DİPLOMASIZ MİMAR
Tigris Haber- Daha çocukken oynamak için eline geçen bir taşı, bir odunu parçasını; yontarak, oyarak çeşitli şekiller vermeye başlıyor. Farkına vardığı yeteneğini, ailesinden çekindiği için gizliden gizliye sürdürüyor. Matematik ve resim yeteneğini fark eden öğretmenleri sınıf atlatıyorlar. İlkokulu bitirdikten sonra oto tamirciliği yaparken; yaptığı Kervansaray maketinin dikkat çekmesi üzerine Büyükşehir Belediyesi tarafından işe alınıyor. Sur’un maketini yapmaya başlıyor. Uzun yıllarını verdiği bu maketi çatışmalı süreçte zarar görse de sonradan tamir ediyor. Surun 1/250 ölçeğinde yaptığı maket; Mardin kapı’da bulunan Belediye kültür bürosunu bahçesinde sergilenmektedir.
Diplomalı mimarlara taş çıkartan, hiçbir eğitim almadan, çocukluk hayallerini ısrarla sürdüren, ilkokul mezunu mimar Fesih Gündoğar ile mesleği ve gelecek hayali üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.
MÜMİN AĞCAKAYA
Bu mesleğe nasıl ve ne zaman merak sardın? Bu konuda her hangi bir eğitim aldın mı?
1970 Diyarbakır doğumluyum. 1984’den beri taşlardan maketler yapıyorum. 1984’de ilk önce bir cami yaptım. Daha sonraları bu uğraşım devam etti. Asıl mesleğim oto tamirciliği. İlkokul mezunuyum. Matematik ve resim derslerinde başarılı olduğum için sınıf atlattılar.1990-93’de Kervansarayın maketini yaptım. 1995’de Büyük Şehir Belediyesinde çalışanlardan maketimi görenler maketimi beğeniyorlar ve belediye başkanını da bu konuda bilgilendiriyorlar. O dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Bilgi’nin de ilgilenmesi üzerine, belediyede işe başladım.
Bu maketin yapımına ne zaman başladın?
Belediyede işe başladıktan sonra; Sur içinin maketini yapmaya karar verdim. Bu çalışmaya 1995’de başladım. 2016 yılında bitirdim. Yani tam 21 sene 21 gün devam etti. Maketi; 1/250 ölçeğine göre yaptım. Aslına uygun olması için sürekli ölçüler alıyordum ve yaptığım maketteki ölçülerle karşılaştırarak kontrol ediyordum.
Bu konuda bir eğitim aldın mı? Bu merak seni nasıl sardı? Yaptığın maketler ortaya çıktıkça, sende nasıl duygular oluştu? Tamamen bir meraktan mı kaynaklandı? Bir şeyler ortaya çıkardıkça; daha iyisini de yapabilirim düşüncesi, güveni mi gelişti?
Bu iş konusunda hiçbir eğitim almadım. Hiç kimse bana bu işler nasıl yapılır. Ne yapmam gerekir diye bir şey öğretmedi. Tamamen kendi kendime, tamamen çocuksu bir hevesle başladım. İlkokula giderken tahtadan oyuncaklar yapıyordum. İlk taşı elime aldığımda biraz yumuşaktı. Taş yuvarlaktı. Aklıma caminin minaresi geldi. Minarenin ortası yuvarlak ya, baktım güzel bir şekil ortaya çıktı. Devam edeyim dedim. Yedi sekiz tanesini üst üste getirerek minare ortaya çıktı. İlgimi çekti, içimden buna devam etmek istedim. Daha iyisini yapmayı önüme koydum. Yaptıkça bilgi ve tecrübem de gelişmeye başladı
Sonra bir taş buldum. Baktım bundan iyi bir cami olur dedim ve bir cami yaptım. Daha sonra otuz kırk parçadan oluşan küçük küçük taşlardan oluşan bir minare yaptım. Yaptığım bu maketi bahçede toprak kazarak orada saklıyordum. Ailem görmesin, sonra bana kızar kaygısındaydım. Evde kimse olmadığı zamanlar maketi yapmaya devam ediyordum. Bir misafir veya amcamlar geldiğinde hemen maketi ortalıktan kaldırıyordum. Çünkü niye böyle boş işlerle uğraşıyorsun, niye ders çalışmıyorsun diye kızmalarından çekiniyordum. Sonra fırsat buldukça gizlice çıkarıp çalışmama kaldığım yerden devam ediyordum. Taşları birbirine tutturmak için harçlığımdan ayırdığım parayla da gidip yapıştırıcı alıyordum.
