Çözümün adresi; Hem Kürt hem de Türk olan çocuklar mı?

Çözümün adresi; Hem Kürt hem de Türk olan çocuklar mı?
Gazeteci-Siyasetçi (DEVA Partisi Şarköy ilçe Başkanı) Cevat korkmaz, siyaset bilimci, ekonomist Mehmet Aslan, ilginç bir konuyu çalıştı.

TİGRİS HABER -

Gazeteci-Siyasetçi (DEVA Partisi Şarköy ilçe Başkanı) Cevat korkmaz, siyaset bilimci, ekonomist Mehmet Aslan, ilginç bir konuyu çalıştı. Türk-Kürt evliliklerinden doğan çocukların, onların deyimiyle ‘Karma bireyler’; bir bütünleşme aracı olabilir mi? Kürt meselesinin çözüm odağında değerlendirilebilir mi?

Bu konuda ciddi çalışma yapan Cevat korkmaz ve Mehmet Aslan, rapor niteliğindeki projeyi, DEVA partisi genel merkezine sundu.

Gazete olarak bu kıymetli çalışmayı okuyucularımızın dikkatine sunuyoruz.

*

Türkiye toplumunda bir bütünleşme aracı: Türk-Kürt evliliklerinden olma karma bireyler.

Türkiye’nin en temel sorunlarından biri etnik ve kültürel yüzleşmeye kapalı olmasıdır. 1965 nüfus sayımından bu yana geçen yaklaşık 60 yıllık süreçte, toplumu oluşturan etnik ve kültürel altyapıya ilişkin resmi düzeyde herhangi bir çalışma yürütülmedi. Devletin bilfiil olarak içinde yer almadığı; sivil toplum kuruluşu veya resmiyetle ilişkili aracı kuruluşlar, vakıflar gibi yapılar üzerinden alan bilgisi oluşturulmaya çalışıldı.24 Ekim 1965 yılı genel nüfus sayımında hane halkı soru kâğıdıörneği aşağıda görünmektedir.

ekran-goruntusu-2024-08-19-123631.png

Türkiye’de Kürt olmanın her dönemde risk içerdiğini ihmal etmeden 1965 nüfus sayımı sonuçlarını değerlendirmek gerekir.Ayrıca 1965 nüfus sayımında etnik veya demografik özelliklerden değil, soru kâğıdı detayında görüldüğü gibi sadece anadil konusunda 29 ve 30 nolu sütunlarda 2 soru yer almaktadır.

ekran-goruntusu-2024-08-19-123656.png

Türkiye nüfusunun 31 milyon 391 bin olarak tespit edildiği 1965 sayımında “Ana dili ?” sorusuna verilen yanıtlara göre en çok konuşulan ilk 10 dil aşağıdaki gibi tespit edilmiştir:

1. Türkçe %90,11

2. Kürtçe %7,07

3. Arapça %1,16

4. Zazaca %0,48

5. Çerkezce %0,18

6. Gürcüce %0,09

7. Lazca %0,08

8. Pomakça %0,07

9. Boşnakça %0,06

10. Arnavutça %0,04

Hanede konuşulan ana dilin tespit edilmesine yönelik 1965 yılındaki ürkek veya üzerinden hızla geçerek sorma dışında devletin yaptığı resmi bir çalışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla da;

• Türkiye’de yaşayan Kürtlerin sayısı veya nüfusa oranı,

• Türkler ve Kürtler arasında yapılan evlilikler,

• Bu evliliklerden oluşan karma ırk sayısı,

• Etnik kimlik ile anadil ilişkisi,

• Nüfusun etnik ve dilsel dağılımı, gibi sorular verilen yanıtlar sınırlı sayıda örneklem üzerinden yürütülen kamuoyu araştırmaları ve anketlere dayalı olarak tahminlerden ibaret.

