
Ali, hızlıca meydana geldi. Rakibinin karşısında durup kendini Amr’a tanıttı ve çarpışmanın eşit şartlarda olması için Amr’ı atsız savaşmaya çağırdı. Amr kabul etti ve atından iner inmez büyük kılıcıyla atın ön ayaklarını kesti.
Henüz 20’li yaşların başında genç bir savaşçı olan Ali ona bunu niye yaptığını sordu. Amr cevap vermeyerek hamle yaptı.
Her iki savaşçı o kadar şiddetle çarpıştılar ki kısa sürede kalkanları parçalandı bir süre sonra rakiplerin hareketlerinden ve yerde can çekişen atın debelenmesinden kalkan toz, savaşçıların görülmesini engelledi. Tozun içinde görünmez olan rakiplerin arada sadece siluetleri beliriyordu.
Her iki taraftan binlerce savaşçı nefesini tutmuş Arap yarımadasının şimdiye kadar yapılmış en büyük düellosuna şahitlik ediyordu.
Toz dumanın içinden gelen kılıç seslerinden başka meydandan çıt çıkmıyordu o sesler kesilince çarpışmanın bitiği anlaşıldı.
Peki ama kim kazanmıştı? Tozlar dağıldığında Ali’nin ayakta, Amr bin Abduvedd’in yerde ve can çekişen at gibi bir ayağının kopmuş olduğu görüldü.
Peygamber tekbir getirdi ardından Müslümanlar tekbir getirdi. Ve Ali, Amr’ın başını gövdesinden ayırdı. Müslümanların ve atın intikamı alınmıştı.
10 bin savaşçıdan oluşan Ahzab sarsılmıştı. Acil toplanan liderler Amr’ın öldürülmesi ve aniden çıkan fırtınanın da etkisiyle koalisyonu dağıtma kararı aldılar.
Bütün kabile ve boylar karanlık çökünce Müslümanların saldırısından da çekindikleri için hızla kaçtılar. Ebu Sufyan o panikle dizi bağlı bir deveye binmiş oradan uzaklaşmaya çalışıyordu.
Hendek savaşı galibiyetinden sonra Müslümanlar artık savunma pozisyonundan çıkıp yarımadanın en büyük gücü haline geldiler.
Ganryujima adasında yapılan büyük düellonun heykeli. Kojiro (solda) ve Musashi.
Miyamoto Musashi ve Sasaki Kojiro düellosu
Japonların yenilmez bilge samurayı Musashi, ünlü bir savaşçını oğlu olma hasebiyle çocukluğundan beri düellolarla hep iç içe yaşadı. Ilk düellosunu 13 yaşındayken yaptığı rivayet edilir.
Sıra dışı tekniği onu diğer kılıç ustalarından farklı kılıyordu kısa sürede ünü tüm Japonya’ya yayıldı.
Çoğu zaman rakiplerinin karşısına çelik kılıç yerine ‘’bokken’’ denilen tahta kılıç ile çıkıyordu.
16 yaşında ailesinden ayrıldı. Bütün zamanını Japonya’yı gezerek ve düellolar yaparak geçiriyordu.
20’li yaşlarında ailesinin bağlı olduğu bir derebeyinin tarafında savaşa katıldı, Bağlı olduğu derebeylik yenilince uzun süre ortalıkta görünmedi.
20’li yaşların sonunda veya 30’lu yıların başına kadar o kadar ünlenmişti ki artık Musashi hakkında efsaneler üretiliyordu. Bazı efsanelerde ejderhaları öldürüyor, bazılarında rakiplerini Metrelerce uzağa fırlatıyor bulutların ve suyun üzerinde yürüyor, olağanüstü hızına hiçbir rakibi yetişemiyordu.
Ama bu yıllarda bir savaşçının ismi daha duyulmaya başlamıştı; Sasaki Kojiro.
Gençliğinden beridir üst seviye ustalardan dersler alan Kojiro yanında yetiştiği ustalardan çok daha öte bir ustalık sergilemeye başlamıştı. O da Musashi gibi yaptığı bütün düellolarda rakiplerini rahat yenmişti.
Yanında yetiştiği ustalarından ayrılarak kendi okulunu kurdu. Geliştirdiği etkili teknik ve metotlarla birçok öğrenci yetiştirdi. Saygın bir konum elde etmişti o kadar sevilip sayılıyordu ki öğrencilerinin yanında geniş bir mürit kitlesi oluşmuştu.
