Bismil’den dünyaya açılan marka
Tigris Haber- Jiber Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Oğurlu, Diyarbakır’ın tekstil üssü olma yolundaki çabaları ve Diyarbakır’a yatırımcı çekme yönündeki uğraşlarını ve bölgedeki yatırımcıların karşılaştıkları sıkıntılara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde yirmi yıl önce 25 bin TL kredi ve 25 işçi ile başlayan ve bugün bir dünya markası olma yolunda emin adımlarla yürüyen Jiber Tekstil’in serüvenini gazetemize değerlendiren Oğurlu, kentin yakın zaman içinde bir tekstil üssü olacağını söyledi.
Katar Kıralı Jiber’den giyiniyor!
Jiber’in kalitesiyle dünya markalarının standardını yakaladığını ifade eden Oğurlu, “Biz Jiber olarak hâlihazırda zaten dünya çapında markalaşmış firmalardan giyinen insanların tercih ettiği bir markayız. Birçok ünlü şahsiyet Jiber’den giyiniyor. Jiber’i tercih eden ünlülerin sayısı her geçen gün artıyor. Katar Kralı’nın Jiber’den giyinmesi başarımızın geldiği noktaya bir örnektir. Jiber’in kalitesiyle dünya markalarının standardını yakalamış olması bir yana fiyatta ise onlarla kıyaslanmayacak derecede hesaplıyız.” şeklinde konuştu.
Jiber Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Oğurlu, Jiber’in dünü, bugünü ve geleceği ile ilgili merak edilen birçok konuyu ve Diyarbakır’a yatırımcı çekme çabalarını Tigris Habere değerlendirdi.
Yerel bir atölyeyle tekstil sektörüne adım atan Jiber Tekstil, önce bölge sonra ulusal ve şimdi de bir dünya markası olma yolunda ilerleyen bir trende sahip. Jiber’in bugün geldiği aşmaya geçmeden önce Jiber’in yoluculuğunun en başında neler yaşandı, ilk adım nasıl atıldı, hikâyesi nerede ne zaman nasıl başladı?
Jiber bugün yirminci yılında. Tekstil sektörüne adım atmadan önce tarımla uğraşıyorduk. Tarım sektöründe işlerimiz umduğumuz gibi gitmeyince ne yapabiliriz diye düşünürken tekstil sektörüne girmeyi uygun gördük. Neden tekstil sektörüne yöneldik; çünkü hem istihdam ağırlıklı bir sektör hem de bölgemizde tekstil sektörünün gelecekte önemli bir yere sahip olacağı kanaatini taşıyorduk. Tabii her şeyden önce bir işe başlamanın ön şartı o işi sevebilmektir. Severek yapılmayan işin başarıya ulaşması mümkün olmaz. Elbette ki sadece sevmekte yetmez; bu işin eğitimini almak, uluslararası alanda araştırmalar yapmak, gerekli fizibilite çalışmalarını yapmak olmazsa olmazlardandır. Emek ve sevgi birleştiğinde ancak başarı gelir.
Biz Jiber’le 20 yıl önce tekstil sektörüne adım attığımızda ilk beş yıl sadece bölgemizde il ve ilçelerde bir çalışmamız oldu. Başarımızın temelinde aslında bölgede üretilen bir ürünün tüketilmediği algısını yıkmak vardır. Biz bölgede üretilen bir ürüne güven duyulmaması algısını yıktıktan sonradır ki bizi biz yapan somut bir kazanımı hanemize yazdık. Neden yerelde üretilen bir ürün tercih edilmiyor, çünkü yereldeki ürünün kalitesine yönelik bir güven sorunu vardı. Bu güven sorunu nasıl aşılabilirdi tam da bu noktada bütün çabamızı yoğunlaştırdık ve her geçen gün kalitemizi daha da arttırmanın uğraşını verdik. Tabi sadece kaliteli ürün üretmek de başlı başına yetmiyordu, çünkü çağımız dünyasında markalaşmanın önemi her sektörde olduğu gibi tekstilde de çok önemliydi. Kalite standartlarımızı her geçen gün bir adım daha ileriye taşıma çabamız bizi markalaşma eşiğine taşıdı. Tam da bu sayede yerelde başlayan yolculuğumuz ulusal alanda da kısa sürede bizi hedeflerimizin üstünde bir başarıya ulaştırdı. Markalaşmayı sağladıktan sonra pazarlama ağımızı her geçen gün daha da geliştirdik. Tabii bölge dışına açılmak, İç Anadolu’ya, Ege’ye, Marmara’ya, Karadeniz’e açılmak kolay olmadı, birçok engelle karşılaştık. Kalitemizle bölgedeki yanlış algıyı yıktık ama batıda bizi bir başka engel bekliyordu.
