Çiftçi, dert yandı!

Çiftçi, dert yandı!
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da yapılan Tarım ve Hayvancılık Fuarının kentteki çiftçilere sunduğu katkı üzerinden görüşlerine başvurduğumuz Sur Ziraat Odası Başkanı Mirza Vedat Çiftçi, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Çiftçilerin destekleme primlerine konulan blokeyi de eleştiren Çiftçi, “ DEDAŞ’ın bu uygulamasında bir hukuksuzluk silsilesi vardır. Nedir bunlar; birincisi, Çiftçi Kayıt Sisteminde ‘Sulu tarım’ ibaresi bulunan bütün çiftçilerin destekleme primlerine bloke koydular. Bu çiftçilerin ister DEDAŞ’a borcu olsun isterse de olmasın, hiçbir ayrım yapmadan bütün sulu tarım yapan çiftçilerin paraları bloke edildi. Bu uygulama bir skandaldır” dedi.

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da 2 yıl aradan sonra Tarım ve Hayvancılık Fuarı yapıldı. Bizde gazete olarak fuarın kentte neler kattığına ilişkin STK temsilcileri ile görüştük.

Sur Ziraat Odası olarak fuarlar konusunda ne düşünüyorsunuz ve bu fuarın Diyarbakırlı çiftçilere yararı üzerine neler söylemek istersiniz?

 

‘Muhteşem bir fuardı’

Diyarbakır’da en son 2015 yılında fuar yapılmıştı. Son iki yılda bölgede yaşanan olaylar ya da firmaların başvuru yapmasından dolayı iki yıldır Diyarbakır’da fuar yapılmıyordu. İki yıl aradan sonra da olsa geçtiğimiz günlerde yapılan Tarım ve Hayvancılık fuarının bizim için muhteşem geçtiğini söyleyebilirim. Fuara katılım fazlaydı ve büyük bir çiftçi yoğunluğu vardı. 100’ün üzerinde bir firmanın fuara katılımı söz konusuydu ve Körfez ülkelerinden ciddi bir iş adamı heyetinin fuara iştiraki vardı. Gerek yerel gerekse de batıdan gelen firmaların fuara katılımları oldu.

‘Çiftçilerimizin fuarlardan en etkin bir şekilde yarar sağlamları için…’

Tabii ki, bizim için fuarın anlamı çiftçimize sağladığı katkı üzerinden, çiftçilerimizin fuardan edindikleri olumlu izlenim üzerinden değerlendirilir. Yani, bir Ziraat Odası Başkanı olarak söylüyorum, firmalardan ziyade fuarın çiftçilerimize ve bölgemize sağladığı katkıyı esasta önemsiyorum. Fuarların yapılmasının önemi tartışılmaz ancak çiftçilerimizin fuarlardan en etkin bir şekilde yarar sağlamları için de çiftçilerimizin ekonomik güçlerinin yeterliliği belirleyicidir. Şuan hem Diyarbakır özelinde hem de bölge genelinde çiftçilerimizin ekonomik güçlerine baktığımızda durumun hiç de iç açıcı olmadığını görüyoruz. Çiftçilerimizin ekonomik açıdan güçten düşmelerine neden olan ya da daha çok güçlenmelerinin önünde engel teşkil eden bazı sorunlar giderilmediği sürece de çiftçilerimizin ekonomik dar boğazdan çıkmalarına imkân olmadığı kanaatindeyim. 

‘Binlerce çiftçi mağdur olduğu halde kimsenin kılı kıpırdamıyor’

Ne yazık ki, son günlerde defalarca basında yer alan sorunlarımızın bir türlü giderilemediğini üzülerek gözlüyoruz. DEDAŞ’ın çiftçilerin destekleme primlerine bloke koyması, TARSİM’in zarar görmüş çiftçilerimizin zararlarını ödememesi çiftçilerimizin var olan ekonomik sorunlarını daha da arttırmıştır. Haliyle, çiftçilerimizin ekonomik sorunları çözülemediği için ya da bu sorunlara yenileri eklendiği için maalesef çiftçilerimiz fuarlara çoğunlukla sadece fuarı görmek için gitmek zorunda kalmışlardır. Batıda en ufak bir don olayında bütün kurumlar ayaklanırken ve çiftçilerin zararları karşılanırken, bizde binlerce çiftçi mağdur olduğu halde kimsenin kılı kıpırdamıyor. Çiftçilerimizin uğradığı zararlar görmezden gelindiğinde ise zaten ekonomik zorluklar yaşayan çiftçilerimiz daha da büyük sıkıntıların içerisine giriyor.

