Diyarbakır’da test pozitif oranı yüksek
TİGRİS HABER - Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Halis Yerlikaya, Diyarbakır’daki test pozitif oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu söyledi. Newroz etkinliğinin vaka sayısı artışında önemli rol oynayabileceğini ancak bunun net olarak önümüzdeki hafta ortaya çıkacağını belirten Yerlikaya, aşılanma hızının yavaş olduğunu belirterek, “Şuana kadar 14 milyon 750 bin civarında aşı yapılmış durumda, bu rakam toplumun yüzde 7,7’lik kısmına denk geliyor, oran olarak toplumsal bağışıklığın oluşturulmasından çok uzaktır” dedi.
Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Halis Yerlikaya, kontrollü normalleşme döneminde Diyarbakır’daki vaka sayısındaki artışa, pozitiflik oranına ve Newroz etkinliğinin vaka artış hızına etkisine ilişkin Medyascopetv’ye konuştu.
‘Birinci dalganın 3’üncü pikini yaşayabiliriz’
Diyarbakır’da yapılan testlerin az olmasına rağmen pozitiflik oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirten Yerlikaya, mevcut tablodan kaygı duyduklarına vurgu yaparak, “Türkiye ortalamasında testlerin pozitiflik oranı yüzde 13 iken Diyarbakır’da bu oran yüzde 18-19’a çıkmış durumda. Söz konusu artışlar henüz hastanelere yansımamış durumda. Böyle giderse yaz aylarında yaşadığımız süreci bir kez daha yaşamış olacağız. Bunun bedelini geçmişteki gibi ödemek durumunda kalacağız. Pozitiflik oranı bu hızla devam ederse bunun hastanelere de yansıyacağını öngörüyoruz. Türkiye genelinde hem ağır hasta oranlarında hem de ölümlerde ciddi bir artış var. Bu artış oranları yüzde 70’lere, günlük vaka sayıları 30 binlere dayanmış durumda ve giderek artmakta. Mutant virüsle bunun daha hızlı olacağını da öngörüyoruz. Süreç böyle devam ederse henüz pandeminin birinci dalgasının sönümlenemediğini ve ne yazık ki, üçüncü pikle karşılaşacağımızı öngörüyoruz.”
‘Newroz’un etkisini bir hafta sonra görebiliriz’
Newroz etkinliğinin Diyarbakır’daki vaka sayısına etkisini değerlendiren Yerlikaya, açık alanda bulaş riskinin az olduğunu belirterek, “Newroz’un etkisini önümüzdeki haftadan itibaren net bir şekilde görmüş olacağız. Ancak sınırlı kısıtlamaların kaldırılmasının da vaka sayısı artışında bir etken olduğunu düşünüyorum. Ayrıca yayınlanan haritaların ne kadar doğru olduğu ve hangi kriterlerle oluşturulduğunu da bilmiyoruz. Bunların yarattığı rehavetin de kısmen etkili olduğunu düşünüyoruz. Kısıtlamaların kalkmasıyla toplumsal hareketliliğin artması ve özellikle kapalı alanlarda bir araya gelişin artmasının bir etken olduğunu düşünüyoruz. Tabii HES Kodu ile alana girişler olsa da toplu biraya gelişlerde ve yakın temasta bulaş riskinin yüksek olduğunu ve temel bulaş etkeni olduğunu göz önüne aldığımızda buradaki bir araya gelişlerin bu artışta önemli rol oynadığını söyleyebiliriz” dedi.
Aşılamada güven sağlanamadı
Türkiye’de semptoma dayalı test yapıldığına işaret eden Yerlikaya, sadece hastaneye gelen şikayetler üzerinden test yapılmasının doğru olmadığını belirtti. Yerlikaya, etkin bir filyasyon çalışmasının yapılmasını ve semtopmsuz temaslılara yönelik de testlerin yapılması gerektiğini kaydetti.
Aşıyla ilgili güven verici bir politikanın sergilenemediğini ve bölgede aşılanma oranının yüzde 45’lerde kaldığını ifade eden Yerlikaya, “Aşılanmaya ilişkin Sağlık Bakanlığı’nın bir kampanyası da olmadı. Daha önceki açılamalarda kampanyalar yapılıyordu. Yine, aşılamayla ilgili aşıların gelişi konusunda çelişkili açıklamaların bir güven sorunu oluşturduğunu ve yeterli dozda aşının sağlanamadığını biliyoruz. Dolayısıyla tüm bunlardan kanyaklı insanlarda bir kafa karışıklığı, tereddüt oluştu ve insanlar aşı olmak istemediler” diye belirtti.