Batı’dan bölgeye yönelik olarak oluşan negatif algıyı nasıl yıktınız?
Marka, hizmet kalitesi ve iletişim becerisi ile Batı’daki olumsuz algıyı da aştık. Evet, çok zorlandık ama aştık. Bölgede ‘Yerelde kalite üretilmez’ algısını nasıl yıktıysak Batıda da ‘Doğu’dan bir şey alınmaz’ algısını öyle yıktık. Yani, kalitemizle ve markalaşmamızla tüm engelleri aştık. Hem ‘Diyarbakır’dan kaliteli ürün çıkmaz’ diyenlerin hem de ‘Diyarbakır’dan niye ürün alalım’ diyenlerin negatif algılarını emeğimizle, sabrımızla, ürün kalitemizle pozitif yönde etkiledik ve başarımızı perçinledik. Aslında bizim için en zor alan bir alana açılmaktı, çünkü bir yere ürünümüz ulaştıktan sonra kalitemizle yolumuzdaki engeller bir bir kalkıyordu. Ürün kalitemizden memnun olan müşteriler de ürünümüzü satan mağaza sahipleri de Jiber’i her geçen gün daha çok sahipleniyorlardı. Öyle ki, Bölge ile Batı arasındaki kutuplaşmanın üst sınıra dayandığı kimi zamanlarda dahi biz gelişimimizi sürdürdük. Tabii ki bu süreç öyle kendiliğinden aşılmadı, zaman zaman birçok sorun da yaşadık. Ama gelişim trendimizi hep koruduk, ivmemizi hiç düşürmedik. Biz Jiber olarak her geçen gün kalitemizi daha da arttırdığımızda, işimizin hakkını verdiğimizde en elverişsiz ortamda bile yol alabiliyorsunuz. Özellikle son bir iki yılda artık Batıdan yana bir sorun sıkıntı yaşamıyoruz. Şuan Türkiye’nin 81 ilinde varız ve internetten de satış yapıyoruz. İstanbul gibi dünyanın tekstil ve giyim merkezi olan bir metropolün en gözde olan yerlerinde Jiber varsa demek ki, başarımızın geldiği noktayla ilgili haklı bir gurur yaşadığımızı ifade etmek isterim.
Bölgede üretilen ürünlerin kalitesi çok iyi çünkü zaman zaman Batıda dahi kullanılmayan ileri teknoloji ürünü makineler burada kullanılıyor. Bölgede çok ciddi yatırımlar mevcut. Dolayısıyla bölgenin bir tekstil merkezi olma potansiyeline sahip olduğunu biliyor ve çok geçmeden bir tekstil üssü olacağına inanıyorum.
Yirmi yıl önce tarımdan tekstile geçtiğinizi belirttiniz. Zor olmadı mı bu geçiş?
Tabii ki başlangıçta çok zorlandık. Her şeyden önce üretim çok zor ve zor olduğu kadar da güzel bir uğraş. Yani, üretmenin insana verdiği haz bambaşka. Bizi motive eden ve tüm zorlukların üstesinden gelebilme gücünü veren de bu hazdı. Mesele sadece belli bir sermaye ile bir işe girmek değil, işini severek yapmak ve üretimden haz almak gerekiyor.