Yukarıdaki sorulara resmi düzeyde veya TÜİK istatistiklerine bağlı olarak cevap verme olanağı olmamakla beraber geçtiğimiz yıllarda yapılan, sayısal verilere dayalı saha araştırmaları yol gösterici olabilir. Yaklaşık olarak 50 bin civarında örneklem üzerinden yürütülen KONDA Toplumsal Yapı Araştırması 2006araştırması Türkiye’de yapılan en kapsamlı alan araştırmasıdır.Bu araştırmaya göre Türkiye etnik kimlik haritası aşağıdaki gibidir:

ekran-goruntusu-2024-08-19-123731.png

Konda 2006 araştırmasında doğrudan “etnik kimlik” sorusuna verilen yanıtlara göre kendisini Kürt ve Zaza olarak tanımlayan katılımcıların oranı % 15,7 olarak tespit edilmiştir. Aynı araştırmada Türk olduğunu söyleyenlerin %4.08’i ana dilini Kürtçe, Kürt ya da Zaza olduğunu söyleyenleri %8.82’si de ana dilini Türkçe olarak belirtmiştir.

Konda araştırmasının en önemli sonuçlarından biri ırk katmanları arasındaki iç içe geçmelere ışık tutmasıdır. Bu bağlamda Türk-Kürt evlilikleri konusunda raporun ilgili bölümü aşağıdaki gibidir:

“Farklı etnik kimlikler arasında evliliklere baktığımızda, Türkler ve Kürtler arasındaki evliliğin nüfusun % 3,7’sini temsil ettiğini gördük. Diğer bir deyişle, Türklerle akraba olan Kürt sayısı (aynı zamanda Kürtlerle akraba olan Türk sayısı), 2 milyon 708 bindir. Türkler ve diğer etnik kimlikler arasında % 3,6 ile 2 milyon 661 bin kişide akrabalık vardır. Kürtler ve diğer etnik kimlikler arasında akrabalık, % 0,5 ile 353 bin kişide görülmektedir. Bu akrabalık ilişkileri, Türkiye’nin toplumsal yapısının beraber yaşayan, birbiriyle evlenen ve ortak kültürler oluşturan farkı farklı grupların karmaşık ilişkileriyle oluştuğunu göstermektedir.”

Raporun hazırlandığı 2006 yılında Türk ve Kürtler arasındaki evlikler %3,7’ye karşılık olarak 2 milyon 708 bin olarak hesaplanmıştır. Bugün 85 milyonluk nüfusa göre hesapladığımızda 3 milyonun üzerinde Türk ve Kürt evliliğiolduğunu söylemek mümkün.

Bu sonuçlar demografik olarak analiz edildiğinde Türkiye’de nüfusun %15 ile %20 Aralığında Kürt nüfus yaşadığı, 2024 yılına göre bir projeksiyonla 15 milyon civarında Kürt olduğu, karma bireylerin evliliğinden olan ve kimlik karmaşası yaşayan çok sayıda genç nüfusun ise iradi veya gayri iradi olarak ırklar arasında köprü oluşturduğu anlaşılmaktadır.

Türk-Kürt karma ırk evliliğinden olma çocuklar kültürel çeşitliliği sentezleyerek bir bütünleşme zemini oluşturabilir mi?

Bu soruya rahatlıkla “evet” diyebilmek için öncelikle karma evliliklerden olma bireyle konusunda somut sayısal verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Başta TÜİK, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü gibi resmi kurumların, etnik kökenler arası evlilikler hakkında spesifik ve ayrıntılı veriler sağlaması gerekmektedir. Etnik köken ve buna bağlı olarak konuşulan farklı dillere ait bilgilerin tespit edilmesi için devlet nezdinde çalışmaların yapılması önerilmelidir.

