Baluken: Cezaevlerinde hasta tutsaklara karşı insanlık suçu işleniyor

Baluken: Cezaevlerinde hasta tutsaklara karşı insanlık suçu işleniyor
İHD Genel Merkezi tarafından Yüksel Caddesi'nde hasta tutsaklar ilişkin "Yaşam nöbeti" başlatıldı. Nöbete ilişkin yapılan açıklamada konuşan BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, cezaevlerinde hasta tutsaklara karşı insanlık suçu işlendiğini söylerken, İH

İHD Genel Merkezi hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek amacıyla, Yüksel Caddesi'nde çadır kurarak basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, BDP Urfa Milletvekili İbrahim Binici, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, bölge ve Türkiye'nin diğer illerinden gelen tutsak yakınları katıldı. Açıklamada, "Ölümlere sesiz kalmayacağız ağır hasta mahpuslar serbest bırakılsın" pankartı açılırken, sık sık, "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek", "Tecrit işkencesine son", "Biji Berxwedana zindana" sloganları atıldı. Açıklamada ayrıca hasta tutsakların fotoğrafları da taşındı. 

'Cezaevlerinde 162'si ağır 544 hasta tutsak var'

Açıklamada konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD Cezaevi Komisyonu tarafından son hazırlanan raporlara göre cezaevlerinde 162'si ağır 544 hasta tutsağın olduğuna dikkat çekerek, "Bu sayı iki ay önce 154'ü ağır olmaz üzere 526 kişi idi. Listedeki sayı giderek artmaktadır" dedi. Türkdoğan, Türkiye'de cezalara uygulanan infaz rejiminin insani olmadığını dile getirerek, "F Tipi hapishanelere geçişle birlikte tecrit sisteminin etkisi ile tutuklu ve hükümlüleri adeta çürütmeye terk eden bir yapıya sahiptir. Bügüne kadar kadar gerek Adalet Bakanlığı'nın gerekse derneğimizin verilerine göre cezaevlerinde yaşamını yitiren tutuklu ve hükümlü sayısının çokluğu durumun vahametini göstermektedir" diye konuştu. 

İHD'nin cezaevindeki hasta tutsaklara ilişkin taleplerini 

Türkdoğan, konuşmasında İHD'nin hasta tutsaklara ilişkin taleplerini ise şöyle sıraladı: 

* Cumhurbaşkanlığı'nın özel af niteliğinde cezanın kaldırılması ile ilgili prosedüründe değişiklik yapması gerekir. 5275 sayılı İnfaz Kanunun 16. maddesinin 3. fıkrasında Adalet Bakanlığı'nca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenen raporların Adli Tıp Kurumu'nun onayına sunulması ile ilgili düzenlemelerin kaldırılması gerekmektedir. 

* 5275 sayılı İnfaz Kanununun 16. maddesinde Ocak ayında yapılan değişikliğe bile Adli Tıp Kurumu direnmektedir. Kanun değişikliği ile hayati tehlike kriteri yerine yaşamını tek başına idame ettirememe kriteri getirilmiştir. Ancak bunun yanı sıra Cumhuriyet Savcılarına geniş bir taktir yetkisi tanınarak toplum güvenliği bakımından tehlikeli kabul edilecek mahpusların hastalığına rağmen tahliye edilmemesi düzenlenmiştir. Nitekim bu hüküm gerekçe gösterilerek Mardin Cezaevinde hükümlü olarak tutulan Ramazan Özalp, Adli Tıp Kurumunun cezaevinde kalamaz raporu vermesine rağmen tahliye edilmemiştir. Kanundaki bu kriter tahliyeleri geciktirmektedir. 

*Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi tekeli kaldırılmalıdır. 

* F Tipi hapishanelere geçildikten sonra bu hapishanelerdeki tecrit koşulları hastalıkları tetiklemekte ve mahpusların hastalıklarının hızlı bir şekilde ilerlemesine neden olmaktadır. Hapishanelerdeki tecrit uygulamasına son verilmelidir.

* Hapishanelerde beslenme, havalandırma ve spor yapma imkanları iyileştirilerek ve hijyen sağlanarak, mahpusların beden ve ruh sağlıklarının korunmasına yardımcı olunmalıdır.

* 5275 sayılı kanundaki adli-siyasi ayrımı yapılarak siyasilere daha ağır ve daha fazla infazı düzenleyen hükümler kaldırılmalı, kanun bir bütün olarak, özgürlüğünden yoksun bırakılan ya da hapsedilen kişilerin korunması ile ilgili BM kurallarına uygun hale getirilmelidir.

* Bir önceki yasama döneminde TBMM tarafından onaylanan İşkenceye Karşı Sözleşmenin seçmeli protokolü uyarınca 1 yıl içerisinde oluşturulması öngörülen ulusal önleme mekanizmasının sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinden oluşması gerekmektedir. 