Ne kadarlık bir sermaye ile işe başladınız?
1998’de 25 bin TL’lik bir kredi ile işe başladık. Yirmi yıl öncesinden bugüne adeta tırnağımızla kazarak geldik. Biz aile olarak yatırımımızı gelir getirebilecek farklı alanlara dağıtmadık. Tüm yoğunluğumuzu üretime, ürün kalitemizi yükseltmeye ve ürün çeşitliliğimizi her geçen gün daha da zenginleştirmeye hasrettik. Kazandığımız her kuruşu harcamadan tekrar yatırıma dönüştürdük. Bu davranış tarzını biz bir ilke haline getirdik. Burada kazandığımızı buraya yatırdık. Sürekli olarak büyümeye ve kendimizi her anlamda aşmaya odaklandık. Kendimizi işimize adadık ve kendi eğitimimizi de asla ihmal etmedik. Her daim çağın gereklerini anında yakalayabilmenin çabasında olduk. Kalitemiz, markalaşmamız beraberinde hem bölgede hem de Batıda Jiber’in sahiplenmesini getirdi ve biz de bu başarıyı sürekli kılacak bir yenilenmeyi esas aldık. Öyle ki, artık Jiber adını duyan bir vatandaşımız ‘Bizim Jiber’ diyebildi. Markamızın sahiplenilmesi bizim için hem büyük bir başarı hem de gurur kaynağıdır. İnsanımız Jiber’i böyle sahiplenirken bizim başarısız olmamız söz konusu değil.
Tabii Jiber’in başarısı kendisiyle sınırlı kalmadı. Yerelden çıkan, ulusal çapta etkinliğini arttıran Jiber, dünyaya açılırken, aynı zamanda Batı sermayesine de Diyarbakır’da Bölgede yatırım yapmaya teşvik etti. Buraları bilmeyen ya da bölge hakkında negatif algıları olan yatırımcıları buraya davet ederek, buranın gerçek potansiyelini, imkânlarını onlara göstererek bölgeye yatırım yapılması konusunda önemli adımlar attık.
25 bin TL ile başladığınız yatırımınız şimdi dünya markası olma yolunda ilerliyor. Jiber olarak neyi hedefliyorsunuz; Jiber bünyesinde şuan kaç kişi istihdam ediliyor?
Yirmi yıl önce 25 bin TL ile kurulan bir firmayız ama her yıl büyümeyi esas alan bir çalışma temposu ile hareket ettik. Organizeye taşındığımız yıl önümüze yüzde 50 büyümeyi hedef koymuştuk ama yoğun tempomuz sayesinde yüzde 89 gibi bir büyüme oranına ulaştık. Jiber olarak Türkiye pazarında hiçbir firmayı kendimize rakip olarak görmedik. Biz sadece kedimizi aşmayı süreklileştirdik. Jiber hep daha iyisini nasıl yaparım diye uğraştı. Biz Jiberiz ve kalitemizi nasıl daha üst seviyelere taşırız diye hareket ettik. Bu bizim çizgimizdir ve kendi dışımızdaki hiçbir firma ile Jiber’i kıyaslamadık. Pazarlama tekniğimizin merkezine kendi kalitemizi oturttuk. Biz şuan Türkiye’nin 81 ilinde varız ve kalitemizle tüm herkesin hizmetindeyiz. Bizim dışımızdaki birçok firma, kimisi sadece ihracata çalışıyor, kimisi bölgesel çalışıyor, kimisi sadece büyük şehirlere çalışıyor ama biz Tüm Türkiye’ye ürün üretiyoruz. Türkiye’nin tamamına hitap eden çok az sayıda iç giyim firmasından birdir Jiber. Bizim bundan sonraki hedefimiz ürün çeşitliliğimizi daha da arttırmaktır. Jiber’i dünyadaki birçok markadan ayıran önemli bir noktaya değinmek istiyorum; biz tüm üretimimizi kendi bünyemizde yapıyoruz. Şuan birçok dünya markası var ama bunların üretimlerine baktığımızda ürünleri başkaları tarafından üretiliyor. Evet, biz üretimimizi