VİDEO - Diyarbakır’da ünlülerin kemancısı

VİDEO - Diyarbakır’da ünlülerin kemancısı
Diyarbakır’dan kopamayan, şimdi açtığı Do Re Mi dükkânında müzik enstrümanları satan, kursiyerlerine müzik dersi de veren, sanatçı İhsan Sevim Tigris Habere konuştu.

Mümin Ağcakaya - Özel

TİGRİS HABER - Çocukluğundan itibaren müzikle, müzik aletleriyle ve Sur içiyle iç içe geçen bir yaşamın sahibi İhsan Sevim, Lübnan’dan Diyarbakır’a göç eden Arap bir ailenin torunu.  Seda Sayandan, Mahsun Kırmızıgül’e, Müslüm Gürses’e kadar birçok ünlü sanatçıya kemanıyla, cümbüşüyle eşlik etti.

Çeşitli müzik aletlerini satmanın yanında öğrencilerine müzik derslerinin de verildiği Do Re Mi müzik dükkânını işleten İhsan Sevim’le sohbet etmeye başladığımızda, atalarının Lübnan’dan göç etmek zorunda kalan bir Arap ailesi olduğunu söylüyor. Dedeleri Lübnan’dan göç etmek zorunda kalıyorlar.

Önce Diyarbakır’a, burada önce Bismil’de Tepe Köy’e yerleşiyorlar. Daha sonra rahat anlaşabilecekleri, kendileri gibi Arapların yaşadığı Başkavak Köyü’ne geçiyorlar. Bir süre burada yaşayan aile üyelerinden İhsan Sevim’in babası köyden ayrılarak Diyarbakır Sur’a yerleşiyor. Burada kendine bir ev yaparak geçinebilecekleri bir iş kuruyor. 1964 yılında dünyaya gelen İhsan Sevim’in çocukluğu Sur içinde; Saray Kapı, Kurşunlu Cami, Hz. Süleyman Cami’nin olduğu küçelerde geçiriyor.

doremi-tigris1.png

ÇOCUKKEN KENDİ MÜZİK ALETLERİMİZİ YAPIYORDUK

İhsan Sevim Sur içinde geçen çocukluğunu ve müziğe ve müzik aletlerine duyduğu ilginin nasıl geliştiğini şöyle dile getiriyor; “Kendi ruhumu, duygumu böyle Sur içinde, Sur’ların üzerinde, oralardaki bahçelerde içimdekini dışa vurmaya başlıyorum. Bazen şarkılar mırıldanıyorum. Bazen ağaçtan enstrümanlar yapıyorum. O yıllarda müzik aletleri satışı çok gelişkin değil, mağaza yok, müzik aletlerini nereden alacağımızı bilmiyoruz. Kendi müzik aletimizi elektrik telleri ile tahtalara tutuşturarak yapıyoruz. Helva tenekeleri ile cümbüş yapıyoruz. Çocukluk arkadaşlarımla birlikte gençliğime kadar böyle devam etti. Gençlik yıllarında da yine kemanlar yapmaya devam ettim. O zaman Bağlarda rahmetli Cercis ustanın yanında yetiştim.  Bağlarda büyük bir bahçesi vardı, onu çevrede bilmeyen yoktu. Cercis ustam da Arap göçmeniydi. Biz onunla çok iyi anlaşıyorduk. Ben onun çırağıydım. Özellikle keman, ud, cümbüş gibi enstrümanları yapıyorduk. Hem hocam hem de ustam oldu.  Hocam bana hep; ‘Çocuk gel otur, bana çal’ derdi. Aletlere tellerini takıyor, akort yapıyordum. Tabii ki zor bir dönemdi. Çünkü o dönem teknoloji bize uzak olduğu için akort nasıl yapılır bilmiyorduk. Telefon ahizesini la telini kulağımızı alıp diğerlerini de ona göre ayarlamaya çalışıyorduk. Çok büyük zorluklar altında müzik yapıyorduk. Tabii ki zamanla teknoloji gelişince biz de kendimizi ileriye taşımak zorunda kalıyoruz, ayak uyduruyoruz. Çünkü hayat bizi öyle sürüklüyor. Böylece biraz daha profesyonel bir hayata doğru geçtim. Kemanı, cümbüşü iyi çalmaya başladım. Sahnelere çıkmaya başladım.  Ama tabii ki; öncelikle tüm müzisyenlerin yaptığı gibi ben de önce düğünlerde çıktım.”