Devletin resmi kurumları tarafından 1965 yılındaki ana dil sorusu hariç tutulduğunda yapılmış kapsamlı bir çalışması olmamakla beraber araştırma enstitüleri, araştırma şirketleri, anket kuruluşları, sosyologlar, akademisyenler, üniversiteler ve araştırma merkezleri yaptıkları araştırmalardan derlenmiş çok sayıda veri bulunmaktadır. Verilerin analizinden bölgesel düzeyde, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ve büyük şehirlerde (İstanbul, Ankara, İzmir gibi) Kürt-Türk karma ırk evliliklerinin daha yaygın olduğu, büyük şehirler ve göç alan bölgelerde etnik çeşitliliğin, dolayısıyla da karma ırk evliliklerinin oranı daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir

Karma evliliklerden olan çocuklar/gençlerin barış ve bütünleşmeye olası katkıları:

1. Kimliksel gelişme ve anlayışın artması/örnek olma

• Karma ırk çocuklar, hem Kürt hem de Türk kültürel unsurlarını deneyimleyerek iki kültür arasında bir anlayış köprüsü oluşturabilir. Bu, toplumsal uyumu ve karşılıklı anlayışı güçlendirebilir. Karma ırk bireyler, ırksal çeşitliliğin normal ve doğal bir parçası olduğunu gösterir. Bu, toplumlarda önyargıları ve ırkçılığı azaltabilir. Bu bireylerin varlığı, farklı ırkların bir arada yaşamasının mümkün olduğunu ve bu çeşitliliğin toplumun zenginliği olduğunu vurgular.

2. Önyargıların azaltılması/empati ve anlayış geliştirme

• Türk-Kürt karma ırk evliliklerden olma çocuklar/gençlerfarklı etnik kökenlere sahip bireylerle ilişki kurarak ve toplumsal yaşantılarında bu çeşitliliği yaşatarak, önyargıların ve stereotiplerin azalmasına katkıda bulunabilirler. Karma ırk bireyler, çeşitli kültürel ve ırksal deneyimlere sahip olabilirler. Bu durum, empati ve anlayış geliştirmelerine yardımcı olabilir. Onların bu deneyimleri paylaşması, diğerlerinin de farklı kültürel arka planlara olan duyarlılığını artırabilir.

3. Toplumsal birlik ve hoşgörü

• Karma ırk bireylerin varlığı, toplumda kültürel çeşitliliğin ve birlikteliğin doğal bir parçası olarak kabul edilmesine yardımcı olabilir. Bu, toplumsal hoşgörü ve birlikte yaşamayı teşvik eder. Karma ırk bireyler, çeşitli kültürel öğeleri harmanlama ve yeni bir kültürel sentetik oluşturma eğiliminde olmaları toplumsal uyumun sağlanmasına ve çeşitli kültürel öğelerin bir araya getirilmesine katkıda bulunabilir.

4. Kültürel zenginlik ve önyargısızlık

• Farklı kültürlerin birleşimi, zengin kültürel deneyimlerin ve değerlerin oluşmasına katkıda bulunabilir. Bu, toplumsal yaşamı ve kültürel ifadeleri çeşitlendirebilir. Karma ırk bireylerin varlığı, toplumsal normların ve standartların yeniden değerlendirilmesine neden olabilir. Bu, ırksal stereotiplerin ve ayrımcılığın azaltılmasına katkıda bulunabilir.

5. Eğitim ve bilinçlenme

• Karma ırk çocuklar, kültürel çeşitlilik ve çok kültürlülük hakkında derinlemesine bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgi, toplumda bilinçlenme ve kültürel eğitim sağlama açısından faydalı olabilir. Karma ırk bireylerin varlığı, toplumsal birliği ve uyumu teşvik edebilir. Farklı kökenlerden gelen bireylerin ortak bir kimlik geliştirmesi ve ortak değerler etrafında birleşmesi, toplumsal ilişkileri güçlendirebilir.

6. Toplumsal model

• Karma ırk evlilikler, toplumsal uyum ve barış içinde bir arada yaşama modelini sergileyebilir. Bu, toplumsal ilişkilerde daha geniş bir kabul ve anlayış sağlayabilir.Toplumların ırklar arasında köprüler kurmasına ve uzlaşmayı teşvik etmesine yardımcı olabilir.