Yıllardır birbirlerinin ününü duyan Musahi ve Kojiro arasında yapılacak bir düello uzun bir süredir bekleniyordu.
Nihayet, bu iki ünlü kılıç ustasının düellosu için lordlar tarafından Musashi ve Kojiro’ya teklif götürüldü; her iki usta da bu teklifi tereddütsüz kabul ettiler.
Düello Ganryujima adasında 14 Nisan 1612 tarihinde yapılacaktı düelloyu sadece birkaç şahit ve hakem izleyecekti. Düellonun seyircisiz yapılmasının nedeni eğer Kojiro yenilirse öğrenci ve müritlerinin Musashi’ye saldırmalarını önlemek içindi.
Kojiro, düellonun yapılacağı adaya önceden gelmişti. Düello için belirlenen zamandan 3 saat sonra Musashi adaya geldi.
Rakibinin geç gelmesine sinirlenen Kojiro, Musahi’nin geç gelmesinden yakındı. Düello başladığında Kojiro yaptığı teknik bir vuruşla Musashi’nin alnında bir yara açtı, Rakibinin aksine kılıçla dağil uzun bir bokken (sert ağaçtan yapılan ahşap kılıç) ile dövüşen Musashi bir süre sonra etkili tekniğiyle rakibin kafatasına vurduğu sert bir darbeyle Kojiro’yu öldürür.
Kojiro’nun öğrenci ve müritlerinin gelmesinden çekindiği için Musashi, daha sonra aceleyle teknesine bindi ve adadan uzaklaştı. Bu düellodan sonra Musashi en zorlu rakibinin Kojiro olduğunu söyleyecekti.
Bugünde hala okunan ‘’Beş çember kitabı’’nın yazarı, kılıç ve fikir adamı, Miyamoto Musashi ve büyük üstad Sasaki Kojiro’nun geliştirdikleri teknikler, geleneksel Japon kılıç sanatının esaslarını oluşturmaktadır.
Namus meselesi: Aleksandr Puşkin ve Georges d’Ante’s düellosu
Acıklı ve hazin bir sonla biten düelloların en meşhurlarından biri; Rusların büyük şairi Aleksandr Puşkin ve Georges d’Ante’s arasında yapılan ve Puşkin’in ölümüyle sonuçlanan düellodur.
Modern Rus edebiyatının öncüsü kabul edilen Aleksandr Puşkin, soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Ailesi onun çok iyi bir eğitim almasını sağladı. 8 yaşında çok iyi derecede birkaç dil konuşabiliyordu. 11 yaşında Fransızca şiirler ve hicivler yazmaya başlamıştı.
On iki yaşına geldiğinde sadece aristokrat ailelerin çocuklarının kabul edildiği Çarlık akademisine yazdırıldı.
Daha yirmi yaşında bile olmamasına rağmen edebiyat çevrelerinde tanınmaya başladı. Bu dönemde birçok şiiri ve makalesi yasaklandı.
Sıkı bir rejim muhalifi olmasına rağmen yüksek sosyetenin balolarının gediklisiydi. Bu baloların birinde tanıştığı güzeller güzeli Natalya Gonçarova ile evlendi.
Puşkin, bu evliliğin olması için çok uğraşmıştı. Natalya Gonçarova’nın ailesi, bu muhalif, soruşturmalar geçirmiş ve sürgünler yaşamış adama kızlarını vermek istemiyordu Natalya’nın da bu evliliğe çok istekli olmaması işleri zorlaştırıyordu.
Nihayet çare, sıkı bir muhalifi olduğu Çar Nikolay’dan geldi Çar Nikolay’ın Puşkin’e daha az baskı yapılacağına dair verdiği söz sayesinde evlilik gerçekleşti.
Fakat baskı ve soruşturmalar devam ediyordu. Buna rağmen bu dönemde çok önemli eserler yazdı.
Evliliğinin 5. Yılında, aristokrat çevrede, Natalya ile ilgili birçok dedikodu dolanmaya başlar. Bu dedikodular; Fransız İhtilali’nden kaçan ve Hollanda büyükelçisi olan Baron van Heeckeren’in evlatlığı olan Baron d’Anthès ile Natalya’nın gönül ilişkisi olduğu söylentileridir.
Dozu gittikçe artan bu dedikoduların üzerine, Puşkin, isimsiz bir mektup alır. Puşkin’in aldatıldığını ima eden bu mektup, Puşkin’in kıskançlık ve şüphe ateşiyle yanıp kavrulacağı günlerin fermanı olur.