doremi-tigris2.png

CURA YA DA BİR MÜZİK ALETİ ALABİLMEK HAYALİMDİ

Uzun zamandan beri müzik de uğraşıyorsun hem müzik aletleri satıyorsun hem de öğrencilere ders veriyorsun değişik müzik aletleri ve enstrümanlarla uğraşıyorsun müzikle yoğun bir iç içe geçen hayatın var. Müzik hayatın nasıl başladı?

 “Çocukluğumda ben öyle uçuk kaçık, mahallelerde sokaklarda başıboş gezen biri değildim. Hep çalıştım. Boyacılık yapar, su, ayran satardım. Kazandığım parayla hep böyle hayalimdeki bir cura ya da bir enstrüman alabilmekti. Sonunda bunu başardım.

Bir müzik aleti çalabilmek, müzisyenlik yapabilmek hayaliyle Sur içinde damlarda, avlularda, eski Diyarbakır evlerinde yaşıtlarımızla bir araya geldiğimizde enstrüman çalışıyor, kimimiz şarkı söylemeye çalışıyorduk.

Müzik hayatına amatörce düğünlerde başladık. Sonrasında sahnelerde devam etti. Fakat hiçbirimiz nota bilmiyoruz. Eşlik ettiğimiz kişiler de bilmiyor. Canlı olarak yanımda keman çalan görmedim. O yıllarda televizyonlar yeni yayına başlamışlardı ve siyah beyaz yayın yapıyorlardı. Her pazar günü Hikmet Şimşek’i pazar konçertosunu dinlerdim. Dinlediğim zaman yerimde duramıyor, kendimi tutamıyordum. Bir an evvel ben de böyle olabilmek, onlar gibi çalmak istiyordum.  Annem; ‘ Oğlum orada 100 tane keman çalıyor,100 kişiden hangisini dinliyorsun’ derdi. ‘Anne, yanlış çalanı dinliyorum.’ Derdim. Bana;’ Oğlum yanlış çalanı nasıl seçersin.’ Derdi. Tabii ki; kulağım çok iyiydi.’ ‘Hiç hocam da olmadı.’

doremi-tigris3.png

Müziğe ne zaman karar verdiniz? Karar vermenizde sizi neler etkiledi?

6 yaşında başladım. Ben 8-9 yaşında düğünlere gittim. 14 yaşında profesyonel olarak sahnelere çıktım.

CD ve Klip çekimlerinin olmadığı eski dönemlerde sanatçılar kaset çıkarırlardı. 16-17 yaşında olduğum o dönemlerde Mahsun Kırmızıgül, Küçük Emrah gibi daha birçoğunun kaset çalışmaları için; Diyarbakır, Elazığ ve Antep'teki stüdyolarda ben de çoğunlukla keman çalardım. 1985’de askerliğim bittiğinde, Ege'de müzisyenlik yaptım. 3-5 yıl sonra tekrar Diyarbakır’a döndüm.

Aile kalabalık olunca ve bölge sürükleyince Diyarbakır’dan kopamadım.. Haliyle dükkancılık yapmaya başladım.