‘İthal traktörlerde vergi oranları %25 ila  %35 arttırıldı’

Bu yılki fuardan çiftçilerimizin ne kadar yararlandıkları üzerinden bir değerlendirme yapacak olursak; traktör ve tarım makineleri alımında bir artış olduğu duyumları alıyoruz. Ancak bu oran çiftçilerimizin geneli göz nüne alındığında çok düşük bir orandır. Mesela bu yılki fuarda yapılan traktör satışlarının daha çok yerli montaj traktörler olduğunu görüyoruz. İthal traktörlere ise talebin az olduğu yönünde bir gözlemimiz oldu. İthal traktörlerde vergi oranlarının %25 ila  %35 arasında arttırılmasından kaynaklı fiyatların oldukça yükseldiğini ve çiftçilerimizin de ithal traktöre olan talebinin ciddi oranda düştüğünü görüyoruz. Tabii burada çiftçilerimizin fiyatlardan dolayı yerli montaj traktörlere yönelmeleri bugün için kazanç gibi görülse de bu kazanç uzun vadede kayıp olarak karşımıza çıkacaktır. Çünkü yerli montaj traktörlere bugün için fiyattan dolayı bir rağbet olsa da yarın çiftçinin elinde kaldığında bu durum çiftçilerimize bir mağduriyet yaratacaktır. Çiftçilerimizin kaliteli malı kullanmalarını neden zorlaştırıyoruz. İthal traktörlerdeki gümrük vergisini arttırmanın, fiyat farkları ile kaliteli ürün ile çiftçilerimiz arasına büyük mesafeler koymanın anlamı nedir? Çiftçilerimiz kaliteli ürünü daha ucuz fiyatlara aldıklarında daha kazançlı olacaklar diye düşünüyorum.

Bu yılki fuarın çiftçilere ne gibi katkısı olmuştur, çiftçiler sadece fuarı gezip gittiler mi, hiç mi fuardan yaralanarak araç gereçlerini yenilemediler?

‘Çiftçilerimizin %70’i sadece fuarı gezip gitmişlerdir’

Tabii ki, bu yılki fuardan yaralanan çiftçilerimiz olmuştur ama bunu bir oran olarak ifade edersek, çiftçilerimizin %70’i sadece fuarı gezip gitmişlerdir. Çiftçilerimizin büyük çoğunluğunun alım gücü olmadığı için yeni teknolojik sistem ile donatılmış ürünlerden, traktör, tarım aletleri, biçerdöver vs… ürünleri sadece görmek için fuar alanındaydılar. Çiftçilerimizin gönlü tabii ki, yenilikten yana ama ekonomik güç elvermeyince çiftçi ne yapacak, sadece bakıp gidecek. Elbette ki, yeni, kaliteli ve üstün teknolojik sistemlerle donatılmış ürünler fuardaydı. Özellikle şunu da belirtmek istiyorum, yerli firmalarımız tohum sektöründe çok ileri bir düzeyi yakalamışlardır. Yeni tohumlar yeni ilaçlar fuarda yerlerini almışlardı ve bu hem çiftçilerimiz hem de firmalarımız için sevindiriciydi. Yine, Ceviz fideleri fuardaydı ve çok büyük bir ilgi gördü. Diyarbakır’da bu alanda ciddi bir boşluk vardı ve bu fuarda Ceviz fidelerine yönelim ciddi orandaydı. Tabii bu ilgi Ceviz fidesi tanıtımı, satışı yapan firmaları da memnun etti.  Mesela biz Domates, Biber, Patlıcan fidelerini bugün için Antalya’dan getirtiyoruz ama neden buradan yerli firmalarımız bu fideleri yetiştirmesinler. Biz neden hep bölge dışındaki illere bağımlı kalalım. Biz fide yetiştiriciliğinde iki çiftçimize demonstrasyon adı altında hibede bulunduk. Umarım bu yönlü örnekler çoğalır ve bölgenin sebze yetiştiriciliğinde dışarıya olan bağımlılığı ortadan kalkar. Bölgenin kalkınması için, sermaye gücünün bölgede kalması ve burada yoğunlaşması gerekiyor. Bu nedenle kendi kendimize yetecek bir ürün çeşitliliğini en kısa zamanda yakalamamamız gerekiyor.

Konuşmanızın başında DEDAŞ ve TARSİM ile ilgili sıkıntılarınıza vurgu yaptınız bunu biraz açar mısınız nedir bu sıkıntılar ve neden aşılamıyor?