Yukarıda ifade edilen ortak yaşama kültürü alanlarının oluşturulması toplumun daha bağnaz ve fanatik bir zemine kaymasını engelleyen bir anlayış geliştirebilir.Kürtlere yönelik olarakötekileştirme ve ayrımcılık meselesinin Türkiye toplumunda henüz kurumsallaşmamış olmasını bir şans olarak değerlendirip bu günden güçlü bütünleşme modelleri oluşturmak gerekir. Özellikle son 10 yıllık dönem içerisinde 5 milyona varan sayılarda sığınmacı, mülteci, geçici koruma statüsü kapsamındaki bireylere ikamet ve çalışma olanakları sağlandı. Bu durum Türkiye toplumunda fiili olarak başta Suriyelilere yönelik olmak üzere yabancı karşıtlığı ve nefret söylemi oluşmasına yol açtı.

Sığınmacı karşılığı üzerinden gelişen nefret söyleminin Suriyelilere yönelik olarak lokalize olması, Kürtlere yönelik tepkilerin geçici bir süre olsa da ötelenmesine yol açmış olabilir.O nedenle içinde bulunduğumuz bu dönemi, sığınmacılara yönelen tepkilerden dolayı geçici bir yumuşama dönemiolarak değerlendirmemiz gerekmektedir. Irkçılık ve nefret, önlem alınmadığı sürece devamlı beslenmesi gereken bir canavara dönüşür.

Yarın Türkiye mülteci ve sığınmacı sorununu çözdüğünde ırkçı söylemlerin yeni adresler araması kaçınılmaz olacaktır. Nefret söylemi ve ırkçılığın bugünün koşulları gereği birçok adrese dağılmış olması, aynı zamanda bu nefretin yıkıcı ve sistematik hale gelmesini de engellemektedir. Ancak yine unutulmaması gerekir ki, kendi varlığını ırkçılık söylemine dayamış olan siyasi partiler, kendi varlıklarının teminatı olan bu zemini güçlü kılmaya devam edeceklerdir.

Sığınmacı, geçici koruma statüsüne sahip, mülteci vs. gibi oluşumlar nedeniyle henüz tam olarak odaklanmamış ve organize olmamış ırkçılık cephesine rağmen, yapılan saha çalışmaları Kürtlere yönelik dışlayıcı tutumların hala güçlü olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda Kürt Gençler’20çalışmasından elde edilen bazı veriler dikkat çekicidir:

ekran-goruntusu-2024-08-19-123807.png

Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi ayrımcılığa hiç uğramadığını söyleyen (%28) ve nadir de olsa ayrımcılığa uğradığını söyleyen (%29) Kürt gençleri hariç tutulduğunda, “çok sık” ve “ara sıra olur” diyerek ayrımcılığa uğradığını belirtenlerin oranlarının %43 olduğu görülmektedir. Dolayısıyla her 5 gençten 2’sinin ayrımcılığa uğradığı anlaşılmaktadır. Geçici koruma, geçici statü vs. kapsamında Türkiye’de bulunan çoğu Suriyeli yaklaşık 5 milyon kişinin kendi memleketlerine dönmeleri durumunda ırkçılık ve nefret söylemlerinin Kürtlere yönelmesi riski bugünden yönetilmelidir.

Kürt sorunun bir bileşeni olan Kürt gençlerindeki kimliksel sıkışma ile aidiyet karmaşasının giderilmesine yönelikbütünleşme modeli önerisi:

Kürt gençlerindeki aidiyet karmaşası ve dar alana hapsolmaduygusunu değerlendirmeden önce Türkiye siyaset terminolojisinin temel kavramlardan olan“Kürt Sorunu”nudetaylara inmeden ana başlıklar üzerinden tanımlamak gerekir.Son dönemlerde yapılan anket ve saha çalışmalardan çıkan verilere göre Kürtler açısından Kürt sorunu, genellikle dilsel, kültürel, kimliksel ve siyasal hakların yeterli düzeyde tanınmaması olarak ifade edilmektedir. Tek başına, bizzat bireyin kendisi tarafından kullanılan bireysel haklar ve grupla kullanılan kolektif haklar açısından bakıldığında kök nedenler aşağıdaki gibi tasnif edilebilir:

1. Etnisiteye bağlı dilsel ve kültürel sorunlar

2. Ekonomik geri kalmışlık ve ona bağlı kalkınma problemleri

3. Temsil edilmeye yönelik engeller ve siyasal haklar

4. Gençlerdeki kimliksel sıkışma ve aidiyet karmaşasına bağlı demografik sorunlar

5. İçselleşmiş çatışma ve şiddet ortamı, hukuksal yozlaşma

6. Sosyal dokuda ve eğitimde geri kalmışlık sorunu

Yukarıda ifade edilen ve her biri ayrı bir çalışma konusunu oluşturabilecek Kürt meselesinin alt bileşenlerinden gençlerdeki kimliksel sıkışma ve aidiyet karmaşasının nedenleri ne yapılması gerektiği bu özet çalışmanın amacını oluşturmaktadır.

Yapılan saha çalışmaları, anketler ve yüz yüze görüşmelerin bize sunduğu en değerli sonuç; bazı kırılmalar haricinde Türk ve Kürt gençlerin ayrı gezegenleri oluşturmadığıdır. YADA Vakfı, Kürt Çalışmaları Derneği ve Rawest Araştırma tarafından yürütülen “Kürt Gençler’20 Benzerlikler, Farklar, Değişimler”başlıklı çalışmanın sahadan derlediği veriler, benzerliklerin, farklardan çok daha çok daha güçlü olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin doğusunda da, batısında gençlerin kaygıları arasında belirgin bir ayrışma yok. Ancak kaygılar önemli ölçüde ortak olmakla beraber, kaygının dozunda doğu bölgesi aleyhine farklılıklar olduğu gözlenmektedir.

Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa ve Van illerini kapsayan saha çalışmasında “kaygılarının ne olduğu” sorulan gençlerinyanıtlarının yüzdesel dağılımı aşağıda gösterilmiştir:

ekran-goruntusu-2024-08-19-123854.png

Yukarıdaki tabloya göre her 3 Kürt gencinden ikisinin ortak kaygılarını işsizlik, geçim sıkıntısı ve ekonomik sorunlaroluşturmaktadır. Sağlık ve eğitim konusundaki kaygılar eklediğinde (39,8+22,9+7,8+5,7=76,2) yaklaşık olarak her 4 Kürt gencinden 3’ünün kaygısınıyaşamı sürdürmeye ve idame etmeye yönelik olduğu görülmektedir.

Aynı araştırmaya göre tercihlerini “siyasi kaygılar” olarak ifade eden gençlerin oranı % 8,5 olarak belirlenmiştir. Nispeten politik talepler olarak dikkate alınacak “savaş” ve “adalet” konusundaki kaygılar dâhil edildiğinde (8,5+7,1+2,3=17,9) her 100 gencin 18’inin kaygılarını politik zemine oturtmak mümkün görünmektedir. Daha genel bir ifadeyle Diyarbakır, Şanlıurfa, Van ve Mardin illerini kapsayan saha araştırması sonuçlarına göre siyasal alana ilişkin kaygılarını öncelik olarak gören Kürt gençlerinin oranının 1/5’in altında olduğu görülmektedir.

Kaygı diyagramının gösterdiği gibi Kürt gençlerin temel sorunuekonomiyle ilgili. Araştırma kapsamında gençlerle yapılan yüz yüze görüşmelerde ekonomik sorunlarını siyasetle ilişkilendirmelerine rağmen sıcak siyasete ilgilerinin düşük olduğu gözlemlenmiştir.

“Kaygılarınız Nelerdir” sorusuna verilen yanıtlarda Kürt gençler ile Türk gençler arasında önemli bir ayrışma görülmekle birlikte,“kendinizi nasıl tanımlarsınız” veya “hangi kimlikle çağrılmak istersiniz” sorusuna verilen yanıtlarda belirgin kopmalar olduğu görülmektedir.