Nota iyi bir matematiktir

Askerliğimi yaparken Orduevi’nde müzisyenler askerlerle bir araya geldiğimizde bana sen nota öğrenme, bu duygu'yla kemanı çal. Duyguyla müzisyenlik yap çünkü notada böyle olamazsın. Yani notada bu duyguları işleyemezsin derlerdi. Orduevi'nde komutanlarımdan nota ve nazari eğitim de aldım ama benim müzik hayatım ilk öğrendiğim tarzda devam etti. Öğrencilerimden öğretmen olanlar var. Onlar şimdi ders veriyorlar, nota öğretiyorlar. Bizim için yaş geçti. Ben alaylı olarak bu işi öğrendim. Nota öğrensem ne olur diye düşündüm. Tabii ki; nota şarttır. Nota gerçekten iyi bir matematiktir, iyi bir trafiktir. Müzikle uğraşan gençlere öneriyorum.

Hangi ünlü sanatçılarla sahneye çıktınız?

Yani hepsine çaldım diyebilirim. İstanbul'da 1983-1985’li yıllarda rahmetli Müslüm Gürses’le de böyle karşılaşıyorduk. Hüseyin Altın vardı. İstanbul'daki Hasan Dumanlıtepe’ler vardı. Bunlar iyi sanatçılardı. Sevda Demirel, Havva Kopan, Hakan Taşıyan'dan rahmetli Müslüm Gürses’e kadar birçok sanatçıya çalmışım.

Diyarbakır’a gelip giden Seda Sayan, Oya Aydoğan gibi sanatçılar vardı. Buraya geldiklerinde hep eşlik ediyorduk. Burada yeni ve çok gelişkin bir otel olan Kervansaray’da 11 yıl hiç ara vermeden, tüm gelen sanatçılara eşlik ettim.

Küçük Emrah’ların yetiştiği yıllar bizim de gençlik çağlarımızdı. Sonra onlar İstanbul'a gittiler. Biz burada kaldık. Ben askerliğimi yaptıktan sonra bir süre Ege Bölgesinde kaldım. O yıllarda Ümit Besen’ler gibi piyanist şantörlük yaptım. Ölü Deniz’de Fethiye'de, Muğla'da, Finike’de. otellerde, turistik yerlerde çalıştım. 

Gittiğimiz yerlerde Necat Alp, Ümit Besen, Atilla Kaya, Ferdi Özbeğen, Arif Susam ve Cengiz Kurtoğlu gibi ünlü sanatçılar vardı.

doremi-tigris4.jpg

Pandemi süreci bizi derinden etkiledi

 “Sahnelerin dışında müzik mağazacılığı da yapıyordum. Müzik aletleri satıyordum. Kursiyerlerim vardı. Bu arada ünlü sanatçılar geldiği zaman onların sahnelerini de kuruyordum. Tabi şimdi teknoloji gelişti ve daha profesyonel, dijital teknolojiye göre sistemler kullanılıyor. Genç nesil böyle istiyor. Biz de kendimizi bu durma göre geliştirdik. Pandemiden dolayı şu an işlerimiz durgundur. Şimdilik bu süreci geçiştirmeye çalışıyoruz.”

Peki, ailede müzikle uğraşan var mı?

Biraz genlerde var diyebilirim.  Atalarımız da bu işi yapmışlar. Halen de büyüklerimden Lübnan'da müzisyenlik yapanlar var. Televizyonda program da yapıyorlar.

 Burada ise ailede aşağı yukarı 4-5 kişi müzisyenlik yapıyor. Ağbim ve iki kardeşim de müzisyenlik yapıyor.

Oğlum da Dokuz Eylül Üniversitesi Müzik Teknolojileri mezunu. O da hem müzisyen hem de teknolojik bilgileri çok gelişkindir. Haliyle mektepli olmasından dolayı bu işi daha ileriye taşıyor.

Çocuklarınızda müzikle ilgileniyor mu?

