Demirtaş grupta sert konuştu
ANKARA - BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sadece çözüm süreci denilerek bu ülkeye barışın getirilemeyeceğini belirterek, "45 gündür heyetimiz İmralı'ya gidemiyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Adaya gitme konusunda bile ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Geçen hafta sonu görüşme ciddiye alınmayacak gerekçelerle engellendi. Önümüzdeki hafta gidemezse heyet, 50 gün olacak. 50 günden sonra görüşme süreci kesilmiştir diyeceğiz. İlerleme yerine eskiye dönüş var. Bu kadar ciddiyetsiz yaklaşımlarla asla ve asla hükümetin bu süreci yürütemeyeceğini görmesi lazım" dedi.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu. Ermeni Soykırımı'nın 99'uncu yıldönümü nedeniyle katledilen Ermenileri anarak konuşmasına başlayan Demirtaş, "Yarım rakamı tam söyleyip, gönlümüzden geçeni söyleyip, ağzınıza 76 milyonu almayın. Bir ve berabersek bunların hepsini tartışmamız lazım. Ermeni Soykırımı'nın 99'un yıldönümü nedeniyle onların acılarını paylaşıyoruz. Gerçek bir barışı ve adaleti birlikte inşa edeceğimizi söylemek istiyorum. Çözüm sürecinin içeriği de bununla bağlantılı. Sadece Kürtlerin haklarıyla ilgili bir mesele değil. Kürt halkının temel meselesini de çözüm sürecinin içerisinde alacağız. Asıl amacımız bütün ezilenlerin özgürlükleri ve haklarına kavuşması meselesidir" dedi.
'50 günden sonra görüşme süreci kesilmiştir diyeceğiz'
Kendilerinin bütün Türkiye'nin eşit ve onurlu bir gelecek kurabilmesi için yeni bir yaşamdan bahsettiğini belirten Demirtaş, çözüm sürecine ilişkin AKP'ye ağır eleştirilerde bulundu. Demirtaş, "Başbakan sadece çözüm süreci kavramı dedi. Arkasına ve önüne bir kavram eklemedi. Sadece çözüm süreci diyerek, bu ülkeye barışı getiremezsiniz. 45 gündür heyetimiz İmralı'ya gidemiyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Adaya gitme konusunda bile ciddi sorunlarla karşılaşıyor. Geçen hafta sonu görüşme ciddiye alınmayacak gerekçelerle engellendi. Önümüzdeki hafta gidemezse heyet, 50 gün olacak. 50 günden sonra görüşme süreci kesilmiştir diyeceğiz. İlerleme yerine eskiye dönüş var. Bu kadar ciddiyetsiz yaklaşımlarla asla ve asla hükümetin bu süreci yürütemeyeceğini görmesi lazım. Bizler başka grupların gitmesini isterken, heyetimiz dahi İmralı Adası'na gidemiyor. Çıkıp hükümet olarak bunu açıklamanız lazım. Tek taraflı yürümediğini hükümetin bilmesi lazım. Bizler tek taraflı adımlar atacağız, hak ve özgürlüklerimize dair bizler pratik adımlar atacağız. Hükümetten beklemeyeceğiz. Madem hükümet bir kaygı duymuyor. Bizler tek taraflı yürüteceğiz. Herkeste nasıl yürüyeceğini görecek. Biz kendimizi darbe anayasası ile bağlı hissetmiyoruz. Evrensel hukukun geldiği normlar bizim açımızdan bağlayıcıdır. O bizim için referanstır. Biz bunlardan doğan bütün haklarımızı halkımız ve yerel yönetimlerimizle birlikte hayata geçireceğiz. Türkiye'de barışın garantisinin bu olduğunu göstereceğiz."
'Rojava politikası da hükümetin barış arayışına zıt'
Hükümetin yerinde saymaya devam etmesini durumunda ülkede barışın teminatının HDP ve BDP olacağını vurgulayan Demirtaş, "Suriye ve Rojava politikası da hükümetin barış arayışına taban tabana zıttır. Hendeklerin kazılması, ambargonun uygulanması, oradaki radikal grupların Türkiye tarafından destekleniyor olması. Çözüm sürecini dinamitleyen temel hatalardan biridir. Özgürlük yürüyüşünü durduracak hendeği yapan mimarı bu dünyada kimse görmedi. Hiç kimse özgürlük yürüyüşünü durduramaz. Güvenlik sağlamak isteyenler hendekle değil halkların birliğiyle, ulusal birlikle sağlayabilirler. Doğru diyalog ve temasla güvenlik sağlayabilirsiniz. Özellikle KDP'nin de bu tür sorunların ilerde daha da karmaşık sorunlara yol açabileceğini görmesini istiyoruz. Güney Kürdistan halkı bu politikaların içinde olmamış, bu politikaların yanlış olduğunu ortaya koymuştur. Bu politikaların hepimize zarar verdiğini KDP'ye hatırlatmak istiyoruz" diye konuştu.
