Diyarbakır neden Türkiye'nin mührüdür konferansı düzenlendi
Belli bir tarih yazılıyor ve biz buna tanık oluyoruz. Tarihe tanıklık etmek büyük bir masahiyettir ama tarihe tanıklık ederken tarihin bir parçası olmak o tarihin oluşmasına katkıda bulunmak da bambaşka bir masahiyettir" dedi.
Diyarbekir Kültür Platformu'nun organize ettiği 'Diyarbakır neden Türkiye'nin mührüdür' konferansı Kayapınar ilçesinde bulunan Cigerxwin Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Konferansa, Diyarbekır Kültür Platformu Sözcüsü Abdulkadir Arslanoğlu, Tarihçi -Yazar Mustafa Armağan, DÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akay, İslam Hukukçusu Doç. Dr. Metin Yiğit, Sanat Tarihçisi Doç. Dr. İrfan Yıldız, İslam Tarihçisi Yrd. Doç. Dr. Oktay Bozan, Suffe Medresesi Müderrisi Molla Tayyip Elçi, Hüda Par İl Başkanı Şehmus Tanrıkulu, MHP İl Başkan Yardımcısı Recep Demir, AK Parti meclis üyeleri, akademisyenler ve çok sayıda vatandaş katıldı. İstiklal Marşı ile başlayan konferansın açılış konuşmasını yapan Diyarbekir Kültür Platformu Sözcüsü Arslanoğlu, 1 Nisan’da Diyarbakır’a gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Diyarbakır Türkiye’nin kalbidir. Diyarbakır Türkiye’nin mührüdür’ sözleriyle Diyarbakır’a olan aşkını, çizgisini, alakasını, Diyarbakır’a verdiği önemi gösterdiğini ifade etti. Bu sözlerin kendilerini mutlu ettiğini, duygulandırdığını kaydeden Arslanoğlu, “Diyarbakır Peygamberler şehridir. Bir sahabe şehridir. Evliya diyarıdır. Alimlerin, ariflerin, ediplerin, salihlerin, saliklerin memleketidir. Seyyahların gözdesidir. Nasır-ı Hüsrev’in ihtişamlı yurdudur. Evliya Çelebi’nin ilham durağıdır. Diyarbakır sultanların göz bebeğidir. Melikşah’ın nazargahıdır. Selahaddin’in umududur. Keyhusrev’in şefkati, Kanuni’nin imaretidir. Medeniyetlerin hafızasıdır Diyarbakır. Tarihin tanığıdır. Toplumların ışığıdır. Bir müze şehirdir. Kitabeler arşividir. Diyarbakır’ın ciltlerce kitaba sığmayacak bu kadar güzelliğini böyle birkaç kelimeye sığdıran muhterem hocamıza gıyabında teşekkür ediyorum” dedi.
“Tarihin yazıldığı bir dönemde yaşıyoruz”
Ardından konuşan tarihçi yazar Mustafa Armağan, tarih bilincine dikkat çekti. Armağan, “Sadece şu 15 Temmuz’u bile yaşamış bir ülkede gelecekte yaşayacak olan çocuklarımıza anlatacak ne kadar çok hikaye çıktı. Ne kadar çok destan çıktı. Ne kadar çok kahraman çıktı. Dolayısıyla biz tarihin yazıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Her dönem bilye değil. Benim yaşım 56, bu zamana kadar darbeler gördük, şunu gördük, bunu gördük ama hakikaten Türkiye bir tarih yazıyor. Belli bir tarih yazılıyor ve biz buna tanık oluyoruz. Tarihe tanıklık etmek büyük bir masahiyettir ama tarihe tanıklık ederken tarihin bir parçası olmak o tarihin oluşmasına katkıda bulunmak da bambaşka bir masahiyettir. Bizim de bu dönemi bu bilinçle, bu şuurla, bu idrakle değerlendireceğimize eminim. İnşallah da bu süreç 16 Nisan’dan sonra Türkiye’nin bağımsızlığının yeni bir aşamasına bizi götürecek” diye konuştu.
“Eğitim müfredatımızın kökten değişmesi lazım”
Erzurum Kongresi’nin bir Türk-Kürt ittifakının ürünü olduğunu kaydeden Armağan, ders kitaplarının bunu bu şekilde yazmadığını belirterek, “Bizim ders kitaplarımız bunu yazmıyor. Onun için bizim eğitim müfredatımızın da kökten değişmesi lazım. Başka türlü bu ülkede bir birlik, beraberlik tesis etmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla ben çok defalar milli eğitim bakanımıza yıllar önce şunu söylemiştim, 'Milli eğitimde bir takım şeyler yapılıyor ama mesela bir Kürt Edebiyatı ünitesi, dersi olsa edebiyat dersi içerisinde neyimiz eksilir'. Alman edebiyatını okutuyoruz. Emperyalistlerin edebiyatını okutuyoruz. Fransız edebiyatını okutuyoruz. Yunan edebiyatını okutuyoruz ama benim Kürt edebiyatım orada yer almıyor. Hangi ülkede yaşıyoruz? Milyonlarca insanın Kürtçe konuştuğu bir ülkede onların dili, edebiyatı yok sayılıyor. Bu anlayışında artık değişmesi lazım. Edebiyat derslerimizin içerisinde Yunan edebiyatı kadar, Çin edebiyatı kadar, Rus edebiyatı kadar, hiç değilse o kadar bu yer almalı” ifadelerini kullandı.
“İnandığımız zaman ancak bunu başarabiliriz”
Diyarbakır’ın Türkiye’nin damgası, temellerine imza atmış bir şehir olduğunu vurgulayan Armağan, sözlerine şöyle devam etti:
“Dolayısıyla bizim önümüzde hak rehberimiz var. ‘Sonsuzluk kervanı ardınızda ben tek ayaklı seken topal köpeğim. Bastığın yerleri tek tek öpeyim. Sonsuzluk kervanı ardınızda ben.’ Biz bu türküyü söylemek istiyoruz. Bu türküyü söylemek için de 16 Nisan’da inşallah ülkenin kaderinin yeniden çizileceğine, Cenabı Hakkın izniyle bu ülkeyi bu bağımsızlıklardan, bu merkeplerden, bu önümüze model diye koydukları Batı’dan kurtuluşun inşallah başlangıcı ve kırılma noktası olacak. Bunu başaracağız kardeşlerim. Bunu başarmak zorundayız. Bu ülkeyi geleceği geçmişinden daha parlak bir dönem bekliyor. Buna inanalım. Buna inandığımız zaman ancak başarabiliriz”.(İHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.