Elif Şafak: HDP'li vekillerin Meclis'ten atılması çok vahim hata, gönül ister ki Kürtçe yazayım

Elif Şafak: HDP'li vekillerin Meclis'ten atılması çok vahim hata, gönül ister ki Kürtçe yazayım
Edebiyatçı Elif Şafak, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili olarak, "HDP’li vekillerin meclisten atılması Türkiye için çok vahim bir hata. Bu insanlara oy veren milyonlarca kişi var.

Onların temsil hakkını aldığınız zaman her şey çok daha kötü olur" dedi. "Dile çok takıntılı bir insanım. Bazen 'hangisi orjinalse onu okuyalım' diyorlar, 'ikisi de orijinal' diyorum" ifadesini kullanan Şafak, "Çünkü iki kez yazıldı bu roman. Ben 19. yüzyıla ait buluyorum bu milliyetçi kalıpları. Başka dillerde de rüya görebilirim, âşık olabilirim, hayal kurabilirim. Niçin bu olmasın? Gönül isterdi Kürtçe yazabileyim" diye konuştu.

Bir gazeteye konuşan Elif Şafak'ın açıklamaları şöyle:

"HDP’li vekillere yapılan vahim hata"

Gezi eylemleri ülkeye yayılmışken, bugün güneydoğuda yaşananların onca ölüme rağmen derin sessizlikle karşılanıyor olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Çözüm sürecinin yıkılması yaşadığımız en büyük trajedilerden biri. Bundan büyük endişe duyuyorum. Çözüm sürecinin canlanması herkes için, gelecek nesiller için, sivil halklar için çok önemli. Ne kadar canlar gitti? Ama siyasetçiler bu meseleyi daha fazla militarizmle, aynı yöntemleri tekrar ederek çözebileceğini zannediyor ya da öyle konuşuyorlar. Belli ki çözülmüyor. Bunun tek yolu çözüm sürecinin canlanması. Türk solu “Kürt sorunu”na seneler boyunca çok duyarlı davranmadı, aslında tam olarak anlayamadı, bugün de çok ciddi bilgi eksikliği ve kirliliği var. Ülkenin doğusunda ne oluyor anlamıyoruz. Özellikle HDP’li vekillerin meclisten atılması Türkiye için çok vahim bir hata. Bu insanlara oy veren milyonlarca kişi var. Onların temsil hakkını aldığınız zaman her şey çok daha kötü olur. 90’ları yaşadık, o dönemki şiddeti nasıl unutabiliriz?

Gönül ister Kürtçe yazayım

Çok saygım var, o bambaşka bir kabiliyet. Ben onu yapamam, öyle bir sabrım da yeteneğim de yok. Onca senedir Omca A. Korugan’la çalışıyorum, çok iyi biliyoruz artık üsluplarımızı. Ona çok müteşekkirim, o çeviriyi bitirdikten sonra ben ilk satırdan son satıra kadar her şeyi yeniden yazıyorum. Dile çok takıntılı bir insanım. Bazen “hangisi orjinalse onu okuyalım” diyorlar, “ikisi de orijinal” diyorum. Çünkü iki kez yazıldı bu roman. Ben 19. yüzyıla ait buluyorum bu milliyetçi kalıpları. Başka dillerde de rüya görebilirim, âşık olabilirim, hayal kurabilirim. Niçin bu olmasın? Gönül isterdi Kürtçe yazabileyim. Keşke yazabilseydim Rusça da, Çince de.

Birileri sevsin diye yazmıyorum

Bu çok Türkiye’ye özgü bir şey. Beni çok şaşırtmıyor, alıştım artık. Nefrete de maruz kalıyorum, müthiş bir sevgiye ve saygıya da. Benim için aslolan yazarken duyduğum aşk, tutku. Yazarken birileri sevsin diye yazmıyorum. Kendimi kitaba kaptırıyorum. O kadar çok kesimden okurlarım var ki, onlardan gelen ilham müthiş bir şey. Gerçek edebiyat okuru ve onun eleştirilerinin her zaman başımın üstünde yeri var onları çok önemsiyorum. Normal olmayan şey, her şey yazar odaklı bizde, yazı odaklı değil. Kitabı okumadan yazar eleştirisi yapıyorlar. Ben de bunu anlamıyorum. Daha kitap bile çıkmamış piyasaya... Bir de kitabı okumadan ahkâm kesen, özellikle erkek yazarlar var ki, çok seviyorlar kadınlara tepeden bakmayı. Okumadıkları kitap hakkında köşeler düzebiliyorlar. Onları ciddiye alırsak bir şey yapamayız. En iyisi tıngır mıngır kendi yolunda ilerlemek, sevdiğin ve inandığın işi yapmak.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.