‘Toplumun yüzde 7,7’lik kısmı aşılanabildi’
Aşının hastalık üzerinde etkili olduğuna dair TTB’nin sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı paylaşımlara değinen Yerlikaya, “Biz özellikle şu çağrıyı yaptık. Aşı sırası gelen yurttaşların mutlaka aşıyı yapmalarının hem kendilerini hem sevdiklerini hem de toplumu korumada etkili bir rol oynayacağını söyledik. Yarından itibaren 60 yaş üstü kişilere aşılama açılmış olacak. Özellikle kronik hastalığı olan kanser hastalığı ve bağışıklığı önleyici ilaç kullananlara yönelik de bir açılma söz konusu. Bu insanların aşı olması gerekiyor. Tabii aşıda patent çok ciddi bir sorun. Hem Türkiye hem de dünya açısından bir sorun olan patentin ortadan kaldırılması lazım. Daha çok aşının üretilmesi ve kullanılması konusunda bir çabanın gösterilmesi lazım. Türkiye’de sinovac aşısını üretecek fabrikalar var. Bununla ilgili bir anlaşma yapılabilir ve buna yönelik çalışmalar yürütülebilirdi. Ama maalesef aşı işi şirketlere teslim edilmiş durumda. Aşı işi şirketlerin insafına bırakılarak pandemiyle mücadele edilemez. Türkiye’de aşılama hızı da çok yavaş. Şuana kadar 14 milyon 750 bin civarında aşı yapılmış durumda ve bu da toplumun yüzde 7,7’lik kısmına denk geliyor. Bu oran ise toplumsal bağışıklığın oluşturulmasından çok uzaktır. O nedenle aşı sürecinin hızlandırılması ve daha çok kişinin açılanması gerekiyor” dedi.
Aşılananlar hastalığı daha hafif geçiriyor
Aşılanan bireylerin de virüse yakalanabileceğini ifade eden Yerlikaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşı olanlar hastalığı daha hafif geçiriyorlar. Şuan yoğun bakımlarda yatan kişilerin daha çok aşı olmayanlar ya da ikinci doz aşı olmayanlar olduğunu görüyoruz. Özellikle aşılanmış olanlarda hastalığın daha hafif geçirildiğine dair çok net veriler var. Aşılansanız bile hastalığa yakalanabilirsiniz, ama daha hafif geçirirsiniz. Bu da aşının etkili olduğunu gösterir ve yoğun bakıma düşmeden hastalığı atlatma ihtimalini güçlendirir.”
‘Baskılama ve sürecin hafifletilmesi gerekiyor’
Virüsle mücadelede maske, mesafe ve hijyenin önemli olduğunu ancak bunun yetmediğini belirten Yerlikaya, “Sadece vatandaşlara yüklenen sorumluluklar üzerinden bu süreci yürütmemiz imkansız. O nedenle TTB olarak geçen Cuma günü bir açıklama yaptık ve Sağlık Bakanlığının bu sürecin sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini söyledik. Türkiye’de son süreçte gerek covid-19 gerekse de önlenebilir çeşitli nedenlerle çok sayıda yurttaşımızı kaybettik. Şuanda da sert bir artış trendi ile karşı karşıyayız. Sağlık Bakanı’nın bu sorumluluğu kabul edip istifa etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Pandemiyle mücadelede baskılama stratejisinin benimsenmesi gerekiyor. Baskılama ve sürecin hafifletilmesi gerekiyor. Bunun yanında yurttaşlara bu işin henüz bitmediğinin mesajının çok net verilmesi gerekiyor. Vatandaş maske, mesafe, hijyen kurallarına uymalı ama devletin de başta parasız maske ve hijyen malzemeleri olmak üzere sosyal devlet anlayışıyla bu süreci daha iyi yönetmesi gerekiyor. Tabii tam bir kapanma ya da bir sokağa çıkma yasağının da doğru olmadığını düşünüyoruz. Yasakçı bir zihniyet ile de bu sürecin üstesinden gelinemeyeceği de ortaya çıktı. Tüm dünyada olduğu gibi ekonomik ve sosyal koşulları sağlanmış bir toplumsal hareketliliğin kısıtlanmasına dönük bir takım önlemlerin alınması da gerekiyor. Şimdi tam zamanı eğer şimdi bu önlemleri almazsak birkaç hafta sonra daha yüksek artışlarla karşı karşıya kalabiliriz” diye konuştu. (Haber Merkezi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.