Camiden sonra ne yaptın.
Villalar yaptım.
Böyle bir işe soyunmak için, kişide ne tür yeteneklerin olması gerekir?
El becerisi olacak, hayal gücü olacak, daha sonra tecrübe olacak, resim yapabilmen gerekir. Matematiğinde iyi olacak. Çünkü maket yapmak bir yerde hesap işidir. Hayal etmen gerekiyor. Önce hayal etmek beyinde bunu tasarlamak gerekir.
Okuduğun dönemde derslere ilgin nasıldı?
İlkokulun 3. Sınıfında hocamız çamurdan küp yapmamızı istedi. Dört köşe çamurdan küp yaptık. Yaptığım küpe hocamız çok şaşırdı. Bizden resim yapmamızı istedi. Pencereden bakınca bir ağaç görülüyordu. Aynısını yaptım. Matematiğim de iyiydi. Yaptığım resim ve matematiğim iyi olduğu için; hocamız çok beğendi ve benim sınıf atlatmama karar verdiler ve bir üst sınıfa geçtim.
Bu arada böyle işler yapmak hoşuma gitmeye başlamıştı. Bir ara elime geçen bir ağacın içini oyarak içine pil yerleştirdim ve fener yaptım.
İlkokulu bitirdikten sonra; sanayide oto tamirciliği işinde çalışmaya başladım. Kalfalık belgesi almak için bu işe devam ederken; tekvandoya gidiyor, akşamları da fırsat bulduğumda maketlerime kaldığım yerden devam ediyordum.
Bazalt taşını gördüğünde bundan nasıl bir şey çıkacağı hemen kafanda şekilleniyor mu?
Evet şekilleniyor. Bazaltı kafamda oluşan şekle göre önce kâğıda döküyorum. Bazalt mermerden sert bir taş. Buna şekil verirken önce çizip biçmek gerekir. Hayal ettiğim şekle göre biçim vermeye çalışıyorum. Model aldığı şekli önce ölçüyorum. Sonra bunu kaç ölçek küçülteceğime karar verdikten sonra, ölçekleyerek, bir yerde aslına bağlı kalarak işleme devam ediyorum. Sur’un maketini gördünüz eğer ölçeklemeyi doğru yapmasaydım; evler sokaklar birbirine karışırdı. Aslına uygun şekil çıkmazdı. Önceden yaptığım plan bozulurdu.
Maketi yaparken Diyarbakır’ın geçmiş süreçteki görünüşünü krokisini nasıl ortaya çıkardın.
Çok detaylı ölçümler yaptım. Ölçümü yaptıktan sonra tek tek yaptıklarımı yerleştiriyordum.
Diyarbakır’da taş bir kültür. Geçmişten beri Diyarbakır’da insanların yaşamında çok önemli bir yer tutuyor. Evler barınaklar, konaklar, ibadet yerleri bazalt taş ağırlığı üzerine inşa edilmiştir. Tabi bilindiği gibi bazalt özellikleri olan bir taştır. Bazaltın dişisi ve erkeği vardır. Ayrıca yazın serin, kışın da sıcaklığı tutma gibi özellikleri vardır. Diyarbakır’da konak, han, hamam, cami, kilise, köprü ve en önemlisi de Sur’un yapımında bazalt temel malzeme olmuş; kültürel yaşamda önemli bir yer tutmuştur.
Yaşıtın olan çocuklar sokakda oyun oynarken, sen taşları işleyerek onlardan maketler yapmaya merak sardın ve daha sonra bu merak nasıl gelişti. Bu uğraşların nasıl bir sonuca evrildi?
Kervansarayın bir maketini yapmıştım 1988-89’da. Kervansarayın sahibi Mehmet İpek’ gösterdim. Benden benzerinin biraz daha büyüğünü yapmamı istedi. Bende yaparak teslim ettim.
Önceden kendi imkânların bu işi devam ettirmek için çok sınırlıydı. Bu işte kullandığın teknik aletlerin de yoktu. 1995’de Belediyede işe başladıktan sonra, çalışma koşullarının değişmesi, yaptığın işi nasıl etkiledi?