Eziyet dolu bu günlerin ezasına daha fazla dayanamayan Puşkin, 1837'de d'Anthès'i düelloya davet eder. Ancak, hatırlı kişilerin araya girmesiyle ve d’Anthès’in evlenmek istediği kadının Natalya’nın kardeşi olan Ekaterina Gonçarova olduğunu açıklamasıyla, düello iptal edilir.
Fakat Puşkin, ikna olmamıştır. Şüphelerinden kurtulamayan Puşkin çevresinin bütün telkin ve arabuluculuk girişimlerine rağmen düello ile bu meseleyi çözmekte ısrar eder.
Düello yapılacaktır. 27 Ocak 1837'de St.Petersburg’a yakın bir yerde düellonun yapılmasına karar verilir. Taraflar şahitleriyle birlikte düellonun yapılacağı yere geldiler.
Düelloda d'Anthès tarafından karnından ağır bir şekilde yaralanan Puşkin, ağır yaralı haliyle olağanüstü bir gayretle d'Anthès’i omuzundan vurmayı başarır.
Göğsüne yakın omuz tarafına doğru ciddi bir yara almasına rağmen d'Anthès yaralı olarak kurtulur.
Ama Puşkin, karnından aldığı ölümcül yaradan dolayı iki gün boyunca acılar çekerek ölür.
Öldüğünde yanında olanların anlattığına göre Puşkin, çektiği tüm acılara rağmen olağanüstü bir sabır ve metanetle ölümü karşılamıştır.
Rusya’da ayaklanmaya yol açacak kadar ses getiren getiren Puşkin’in ölümünün etkilerini yumuşatmak için d'Anthès’in bütün rütbeleri sökülerek Rusya’dan sınır dışı edilir.
Puşkin’in eşi Natalya ve dört çocuğu ise çarın onlara hediye ettiği bir eve yerleşirler.
Puşkin’in ölümünden yıllar sonra, Rus edebiyatçı Gorki, Fransa’da bir toplantıda karşılaştığı d’Anthès’in tokalaşmak için uzattığı elini modern Rus edebiyatının öncüsü ve en büyük Rus şairini öldürdüğü gerekçesiyle tutmayarak havada bırakır.
Ölümünün ardından Rus edebiyatının büyük isimleri, Puşkin’i etkileyici sözlerle anarlar.
Tolstoy, ‘’Ondaki güzellik duygusu kimsede olmadığı kadar gelişmiştir.’’
Dostoyevski, "Puşkin adeta ileriyi gören bir peygamber gibidir."
Gogol, "Puşkin, olağanüstü bir olay ve belki de Rusya’nın içinde doğmuş tek olaydır"
Dandik bir Düello; Musk ve Zuck Dövüşü
Elon Musk’ın Mark Zuckerberg’e teklifiyle hazırlıklarına başladıkları bu düello, tarafların kabul etmesine rağmen henüz yapılmadı.
Yaklaşık 3 aydır dünya kamuoyu ve sosyal medyayı meşgul eden bu ciddiyetsiz meydan okuma, şayet yapılırsa tarihin en güdük ve dandik düellosu olmaya aday olacak.
Kazandıkları hesapsız paraya ve sahip oldukları uluslararası güce rağmen oturaklı bir görünümleri olmayan bu iki mültimilyarder, düello teklifinin yapıldığı günden beridir ciddi bir duruş sergilemedikleri gibi, bu ‘’sabun köpüğü düelloyu’’ yapmamak için şimdiden kıvırmaya başladılar bile.
Karakterleri bu dövüşün sonunda ‘’mağlup olmanın dayanılmaz ağırlığını’’ kaldıramayacak kadar zayıf görünen Musk ve Zuck, boylarından büyük bir işe kalkıştıklarını anlamış görünüyorlar.
Düello gibi ağırlığı olan bir geleneği değersizleştiren, sosyal medyada Tom ve Jerry gibi sürekli didişen, bu iki şımarık, kuvvetle muhtemel bu düelloyu yapamayacaklar.
Eski zamanlardan beridir hep saygı duyulan bir gelenek olan düello, şimdilik Musk ve Zuck,tarafından gelen itibarsızlaşma tehlikesini atlatmış görünse de ‘’teknoloji hariç diğer bütün alanlarda gerileyen insanlığın’’, düello gibi eski ve ciddi olguları dejenere etmesi kaçınılmaz görünüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.