Tabii genlerinde var.  Onlar da müzisyen gibi yaşıyorlar. Çünkü ben onları öyle büyüttüm.  Çoğunlukla yüksek okul okuyorlar. Şimdi Mehmet Erdem, Mamuş Baba, Cem Adrian gençler arasında iyi. Oğlum onlarla çalışıyor. Hüsnü Şenlendirici gibi sanatçılar geldiği zaman oğlum mektepli hem de alaylı olduğu için tercih ediliyor.

Kızım Onurcan’ın tanımadığı enstrüman yoktur. Akordiyonu çok güzel çalıyor. Dokuz Eylül Üniversitesini birincilikle bitirdi. Dijital sistem kullanıyor.

Bütün hayatınız müzikle geçti. Aileden de müzikle ilgilenenler var. Müzikle dopdolu bir ortamda yaşam nasıl devam ediyor?

Birbirine daha iyi bir bağlılık oluşuyor. Müzisyenlik ruhu ve kültürü evin her köşesine siniyor. Okula giden çocuklar dersleriyle daha fazla ilgililer ama dersleri dışında aramızda müzik üzerine sürekli sohbetlerimiz oluyor. Ama çoğunlukla bana yakın olduğu için oğlumla daha çok sohbetimiz oluyor. Müzisyenlik yapmasalar dahi eve müzik aleti girdiğinde herkes şarkı söylemek istiyor.

Bilmediğimiz müzikleri aramızda konuşuyoruz. Zor olan tarzdaki müzikleri, şarkıları birbirimize anlatmaya veya repertuar vermeye çalışıyoruz. Aile ortamında bunları konuşmak daha zevkli oluyor. Bildiklerimizi daha da geliştirmek için sorular soruyorlar. Bazen gençler yeni sanatçı ve müzikler hakkında bize tüyolar veriyor. Gözden kaçırdıklarımızı keşfetmeye yardımcı oluyorlar.

Müzik eve girdiği zaman o evdeki ruhsal durum daha farklı oluyor.

 Mesela 8 yaşındaki kızım baba falan şarkıyı çalsana diyor ve ben çalmadan gitmiyor.

 Kemanla veya udla bir şeyler çalıyorum. Baba bundan bu ses çıkıyor mu? Diye şaşırıyor. Çünkü o şarkıyı piyano ya da değişik bir enstrümanlarla dinledikleri için şaşırıyor ve bunlarla da çalınıyormuş diyorlar. Ben de kızım biz bununla yetiştik, tahtaya tel taksam yine o sesleri çıkarırım diyorum.

doremi-tigris.jpg

Müzik dersleri de veriyoruz. Yetenekleriyle sizi şaşırtan öğrencileriniz oluyor mu?

Diyarbakır’da insanlar müziğe çok yatkın. Daha önce yetişmiş ve kamuoyuna mal olmuş birçok müzik üstadı var. Öğretim görevlileri var. Teknoloji ve olanaklar geliştikçe de yeni yeteneklerin ortaya çıkmasının koşulları daha fazla oluyor.

Nefesli enstrüman çalmak zordur. Keman; insan sesine en yakın sesi çıkaran enstrümandır. Çok güzel çalan gençlerimiz var. Gözünü kapatıp bağlama çalanlar var. Mesela gitar bizim dönemimizde bu kadar gelişkin olsaydı hepimiz müzikte daha iyi olurduk. Çünkü gitar tam bir kompresör alettir. Adeta müziğin trafiğini düzenler.

Gençlerimizi çok takdir etmek gerekiyor, harika çalıyorlar. İnsanı şaşırtan çok yetenek çıkıyor. Son dönemlerde gençlerden müzik öğrenmeye, herhangi bir enstürman çalmaya yönelik bir ilginin olduğu görülüyor. Aileler çocukların tercihlerini dikkate alsınlar. Hatta teşvik etsinler. Müzikle uğraşan insanlar kendini daha iyi yetiştirmektedir. Farklı yeteneklerinin ortaya çıkmasında önemli katkılar sunmaktadır.

 

 

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.