Normal mesaimi yapıyordum. Bunun dışında kalan zamanlarda maket yapma işlerime devam ediyordum. Kullandığım aletler her evde bulunan; testere, eğe, tornavida ve hatta çiviyi bile ucunu sivrilterek alet olarak kullandım. Belediyede spiral çok toz çıkardığı için onu pek fazla kullanmadım. Ama bazaltta mecburen kullanıyordum. Önceleri yumuşak taşı kullanıyordum, sonra bazaltı kullanmaya başladım.0,
Maketi yaparken seni zorlayan bir çalışman oldu mu?
En çok Ulu Camiyi yaparken zorlandığımı söyleyebilirim. Tam yedi ay sürdü.
Makette ne tür taşlar kullandın?
Urfa’dan ve Lice’den getirttiğim beyaz kalker taşı ve bazalt kullandım.
Şimdi nasıl bir çalışma içindesin?
O maketi 2016’da bitirdiğim; 1/250 ölçekli maketin on katı büyük bir şey olacak. 1/25 ölçeğinde bazalt taşından yapmaya başladım ve halen devam ediyor. Boş zamanlarımda bu çalışmayı tamamlamaya çalışıyorum. Mesai dışı fırsat bulduğumda çalışıyorum.
Bu projen bittiğinde ne kadar bir alanlık yer tutacak?
Sadece maket olarak 67’ye 48 metrelik bir alanı kaplayacak. Çevresinin de biraz geniş olması gerekiyor. Bu eski Diyarbakır’ın orijinal halinin daha gözle görülür bir maketi olacaktır.
Bu orijinalinin 25 katı küçültülmüş hali olacak. Surlar bittikten sonra Surların içindeki belirli mekânlar yapılacak. Tarihi önemdeki hanlar hamamlar kiliseler, camiler konaklar öncelik olarak yapılacak.
Örjinal haline bağlı kalarak yapıyorsun. Tam orijinal görüntüsünü yapmak için, geçmiş görüntü ve fotoğraflardan mı yararlanıyorsun.
Bir kısmını önceden çekilmiş fotoğraf arşivlerinden ve çok eskiden havadan çekilen bir fotoğraftan da yararlandım, Sur’un bütün cadde ve sokaklarını bizzat ölçerek, ölçüsünü çıkardım. kendim çıkardım. Daha sonra; evlerin, konakların, camilerin, kiliselerin, hamamların, hanların milimetrik bütün ölçülerini aldım. Maketini yapacağım her yapıyı defalarca inceledim, numaralandırdım. Bu sokak ve mekânları o kadar çok gezdim ki, kaç kez dolaştığımı hatırlamıyorum bile.
Makette yansıttığın Sur içinde ne kadar mekân vardı?
Sur’un etrafı beş bin iki yüz elli metredir. Ama halk arasında; beş bin beş yüz metre olarak bilinmektedir. Sur’un içinde 15 mahalle vardır. İç kaledekilerle birlikte 109 burç; dördü ana kapı olmak üzere toplam 21 kapısı; 21 cami, 13 mescit, 10 kilise, 10 hamam, 7 han, 2 konak, 4 medrese, 1 havra ve bir çok türbe vardır.
Elindeki bir işi bitirdiğinde duyguların nasıl oluyor? Çünkü sıradan bir şey yapmıyorsun. Sur’u bir bakışta herkesin göreceği,
Sur’u küçülterek gerçeğinin bir benzerini yapıyorsun? Bu yaptıkların şehre karşı duyulan değerli bir sorumluluktur. Görenleri hayran bırakan bir iş ortaya çıkarıyorsun?
İnsanlar gelip geçici. Arkamızda bir şeyler bırakmak çok güzel bir duygu. Diyarbakır güzel bir kenttir. Unutulmaması gereken şehirlerden biridir. Bu yüzden Diyarbakır’ı seviyorum.
Burası tarihi bir kenttir. Geçmişten gelen bu tarihi yapı insanı cezp ediyor. Bende hiç olmazsa bir kopyasını yapayım diye içimden geçti.
Tarih her zaman ilham vericidir. Diyarbakır insanı büyüleyen bir şehirdir. Yeterki bakmasını bil. Bunu bir görev olarak da bilerek, en azından geride insanların bakıp devamlı hatırlayacağı bir iz bırakmak istedin.
Diyarbakır birkaç asır önce böyleydi diye gözlerinde canlandırsınlar. Kimi şiiriyle, kimi romanıyla kimi resmiyle bir katkı sunuyor. Benimde elimden bu geldiği için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Bu dükkândaki küçük maketleri satarak esas çalışmaların için maddi finans sağlıyorsun. Bu dükkândakilerin hepsi senin tasarımın ve üretimin mi?