kendi bünyemizde yapıyoruz ve bu da maliyeti arttıran bir faktördür ama biz kalitemizden asla ödün vermeyiz. Jiber, en elverişsiz ortamda dahi yatırımlarını sürdürüyor. Örneğin, herkesin daralmaya gittiği, belirsizlik içinde beklediği bir ortam da biz 4 milyon TL’lik bir yatırıma yöneldik. Jiber olarak çorap üreteceğiz ve ocak ayının ilk haftasında açılışımızı gerçekleştireceğiz ve dünyada çorap üretiminde en son teknolojiyi kullanacağız. Yine Tekstil kentteki çalışmalarımız da devam ediyor. Yeni yılın ilk aylarıyla birlikte burada da yeni tesislerimizin temel atma törenini gerçekleştireceğiz. Otuz iki bin metrekare kapalı alanda yeni ürün çeşitliliğimiz ile halkımıza hizmet sunacağız inşallah. Hâlihazırda ise yüksek kapasite ile çalışmalarımız sürüyor. Stoklarımız yerinde ve bugün gelen bir sipariş en geç bir gün içinde paketlenip yollanıyor. Jiber farkını burada da gösteriyoruz, kimseyi ürün için bekletmiyoruz.
Jiber’in günün birinde bir dünya markası olacağını düşünüyor musunuz, bundan umutlu musunuz?
Dünya çapında bir marka yaratmak çok büyük bir maliyettir. Ama biz Jiber olarak hâlihazırda zaten dünya çapında markalaşmış firmalardan giyinen insanların tercih ettiği bir markayız. Birçok ünlü şahsiyet Jiber’den giyiniyor. Jiber’i tercih eden ünlülerin sayısı her geçen gün artıyor. Katar Kralı’nın Jiber’den giyinmesi başarımızın geldiği noktaya bir örnektir. Çünkü Jiber kalitesiyle dünya markalarının standardını yakalamıştır. Fiyatta ise onlarla kıyaslanmayacak derecede hesaplıyız. Yerelden gelen bir marka için geldiğimiz nokta bizim için çok değerlidir. Türkiye çapında değerlendirirsek, Diyarbakır’dan daha çok satış yaptığımız Batı illerimiz var. Adana, Mersin, İzmir, İstanbul vb. illerde çok iyi satışlarımız var. Bölgede de Van ve Urfa illerinde satışlarımız çok iyi. Yine son iki yıldır da dünya pazarına açılma yönünde çabalarımız var. Jiber iç piyasa ağırlıklı bir üretim yapıyor ama bunu yüzde 70 iç piyasa yüzde 30 ihracat şeklinde dengelemek istiyoruz. Dış piyasaya açılırken de belli ülkeleri hedeflemiyoruz, ulaşabildiğimiz her olanağı değerlendirerek tüm dünya ülkelerine satış yapmayı hedefliyoruz.
Şuan dünyanın hangi ülkelerinde Jiber satılıyor?
Bugüne kadar 6 ülkeye ihracatımız vardı. Şuan ise Irak, Katar, Ürdün, Dubai, Ukrayna, Almanya, Hollanda, Belçika, ABD dahil yaklaşık 30 ülkede Jiber ürünleri var. Rusya ile ilişkilerimiz var ve Şubat ayında orada da bir şube açacağız. Yine Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki mağaza sayımızı arttırmak istiyoruz. Avrupa’nın birçok ülkesinde de mağazalar açacağız. Ürünlerimiz İstanbul üzerinden dünyanın birçok ülkesine gidebiliyor. Diyarbakır’a olan her Jiber ürünü şuan İstanbul’da mevcut. Türkiye’de yakın vadede mağaza sayımızı 100’e çıkarmak istiyoruz. Yani marka değerimizi arttırmak için satış ağımızı daha da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Elbetteki son birkaç ayda ekonomide yaşanan belirsizlikler mağazalaşma hızımızı biraz etkiledi ama yine de en kısa zamanda hedeflediğimiz sayıya ulaşacağız.