'Yüzde 7-8 AKP'nin hilelerle aldığı oy'
"Bugün seçim sistemi tartışılırken, teknik bir konunun tartışılmadığını unutmamamız lazım" diyen Demirtaş, şu değerlendirmede bulundu: "Bu bir egemenlik tartışmasıdır. Devletin nasıl yönetileceği meselesidir. Hangi partinin kaç milletvekili çıkaracağı tartışması üzerinden yürütülemez. Başbakan'ın açıklamaları, AKP'nin seçim sitemine partizanca yaklaştığının göstergesidir. Başbakan'ın konuşmalarından, AKP sözcülerinin açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla kağıt üzerinden hesaplarına bakıldığında amaçları 'en az oyla nasıl milletvekili çıkaracağız' telaşına düşmüşlerdir. Sanki Türkiye'de temsil sorunu, yönetim sorunu yokmuş gibi şimdi başka bir krize yol açacak bir çalışma yürütüyorlar. Seçim sonuçlarının yüzde 7-8'i AKP'nin hilelerle aldığı oydur. Başbakan genel seçimlerde çoğunluğu elde etmenin mümkün olmadığını biliyor. Mademki kendine güveniyorsun, o halde barajı bu haliyle sıfırlayalım, bütün partilere eşit propaganda hakkı tanıyalım. Bakalım sonuç ne olacak."
Başbakan Erdoğan'ın tek derdiğinin "düşen oylarımı daha fazla milletvekiline nasıl konsilide ederim" derdi olduğunu belirten Demirtaş, "Gelin Türkiye'de eyalet sistemi, özerkli sistemi, yerel yönetimli anlayışla, dar bölgeyi kuralım. Belediyeye yetki vermeyeceksiniz, yerelin yetkisi olmayacak, kendi seçmeninize göre bir çalışma yapacaksınız. Bunu da 'demokrasiyi getiriyoruz' teranesiyle bize yutturacaksınız. İnanın ki; genel seçimlerde AKP yarı yarıya güç kaybedecek. AKP'nin oyları yüzde 30-35 civarındadır. Bununla parlamentoda çoğunluğu elde etmenin yolunu arıyorlar. Başkanlık sistemiyle Türkiye'yi yavaş yavaş bir diktatörlüğe hazırlıyorlar" diye konuştu.
'Çankaya yollarının düz olmadığını göreceksin'
Ağustos'ta başkan değil Cumhurbaşkanı'nın seçileceğini belirten Demirtaş, "Başbakan, Çankaya yollarının öyle düz olmadığını göreceksin. Eğer hepimizin içini rahatlatacak bir Cumhurbaşkanı görmek istiyorsak, Başbakan'ın talimatıyla hareket edecek bir Cumhurbaşkanı olmalıdır" diye belirtti.