“Kürt Gençler’20 Benzerlikler, Farklar, Değişimler” çalışması kapsamında Kürt gençlerinin kendisini nasıl tanımladıkları parti tercihleri de dikkate alınarak aşağıdaki çalışmayla gösterilmiştir:

ekran-goruntusu-2024-08-19-123913.png

Yukarıdaki tablonu kimlik ve aidiyet konusunda belirgin bir ayrışmanın yaşandığını göstermektedir. Bu kapsamda araştırmanın 2 ana gövdesinden biri olan “kaygılar” konusundaortak paydada buluşulduğu “sen kimsin?” denildiğinde ise ciddi bir ayrışma alanı oluştuğu görülmektedir. Sosyolojinin referans isimlerinden Şerif Mardin’in oldukça yalın bir şekilde ifade ettiği “kendinizi nasıl tanımlarsınız” sorusunun kimliksel ve kültürel aidiyetlerimize referans oluşturduğunu ifade etmişti, Bu açıdan bakıldığında gençler Türk-Kürt ayrımından bağımsızolarak ortak kaygılar taşısa da, kimlik eksenli tanımlamalarda belirgin bir ayrışma yaşamaktalar.

“Hangi kimlikle çağrılmak istersiniz” sorusuna, ankete katılanlar tarafından 1’den fazla yanıtın verilebildiğini dikkate alındığındaKürt gençlerinde birbirine yakın iki kimlik unsurunun baskın olduğu görülmektedir: Müslümanlık ve Kürtlük… Özgürlükçü, dünya vatandaşı ve eşitlikçi kavramları üzerinden kendisini tanımlayan Kürt gençlerinin de önemli bir oranda olduğu görülmektedir.

Bu çalışmanın gösterdiği en önemli sonuç, Kürt gençlerinin kendilerini nasıl tanımladıklarından ziyade “nasıl tanımlamadıkları” konusudur. Kürt gençlerinden kendilerini“Türkiye cumhuriyeti vatandaşı” olarak tanımlayanların oranının %13 olması dikkate alınması gereken en önemli sonuçlardan biri… Anayasanın 66’ıncı maddesi; “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”demektedir; ancak anket sonuçlarının da gösterdiği gibikapsamı iyice daraltılmış ve ırk referansına dayandırılmış vatandaşlık kavramının aidiyet duygusu oluşturmadığı görülmektedir. Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’ın Deva Partisinin 2 Ocak 2023tarihli paylaşımında ifade ettiği gibi, herkesin kendisini eşit ve özgür vatandaş hissetmesini sağlayacak bir anlayışın hâkimkılınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

ekran-goruntusu-2024-08-19-123936.png

“Hangi kimlikle çağrılmak istersiniz” sorusuna verilen yanıtlarda Kürt gençlerinin oldukça mesafeli durduğu kimlik unsurlarının; Alevi, liberal, sosyal demokrat, muhafazakâr gibi kavramlar olduğu görülmektedir. Kimlik unsuru olarak sayılan “vatansever” kavramının da bir kırılma alanı olduğu gözlemlenmektedir. Kimliğinin unsurları arasına vatanseverliği dâhil eden Kürt gençlerinin oranı toplamda %12,5 düzeyinde iken, Ak Parti’ye oy veren genç Kürt seçmenlerde bile bu oranın %28,7 seviyesinde olduğu görülmektedir. Aynı kavram CHP’li gençler arasında %15 düzeyinde karşılık bulurken, HDP’li genç seçmenlerde %4 seviyelerine gerilediği görülmektedir.

Kaygılarda ortaklık, kimlikte ayrışma…

Kaygılar önemli oranda ortaklaşmasına rağmen kimlikte ayrışmayı sağlayan nedenler nelerdir?

Türkiye’de özellikle son 10 yıllık siyasi döneme baskın olan milliyetçi, muhafazakâr, vatansever, vatandaş gibi kavramların Kürt gençleri nezdinde oldukça zayıf karşılıklara sahip olması,kutuplaşma riskini güçlendiriyor. Kendisini dışlanmış hisseden gençler her geçen gün daha fazla kimlik alanı içerisine hapsoluyorlar.