Döviz kurunda yaşanan dalgalanma birçok sektörde üretimi etkiledi. Jiber olarak siz bu belirsiz tabloda nasıl refleks geliştirdiniz?
Her şeyden önce şunu vurgulamak isterim; küçülmenin maliyeti her zaman büyümeden daha fazladır. Tabii ki ülkedeki ekonomik belirsizlik ortamı bizim de hedeflerimize zamanında varmamızı zorlaştırdı. Kimi projelerimizi ertelemek zorunda kaldık. Ama asla küçülme yoluna gitmedik, çünkü küçülmenin de bir maliyeti var ve küçülmeye gittiğiniz her hamle sizi hedeflerinizden biraz daha geriye çeker. Oysaki yerinizi koruyarak belirsizliği aşmayı başardığınızda hedeflerinize varmanız daha da kolaylaşacaktır. Küçülme demek, istihdamın azalması, size güvenen, umut bağlayan, sizinle yol yürüyen insanların üretimin, hayatın dışına itilmesi demektir. Jiber olarak ve özellikle de bölgede işsizliğin bu kadar yoğun olduğu bir yerde bunu yapmamız gerektiği kanaatindeyiz. Tabii ki zorlu bir süreç ama bu zorlu süreci Jiber ailesi olarak hep birlikte aşmanın çabasındayız. Şuana kadar dolaylı dolaysız Jiber’den faydalanan bin kişilik bir istihdam var. Üretimde 350 çalışanımız var ve şuana kadar krizden dolayı Jiber’in dışında kalan bir tek işçimiz yok. Hala daha istihdamı arttırma yönünde çabalarımız sürüyor, yeni işçi alımları yapılıyor. Biz Jiber olarak kriz ortamında küçülmeye değil Pazar payımızı daha da büyütmeye odaklanıyoruz. Yeni pazarlara açılarak üretimimizi arttırma prensibiyle hareket ediyoruz. Evet, bu yoğun çalışma temposu nedeniyle evimize gidemiyoruz, dostlarımıza zaman ayıramıyoruz ama ne olursa olsun tek bir fire vermeden bu krizi de aşacağımıza inanıyoruz. Ayrıca şunu da vurgulamak sterim; artık Türkiye’deki firmalar krizde ayakta kalmaya hatta kriz ortamında daha da büyüme konusunda ciddi bir deneyime de sahiptir. Kurulduğumuzdan bu yana 4 tane büyük kriz atlattık ve artık krize karşı belli bir bağışıklığımız var. Tabii bu son krizde belirsizlik zamanı biraz uzadı ve öngörülebilirlik noktasında zorluklar yaşanıyor. Ama dediğim gibi biz bu olumsuz tabloyu farklı pazarlara açılarak aşma taraftarıyız. Evet, belli ölçüde zorlanıyoruz ama bunu da aşacağız. Bir başka hususa değinmek isterim; bölgedeki yatırımcılar finansa erişiminde ciddi sıkıntılar yaşıyor. Yüzde 30’lara varan faizler yatırım açsından ciddi sıkıntı. Yatırım, üretim bankasız, kredisiz olmaz. Finansa erişimde yaşanan sıkıntılardan dolayı bazı projelerimizi askıya almak zorunda kaldık. Entegre bir tesis düşünüyorduk ama şimdilik bunu erteledik. Tekstil OSB’de iplik üretiminden boyamaya, örmeye, dokumaya kadar entegre bir tesis projemiz vardı. Gerekli finansmana erişim sağlanamayınca ister istemez hedeflediğiniz projeleri hayata geçirmeniz mümkün olmuyor. Halbu ki, gerekli finans desteği alabilseydik ne üretim ne de Pazar sorunumuz varı ve kriz ortamında dahi önemli yatırımlarla bölgemizdeki istihdama daha fazla katkı sağlayabilirdik. Eğer finans sıkıntısı yaşamamış olsaydık her yıl için hedeflediğimiz yüzde 25’lük büyümeyi gerçekleştirebilirdik. Maalesef bugün daha temkinli gitmek zorundayız ama kalitemizden hiçbir koşulda asla taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz. İstihdamda daralmaya gitmeden zorlu süreci geride bırakacağız. Hâlihazırda ne üretimle ne de satışla ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz.