*Hapishanelerdeki sağlık koşulları düzeltilinceye kadar Adalet Bakanlığı'nın acilen tüm hapishanelerdeki sağlık sorunu olan mahpusları sağlık kontrolünden geçirmesi ve bunların kayıtlarını tutması sağlanmalıdır.

'Ölümlerin neden hükümettir'

Türkdoğan'ın ardından konuşan BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, cezaevlerinde hasta tutsaklara karşı insanlık suçunun işlendiğine dikkat çekerek, "Bu işkenceye karşı tüm duyarlı kesimlerin göstermiş olduğu duyarlığa karşı hükümet kör sağır dilsiz rolünü oynuyor. İçerdeki hasta tutsakların durumuna duyarsız kalmanın sonucu olarak her yıl onlarca hasta tutsak cezaevlerinde yaşamını yitirmiştir. Bugüne kadar yapmış olduğumuz bütün girişimlere rağmen maalesef bu durum bugünde devam etmektedir" dedi. Baluken, cezaevlerinde hasta tutsak sayısının arttığını dikkat çekti. Baluken, "Bir yıl içerisinde birçok kişi cezaevinde yaşamını yitirmiştir. Bu ölümlerin nedeni hükümetin duyarsız yaklaşımlarıdır. Şu anda bile cezaevlerinde yaşamını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya olanlar vardır" diye konuştu. 

'Adımlar atılsaydı ölümler yaşanmazdı'

Devletin cezaevlerindeki hasta tutsakları için tedavi imkanları sağlamadığı için tutsakların yaşamını yitirdiğini söyleyen Baluken, "Son nefeslerinde yoldaşlarımızın aileleri yanında olma imkanı tanınmadığı için bu arkadaşlarımız yaşamlarını yitirmiştir. Eğer bu güne kadar adımlar atılmış olsaydı bu duvarlar arasında ölümler yaşanmazdı. Arkadaşlarımız sağlıklarına kavuşanın imkanlarına sahip olabileceklerdi. Fakat açıklanan bu pakette hasta tutsaklarla ilgili bir şey göremedik. Ağır felçli hastalar ölümün kıyısında yaşam mücadelesi vermeye devam ediyor" diye konuştu. Baluken, hükümetin bugüne kadar çıkarmış olduğu yargı paketlerinin hasta tutsakların sorununu çözmekten uzak olduğunu söyledi. 

'Adli Tıp Kurumu 12 Eylül ruhunu taşıyan bir mekanizmadır'

Adli Tıp Kurumu'nun uygulamalarını eleştiren Baluken, şunları kaydetti: "Adli Tıp Kurumu 12 Eylül'ün faşist ruhunu taşıyan siyasi kararlar veren bir mekanizmaya çoktan dönüşmüştür. Pek çok hasta tutsak için sağlık bakanlığına bağlı tam teşekküllü hastanelerde, üniversite hastanelerinde verilen 'cezaevlerinde kalması uygun değildir' raporları bile bu siyasi tavır ortaya koyan adli tıp tarafından yok edilmiş ve ölümün kıyısında ki yoldaşlarımız arkadaşlarımız için yaşama götürmesi kararlar yerine ölüme götüren kararlar Adli Tıp Kurumu tarafından verilmiştir. Sadece yemek yiyebilecek durumda olabilen bir hasta tutsak için 'toplum güvenliğini riske ediyor, toplum güvenliği için tehlike teşkil ediyor' kanaatiyle tahliye süreçlerinin önüne geçmiştir. İşte ortadan kaldırılması gereken ayıp budur."

'Mücadelemiz sonuna kadar devam edecek'

"Bu utanç ortadan kalkmadan bizler kendi tepkimizi her alanda ortaya koymaya ve sonuç alıncaya kadar bu mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü içerden çıkacak her tabut bizim insanlığımızı öldürmeye devam edecektir" diyen Baluken, "Eğer insanlığımızın ölmesini istemiyorsak vicdanımızın körelmesini istemiyorsak bu ülkede vicdanın ayakta kalacağı bir siyasetle kendi halkımızla buluşmayı öngörüyorsak hasta tutsaklar için bir düzenleme yapılmadan bütün hasta tutsaklara özgürlüğe gidecek bir yol açılmadan asla durmayacağımızı asla mücadeleye ara vermeyeceğimizi buradan ifade etmek istiyorum. Bu utancın ortadan kalkması için halklarımız ortak bir gelecek içerisinde onurlu bir barışla demokratik bir çözümü yaratabilmek için en pratik yolun taraflar arasında güveni arttıracak en basit yolun hasta tutsakların özgürlüğünden geçtiğini tekrar vurguluyoruz. Hükümeti devleti bu duyarsız yaklaşımından vazgeçmesini için çağırıyoruz Türkiye kamuoyunu da İHD'nin başlatmış olduğu bu nöbet etrafında dayanışmaya çağırıyoruz" diye konuştu. 

Konuşmaların ardından ise "Yaşam nöbeti"ne geçildi. Yarın sabaha kadar sürecek olan nöbetin ardından saat 11:00'da ise Meclis'e yürüyüş düzenlenecek. 
(DİHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.