Bu çalışmalarını finans etmek için daha küçük maketleri yapıp satarak esas çalışmamı devam ettirebilmek için satıyorum.
Maddi sıkıntıya girdiğimde birkaç ay taş bile alamadığım oluyor. Satışlar ne kadar iyi olursa onunla hemen malzeme alıyorum. Ekonomik alan genişledikçe çalışmalar hem hızlanıyor hem de verimli hale geliyor. Sıkıntılar çalışmayı ister istemez geciktiriyor.
Her bir burç 300-400 kilo ağırlığında. Bunlar ancak iş makineleriyle bir yerden bir yere götürülüyor. Bu çalışmalar bittiğinde birleştirilecek. Bunlar yerleştikten sonra ince işleri yapılacak.
Burçlar, surları, tarihi yapıların maketini yaparken bunların kendisini yapanlar aklına geliyor mu?
İş yaparken başka hiçbir şey düşünemiyorum. İşe kendimi kaptırdığımda acıktığımı bile unutuyorum. Kaç kere evde kahvaltı yapmadan çıkmıştım, iş yerinde yaparım diye düşündüm, işe başladığımda bakıyorum öğlen olmuş kahvaltı yapmayı bile unutmuşum.
Bu yapılardaki taşlara baktığımda bunun nereden getirildiğini, buna emek harcayan ustanın nasıl emek harcadığını, ustalığını nasıl konuşturduğu
Nasıl emek harcadıklarını daha iyi anlıyorsun değil mi?
Geçmişte o koşullarda nasıl bir emek harcandığını daha iyi anlıyorum.
Biz şimdi dışarıdan baktığımızda sadece çok güzel diyoruz. Ama nasıl bir emek harcandığına çok fazla yoğunlaşamıyoruz doğrusu. Anlamamız kolay değil.
Diyarbakır dünyada farklı özellikleri olan bir kent, mimari yapısıyla, burada yaşayan halkların bir kültürüdür, mirasıdır. Halkların ne kadar gelişmiş olduğunu görüyorsun.
Bu küçük maketleri nasıl yaptırıyorsun?
Kalıplarını alıyorum. Bunlar döküm. Bazıları mermer
Bu büyük projen bittikten sonra kafanda başka bir projen var mı?
Bu projenin etrafına başka illerdeki tarihi eserlerden eklemeler yapmayı düşünüyorum.
Hangi şehri daha çok yapmayı düşünüyorsun?
Hasankeyf, Van kalesi, İshak Paşa Sarayı gibi tarihi mekânları yapmayı düşünüyorum.
Bu proje bittiğinde kendi türüne özgü güzel bir açık hava müzesi olacaktır diye düşünüyorum.
Şimdi yaptığın bu çalışmalardan dolayı, her hangi bir maddi destek görüyor musun?
Tamamen kendi olanak ve imkânlarımla yürütüyorum. Hiçbir yerden destek almıyorum.
Birçok sanatsever kişi ve kurumlar var. Böylesi yeteneklere destek sunuyorlar onlara bir çağrın var mı?
Çok yetenekler var ama sahipsiz ve desteksiz oldukları için çalışmalarını sergileyemiyorlar ve yeteneklerini gösteremiyorlar.
Destek görmüş olsan daha orijinal ürünler ortaya çıkarırsın değil mi?
Hiç şüphesiz. İmkânların oluşması belki benimde gözümde bunu da yapamam dediğim yeni çalışmaları ortaya çıkabilir. Olanak ve imkânların elverişli hale gelmesi çalışma koşullarını daha da kolaylaştırır. Şimdi kafamı meşgul eden bazı sorunların ortadan kalkması, doğal olarak çalışma verimliliğine de yansıyacaktır.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim; Sanata ve sanatçıya gereken değeri, sanatçı yaşarken görmeli. Öldükten sonra olmamalıdır.
Bu değerli çalışma arasında bize zaman ayırdığın için sana çok teşekkür ediyorum. Umarım daha iyi koşullarda daha verimli çalışmalar yürütürsün. Ortaya çıkardığın eserleri gören herkesin gururlanacağı bu çalışmaların da sana başarılar diliyorum.
Bende size bu kadar duyarlı ve ilgili yaklaşımınızdan dolayı teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.