Taksim yasağı
Hükümetin 1 Mayıs İşçi Bayramı'nın Taksim Meydanı'nda kutlanmasına izin vermemesine sert tepki gösteren Demirtaş, şunları dile getirdi: "Bir kez daha dünya ve Türkiye, Taksim'e kilitlenmiş olacak. Bütün sendikalardan, emekçilerden rica ediyorum. Hükümet özellikle yasaklayarak gündemi Taksim'e kilitliyor. İşçilerin asıl sorunu Taksim değildir. Taksim'e çıkmak isteyenler haklıdırlar. Daha önceki başbakanlar da Taksim'i yasakladılar. Emekçiler ısrarla Taksim'e dayandılar. Bunu 'tatil günü' yaptık diyen Başbakan, o tarihi Taksim Meydanı'nda kutlanmasını neden yasaklıyor? Taksim'de olay çıkarmak isteyen Yenikapı, Maltepe'de çıkarmayacak mı? Senin korkun, senin zihniyet ile 70'lerin zihniyetinin farklı olmadığının ortaya çıkmasıdır. Bizler Taksim'e çıkmak isteyen sendikalar ve siyasi partilerle birlikte olacağız. Sürekli kanunsuzluktan söz ediyorlar. Burada kanun yok bir valilik kararı var. Parlamentoda yapılan kanunda Taksim yasaklanmamıştır. Darbe anayasasında bile Taksim Meydanı yasaklanmamıştır. Siz karar çıkardınız diye bu kanun mu oldu? Taksim'e çıkmak isteyenlerin değil valinin aldığı karar kanunsuzluktur. Oraya çıkanlar Taksim Meydanı'nda taleplerini dile getirmelidir. Başbakan'ın vermesi gereken hesap 6 milyon işsizin hesabıdır. Sayılarını kamuda 2 milyona çıkardığın taşeron işçilerin hesabını vermelisin. Asgari ücretle geçinen nüfus 12 milyonluk nüfus var. 10 milyondan fazla insan haftada 50 saatin üstünde bu ülkede çalıştırılıyor. Tarlalarda köle gibi çalıştırılıyorlar. İşçiler ve emekçiler sadece Taksim'de olmayacaklar, her yerde olacaklar. Hadi Taksim'i gaza copa boğdun, diğer yerleri ne yapacaksın. Bizler de o gün Taksim'de olacağız. Taksim'de işçi ve emekçilerle, ülkenin bütün alanlarında işçilerle, köylülerle birlikte olacağız. 2014 yılı da mücadele geleneğiyle devam edecek. Ben şimdiden işçilerin, köylülerin, emekçi kadınların 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı kutluyorum."
BDP'nin HDP'ye katılması
BDP'li milletvekillerinin HDP'yi geçme kararı almasına ilişkin olarak da Demirtaş, şu açıklamalarda bulundu: "Son olarak HDP'nin kuruluşu ve HDP'nin geleceği ile ilgili olarak görüşlerimizi paylaşacağız. Bizler bu toprakların kadim halkları olarak, birarada ve eşitçe yaşamanın imkanlarına her zamankiden daha fazla sahibiz. Mezopotamya ve Ortadoğu halkları olarak artık barış içerisinde yaşamının yollarını ortaya koymalıyız. Bize dayatılan ırkçı yaşamı kabullenmek zorunda değiliz. Ari bir Kürt ırkçı yaratmak istiyorsanız geri kalan diğer toplumları ortadan kaldırmak zorundasınız. Ari bir Türk ırkı yaratmak istiyorsanız geri kalan toplumları ortadan kaldırmak zorundasınız. Egemen bir ulus inşa etmenin kan ve gözyaşından başka bir şey yaratmadığını biliyoruz. Bu anlayışlarla hareket edenler kendi halkına barış getirmedi. Bu anlayışlar faşizmden başka bir şey getirmedi. Üstünde yaşadığımız topraklar sadece bizim malımız, mülkümüz değildir. Bütün medeniyetlerin bize bıraktığı ortak vatandır. İnançların ve medeniyetlerin miraslarına saygı duyarak yaşayacağız. Denizleri, İbrahimleri, Mahirleri ve Mazlum Doğanları yaşatarak kardeşliğimizi pekiştireceğiz. Başka kimlikleri yok ederek, acı tarihlerimizin tekerrür etmesine izin vermeyeceğiz. Eşit adil bir yaşamı inşa etme konusunda omuz omuza olacağız. Tek başına kurtuluş yoktur diyeceğiz. Emeğimizin hakkını isterken de dilimizi, dinimizi korurken de. Ortak bir partimiz vardır artık. Onun adı HDP'dir. Bizler de bu siyasi anlayışı büyütmek, bu topraklarda gerçek bir halk iktidarı alternatifi haline getirmek zorundayız. Bizler seçilmiş milletvekilleri olarak önümüzdeki haftadan itibaren HDP olarak grup çalışmalarımızı yürütme kararı almış bulunmaktayız. Bu kararın BDP'yi feshedip, HDP'ye geçiş kararı olarak algılanmaması gerekir. BDP'nin başka bir formatla, yerelde inisiyatif alarak siyasi mücadelesine devam edeceğini belirtmek istiyorum. BDP'nin tümüyle feshedilmesi söz konusu olmayacak. Yapılacak bütün tartışmaların, eleştirilerin, önerilerin bu tarihsel misyonu büyütmeye dönük olmasını özellikle belirtmek istiyorum. Bunun dışında her tartışma kendi ütopyalarımızı görmeme ve onlara zarar vermek olur." (Diha)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.