Entegre tesis projenizi biraz açar mısınız, neler var içinde?
Tekstil OSB’ye iplik fabrikaları geldi ve bu çok büyük bir maliyettir. İplikten sonra ne gelir, örme. Sonrasındaki aşama ise boyama. Bölgemizde boyahanelerin olmaması tekstil için çok büyük bir eksikliktir. Bütün bu eksikliklerin giderilmesi için gerek OSB yönetimi gerekse de DTSO yönetimi çok büyük çabalar ortaya kaymaktalar. Boyahanelerin kurulması için alt ihaleler yapıldı. Tabii bu gelişme bize çok büyük bir moral oldu. Boyahanelerden sonraki aşama nedir pamuğun işlenmesi ve iplik haline getirilmesi Tabii bütün bunlar aşama aşama gerçekleşecek şeylerdir ve finansmana erişim bu noktada çok önemli hatta belirleyici. Bir başka husus evet, bölgede bir pamuk üretimi var ama yeterli değil. Bir milyon 600 bin ton pamuk ihtiyacımız var ve biz bunun anacak 700 bin tonunu üretebiliyoruz. Yani, 900 bin ton pamuğu dışarıdan ithal etmek zorunda kalıyoruz. Pamuk ithalatı da maliyeti önemli oranda etkiliyor. Gönül ister ki, ihtiyacımız olan pamuğun tamamını yerli üretimle karşılayabilelim ama hâlihazırda böyle bir durum söz konusu değil. Tabii ki bir tekstil üssü için entegre tesis çok önemli ve pamuktan, ipliğe, örmeden, dokumaya tüm aşamaları bölgede, Diyarbakır’da sağlamayı hedefliyoruz. Bunu başardığımızda hem ürün kalitemizi daha da yükseltebiliriz hem de maliyetleri azaltabilir ve ürün fiyatlarımızı da buna göre düzenleyebiliriz.
Jiber’in ürün kalitesine vurgu yaptınız ancak kaliteli ürün için olmazsa olmaz olan faktörlerden biri de nitelikli, yetişmiş personeldir. Bu konuda bir eksiğiniz ya da ne tür sıkıntılarınız var?