Entegrasyonu ve bütünleşmeyi sağlamak, dar alana sıkışmayı önlemek, aidiyet duygusunu geliştirmek için ne yapmalı?

“Ne yapmalı” sorusuna teorik bir bağlamda yanıt vermek yerine sahanın bu söylediğini değerlendirmek çok daha doğru olacaktır.

Kürtlerin yoğunluklu olarak yaşadığı 4 ili kapsayan “Kürt Gençler’20” ile Diyarbakır merkezli Kürt Çalışmaları Merkezi tarafında bölgesel düzeyde gerçekleştirilen ve 1500 civarında katılımcıyla doğrudan görüşülen Kürt Barometresi araştırmasıkimliksel sıkışma yaşayan Kürt gençliğine yönelik ilginç sonuçlar içeriyor. Kürt gençleri kavramını tanımlarken artık geçmiş referansları değil son 10 yılı dikkate almak gerekiyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri Kürt gençlerinin daha önceki dönemlerde olduğu gibi kendini STK’lar ve siyasal partiler vasıtasıyla değil sosyal medya platformları üzerinden ifade etmeleridir. Aşağıdaki grafiğin gösterdiği gibi gençlerin yaklaşık %24’ü neredeyse kesintisiz internet kullanıcısı. “Neredeyse tüm gün”, “6-10 saat” ve “3-5 saat” internet kullanırım diyen gençlerin oranı yaklaşık %78. Bu verilerin de gösterdiği gibi her 5 gençten 1’i internet ve ona bağlı olarak sosyal medya platformları üzerinden kendisini ifade etmeyi tercih etmekte

ekran-goruntusu-2024-08-19-123955.png

Özellikle gençlerle yapılan görüşmelerde Kürtlük bilincinin daha çok dil eksenli geliştiği, ana dil konusunda radikal olmayan düzeyde taleplerin olduğu, siyasi yönelimlerle ilgisi olmadan, bir süper stara veya yıldız bir sporcuya duyulan sempatiye benzer biçimde Selahattin Demirtaş hayranlığı olduğu, siyasetten ziyade kültürel alanlara ilginin yoğunlaştığı, Kürt müziğine yönelimin arttığı, Irak ile Suriye’deki Kürt meselesine ise ilgilerinin zayıf olduğu görülmektedir.

Kürt gençlerle ilgili araştırmalar doğrultusunda yukarıda ifade edilen bir profil oluşturmak mümkün. Bu profili biraz daha özetlersek;

• Anadil ekseninde Kürtlük bilincine sahip

• Radikal olmayan kültürel talepleri olan

• Süper star bağlamında Selahattin Demirtaş taraftarı (fanı)

• Büyük çoğunluğunu sosyal medya vasıtasıyla ulaşılabilen

• Kürtçe müziği gündelik yaşamının bir parçasına dönüştüren

• Şiddet ile mesafeli, “devlet kurma” düşüncesine uzak

• Irak ve Suriye’deki Kürt meselesine ilgisi zayıf…

Araştırmalar kapsamında Kürt gençleri için ortalama olarak yukarıdaki çerçevede bir profil oluşturulduğunda, bu profilin bireysel ve kolektif haklar kapsamında sistem ile entegre edilmesi son derece mümkün görünmekte ve bütünleşmenin önündeki engelin Kürt gençleri olmadığını değerlendirilmektedir.

Türk ve Kürt kökenli çiftlerden doğan çocuklar ve gençlerin, Türkiye'de barış ve bütünleşmeye çeşitli şekillerde katkıda bulunmaları ve bu fikir etrafında bir araya getirilmeleri son derece mümkün görünmektedir. Bu katkıların proje mantığı içerisinde geliştirilmesi ve bir parti projesi olarak yürütülebilmesi için de aşağıdaki kapsamlar/başlıklar önerilebilir:

1. Kültürel Köprüler Kurma

Bu çocuklar ve gençler, iki kültürel arka plandan gelen bireyler olarak, Türk ve Kürt kültürleri arasında köprüler kurabilirler. İki kültür arasında köprü işlevi görebilmeleri, toplumsal anlayış ve empatiyi artırabilir. Kendi deneyimlerini paylaşarak, farklı kültürel arka planlara sahip bireylerin ortak noktalarını vurgulayabilirler.

