Dicle: 2008'de devlet yurt dışına kaçmamı istedi
DİYARBAKIR - Avrupa’da yayın yapan Med Nuce TV’ye konuşan kapatılan DEP’in eski Milletvekili Hatip Dicle, cezaevi yaşamı ve tutuklanmaları ile ilgili ayrıntılar anlattı. İkinci cezaevine girme sürecinin beklemedikleri ortamda olduğunu ifade eden Dicle, şöyle dedi:
"İlk cezaevine girdiğimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürt halkına adata savaş ilan etti. Köyleri yakıp yıktı, Kürdistan coğrafyasını viraneye çevirmek istedi. Kürt siyasetçi ve düşünenlerini sokak ortasında katletti. Çok acılı bir dönemdi. O zaman cezaevine girmemize şaşırmadık. ’Devletin yaptıklarını milletvekili olarak deşifre ediyoruz, halkımız için mücadele ediyoruz’ diyorduk. ’Düşman da bize böyle yanıt veriyor’ dedik. Fakat, ikinci cezaevi giriş süreci, toplumun yanıltılmak istendiği ve ileri demokrasi altında ve Kürt varlığının tanındığı ve Kürtlerle ve ileri gelenleri ile müzakere edildiği sürece olması bize çok ağır geldi. Bizi cezaevine atanlar birinci Cumhuriyet dönemi mağdurlarıydı. Bir dönemde mağdur olanlar, iktidara geldikten sonra iktidarın büyüleyici şehveti ile zalim rolüne girmeye çalıştılar."
“Devlet, kaçmamı önerdi, kaçmadım”
Hatip Dicle, 2008 yılında tutuklanmadan önce devletin kaçmasını dolaylı olarak önerdiğini ileri sürerek, şu iddiada bulundu:
"2008 yılında bir avukat arkadaşımız vasıtasıyla Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürü, ’Hatip beyi bir gün alıp şubeye gelebilir misin biz kendisi ile biraz sohbet etmek istiyoruz’ diye haber gönderdi. Ben de sakıncası olmadığını belirterek, avukat ile birlikte emniyete gittik. O zaman yeni Ergenekon Operasyonları başlamıştı. Gittik, bizi çok iyi karşıladı, masayı iyi donatmış, kuru incir, fındıklar masanın üzerinde, masa donatılmış. Şube müdürü bana dedi ki; ’Hatip bey, son Ergenekon operasyonlarından sonra terör örgütü listesinde -Ergenekon’u kast ediyor-, sizin de suikast listesinde adınız var. Polis koruması istiyor musunuz?’ Ben ’hayır’ dedim. Ve ’Eğer büyük bir güç sizi öldürmeye karar vermişse koruma işe yaramaz’ dedim. İlginçtir o günlerde Musul Valisi 15 koruması ile birlikte öldürülmüştü, onu örnek verdim. Bu toprakların insanıyız, ’Ölüm ne zaman geldiyse hoş geldi, sefa gelsin’ dedim. O zaman tutanak tutacağını söyledi, ben imzaladım, avukat ve kendisi imzaladı. Aslında bu bir kaçırtma olayıydı ve ortadan kaybolmamı istiyorlardı."
“Kaçmamıza yardım edebileceklerini söyledi"
Tutuklanmasından önce kaçırtılmak istendiğine bir kaç kez daha tanıklık ettiğini öne süren Hatip Dicle, iddialarını şöyle sürdürdü:
"1994’te DEP’in genel başkanıyım. 2 Mart 1994 darbesine birkaç gün kalmış. Biz de yurt dışına çıkıp ya da kalma konusunda tartışıyoruz. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müşteşarlığı bizden randevu istedi. Bize, kaç gün içinde tutuklanacağımıza dair bilgi aldıklarını ve ne yapacağımızı söylediler. Ben de, ’Arkadaşlarım ikna olursa gideriz, ama arkadaşlarım ’Hayır’ dedi ve cezaevlerine girip mücadelemizi sürdüreceğiz’ dedim. Yanıma geldi ’Gitmeye düşünürseniz size yardımcı olmayı düşünüyoruz’ dedi."
Hatip Dicle, tutuklu kaldığı 4.5 yıl boyunca tahliye istemlerinin kaçma şüphesi gerekçesiyle reddedildiğini, bu durumun çok zoruna gittiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Çiller dönemine duyduğum tepkinin kat ve kat fazlasını Ak Parti ve Gülen hareketine karşı duydum. Biri mertçe düşmanlık yaptı, diğeri halkımızın dostları gibi görünüp ve ileri demokrasi adına halkımıza düşmanlık yaptılar. Ben Çiller hükümetine duyduğum tepkinin 10 katına AK Parti hükümetine duydum. Her ne kadar bizi tatmin etmezse çözüm süreci var, bazı şeyleri yutuyoruz. Bu süreç bozulacaksa bizden yana bozulmasın diye konuşmak istemiyoruz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.