Aslında bu bölgenin genel bir sorunu ve bu sorunu aşma noktasında çok çalışmalarımız oldu. Kalifiye eleman bulma sıkıntısını hala daha tam anlamıyla aşabilmiş değiliz. Sanayimizin yeterince gelişmediği bir yerde maalesef nitelikli personel bulma sıkıntısı devam eder. Eğitim maliyeti ciddi bir sorundur ve bunun devlet desteği olmadan aşılması mümkün değildir. Zaman zaman İŞKUR üzerinden belli bir (yüzde 15) destek sağlanıyor ama yine de bu eğitim maliyetleri açsından düşündüğümüzde çok düşük. Biz bugüne kadar belki de 5 bin kişiden fazla kişiyi eğittik ama bir noktada bu çabalarımızın heba olduğunu gördük. Nasıl; şöyle ki, tekstil sektörü daha çok kadın istihdamına dayalı olarak sürdürülüyor. Gençlerimiz belli bir yaştan sonra evleniyorlar ve evlendiklerinde çalışma hayatları son buluyor. Maalesef bu durum bölgemizde aşılamayan bir problem. Üç beş yıl bir emek sonunda kalifiye bir işçi profilini yakalayabiliyoruz ama bu bir noktadan sonra kesintiye uğruyor, sürekliliği sağlanamıyor. Evli kadınların çalışma yaşamının dışında kalması bizim için büyük bir handikap. Bunu aşma noktasında Tekstil OSB’de kreşler açmayı planlıyoruz. Çünkü evli ve çocuğu olan kadınların çalışabilmesi için bu olmazsa olmazdır. Bu noktada tekstil firmalarına da büyük iş düşüyor, zira çalışma koşulları kadınlar için ne kadar cazip hale getirilirse kadınların çalışma yaşamının dışına itilmesi o kadar zorlaşacaktır. İşçinin sigortasını yapmayan, düşük ücretlere çalıştıran merdiven altı işletmelerden modern işletmelere geçilmesiyle bu sorunun aşılmasında büyük mesafe alınacağı kanaatindeyim. Tabii büyük tekstil firmalarının üretimlerini burada yapmaları da bu sorunun çözümüne önemli oranda katkı sağlayacaktır. Ayrıca İl istihdam kurulu, İŞKUR, DTSO işbirliği ile OSB’de bulunan teknik lisenin belli ölçüde kalifiye eleman ihtiyacını karşılayacağını umuyoruz.
Bölgede çok ciddi bir işsizlik var ve İŞKUR’un TYP kapsamında, bin 500 kişilik istihdamına 30 bin civarında işsiz başvurabiliyor. Diyarbakır’da genç işsizlik rakamları Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. 10 aylık geçici bir iş için dahi 29 bin 500 kişi müracaat edebiliyor. Diyarbakır 2 milyona yakın nüfusu olan büyük bir kenttir ve Tekstil kent projesi tamamlandıktan sonra tüm bu handikapların üstesinden gelecek bir potansiyeli bağrında taşımaktadır. Yine, DTSO ile bir çalışmamız var ve Ergani, Bismil, Silvan ilçelerimizde mikro düzeyde tekstil kentler oluşturmak istiyoruz. Bu yılın ocak-şubat aylarında DTSO, Valilik, GÜNTİAD işbirliği ile Türkiye’de tekstil sektörünün motor gücü olan en büyük kuruluşlarının katılımıyla bir tekstil çalıştayı hedefliyoruz. Umuyoruz ve bekliyoruz ki, bir iki yıl içerisinde Diyarbakır bir tekstil üssü olacaktır. Diyarbakır hem lojistik hem ulaşım hem sosyal açıdan bölgenin en rahat ilidir. Bu son krizde dahi Diyarbakır’da yatırım yapmak için 70’e yakın firma katkı paylarını ödeyerek müracaata bulundular. Bütün bu gelişmeler bizleri çok umutlandırıyor ve Diyarbakır’ın en kısa zaman içinde hak ettiği yere geleceği noktasında inancımızı pekiştiriyor.
Tekstil OSB’deki yatırımınızla ilgili başka neler paylaşabilirsiniz?
Tekstil ihtisas OSB’de bize 40 dönümlük bir alan tahsis edildi. 32 bin metrekarelik kapalı alanda üretim yapacağız. Alanda üretim, mağazacılık, pazarlama ve ihracat bölümlerimiz olacak. Yeni alanda ürün çeşitliliğimizi daha da arttıracağız. Şuan 400 çeşide yakın ürünümüz var. Tekstil Türkiye’de bana göre üretimde birinci sıradadır, çünkü yerli üretim yapılıyor. Otomotiv sektöründe ise montaj üretim var.
Üretime kaç kişi ile başladınız?