2. Çeşitliliği Kucaklama ve Anlama

Türk ve Kürt kökenli ailelerden gelen gençler, kültürel çeşitliliği erken yaşta deneyimleyip anlayabilirler. Bu çeşitliliği kucaklama becerisi, toplumsal uyumu teşvik edebilir ve farklı arka planlara sahip insanlara karşı hoşgörü ve saygı geliştirebilir. Çocuklar, çok kültürlü bir ortamda büyüdüklerinde, farklı kültürel kimliklere sahip bireylerle etkileşim kurma konusunda daha yetkin olabilirler.

3. Eğitim ve Farkındalık Artışı

Bu çocuklar, çok kültürlü bir perspektif ve eğitimle büyüyerek, toplumsal eğilimleri ve önyargıları kırma potansiyeline sahip olabilirler. Eğitimli bireyler olarak, toplumsal konularda daha açık fikirli ve bilinçli olabilirler. Bu bilinç, toplumsal barışa ve bütünleşmeye katkıda bulunabilir.

4. Sosyal İletişim ve Diyalog

Türk ve Kürt kökenli gençler, iki farklı toplumsal grup arasında sosyal diyalog ve iletişimi geliştirebilirler. Bu gençler, ailelerinin ve arkadaşlarının ötesinde geniş bir sosyal ağ oluşturabilir ve bu ağda farklı kökenlere sahip bireylerle ilişkiler kurabilirler. Bu etkileşimler, karşılıklı anlayış ve barış ortamını destekleyebilir.

5. Rol Modelleri ve Toplumsal Etki

Karma kökenli gençler, toplumsal rol modelleri olarak etkili olabilirler. Kendi hayatlarında karşılaştıkları zorlukları ve başarıları paylaşarak, toplumsal birlikteliği ve hoşgörüyü teşvik edebilirler. Kamuya açık pozisyonlarda veya toplumsal projelerde yer alarak, toplumsal barış ve entegrasyonu destekleyebilirler.

6. Hikaye ve Deneyim Paylaşımı

Bu gençler, kendi deneyimlerini ve hikâyelerini paylaşarak, toplumsal ön yargıları ve stereotipleri kırabilirler. Kişisel hikâyeler, toplumun farklı etnik gruplar hakkında daha derin bir anlayış geliştirmesine yardımcı olabilir ve empatiyi artırabilir.

7. Toplumsal Projelerde Katılım

Karma kökenli bireyler, barış ve bütünleşme temalı toplumsal projelerde aktif olarak rol alabilirler. Sosyal hizmet projeleri, kültürel etkinlikler veya eğitim programları gibi alanlarda çalışarak, toplumsal uyumu destekleyebilir ve farklı gruplar arasında ortak hedefler belirleyebilirler.

Sonuç

Türk ve Kürt kökenli çocuklar ve gençler, çeşitli kültürel ve toplumsal becerileriyle Türkiye’de barışa ve bütünleşmeye önemli katkılar sağlayabilirler. Bu katkılar, toplumsal yapının daha kapsayıcı, anlayışlı ve uyumlu hale gelmesine yardımcı olabilir. Toplumun bu gençlerin potansiyelini anlaması ve desteklemesi, barış ve bütünleşme sürecini olumlu yönde etkileyebilir. Bunların yapılabilmesi, öncülük sağlanması için lokomotiflere ihtiyaç olduğu unutulmamalı. Partimizin bu alana öncülük yaparak çok farklı, kapsamlı ve merkezinde gençlerin olduğu bir siyaset geliştirmesi mümkün görünmektedir.

Kaynak:Haber Merkezi

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.