 

Çiftçilerin yaşadığı sorunlar çözülmeli

Aslında belki de fuardan dahi önemli olan konuların başında geliyor, çiftçilerin yaşadığı bu sorunlar. Çünkü çiftçilerimiz bu sorunları yaşadıkça ekonomik olarak güçlenemeyecekler ve haliyle fuarlardan da en etkin bir biçimde yaralanamayacaklar. Geçtiğimiz günlerde birçok basın yayın ve medya kuruluşunda çiftçilerimizin yaşadığı bu sorunlar defaatle gündeme de getirildi ancak ne yazık ki, bu konuda herhangi olumlu bir gelişme sağlanamadı. İlk olarak DEDAŞ’ın sulu tarım yapan çiftçilerin bankaya yatırılan destekleme primlerine koydurduğu bloke işlemine değinmek istiyorum. Evet, DEDAŞ, bu uygulamasını Bakanlar Kurulu kararına dayandırmaktadır anacak bu karar dahi hem direk bir bloke işlemi öngörmüyor hem de borcu olmayan çiftçiye bunun uygulanmış olması doğru değildir. DEDAŞ, Bakanlar Kurulu kararı ile icra yoluna gitmek yerine doğrudan çiftçinin bankadaki destekleme primini bloke ettirdi ve bugünkü hukuksuz durumun yaşanmasına sebebiyet verdi.

‘Bu uygulama bir skandaldır’

DEDAŞ’ın bu uygulamasında bir hukuksuzluk silsilesi vardır. Nedir bunlar; birincisi, Çiftçi Kayıt Sisteminde ‘Sulu tarım’ ibaresi bulunan bütün çiftçilerin destekleme primlerine bloke koydular. Bu çiftçilerin ister DEDAŞ’a borcu olsun isterse de olmasın, hiçbir ayrım yapmadan bütün sulu tarım yapan çiftçilerin paraları bloke edildi. Bu uygulama bir skandaldır. Bu neresinden bakarsanız bakın, ahlaki olarak da dini olarak da etik olarak da hukuki olarak da suçtur. Bu uygulamayı neresinden tutarsanız tutun hiçbir doğru tarafı yoktur. İkinci husus ise DEDAŞ’ın bloke koyduğu çiftçilerimizin tarım yaptığı alanlar cazibe projesi kapsamında Sulama Birliğinden yaralanılarak sulanan alanlardır ve hiçbir kademesinde elektrikten faydalanılmamaktadır. Çiftçilerimiz zaten Sulama Birliğine ücretlerini ödeyerek arazilerini suluyorlar. Yani, DEDAŞ ile bu çiftçilerimizin uzaktan yakından bir alakaları yok ama buna rağmen çiftçilerimizin bankadaki parasına bloke konulabiliyor ve çiftçilerimiz mağdur edilebiliyor. Bunu da geçelim, Sulama Birliğinden sulamasını yapan çiftçilerimizin artık suyundan yararlanan çiftçilerimizin dahi bankadaki parasına bile bloke konulmuş.

‘Kimse bu konuda bizi dinlemiyor’

Şimdi bu tutumu anlamak mümkün değil. Zaten çiftçimiz ekonomik olarak zor durumda buna bir de böylesine bir uygulama ile haksız yere neden yeni yeni yükler ekleniyor. Çiftçilerimiz böylesine zor bir haldeyken herhalde cebindeki üç beş kuruş parayı da özel şirketlerin kasasına dolduracak değil. Ne yazık ki, kimse bu konuda bizi dinlemiyor. Ne Vali, ne Kaymakam kimse derdimize kulak vermiyor. Onlarca kez, görüşmek için randevu talebimiz oldu ama bir türlü olumlu bir yanıt alamadık. Devletin görevi özel sermayeyi korumak mıdır? Devletin asli görevi vatandaşı korumaktır.

‘TARSİM, hasarı karşılamıyor’

TARSİM’e gelince; TARSİM gerçekten faaliyet alanı geniş ve çiftçiye yönelik güzel hizmetleri olan bir kuruluştur. Ne yazık ki, TARSİM’in yöneticileri hakkında bu kadar iyimser konuşabilmek mümkün değil. Bugün tapulaştırma bölüştürmeye gitti ve neredeyse bizim bölgemizde insanlar kan davalı oldular, birbirini öldürenler oldu. Sağolsun bölgemizdeki akil insanlar bu olayların önüne geçti ama bu sorunlar hala daha devam ediyor. Çiftçilerin fiili kullanım alanı ile uydu koordinatları birbirine uymadığı için TARSİM çiftçilerin zararlarını karşılamıyor.  Bizim bölgemizde herkes biliyor, kimse parsel parsel ekim yapmıyor ki. Benim bizzat adıma 110 dönüm arazim var ve bu bir tapu iken 17 ayrı tapu olmuş. Benim fiili olarak kullandığım alan belli, şimdi oraya herhangi bir afetle bir zarar geldiğinde TARSİM bu hasarı karşılamıyor. Niye, uydu koordinatları ile uyuşmuyor diye. Dere kenarındaki tarlama dolu vurmuş, ekspertiz geliyor,  zararı görüyor, onaylıyor. İlçe Tarım bu raporu kabul ediyor, TARSİM poliçeleri kabul ediyor ama koordinat uymuyor diye hasarım karşılanmıyor. Bütün bunları geçiyorum mademki, koordinatlar vs… uyuşmuyor o zaman benim poliçe paramı verin, yok onu da vermiyorlar. Ayrıca doğal afetlerde %15 bir kesinti yapılıyor ki bu da ayrı bir sorun.  Çiftçiye verilen mazot, gübre desteğinden bile vergi kesiyorlar, olacak iş değil. Kendi verdikleri destekten bile kesinti yapmaları garip ama gerçek.