İlk üretimimize 25 kişi ile başladık. Tekstil OSB’deki yeni yerimizde ise 500 kişilik bir istihdam yaratmayı hedefliyoruz. Bunun dışında ilçelerde de atölye kurup üretim yapmak istiyoruz. Tabii ülkenin ekonomik gidişatında önümüzü görebildiğimiz taktirde bizde proje çok. Üretim maliyetleri arttığında ister istemez sıkıntılar yaşıyoruz. Döviz kurundaki dalgalanma üretimde girdi maliyetlerini çok etkiliyor. Tabii bu durumu hemen fiyatlarımıza yansıtamıyoruz. Oysa örneğin, tekel ürünlerine akşam bir zam geliyor sabah tüketicileri zamlı fiyattan almak zorunda kalıyorlar. Ama bizde böyle bir durum söz konusu değil. Örneğin krizden önce 18 bin TL’ye aldığımız hammaddeyi döviz kurundaki dalgalanmayla birlikte 42 bin TL’ye aldık. Bu artışı ise hiç kimse dile getirmiyor. Dolayısıyla maliyetlerde korkunç derecede bir artış var. Bugün dövizde belli oranda bir düşüş olmasına rağmen hammadde fiyatlarında bir düşüş söz konusu değil. Bu da ayrı bir sorun.
Jiber ürünlerinde kente yönelik özel bir fiyat ya da bir pozitif ayrımcılık yapmayı düşünüyor musunuz?
Tekstil OSB’de bir fabrika satış mağazası projemiz var. Yani, Diyarbakır’a yönelik böylesi bir pozitif ayrımcılık düşüncemiz var. Ama şunu da belirtmek isterim, uluslararası piyasada bizim ürünlerimizin tam beş katı fiyata satılan ürünler var ve bu ürünler Jiber ürünleriyle aynı kalitede; ipliği, kumaşı vs. aynı olan bir ürün. Bizim burada bir Euro’ya sattığımız aynı kalitede bir ürünü İtalya’da 8 Euro’ya aldım. Yani, kalitemize göre fiyatlarımız çok uygun. Müşterilerimiz bize şunu söylüyorlar; ‘Siz batacaksınız; ürünleriniz o kadar kaliteli ki, yıpranmıyorlar ve yeni ürün almak için çok fazla bir zaman beklemek zorunda kalıyoruz’. Tabii biz fiyatlarımızı belirlerken, kalitemizi göz önünde bulundurarak Türkiye ve dünya piyasasına göre hareket ediyoruz. Ürün kalitemiz bizim için çok önemli ve ürünlerimizin kalitesine bir kişi dahi bir eleştiri yapsa biz bunu çok dikkate alıyoruz.
Önceki sohbetlerimizden birinde Koton firması ile görüşmeleriniz olduğundan bahsetmiştiniz, bundan biraz bahseder misiniz?
Geçtiğimiz hafta Salı günü Koton’un kurucusu ile görüştüm. Görüşmede Koton’un Diyarbakır’da üretim yapması konuşuldu. Biz Jiber olarak Koton’a Diyarbakır’a gelmesi için her türlü kolaylığı sağlayacağımızı ifade ettik. Koton’un Diyarbakır’a gelmesi demek nereden bakarsanız bakın en az bin 500 kişilik bir istihdam demektir. Görüşmemiz çok olumlu bir atmosferde geçti. Bir sonraki görüşme, programlarda bir uyuşmazlık olmadığı taktirde bir hafta sonra heyetler düzeyinde olacak. Bölge temsilcileri bir araya gelerek ürün bazında neler yapılabileceği istişare edilecek. Birçok firma ile buna benzer görüşmelerimiz oldu ve olacak da. Diyarbakır’ı bir tekstil üssü haline getirmek için bu yönlü çabalarımız devam edecektir. Tabii bölgeye büyük bir firmanın girmesi demek diğer büyük firmaların da önünü açacaktır.
Ali Abbas Yılmaz / Özel Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.