Sur bölgesinde ne kadar çiftçinin parasına bloke konuldu?

‘Bölgemizde de 100 kadar çiftçi bu sorunu yaşamaktadır’

Sur’da sulu tarım yapan çiftçilerimizin sayısı zaten çok azdır. Sulu tarım daha çok Yenişehir bölgesinde bulunan çiftçiler tarafından yapılmaktadır. Bizim bölgemizde de 100 kadar çiftçi bu sorunu yaşamaktadır. Tabii bir sorunun bizde az yaşanması ya da hiç yaşanmaması bizim başka bir bölgedeki çiftçilerimizin sorunlarına duyarsız kalmamız anlamına gelmez. Bizim bölgemizde böyle bir sorunu tek bir çiftçimiz dahi yaşamamış olsa da yine de herhangi bir yerdeki çiftçimizin bir sorunu varsa Ziraat Odası olarak bunu dile getirmemiz en asli görevimizdir.

‘Tarımda dışa bağımlı bir ülke haline geleceğiz’

Biz bütün bu sorunlardan bıktık usandık. İnşallah sesimiz bir yerlere gider de birileri bize kulak verirse,  çiftçilerimizin çektiği bu sıkıntılar bir son bulur. Avrupa’ya bakıyoruz, çiftçiyi koruma kollama, çiftçiliği yüceltme adına her şey yapılırken, bizde ise çiftçiyi bitirmek için her şey yapılıyor. Buradan Tarım Bakanımıza sesleniyoruz, var olan bu sorunlarımız giderilirse hem bölgemiz hem de ülkemiz ekonomisi için büyük katkı olacaktır. Yoksa biz tarımda dışa bağımlı bir ülke haline geleceğiz.”

Korkudan, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt yapmayanlar var!

Sur’a bağlı Kervanpınar mahalle muhtarı Tacettin Çiçek ise, kendi köyünde yaşanan soruna dair şu değerlendirmelerde bulundu:  “Benim köyümde ıslah edilmeyen bir dere var ve bu dere yıllardan beridir köylüye zarar veriyor. DSİ’ye dilekçe vermişiz, işleme konulmuş ama bu derenin ıslah çalışması ne zaman yapılacak bilmiyoruz. Bizim orada bu derenin suyu ile sulama yapılıyor ama bizim mahallede bile çiftçinin bankadaki parasına bloke konulmuş. Köyümüz 120 haneden oluşuyor ve bin 500 civarı bir nüfusumuz vardır. Çiftçilerimiz ise öyle çok büyük çiftçiler değildir. Ben bir muhtar olarak DEDAŞ bölge müdürü ile İl müdürü ile görüştüm, toplantılar yaptık ama bir sonuç alamadık. Çiftçinin bankadaki destekleme primine bloke konulduğunda çiftçi zor duruma düşüyor, hayvanlarını satmak zorunda kalıyor. Tarlasını ekmek için borç altına giren çiftçiler var. Bizim köyümüzde çiftçiler traktörle ya da su motoru ile tarlasını suluyor, Mısır ekmiş ama korkudan Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt yaptırmaya korkuyor. Çünkü Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt yaptırdığında parasına bloke konulacağını biliyor ve onun için de kayıt yaptırmıyor. Çiftçimiz, elektrikle sulama yapmadığı halde korkuyor, varın gerisini siz düşünün. Öyle bir durum ki bu, hani Kemal Sunal’ın bir filminde ekmeğini cama bandırmasından dolayı kendisinden para istenmesi gibi, DEDAŞ çiftçiden kullanmadığı elektrikten para istiyor. DEDAŞ, çiftçiye diyor ki, o bölgede yaşıyorsan elektrikle suladın farz et.”

 

Ali Abbas Yılmaz / Özel

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.